Hastanede bir ömür…

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Sanırım ortaokul yıllarımdaydı. Baharın gelmesiyle çıkılan pikniklerden birinde, farkında olmadan iğneli bir bitkiye dokunmuş ve işaret parmağıma batan, incecik bir kıymığın acısıyla fena canım yanmıştı.

Bir süre sonra, acı geçti ama önemli bir sorun vardı benim için; kalem tutamıyordum. Üç ya da dört gün, kıymık insafa gelip parmağımdan çıkana kadar, okulda tek kelime yazamadığımı, kaleme dokunur dokunmaz canımın yandığını hatırlıyorum. Bir işaret parmağı ne demek daha o yaşta fark etmemi sağlamıştı o minicik şeffaf kıymık.

Sahip olduklarımızın değerini kaybetme ihtimali belirmeden bilmeyen bir türe ait canlılarız. Şikayetlerimiz, memnuniyetsizliklerimiz hep şükürden ve sahip olduklarımızdan çok önde gidiyor. Tuhaf bir nankörlük durumu bu.

Hikaye kitabıma koyduğum Çakmak isimli öyküde iki eli bileklerinden itibaren olmayan bir adamdan bahsederim, okuyanlar bilir. Gerçektir o insan, yıllar önce Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin giriş kapısının hemen dışarısında çakmak tamiri yapardı. Ayaklarını kullanarak yapardı tamiratı ve ben kimi günler dakikalarca gizli gizli ve hayranlıkla izlerdim azmin bu gösterisini.

Eliana’nın hikayesini okuduğumda bunlar aklıma geldi…

Eliana Zagui Brezilyalı bir kadın, 48 yaşında. Henüz bir yaşındayken geçirdiği çocuk felcinden dolayı bütün bedeni felçli, yatağa bağlı olarak yaşıyor. Bir hastane odasında geçiyor ömrü.

Ancak sahip olduklarının kıymetini idrak edebilecek bir şuura sahip Eliana. O durumda okuma yazma öğrenmiş çocuk yaşta, sonra dişlerinin arasına sıkıştırdığı bir kalemle günlük tutmaya başlamış.

Bütün azalarımız sağlam olduğu halde iki kelime yazmaya üşenen bizler için çok çarpıcı bir örnektir Eliana Zaugi.

Denemesi bedava aslında; yapılan işin nasıl mucizevi bir şey olduğunu idrak etmek için test yapabilirsiniz siz de. Mesela bir kalemi dişinizin arasına sıkıştırıp, bir kağıda isminizi yazmayı deneyin. Ben denedim, sonuç felaket oldu.

Eliana, bununla da yetinmemiş. Bir fırça istemiş yetkililerden, sonra resim yapmaya başlamış dişlerinin arasına sıkıştırdığı fırça ile. Ama ne resimler! Hani, yapan kişinin engelli olduğunu bilmeseniz bile hayranlıkla bakacağınız resimler. Çiçek yapmış, vazo yapmış, kuş, kelebek yapmış. Hele bir papağan çizmiş ki. Dere kenarında su içiyor, akıl alır gibi değil.

Boyamalar, renkler, tonlamalar inanılmaz…

Yattığı yerden koskoca bir dünyayı dökmüş kağıda. Rengarenk ve umut dolu. Asla umudunu yitirmediğini söylüyor, yaptıkları onu hayata daha da sıkı bağlamış.

Teknolojiye de kayıtsız kalmamış Zagui. Bir süreden beri notlarını bilgisayarda tutuyor. Dişine sıkıştırdığı kalemi bu kez tuşlara dokunmak için kullanıyor. Bu gelişme onun yazma hızına hız katmış, verimliliği daha da artmış.

Ve sonunda 250 sayfalık bir kitap ortaya çıkarmış. Kendine dair, yatalaklığa, felce, umutsuzluk ve umuda dair. İsmi de hoş; ‘Brezilya’nın En Büyük Hastanesinde Bir Ömür’…

İtalyanca öğrenmeye başlamış bir süre önce, şimdi ana diline ek olarak İtalyancayı da konuşuyor.

Kitapta kendisini hayata bağlayan kırılma noktasını anlatıyor; henüz sekiz yaşındayken ve neredeyse her gün umutsuzca ağlarken yanına gelen kendisi gibi hasta oda arkadaşı Adalberto… Niçin ağladığını sormuş ve sonra koltuk altlarından sımsıkı kavrayıp güçlüce sarılmış. “Hayatımın en muhteşem anıydı” diyor Eliana, ‘Kendi anne babam bile bana öyle sarılmamıştı’. Ve samimi bir kucaklamayla hayatının değiştiğini söylüyor.

48 yaşındaki bu umut dolu kadın hayatını yine Sao Paulo’daki hastanedeki odasında devam ettiriyor. Ancak bütün uzuvları sağlam olanlara taş çıkartacak bir hareketli yaşamı var. Gezilere katılıyor, araştırıyor, yazıyor ve çiziyor.

Hayata ve sahip olduklarımıza dair çok önemli şeyler söylüyor, çok mühim şeyleri fark edebilmemiz için adeta sarsıyor bizi.

Sosyal medya geliştikçe bu mecraları da aktif olarak kullanmaya başlamış ve açıkçası büyük bir umuda dönüşmüş. Örneğin https://www.instagram.com/elianazagui/ adresinden onu ve ilham verdiklerini görebilirsiniz. 

Ya da https://www.facebook.com/EZagui/ sayfasından takip etme imkanınız var. 

Dahasını merak ediyorsanız Eliana şöyle bir çok taze Youtube haberi var: 

 Eliana’nın hayatına yakından bakın; hayatın ve şükrün ne anlama geldiğini belki bir kez daha hatırlarsınız. Bende öyle bir etki bıraktı çünkü.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. İnsanlar sanıldığının ötesinde güçlüdür. Sadece başa gelmeyince bu potansiyelini kullanmıyor. Aslında imtihanlarda böyle. İnanılmaz bir potansiyel hem ruhen hem bedenen var insanlarda. Mesela hastalıklarda öyle . İnsan mesela şeker hastalığı yüzünden hastalık, beden konusunda daha çok bilgili olur, daha çok spor yapar, sağlıklı beslenir ve normal insandan daha sağlıklı olabilir.

    Askerlikte dağlardan bir yere gidecektik. Hafif kırgınlığım vardı hemde diğer cepheden yani tepeden yeni inmiştik. Saat 22 de üst bölgesinden çıktık. Ertese gün öğleye kadar dağlara tırmanarak yürüdük. Bu tarz uzun operasyona hazır değildi bünyem. Ama geceden öğlene kadar doğru dürüst mola vermeden gittik. Sonra orada birkaç saat kaldık ve tekrar üst bölgesine geri yürüdük. Burada insan bedeninin ne kadar güçlü olduğunu anladım. Yani biz aslında kendi potansiyelimizi bilmiyoruz. Çünkü evcilleştirildik. Köy hayatı daha çok fizik aktivite gösteriyor. Yani kendi potansiyelimizi tanımıyoruz. Bedenimize kesinlikle ön yargılı bakıyoruz. Allahın bize verdiği beden bizim sandığımızdan çok daha güçlüdür. Sadece zora gelmeyince bu potansiyel yok sayılıyor.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin