Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten

YORUM | ALPER ENDER FIRAT 

Ahmet Davutoğlu’nun başbakan olduktan sonra açıkladığı şeffaflık paketine Recep T. Erdoğan’ın verdiği tepki sadece AKP’yi değil topyekûn Türkiye’deki siyaseti en iyi anlatan sözlerdi. AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlık koltuğuna oturduktan sonra Davutoğlu, yolsuzlukla mücadele, imar rantları, şeffaflık gibi konularda bir dizi açıklamalar yapmış partinin yeni yol haritasını çizmişti.

Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Recep T. Erdoğan ise “Seçime giderken sırası değil, bunları yaparsak il-ilçe başkanı bile bulamayız” demiş ve AKP’nin bu tarz politikalara yönelmesini engellemişti. Hırsızlıkla abat olan AKP’li siyasetçiler de anında tam destek vererek Cumhurbaşkanının arkasında saf tutmuşlardı.

Aslında Recep T. Erdoğan’ın dile getirdiği şey, Türk siyasetinin tam da kendisiydi ve bu sadece AKP gerçeği de değildi. Ülkenin en tepe noktasında duran bir siyasetçinin, “siyaset hırsızlık ve yolsuzluk işidir, bunu engellerseniz siyaset için koşturacak kimseyi bulamazsınız” demesinin bir başka ifadesiydi.

İşte bu yüzden gerçekten ülkenin selametini isteyenlerin belki de en çok siyaset anlayışı ve siyasetçi üzerine kafa yorması gerekiyor.

Türkiye’deki siyasetçilerin çok büyük bölümünü en iyi Ülkü Tamer’in şiiri anlatıyor: “Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci / Hem dersini bilmiyor, hem şişman herkesten.”

Parti gözetmeden söylüyorum Türk siyasetçisini tanımlamaya kalktığınızda en çok kullanacağınız kelimeler, yolsuzluk, hırsızlık, kaynağı belirsiz zenginleşme ve faşizm olurdu. Ülkü Tamer’in şiirinde söylediği gibi hem beceriksiz, hem kifayetsiz, hem ülkenin en şişmanı, üstelik de katıksız faşist.

Türkiye’ye siyasetine çok köklü, radikal bir şeffaflık yasası getirilse ve uygulanmasının sıkı takipçisi olunsa, gerçekten de hiçbir parti il, ilçe başkanı dahil siyasetle ilgilenen kimseyi bulamaz.

Ülkenin bütün kaynaklarının hoyratça ve hunharca kişisel zenginliği için kullanan bu meslek erbabının, bunun karşılığında vatandaşa verdiği ve vaat ettiği şeyler ise daha az özgürlük, daha çok devlet kontrolünden başka bir şey değil.

Mesela hiçbir siyasi parti ve siyasetçi devletin insanlara inanç ve hayat biçimi dayatamayacağını, devletin inancının adalet olduğunu söylemiyor ve bunun tam tersini yapanlara karşı bir eylem başlatmıyor. Kimse aidiyetlerinden dolayı kınanamaz ve bir aidiyete mensup olduğu için en baştan suçlu ilan edilemez demiyor. Aksine insanların aidiyetlerinden dolayı soykırıma tabi tutulmasına bizzat iştirak ediyor.

Konuşmaya başladıklarında AKP Sözcüsü Ömer Çelik ile CHP Sözcüsü Faik Öztrak ya da İYİ Partili Ahmet Zeki Üçok arasında faşizm ve soykırım bakımından hiçbir fark göremiyorsunuz.

Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre hiçbir suça bulaşmamış insanlar, sadece inandıkları şeyler nedeniyle soykırıma tabi tutuluyor ve Türk siyaseti bu hunhar uygulamaya, adalet ve insan haklarını rehber edinerek karşı çıkmıyor. Oysa IŞİD’in Ezidilere yaptıklarıyla, AKP ve Türk siyasetinin ‘fütücü’ dediklerine yaptıkları kategorik olarak aynı şeyler.

AKP, CHP, İYİ Parti, MHP, Saadet, Zafer hatta HDP’nin hiçbirinin kafası özgürlükçü de, demokratik de değil. Kafalarında formatlanmış bir yaşam biçimi var ve devlet iktidarını eline geçirdiklerinde ‘ötekileri’ iktidar sopası ile hizaya getirecekleri zamanı bekliyorlar. Bunlar içinde sadece AKP’nin eline böyle bir fırsat geçti. Ortadan iktidarın şerrinden ortalama insanları koruyacak bir devlet kalmadığı için, memleket hem hırsız hem faşist siyasetin elinde oyuncak olmuş durumda.

Ne diyordu şair:

Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?

Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin