Herkesin devleti

YORUM | PROF. MEHMET EFE ÇAMAN

Türkiye Cumhuriyeti, tüm vatandaşlarını kapsayan herkesin devleti olmayı başaramadı. En büyük başarısızlığıdır bu. Birilerinin devleti olarak kuruldu, birilerinin devleti olarak kaldı, varlığını ötekilerin reddi ve dönüştürülmesi misyonu üzerinden tanımladı. Bütün vatandaşların kendilerini özdeşleştirebilecekleri bir devlet sadece normatif ve etik bakımlardan doğru değildir. Aynı zamanda stratejik bakımdan da gereklidir. Nüfusunun bir bölümü tarafından meşru görülmeyen bir devlet, varoluş sorunu yaşar. Asgari müştereklerde vatandaşlarını birleştiren ve bunu toplum sözleşmesine – anayasasına – yansıtabilen devletlerde süreklilik sorunu, bunu başaramayan devletlere göre çok daha minimal düzeyde olur. Türkiye Cumhuriyeti’nin dayatmacı, asimilasyoncu, tektipleştirici, etnik nasyonalizme dayalı, antidemokratik ve çağdaş insan hakları gelişimiyle uyumsuz yapısı, varoluşu için ciddi bir tehdit olduğu kadar, vatandaşlarının huzurlu, mutlu ve müreffeh bir yaşam kurmaları önünde en ciddi engeldir.

İyi haber şu: Devlet sittin sene aynı şekilde devam edecek diye bir zorunluluk bulunmuyor. Devletler dönüştürülebilir. Hatta adil olmak adına şunu ifade etmek de zorunludur. Hiçbir devlet ideal değildir. Her devletin geçmişinde sorunlu alanlar mevcut. Önemli olan çözüm bulma yetisinin sürekliliği. Tamir ve restorasyon kabiliyetinin varlığı. Değişmez, statükocu, esnek olmayan, ideolojik devletlerin çözüm bulma yetileri yoktur. Türkiye şu an bu durumda.

Neden böyle bir varoluşsal sorun ortaya çıktı? Niçin Türkiye çözüm bulabilme yetisini yitirdi – ya da bu yeti neden devlete eklemlenemedi? Kanımca bu soruları sormak ve bu sorulara yanıt aramak çok önemlidir. O halde bu araza neden olan bazı faktörleri inceleyelim.

Devletin geçmişine yaklaşım en başta gelen faktörlerden biridir. Yukarıda bahsetmiştim. Burada biraz daha açmak istiyorum. Her devlet geçmişinde hatalar yapar. Dahası, geçmişte yaptıkları o günün koşullarında çok göze batıcı yanlışlar olmasa da, zamanın ruhu değiştikçe tarihte olanlara bakış açısı da değişiyor. Bu nedenle geçmişi yeniden ele almak gerekiyor. Bir örnek vereyim. Mesela ABD’de siyahların maruz kaldığı köleci sistematik, uygulandığı dönemlerde normal kabul ediliyordu. Ancak toplumsal ilerlemenin beraberinde getirdiği değerler dönüşümü gereği, Amerika’daki köleci geçmişe yaklaşım da ister istemez değişmek durumunda kaldı. Daha önce yapılan yanlışları günümüzde savunmamak, yapılan yanlışları itiraf etmek, bu yanlışlardan dolayı özür dilemek, yanlışların mağdurlarının uğradıkları maddi-manevi zararları tazmin etmek, modern devletlerin sıklıkla uyguladığı bir tutum. Fransa’da, Almanya’da, Kanada’da, Avustralya’da ve diğer birçok ileri demokraside de durum aynıdır. Bir örnek vermek gerekirse, bugün hiçbir Alman NAZİ döneminde genişletilen sınırlarla veya Avrupa’nın büyük çoğunluğunun Alman kontrolüne girmesiyle övünmüyor. Bu tür radikal milliyetçi makaleler, kitaplar, siyasi konuşmalar, okul kitaplarında bu yönde bir müfredat falan bulamazsınız.

Gelelim Türkiye’ye. Bunun böyle olmadığını sanırım herkes zaten biliyor. Türkiye ne Osmanlı emperyal dönemiyle, ne de Cumhuriyet dönemiyle hesaplaştı. Osmanlı yayılmacılığı, devşirme, yağma, işgal, Müslüman olmayanlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi gibi konularda Türkiye toplumunda tarihi bir hesaplaşma yapıldığından söz etmek olanaksız. Daha da önemlisi, hala reddedilen Ermeni ve Rum soykırımlarıdır. Cumhuriyet döneminde de tepeden tabana doğru yapılan modernleşme reformlarının neden olduğu sorunlar, tektipleştirici ulus inşası, ırkçı-Türk üstünlükçü aidiyet, bunu sağlamaya yönelik etnik bir resmi tarih yazımı ve bunun okul müfredatları aracılığıyla toplumun endokrine edilmesi için kullanılması gibi sorunlu noktalar bugüne dek asla eleştirilmedi. Dahası reformlar döneminde Sünni dindarlara yapılan baskılar, Kürtlere yönelik Apartheid ve ayrımcılık, sistematik yapılan asimilasyon politikaları, Dersim Katliamı, Varlık Vergisi, 6/7 Eylül pogromu, Alevilere ve diğer ötekilere yönelik sistematik ayrımcılık, son olarak Gülen Cemaati’ne yönelik yapılan sosyal soykırımsal cadı avı ve takibat gibi konular, tabu alanlardır. Türkiye’de bu tür sorunların halının altına süpürülmesi doğal karşılanıyor. Kabilecilik ve kutuplaşmadan dolayı toplumda mazlumlara ve mağdurlara yönelim ortak bir insani yaklaşım da ortaya çıkmıyor. En önemlisi, Türkiye aydınlarının ideolojik ve dünya görüşsel kamplara ayrılması nedeniyle, bir grubun başına gelen insan hakları sorunları, diğer gruplarca büyük oranda görmezden geliniyor. Bu hem tarihsel mağduriyetlerde, hem de Kürt siyasi hareketi ve Gülen Cemaati gibi halen devam etmekte olan mağduriyetlerde aynıdır.

Bir diğer önemli faktör ulus inşası ve ırkçılık surunudur. Türkiye’de ulus inşası etnik-ırksal aidiyet bağlamında gerçekleştirildi. Çok etnisiteli bir topluma dayatılan bu ırki-etnik elbise haliyle dar geldi. Devlet bir taraftan Türklüğün üst kimlik olduğunu, kendini Türk hissedenlerin Türk sayıldığını söyledi – ki bu da çok sorunludur! – diğer taraftan Türklük konseptini Bulgar Türkleri, Kıbrıs Türkleri, dış Türkler, Orta Asya Türkleri, Balkan Türkleri, Irak Türkleri gibi ırksal aidiyete atıfta bulunan bir bağlamda kullandı. Yani Kürtlere “hepimiz Türküz, çünkü Türklük anayasal bir kimlik” derken, Orta Asya’daki Türkî topluluklarla “soydaşlık” ilişkisi üzerine kültür politikaları inşa etti. Bunlar büyük tutarsızlıklardı.

Oysa siyaset bilimi literatüründe civic kimlik olarak geçen, ortak değerler ve coğrafi aidiyet gibi milliyete göre çok daha objektif ve üzerinde uzlaşmanın kolay olduğu temellerde bir aidiyet inşa etmek daha sağlıklı ve kapsayıcı olacaktır. Elbette bunun ademi merkeziyetçi siyasal bir sistemle desteklenmesi gerekir. Anadolu’da bunun gerçekleşmediği her devlet mimarisi çökmeye mahkûmdur. İronik biçimde etnik-ırksal aidiyet vurgusu, örneğin Kürtler arasında ayrılıkçılığın en başta gelen nedenlerinden biridir. Yani Türkiye bilerek ve isteyerek, büyük bir stratejik körlük içerisinde, kendisinin bölücülük dediği şeyi yapmaktadır. Bu siyasal körlüğün neden olduğu korkunç can kaybını ve ekonomik zararı bir düşünün. Bunun onarılması için civic bir kimliğe ve onun vazgeçilmezi olan ademi merkeziyetçi, federal, demokratik bir hukuk devletine gereksinim vardır.

Türkiye’nin devlet ideolojisi – Kemalizm ve Türk-İslam sentezci milliyetçilik – diğer bir faktördür. Örneğin Atatürk’ün bu ideolojik bağlamda ele alınması ve öğretilmesi, yukarıda değindiğim tarihi zamanın ruhuna göre yorumlama gerekliliğinin sağlanmasına engel oluyor. Demokratik hukuk devletinin ideolojisi olmaz. İdeolojisi olan devletlerin rejimi totalitarizm ve otoriterizmdir. Hukuk devletleri evrensel insan hak ve özgürlükleri üzerine değerler inşa eder, bunları gelecek kuşaklara öğretir ve bu hakların ve özgürlüklerin sonuna kadar garanti edileceği ve uygulanacağı bir ortamı yaratır. Bugün ileri demokrasi olarak görülen devletlerin istisnası olarak tümünde bu tür bir devlet anlayışı var.

Devletin değişmeden demokratikleşmesi mümkün değil. Bu değişimin olabilmesi için değişimin halkın büyük çoğunluğu tarafından talep edilmesi lazım. Bu yazı, bu konuda bir tartışma açmayı hedefliyor. Evet, düzelmeyi hepimiz istiyoruz. Ama düzelmenin kendiliğinden olmayacağını anlamak gerekiyor. Mevcut sosyopolitik yapı, özgürlükçü ve demokratik bir devlete yönelik değişimi meydana getirmez. Bütünsel bir çözüm aranıyorsa, bahsettiğim sorunları ciddiye alan ve mevcut hantal-ceberut devleti reforme etmeyi hedefleyen bir siyasal yönelim gerekecek. Türkiye Cumhuriyeti, eğer tüm vatandaşlarını kapsayan herkesin devleti olmayı başaracaksa, bunun gereği yerine getirilmeli. Türkiye’nin bu en büyük başarısızlığına teşhis ve tedavi getirmeden, özgür, güvenli, huzurlu ve müreffeh bir toplum hedefine ulaşmak mümkün değil.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

9 YORUMLAR

  1. Türkiye Osmanli gecmisiyle, Cumhuriyet gecmisiyle yüzlesmiyormus falan bunlar bos laflar. Türkiye Osmanli gecmisiyle Cumhuriyet döneminde radikal bir sekilde yüzlesti, yüzlesmenin de ötesine gecti. Hadi bu laf muhafazakarlara diyelim. 600 yillik gecmisin hangi dilimiyle yüzleselim? 500 yil öncesiyle mi? 200 yil öncesiyle yüzleselim desen zaten kendi kendiyle yüzlesmekle mesgul bir Osmanli var orada. Adam zaten kendiyle yüzlesiyor en az 250 yil.

    Efendim, Cumhuriyet dönemiyle de yüzlessin devlet. Hangi devlet? Cukkasinin pesinde devlet mi, kemalizmin menfaati icin is gören devlet mi, solcularin davasini güden devlet mi, Alevilerin davasini güden devlet mi? AKP´nin menfaatini, cemaatin menfaatini güden devlet mi? Hangisi? Herkesin devleti olmamis bir devletten herkes adina yüzlesme beklemek..? Bilmiyorum ki yani. Devlet dedigimiz Devlet Bahceli olsa neyse gider, hala yüzlesmedin mi deriz.

    Bugün bir AKPli bile iki günde Emevi Camiinde namaz kilinmasini istemez. Böyle ezber laflara gerek yok. Adam savas cikariyor, millet de savas esnasinda hükümet degissin istemiyor, bu kadar basit. Ne Osmanlisi, ne isgali?

    Ve ayrica ne Ermeni Soykirimi, ne Rum Soykirimi? Süper güc olmadan bu soykirimlari hic kimse kabul etmez, basa seni cikarsalar sen de kabul etmezsin. Süper güc oldugunda da demokratik bir ülke isen kendin kabul eder, tazminatini öder, vatandaslik verirsin.

    Öyle baskasinin demesiyle zorla, baskiyla is yaparsan yeni soykirimlara kapi aralamis olursun. O soykirimlarin yasanmasi da zaten yine dis ülkelerin baski ve zorlamasiyla oldu. Soykirim konusunda Türkiyeyi köseye sikistirmak terbiyesizlikten öte bi sey degil. Cikarsin ortaya bütün dünya ülkeleri olarak hadi gelin birlikte bu isi yapalim, etegimizdeki bütün taslari dökelim dersin, o zaman herkes gelir. Yoksa hic kimse baski icin kullanilacagini gördügü bir konuda kabule yanasmaz. Bu bos ezberleri birakalim artik.

    • 1915 yılında çoğu Kendisi gelip teslim olan bir kısmı da tutuklanan 5 milyon Ermeni erkek- kadın , genç kızlar – çocuklar ve bebekler Suriye ye sürgün edildi . Suriye’ye 500 bin kişi varabildi . Ölenleri sen tahmin et . Bu yazdıklarım Osmanlı’nın kaydını tuttuğu resmi belgedekiler . Adını sen koy tehcir de , ne dersen de ama hitler bile bizim kadar başarılı değildi soykırımda … 10 kişiden 9 u senin sorumlulugunda öldü . Ben bir Türküm , yörük oğlu yörük oğlu yörüğüm ama yolda ölen bebeklerin çocukların , cetecilere yardım etmeyen çoğu masum o insanların acısını yüreğimde hissediyorum . Allah bu meseleyi milli meseleymis gibi insanlara yansıtanlarin belasını versin ne diyeyim . Keşke özür dileme erdemine sahip olsak . Özür diler kabul edersek çok tazminat öderiz diye korkutuyorlar . Dinimiz imanımız para olmuş neyle korkutacaklar başka ..
      Bizim sorumluluğumuz da göç ettirilen ve yaşamını yitiren o insanların acısı parayla dinermi bilmem ama para vermekten kactigimiz için insanligimizda kaçıyor emin olun …

      • Öncelikle soykirimda Hitlerin „bizim“ kadar basarili olmadigini düsündüren psikolojiyi anlamak isterdim. Umarim tahmin ettigim sey degildir.

        Ben de bir Türküm, kendimi öyle hissediyorum, soyagacimda geriye dogru gitsem ne kadar „öz be öz“ Türkle karsilasirim bilmiyorum ama Türkiye sartlarinda bunun hicbir öneminin olmadigini biliyorum. Burasi cok etnisiteli bir ülke.

        Köyümüzün yarisi Cerkestir ve bu insanlarin bazilari hala balik yemezler. Sebebini anlatmaya gerek yok. Mora´dan, Balkanlardan Anadoluya bir de gelemeyen Makedonlar, Arnavutlar, Pomaklar, Bosnaklar ve tabii yiginla Türk var, onlarin kadinlari, kizlari, bebekleri var. Sonra Berberiler var, Araplar var, Uygurlar var…

        Dünya üzerinde soykirima ugramis, acisini yüregimizde hissettigimiz Müslüman olsun, Hiristiyan olsun bütün insanlari politik malzeme yapmak kadar dünyada daha asagilik bir is yoktur. Hele hele bu soykirimlara zemin hazirlayanlar politik malzeme yapanlarin dedeleri ise.

        Bu öyle igrenc bi seydir ki, dedelerinin can havliyle giristigi katliamlardan dolayi sen bir Ermeni olarak, Rum olarak, özellikle de Türk olarak ödün vermek zorunda kalirsin, mesele tazminat degil ki, vermen gereken ödün siyasi konjonktüre göre neyse o oluyor. O kadar gücsüzsün ki, sen önce kendi soykiriminla yüzles desen kimsenin umru olmaz.

        Bugün kimse Ruslara Cerkes soykirimini kabul edin diyor mu? Diyemez, güclü bir ülke cünkü. Bu asagilik is devam ettigi sürece Türkiye soykirimi tanimama konusunda haklidir. Erdemli olayim, kabul edeyim desen aksiyonun eksik olmadigi bi cografyada seni cig cig yerler.

        Osmanli günahiyla, sevabiyla tarih sahnesinden silindi. Bazi günahlar kacinilmazdi ve bunlar kirli insanlar üzerinden islendi ve Osmanli bu yükün altinda kaldi, bu yükün altinda kaldigi icin de bedel ödendi. Rumlar da, Ermeniler de bedelini ödediler ve büyük idealarindan vazgecip yerine iki kiytirik ülke ile idare ediyorlar.

        Bütün bu olanlar da bugünün Türklerinin, Rumlarinin, Ermenilerinin bir sucu yoktur ve kimsenin sucunu üstlenmek ve bir asir sonra hala bedel ödemek zorunda degiller.

        Bu halklar mutlu olmak istiyorlarsa önce demokratiklesecekler, güclenecekler ve mümkünse bir birlik kuracaklar: Türkiye, Yunanistan, Ermenistan ve Kuzey Irak. Mülteci sorunundan dolayi bu birlige Suriye de eklenebilir. Azerbaycanin bu konuda ne düsündügü orta vadede cok önemli degil. Türkiyenin ismi de degismeli.

        • keşke bedel ödeyenler sadece ermeniler olsaydı , 2 . mahmut dönemi yeniçeri isyanı bahane edilerek isyan etmeyen yeniçerilerde öldürüldü hadi onlar askerdi diyelim , yeniçerilerin bağlı olduğu bektaşi tarikatının hocaları da asıldı , istanbuldakiler değil tüm anadoludakiler . Tarih dersinde anlatırlarmı anlatmazlar , yeniçeri isyanı der geçerler …daha neler var neler ; Osmanlı boşuna yıkılmadı… Hitler konusu açılmışken 1930 larda Türkiye de trakyada yaşayan yahudilerinde evleri yağmalandı , 1955 de yabancı uyrukluların evleri yağmalandı , linç edilenler oldu . 60 70 80 darbe dönemlerinde yapılanları anlatmıyorum bile zaten herkes biliyor . Sözün özü iyi ki çok güçlü bir ülke değiliz öyle olsak zulmümüz nerelere ulaşacak Allah bilir . Geçmişiyle yüzleşmeyenler hiçbir zaman düzlüğe çıkamazlar bulundukları çamur içinde debelenip dururlar . Ruslar ve osmanlı gibi her yüzyılda toprak kaybedip erimeye devam ederler .

          • Dünyada hicbir sey bos degil. Sahsen degil kurban kesmek, sinek öldüremem, aslanin geyigi avladigi belgeseli izleyemem ama Allahin bütün bunlardan muradini da teslim ederim, etmek zorundayim.
            Su dünyada bir agacin basina ne geliyorsa insanin basina da o geliyor, bir ormanin basina ne geliyorsa insan topluluklarinin basina da o geliyor. Dünyaya gelirler, kök salarlar, cicek acarlar, yaprak verirler, dal salarlar, kusa, kurda, insana meyve ikram ederler ve bir gün baslarina bi seyler gelir, üstesinden gelemezler, onlari yere seren rüzgara, simsege, kurtcuklara, kecilere, zürafalara kizmanin genel anlamda pek bi faydasi yok.
            Bu acidan baktiginizda Osmanliyi savunmanin veya yermenin anlami olmadigi gibi Yeniceriyi savunmanin veya yermenin de pek bi getirisi olmaz. Bu dünya imtihan dünyasi, kimileri imtihani gececek, kimileri kalacak. Kimse sinanmadigi günahin masumu degildir derler. Bir Yeniceri agasi olsak, Celali firtinasinin cagdasi olsak, bir padisah olsak acaba en dogru karari verebilir miydik? Su an birer Hizmet mensubu olarak en dogruyu yaptigimizdan emin miyiz? Allahtan baska kimse gelecegi bilmedigine göre herkes güncel sartlara göre önlem aliyor, hayir diye düsündügü bir sey serre variyor.
            Osmanli bizzat serrin kendisi degildi. Seytanin bir avanesi olarak ortaligi karistirmak amaciyla ortaya atilmadi, meyvesini verdi, yaslandikca yanlis tepkiler verdi ve maci bitik kapatti. Yeryüzünde hangi devlet maci düzgün kapatmis. Devlet cikar isidir, devlet babadir, disari cikar, ailesi icin mücadele eder, dögüsür, tuzaga gelmemek icin kendi tuzak kurar, zorundadir. Biz insanlar icin de bu böyle. Allahin rahmeti olmasa hangimiz her karari dogru verebiliriz ki.

  2. İnsanlar kendileri değişmedikçe devletten değişim talep edemez. Zaten kimse devletten değişim talep etmiyor. Hiç kimsenin devlet ile ilgili problemi yok. İnsanlar daha devletin ne olduğunu bilmiyor. İnsan devlet ilişkisi diye bir ilişki yok. Devlet kendine hayali bir karakter yaratmış. Herkesi o karakterin içine sokuyor. O yüzden kimse devlet ile ilişki kuramıyor çünkü aslında kendisi yok. Yani devletin yok saydığı bir kişi olarak aslında yoksun. Kiminin kaşı kiminin gözü o hayali karaktere benzediği için herkes kendini o hayali karakter olarak görmek istiyor. Çaresizlikten ve kendini onore edilmiş hissetmek için. Devlet biziz demek için. Aslında kimliklerin hiçbiri kabul görmüyor. En yakını laik yaşayanlar. Onlar hayali karakteri kendilerine en yakın görüyorlar. Zaten hayali karakter biraz da onlara yakın bir kimlik olarak uyarlanmış. Ama kimse bir kemaliste atatürkü seviyormusun diye sormaz. Çünkü bu sorulacak bir konu değildir. Zaten o kemalist atatürkü ve kemalizmi sevmek zorundadır. Yani kemalistin bile seçme hakkı yoktur bu konuda. Bu ezikliği kendileri o kimliğe sahip çıkarak örtüyorlar. Asıl insanların içlerini açacaksın. Müslümana dayatılan hayali kimlik laik birine de dayatılmaktadır aslında. Devlet kemalist rejim ile insanları kontrol edemeyince atatürkçülere bile sormadan çünkü onlar da aslında yok hükmünde, muhaberat rejimine çevirdi. Kendisini demokratikleştirmek yerine oyunun kurallarını değiştirmektedir. Yani kendisi aynı kalmaktadır devletin. Devlet aslında soyut bir varlıktır ama bu devletin arkasına geçenler devlet kavramını bir kral şahsiyetmiş gibi kullanmaktadır. Yani soyut bir varlığa somut kimlik kazandırırken somut kimlikleri soyutlaştırmaktadır. Bu yöntem insani bir metod ve çabadır. O zaman muhatabımız bir sihirbazdır. Biz bir sihirbazdan devleti demokratikleştirmesini istiyoruz. Burada sihirbazın suçu olduğu kadar insanların da suçu var. Çünkü yukarıda bahsettiğim gibi burada devlet insan ilişkisi vardır. İnsanlara örnek vermek gerekirse mesela chp ye bakalım. Chp 20 yıldır muhalefette ve günün sonunda oy oranı oldukça düşük. Sanırsın ki chp iktidardaydı. Demek ki sihirbaz gibi chp de değişmemektedir. Demek chp li laikler de değişmemektedir. Sihirbaz ile paralel hareket etmektedir. Bir insan 20 senede hiç mi değişmez. Bir adım öne doğru bir adım bile atmaz mı? Demek ki chp yani kemalistler ve sihirbaz diğer kimlikleri hala tanımıyor. Müslümanların hala adı yok, kürtlerin hala adı yok. Kendini devlet sananları o sihirbaz fena çarpacak. Çünkü kendini devlet sanan müslümanlar şunun farkına varamadılar; şu anda devlet değiller. Devlet arka kadrandan çekildi. Sadece tayyip, çıkarcılar, tayyipçi müslümanlar, tarikatların tayyip etrafında toplandığı bir topluluktan ibaretler. Chp hala durduğu yerde duruyor. Bir adım bile atmadı müslümanlara. Çünkü atmak istemiyor. Çünkü kendi kibirli karakterlerinden taviz vermiyorlar. Bu biraz da ingilizin yarattığı karaktere benzemektedir. İngilizler iranda da türk kimliğini yok etmek için pers kimliği çıkarttılar. Ne kadar ilginç. İranda türk kimliğini soyutlaştırırken türkiyede türk kimliğini tek tipleştiriyor. Türkün bile bir türlü tam türk olamadığı hayali türk kimliğini. Ne ilginçtir ki iki devlet gayet uyumlu geçiniyor. Demek ki ne müslümanın ne laikin devlet ile alakası yok. Kürtleri de zorla yeni devletlerine hazırlıyorlar. Sihirbaz türk kürt sorununda kendini düzeltmek yerine yani mesleyi çözmek yerine kürtleri kopartıp yönetmek isriyor. Çünkü sahip olduğu gücü sihirbaz kaybetmek istemiyor. Kürt kimliğini tanıması demek sahte kimlik üzerine kurduğu bütün sistemin çökmesi demektir. Çünkü kürt kimliği peşinden sünni kimliği, alevi kimliği de gelecektir. Ve sihirbaz bütün imtiyazını kaybedecektir. Bunun yerine kürtlere devletin bir kısmını vermek istiyor. Aslında verildi de. Süreç bu gerçeği türk ve kürtlere kabul ettirmek için uğraşılıyor. Hazır olduğunu görünce bir 15 temmuz benzeri bir senaryo ile koparacaklar. Hayali kimlik kabul etmediği müslüman türk ve müslüman kürt kimliklerini birbirinden ayıracak. Tayyipin etrafındakiler ise giderek marjinalleşecek ve en nihayetinde ağaç meyvesini verecek. Terörist olacaklar. Tabi onlar biz teröristiz demeyecekler devletiz diyecekler ama hukuk geri geldiğinde pozisyonlarını kaybedecekler ve çok fena oyuna gelecekler. Kendilerine oyunu yapanı kendi içlerinde bulabilirler. Dikkat edilirse tayyip ile uluslararası düzeyde kimse zorunlu haller dışında görüşmüyor. Yani kimse tarikatlara, ışide bakmıyor gibi yapıyor. Yok hükmündeler. Hukuk olmadığı için varlar. Hukuk özellikle uluslararası hukuk ile desteklendiğinde yok hükmünde olacaklar. Yani kendilerine biçtikleri makamlar noktasında yok hükmünde olacaklar. Eğer efendi olsalardı sihirbaz onları bu tuzağa çekemezdi.

    • Yazilerini okumadigim tek yazar okuyucu Deniz. Icerigini iyi bulmadigimdan degil. Görüslerini kötü bulduğumdan degil.
      Çok uzun, okurken ipin ucunu kaciriyorum, ne paragraf var ne biraz ara. Kücük harfler.
      Emeginize yazık Deniz.
      Basarilar.
      Bilmiyorum nerede yaşıyorsunuz bakin tüm dünya gazetelerine okuyucu mektuplarına
      Saygilarimla

  3. Osmanlı devleti Balkanları kaybedince travma yaşadı , 1. Dünya Savaşı’nda Ermeni ve Arap çeteleri düşmana yardım edince travma sahada derinleşti cinnet halini aldı . Günün sonunda Anadolu’da herkes türk oldu 😄 , herkeste kabul etti cinnet hali bitsin normale biran önce donulebilsin diye . Günün sonunda Kürtler Kürt olduğunu Zazalar Zaza olduğunu unutmadı , Çoğu Çerkez dahi Türküm demiyor … Durum bu , korkulan ise bu insanlar yeter artık biz Türk değiliz dediklerinde dönülecek olan cinnet hali … Demokratik yollarla çözmek mümkün anadilde eğitim vs … Aman devlet bölünür diye kimse yanaşmıyor , filmin sonunu merak ediyorum inşallah mutlu son olur yine trajediye dönmez…

    • Bu ülkede herkes Türktür söyleminin karsisina Kürtler Kürt, Cerkesler Cerkes söylemiyle cikmanin da hicbir karsiliginin olmadigi bir zamandayiz. Türk olsan ne olacak, Cerkes olsan ne olacak. Türkiye´de Rumlar vardi, bu insanlar aslinda Rum degildi, baska bi halktandi, Romalilar gelince haliyle Rum oldular, zamanla Yunanca ögrendiler. Biz de bundan 100 sene önce herkese Türk olsun, Kürt olsun, Laz olsun Osmanli diyorduk.
      Bugün Rumca konusan Müslümanlar var Türkiyede. Adamin umru degil Rumluk. Hatta bazilari konustuklari dili Türkce saniyor, bazilari da biz bu dili burdaki Rumlardan ögrenmisiz diyorlar. Simdi bu adam Türk hissediyor kendini, cok mu büyük bir kayip. Bi sürü Kürtlesmis Türk var Anadoluda cok mu büyük bir kayip? Hz Ademden bu yana nelerden nelere dönüserek geldik bugünlere. Yemisim dilini, kültürünü, zaten bütün kültürler yozlasiyor, sona geliyoruz hep birlikte.
      Cerkes ben Türk degilim dese ne degisecek? Sen Türkiyede yasayabildigin icin Cerkesim diyebiliyorsun. Türkiyede oldugun icin Müslüman kalabilmissin, su an Putin icin Ukraynada ölüp öldürmüyorsun. Iste bicok Cerkes de bunu bilip ben Türküm diyor.
      Türk olmanin baska avantajlari da var: Bir Cerkes olarak, Kürt olarak, Laz olarak Ermeni Soykirimindaki ciddi payindan dolayi sorumlu tutulmazsin, Türkiyenin bütün dünyadaki olumsuz imajini Cerkes, Laz, Kürt, Arap olarak sirtinda tasimazsin mesela.
      Peki hepimiz Türk mü olalim? Gerek yok kardesim. Türkiyenin adini degistir ilk etapta yeter. O isim altinda hepimiz birlikte mutlu olalim ve sorumluluk tasiyalim.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin