Hiç durmadan yürümek yetmez, hiç korkmadan yürüyeceksin adalet yokuşunda [Dr. Emin Aydın]

“Herkes için adalet!” sloganı, ancak ve ancak “zanlılar için de adalet, mahkumlar için de adalet, suçlular için de adalet, caniler ve hainler için de adalet!” anlamlarını içerdiğinde bütünlüğüne ulaşır. Suçluların haklarının korunması, suçsuzların haksızlığa uğramamasının ön şartıdır. Adalet arayışını masumun masumiyetinin tesciline indirgeyen bir anlayış kısırdır. Evet, o olmadan olmaz; ama masumiyet karinesinin korunabilmesi için masum olmayanların da mağdur edilmeden cezalandırılması gerekir.

İşkence bir insanlık suçudur. Cani de olsa, hain de olsa, casus da olsa tutuklu veya gözaltında bulunan kişiye işkence yapılamaz. Yapılıyorsa adalet tesis edilemez. Suçlunun haklarının korunması talebi lüks bir talep değildir; çünkü suçlunun insanlık onuruyla suçsuzun insanlık onuru arasında adaletsizliğin takılıp kalacağı doğal bir sınır yoktur. Onu tecavüz eden bunu da eder.

Adalet Yürüyüşünden ürktüğü anlaşılan hegemonya, onu HDP üyelerinin muvakkat ve Hizmet Hareketi müntesiplerinin muhtemel katılımıyla karalamaya çalışıyor. Burada defans çizgisini ‘HDP ile PKK eşleştirilemez,’ veya ‘Hizmet Hareketi’nden olan birinin annesinin ne suçu var canım,’ noktasına koyarsanız, baştan hegemonyaya boyun eğmişsiniz demektir. Pekala PKK’lı teröristin de adalet talebi hakkı vardır. Farazi olarak söylüyorum, Hizmet Hareketi sempatizanı olup da bir şekilde darbe suçuna bulaşmış kişiler varsa eğer, bu kişilerin de adalet talebi hakkı vardır. Beraat hakkı demiyorum, adalet hakkı diyorum. Çizgi buraya konulmalı ki daha makul olan yukarıdaki ifadeler tartışmaya bile açılamasınlar. Çizgi oraya çizilemediği içindir ki hegemonyanın ücretli trolleri, oğlu ByLock kullandığı iddiasıyla tutuklanmış olan bir annenin Adalet Yürüyüşüne katılmasını, yürüyüşün meşruiyet zeminini yıkan bir eylem olarak sunabiliyorlar.

CHP’nin tepkisinin “Oğlu cemaat üyesiyse annenin suçu ne!” şeklinde olması bizzat da sorunun altını çiziyor. Hegemonyanın derdi anneyi de suçlu göstermek değil, oğlunun masumiyetinin telaffuz bile edilememesini sağlamak. Ve sen, adalet için yürürken, hegemonyanın zulmüne çanak tuttuğunun farkında bile değilsin! Egemenin toplumu kutuplaştırdığı dili aynıyla benimsemişsen, sen de ondansın.

Önceki gün Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye üzerine yaptığı oturumda konuşan Yeşiller Partisi eski eşbaşkanı Rebeca Harms şunları söyledi: “Sayın Başkan, Selahattin Demirtaş tutuklandığında buradaki herkes muhalefet yapmanın suç olmadığını haykırdı. Türkiye’de git gide daha fazla gazeteci tutuklandığında buradaki herkes, gazeteciliğin, eleştirel gazeteciliğin suç olmadığını söyledi. Ve bugün nihayet Gülen Hareketi’ne yakın bir okul veya üniversitede çalışmanın suç olmadığını haykırmamız gerekiyor. Ayrıca Avrupa Parlamentosu’nun artık Gülen Hareketi’ne yakın insanlara yönelik kolektif suç, kolektif zulüm ve takibat fikrini mutlak bir şekilde reddetmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden bununla ilgili değişiklik başvurusunda bulunduk. Bir Alman Parlamentosu Milletvekili olarak bu benim için çok önemli. Çünkü benim ülkem bu kötü tecrübeyi Avrupa’ya yaşattı. Sırf Gülen Haraketi’ne yakın oldukları için insanların Türkiye’ye iade edilmelerini engellememiz gerektiğine inanıyorum.”

CHP’li milletvekilleri bu sözün altına imza atamadıkları müddetçe Adalet Yürüyüşü bir koşuya dönüşemez. Elbette büyük bir fedakarlık, elbette alkışlanası bir azim, ama yürüyüşleri büyük yapan, uzunlukları ve kaç derece sıcak altında yapıldıkları değil, korkusuzlukları ve kuşatıcılıklarıdır…

Gezi Ruhu bu değil miydi?

Ağzınız ‘men dakka dukka’ derken, gözünüz ‘ben korkuyorum usta’ söylüyor…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin