Generallerin doktoru anlatıyor: GATA’da neler oldu?

HABER-YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN, WASHINGTON Tr724

Böyle bir yazıyı yazmamak için iki nedenle uzun süre bekledim.

Birincisi yaşananlar açık seçik ortada ve herkesin gözü önündeydi. ‘İnsaflı birileri’ çıkar ve itiraz eder diye düşündüm. Ayrıca Türkiye’de bu kadar çok gazeteci (!) varken mesleğin gereğini yapar ve muhataplarına mikrofon tutar diye bekledim.

İkincisi dış politikada, özellikle de Türk-Amerikan ilişkilerinde analiz edilmesi gereken sıcak konular var. Bilhassa Suriye’de bu kadar kritik gelişmeler yaşanıyorken Washington’un gelişmelere yaklaşımını aktarmak gerekiyordu.

Ancak beklenen o vicdanlı ses –Milletvekilleri Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Sezgin Tanrıkulu hariç- çıkmadı.

Dahası Erdoğan rejiminin zulmüne sessiz kalan kitleler bir yandan da ‘amalı-fakatlı’ ifadeler kullanarak zalimin işini kolaylaştırdı.

Hal böyle olunca da bırakın cezaevinde olmayı, soruşturma konusu bile olmaması gereken insanlar işkence ve kötü muamele nedeniyle hayatını kaybediyor. Her yeni güne yeni bir zulüm ve ölüm haberiyle uyanıyoruz.

Son olarak KHK’lı öğretmen Tacettin Toprak hayatını kaybetti.

Binlerce KHK’lıdan biri olan Tacettin öğretmen hasta olmasına rağmen tutuklandı, cezaevi şartlarında hastalığı daha da kötüleşti, tahliyesi yönünde doktor raporları olmasına rağmen gerekli tedaviden mahrum bırakıldı.

3.duruşmanın sonunda tahliye edildiğinde ise artık çok geçti ve Tacettin öğretmen hayatını kaybetti.

Maalesef Tacettin öğretmen ne ilk ne de son.

İlaçları verilmeyerek cezaevinde öldürülen İngilizce öğretmeni Halime Gülsu, Kur’an Kursu öğretmeni Nesrin Gençosman, hastalığı ilerlemesine rağmen tahliye edilmeyen akademisyen Ahmet Özcerit, Yargıtay üyesi Mustafa Erdoğan ve polis Kadir Eyce gibi yüzü aşkın isim hasta olmalarına rağmen tutuklu yargılandılar. Cezaevinde tedavileri yapılmadı ve hayatlarını kaybettiler.

Halen cezaevlerinde yüzlerce hasta ve çocuk var. Belki de siz bu yazıyı okurken yeni bir ölüm haberi gelecek.

ERGENEKON EFSANESİ

Bu noktada korkunç bir iki yüzlülük ile karşı karşıyayız.

İşkence ile öldürülen Gökhan öğretmene ya da ilaçları verilmediği için cezaevinde ölüme yollanan Halime öğretmene karşı üç maymunu oynayan bir kısım gazeteci ve kanaat önderi, tepkiler görmezden gelinemeyecek boyuta gelince “Ama Ergenekon sürecinde de şöyle olmuştu, Balyoz’da da böyle olmuştu…” diyerek kendilerine bir manevra alanı açıyorlar.

Hem bugün yaşanan zalimliklere sessiz kalıyorlar hem de dün yaşanan olayları çarpıtarak Erdoğan’a destek oluyorlar.

Maalesef kimse çıkıp “Ergenekon ya da Balyoz yargılamaları sırasında bir takım yanlışlar yapılmışsa bile ne işkence yapıldı ne avukatlar nede aile fertleri tutuklandı. Cezaevinde kötü muamele yoktu. Hastalar tedavisiz bırakılmadı” demiyor.

Peki realite neydi? İddia edildiği gibi Ergenekon ve Balyoz yargılamaları sırasında tutuklular tedavi edilmediği için hayatlarını mı kaybettiler?

Bu noktada biz gazetecilere düşen belli. Olayın taraflarına mikrofon tutmak.

Ben de o dönem bütün Ergenekon ve Balyoz sanıklarının adeta ikinci evine dönen GATA’da yaşananlara dair muhataplarıyla konuştum.

Anlattıkları bırakın sanıkların tedaviden yoksun bırakılmayı aralarında Çetin Doğan gibi kamuoyunun çok yakından tanıdığı isimlerin GATA’yı turistik otele çevirdiğini gösteriyor.

İsmi bende mahfuz bir öğretim üyesinin anlattıklarına göre Ergenekon ve Balyoz sanıkları sabah 08:30 gibi bir midibüsle hastaneye geliyorlar.

Bugünlerde sıklıkla gördüğümüz elleri kelepçeli doğum ya da test sırasında kelepçeli bekletme gibi olaylar hiç yaşanmamış: “Görevli kişi saat dört gibi tekrar aynı yerde toplanma talimatı veriyordu. Sanıklar hastane kompleksinde tamamen serbesttiler. Hastane içindeki ankesörlerden uzun süren telefon görüşmeleri yapıyorlar, aile fertleriyle vakit geçiriyorlar hatta askeri hattan mesai arkadaşlarıyla istişari görüşmeler yapıyorlardı”.

Sanıkların doktor muayene randevuları da çoğunlukla tutuklu bulundukları Hasdal Cezaevi doktoru tarafından önceden alındığı için hastanede de herhangi bir zorluk yaşamamışlar. O dönem bölüm başkanlığı yapan muhatabımın anlattığına göre normal hastalar öğretim üyesinden randevu alabilmek için bir kaç ay beklerken darbecilik suçlamasıyla yargılanan isimler sıra beklemeden tedavi olabilmişler.

VIP SANIKLAR 

Ergenekon ve Balyoz sanıklarından bir kısmı hastane işini fazlasıyla abartmış.

Öyle ki kamuoyunun çok iyi bildiği bazı sanıklar doktorlarla ‘yatış pazarlığı’ yapmış. Bir çoğu da normalde yatış gerektirmeyen küçük rahatsızlıklar için uzun süreli yatış almış.

GATA’da yaşanan diğer ilginçlik ise VIP sanıklar. Hastanenin iki VIP bölümü var. Bunlardan biri Sarayburnu’na bakan tarihi yarım ada manzaralı VIP odaları ve iki tane de ekstra lüks süit VIP odası var. Bu katlarda general seviyesindeki hastalar kalabiliyor ve buralar VIP hizmeti veriyor.

Bu odalar uzun süre Ergenekon sanıklarına hizmet vermiş. Hatta sanıkların eşleri ve çocuklarıyla buluşma mekanına dönüşmüş.

Ücretsiz ikramlardan da yararlanmışlar.

Muhatabım yaşananları şöyle anlatıyor : “Bir çok hasta hastaneyi istismar ediyordu. Eşiyle, çocuğuyla buluşma yerine çevirmişti. Hatta hastanedeyken bir sonraki buluşmanın planlamasını yapıyorlardı. Cezaevine dönmemek için doktorla pazarlık yapan, yatış talep edenler vardı. Sanık değil görevdeki bir komutan gibi davranıyorlar ve bazılarının emirlerine özel posta askeri veriliyordu.”

Uzun süre hastanede kalan bazı sanıklar ise hastaneyi bir nevi ofise çevirmiş. Özel bölümün cam olan kapısı “birileri görür ve fotoğraf çeker” diye buzlu camla değiştirilmiş. Burada “ileriye dönük planlama görüşmeleri” yapılmış.

Hastanenin 5. katındaki suit odalar ise Hasan Atilla Uğur ve Levent Ersöz gibi isimlerce kullanılmış. Normal şartlarda albay rütbesindeki bir ismin bu odalarda kalma hakkı olmamasına rağmen Atilla Uğur uzun süre bu odalarda kalmış.

Daha da ilginci bu odalar Ergenekon sanıkları tarafından rezerve ediliyor. Hastane yönetimi bırakın zorluk çıkarmayı her türlü kolaylığı sağlamış söz konusu isimlere.

Emekli generallerden Ergin Saygun, Bilgin Balanlı, Çetin Doğan, Hursit Tolon ve Levent Ersoz, gibi isimler bu odaların müdavimi olmuş.

O dönemin üst düzey yöneticisi “Hastaneye gelenlerin epey bir kısmı hasta olduğu için değil dışarı havası almak, ailesiyle ve arkadaşları ile rahat ve serbest bir ortamda görüşmek için geliyordu” diyor.

Muhatabımın anlattığı başka ilginç detaylar (Kamuoyunun çok yakından tanıdığı bazı isimlerin o günlerde yaptığı kariyer planları gibi) da var ama mevzuyu dağıtmama adına o konuları başka bir yazıya bırakıyorum.

Ancak mesele net.

Ergenekon ve Balyoz yargılamaları sırasında ne işkence ne de kötü muamele vardı. Bırakın hastaların cezaevinde tutulmasını, tedaviden mahkum bırakılmayı şahitlerin anlatımları gösteriyor ki sağlık sorunu olmayanlar bile hastane imkanlarını sonuna kadar kullanmış.

Yazıya girerken dediğim gibi: “Ergenekon davalarında şöyleydi, Cemaat davalarında böyle” gibi saçma bir kıyaslamayı konu edinip üzerine yazı yazmak istemezdim.

Ancak Erdoğan rejiminin zalimliklerine ses edemeyenler bir de dönüp “Ergenekon, Balyoz da bunlar oldu, şimdi yaşananlar da onun sonucu” diyebiliyor.

Cezaevinde ölüme terk edilen masum insanların hakkını savunamıyorsunuz bari gerçekleri çarpıtmayın.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Iyi gunler adem bey , sizden bir ricam olacak ben 29 yasinda hizmet hareketine sempati duyan bir gencim suan abd de yasiyorum , TR den malum sebeplerden dolayi buraya gelmek zorunda kalanlardanim. Ricam su olucak suan turkiyede sosyal medya diye bir gercek var , ve sizin ergonekon diye degerlendirdiginiz avrasyaci grubun BABALA TV & Oguzhan ugur a ait olan youtube kanali uzerinden yayin yapiyorlar , burda altini cizmek istedigim nokta su , suan 18 35 yas arasi genclerin neredeyse buyuk bir orani bu kanali takip ediyorlar , bu kanalda HIZMET HAREKETI ile ilgili devamli olumsuz propaganda yapiliyor, Sizin bu haberde bahsettiginiz hasan atilla ugur ve ogulu kendilerine ve arkadaslarina yapilan haksizliklardan bahsediyor , Eger siz elinizdeki bilgilerden eminseniz bence bu insanlarla bir program yapmalisiniz ve bildiginiz dogrulari bu insanlarla konusmalisiniz , eger program yapmayi kabul etmezlerse siz bu insanlara kendi kanaliniz uzerinden en azindan cevap vermelisiniz . Bana gore bu onemli bir mesele , cunku yeni nesil BABALA TV yi cok fazla izliyor ve oguzhan ugurun soylemlerine cok guveniyor , boyle bir yanlis propaganda karsisinda onlara cevap vermemek bana gore mantikli degil , en son programinda akin ipek beyin madenlerine yonelik suclamalar yaptilar , onceki programlarinda , ergenekon doneminde yasadiklari problemleri anlattilar , suan bu insanlara birilerinin cevap vermesi gerektigine inaniyorum . Tesekkurler

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin