Gelecek

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Türkiye’de bir iktidar uluslararası düzene rağmen varlığını sürdürebilir mi? Bu ülkede bir iktidar kapılarını dünyaya kapatıp Türkiye’yi mesela bir Kuzey Kore ya da İran haline getirebilir mi? Türkiye iç dinamiklerle kendine bir rota çizebilir mi? Hiç sanmıyorum.

Dün Bülent Korucu da yazdı Atatürk’ten sonra ülkenin yönetimine oturan İsmet İnönü, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak kullandığı iktidarı tam 27 yıl sonra bıraktı. Oysa O Atatürk öldükten sonra onun yerine ve tüm yetkileriyle gelmişti. Böyle olmasına rağmen, iktidardayken bir rejim değişikliğini kabul etti, yenildiği seçim sonrası iktidarı bırakıp muhalefete geçti. Hatta daha sonra genel başkanlığı da kurultayda yenildiği Bülent Ecevit’e bıraktı.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Yine 12 Eylül darbesinden sonra ülkenin tek hakimi olan askeri cunta, günahları kadar sevmedikleri Turgut Özal’a Başbakanlık görevini devretmişti. 28 Şubat’ın en hararetli günleri yaşanırken içeride “artık muhtar bile olamaz” denen Recep T. Erdoğan için Siirt seçimleri iptal edilip milletvekili seçilmesi sağlanmıştı.

İsmet İnönü’ye iktidarı terk ettiren şey hiç kuşkusuz onun demokrasiye inancı değildi. Ondan bunu isteyen, rejim değişikliğini dayatan bir uluslararası düzen vardı, o da buna uymak zorunda kaldı. Aynı şekilde 12 Eylül darbesinden sonra ülkeyi iki dudak arasında yöneten askeri cuntaya ülkenin Başbakanın kim olacağını da söylemişlerdi. 28 Şubat’tan sonra iç dinamiklerin şiddetle karşı çıktığı, Refah Partisinin içinden çıkmış Recep T. Erdoğan ve ekibine teslim edildi iktidar.

Recep T. Erdoğan’ın 5 yılı 15 Temmuz’dan sonra olmak üzere bugüne kadar iktidarda kalmasındaki en büyük sebebin bu çevrelerin “olurundan” kaynaklandığını düşünüyorum. AKP dışında, Genelkurmay’ın, MİT’in, muhalefetin hep beraber içinde oldukları 15 Temmuz rejiminin de uluslararası düzenden habersiz kurulması bana mümkün gelmiyor.

Aslında fotoğrafa genel baktığımızda uluslararası dünya son yıllara kadar Türkiye’ye demokrasiyi, hukuku ve çoğulculuğu dayatıyordu. Ama ülkenin kendi gerçekleri iktidara gelenleri yozlaştırıyor, bir süre sonra yeni gelenler öncekini aratır bir şekilde hukuktan, demokrasiden zıvanadan çıkacak kadar uzaklaşıyor, kendisinden beklenin tam tersi bir yola giriyordu. Demokrat Parti de, ANAP da, AKP de finali hep böyle yaptı.

Fazla komplocu bulabilirsiniz ama Türkiye’de iktidarın belirlenmesinde iç dinamiklerden çok dış dinamiklerin etkili olduğu, yeni dönemde de bunun değişmeyeceği kanaatindeyim. Dış dünyaya tanrısal güç atfetmiyorum elbette ancak muhalefetin iyi politikalar üretip, seçim kazanacağını ve iktidar olup perişan olmuş sistemi tamir edeceğini düşünmek bence boş bir hayalden ibarettir.

Muhalefetin her şeyden önce, özellikle 15 Temmuz’dan sonraki muvazaalı tavrını açıklaması gerekir. Erdoğan’ın tek adamlığına yol veren 16 Nisan referandumu, muhalefet açısından başlı başına bir muvazaayken, 24 Haziran 2018 seçimlerinde bunun üzerine tam tüy dikmişlerdi.

Çok büyük umut vaat ederek seçime giren muhalefet, seçim akşamı hep beraber ortadan kaybolmuştu. Başta Muharrem İnce ve Meral Akşener olmak üzere muhalefet liderlerinin o geceyle ilgili kamuoyunu ikna eden hiçbir açıklama yapmadıklarını unutmak mümkün değil. Hele muhalefet adına oy sayımı için organize olan her türlü teknik tedbiri aldığını söyleyen Oy ve Ötesi organizasyonunun, saatlerce ortadan kaybolduğunu, tekrar devreye girdiğinde AA verileriyle birebir aynı duruma geldiği de hâlâ aklımızda.

Bunu eski dosyaları açmak ve bu muhalefetten bir şey olmaz demek için söylemiyorum, sadece ülkeyi kimin yöneteceğine iç dinamiklerin zannedildiğinden az etki ettiğini söylemeye çalışıyorum.

Ancak öyle anlaşılıyor ki Recep T. Erdoğan dış dinamikler açısından artık taşınması zor bir yük haline geldi ve ona verilen mühlet doldu. Recep T. Erdoğan artık gidiyor.

Recep sonrasında, on yıllardır olduğu gibi bu kez de Türkiye’de kimin iktidar olacağına dış dinamiklerin karar vereceğini düşünüyorum. Asıl soru işte burada başlıyor. Türkiye AKP sonrası nasıl bir ülke olacak? Türkiye Cumhuriyetinin eski sistemi millet ittifakının iktidarıyla restore mi edilecek, yoksa temelden yıkılıp yepyeni bir ülke mi kurulacak?

Acizane kanaatim eğer tedavi edilip eski sisteme devam edilmesi istenseydi Recep T. Erdoğan’ın devleti bu kadar yıkmasına müsaade etmezlerdi. Yeni bir ülke kurabilmek için Recep T. Erdoğan’ın eliyle yıktılar. Benim tahminim yepyeni bir ülke, yepyeni bir cumhuriyetin kurulacağı yönünde.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

15 YORUMLAR

  1. Yeni cumhuriyeti dis guclerin kuracagini soyluyorsunuz, birincisi halkin kurmadigi seye cumhuriyet denir mi , ikincisi bu bir cumhuriyetse ne cumhuriyetidir.

    • Bati Almanyayi ABD kurdu, ABD olmasaydi, olaylar kendi ic dinamigiyle nasil ilerlerdi büyük bir muamma. Ama bi ülke geldi, dayatti, özür diletti, 50 yildir da diletiyor. Ülke evet cumhuriyet, demokrasi de var. Gecen hafta secimler oldu. ABD oylarda oynamis midir, sanmam, cöplerde oy pusulasi falan toplamadi kimse.
      Ha böyle iyi mi oldu? Keske olmasaymis, keske Almanya kendi kendine biz artik böyle bi ülke kuralim deseymis. Ama bu islerin tabiati böyle

  2. Ülkenin Yugoslavya gibi bölünme zamanı gelmiş bence. Tayyip Erdoğan’ın seçimi kaybettiği gece bir mesajıyla ülkede iç savaş çıkar.Nerden baksan Türkiye gibi nüfusu kalabalık ve azınlıkların çok olduğu bir ülkede bu iç savaş 10 yıl sürer ve yeni bölünmüş ülkeler kurulur. Bana kalsa Türkiye zaten hiç bir zaman bir ülke olamadı . Hiç bir azınlığın veya çoğunluğun birbirlerini ne sevdiğini nede saygı duyduğunu gördüm. Nefret kusuyorlar birbirlerine . Gerekli şartlar oluşsa katliam olur farklı kesimler arasında.Abartı gelebilir ama son 5 yıl içinde abi kardeşe , baba oğula neler yaptığını gördük . Din kardeşlerinin birbirlerine nasıl barbarca davranmak istediklerini gördük . Zaten müslümanın diye geçinen o fetvacı hoca müspettelerini söylemeye gerek yok. Malı mülkü geçtim adamlar karıları kızları bile size helaldir diye fetva verdiler. Bizim ülke olarak vicdanımızın, yüreğimizin bir bok çukurundan farkı yokmuş.Benim açımdan bu süreç bunları görmemi sağladı en azından uyandım . Benim için artık mevzu son yıllarda olanlarla hiç bir ilgisi yok . Bu milettin artık dünyaya bırakın bir şeyler katacağını tam tersine bela olurlar dünyanın başına . Yok olup gidelim milletçe bence gelecekte dünyaya daha fazla zarar vermemek için . Tarih sayfasından diğer binlerce silinen topluluklar gibi YOK olalım artık. Zaten buraya kadar da birilerinin gazıyla geldik .

  3. Bence yazar arkadas sohbetten cikmis da yeni hulyalarla yeni bir ulkenin dogusuna on ayak olmak istemis yazisiyla. abi abi kalk uyan oglen oldu, gece de ustun acik kalmis !

  4. Size aynen katılıyorum. Aslında yola nasıl devam edileceği belli. Türkler avrupa birliği hayalinden vazgeçti, geçirildi. Hem de sessiz sedasız. Sanki böyle bir proje hiç olmamış gibi. Bu hamle türkleri demokrasi ve hukukun üstünlüğünden uzaklaştırmış oldu. Ayrıca cumhuriyet rejimi yani eski rejimin kuralları işlerine gelmiyordu. Cumhuriyet kurumlarına kasabalardan gelen çocuklar yerleşti ve türkiyeye çok daha büyük manalar yüklüyorlardı. Türklerin kontrol altına alınmasında ikinci kontrol noktası askeri vesayet yerine istihbarat vesayete geçilmesiydi. Güçler ayrılığının sonlandırılması en öldürücü darbeydi. Şimdi tam eskisi olmasa da eskiye biraz benzeyen bir rejim kurulacak. Buradaki bence temel hile avrupadan uzaklaşma ve muhaberat rejimi özellikleridir. Dikkat edilirse bir tanesi çıkıp avrupa birliği hedefinden bahsetmiyor, hatta atatürkün partisi bile. Muhaberat yetkilerinden, vesayetinden bahseden yok. Bunlar göz önünden uzak tutulmaktadır. Güçlendirilmiş parlamenter sistem düzenlemesi olacak, sistemi düzelttik diyerek, o düzlemde yola devam edecekler. Ve bu proje, yani türkleri avrupadan uzaklaştırma, demokrasiden uzaklaştırma, iran ve rusya ligine sokarak daha iyi kontrol etme projesi ingilize aitmiş gibi gözüküyor. Birincisi kraliçenin doğum günü kutlamasında gördüğüm türk liderlerin hali, ikincisi demokrasinin beşiği ingilizlerin, demokrasi fakiri türk liderler ile olan ilişkileri, ve demokrasi lehine tek eleştiri getirmemeleri ve ekonomik ilişkilerine bakınca anlaşılmaktır.
    Kısaca yalancıktan bir iki düzeltme ile ağızlarına yakışmayan demokrasi demeleri ile yola devam edeceğiz. Daha söylemek için erken fakat müslümanlar ne olacak derseniz, yani tekrar irtica mı olacaklar yoksa chp onlarla barışıp adları müslüman mı olacak derseniz, bence marjinalleşen öfkeli gençler tıpkı öfkeli suriye muhalefeti gibi profesyonel bir mekanizma ile ışidleştirilecek. Yani demokrasi diye gelecek olan chp, hdp falan aslında bildiğimiz aynı partiler olacak.

  5. Yazı aşırı derece komplocu olmuş.
    Türkiye´nin durumunu uluslararası güçlere bağlamayı doğru bulmuyorum.
    Kimdir bu uluslararası güçler? Çin mi, Rusya mı, Batı mı? Yoksa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi mi, Avrupa Birliği mi? Yahudi lobisi mi? (Biliyorum, bu sorunun da komploya giden yönü var).
    Bunların Türkiye ile ilgili çıkarı nedir? Geri kalması mı? Bunu neden istesinler? Geri bir Türkiye´nin onlara ne gibi bir faydası olacak? Türkiye o kadar ileri bir ülke mi ki, kalkınmışlığı ve ulaştığı medeniyet düzeyi ile onları korkuttu ve işleyen rejimini değiştirmeye kalktılar?
    Bence bunların hiç birisi doğru değil. Asıl üzerinde durulması gereken soru şu:
    Türkiye gerçekleri iktidara gelenleri neden yozlaştırıyor?
    Neden bugün bir Demokrat Parti, Anavatan Partisi, Doğruyol Partisi neden yok? Neden Kürtlerin kurduğu her parti kapatılıyor?
    Bu partiler neden kurumsal yapılarını koruyamıyor? Örneğin Almanya´da SPD´nin başlangıcı 158 yıl öncesine, CDU´nuni 76 yıl öncesine giderken ve daha sonra kurulan partiler de kurumsal yapılarını koruyabilirken Türkiye´deki partilerde bu istikrar (CHP dışında) neden korunamıyor?
    Türkiye´de gelen her iktidarın yozlaşması ve partilerin kurumsallaşamamasının acaba demokratik kuralların içselleştirilememesi ile alakası var mıdır?
    Bunun da arkasında itaat kültürü, devlete tapma kültürü olabilir mi?
    Onun da arkasında dinin bu yapıları destekleyecek şekilde yorumlanması olabilir mi?

    • Neden Komplo?
      Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ile Milli Güvenlik kurulu ile bag kurarsaniz, problem cözülür.
      Para dünyayi yönetiyor o PARA NE ISE
      Tarihde de farkli olmamis.

      • Neden komplo?
        Ben komplo teorisinden bir yerde meydana gelen olayları kötü niyetli dış aktörlere bağlamayı anlıyorum. Böyle bir şeyi savunurken somut delil göstermemeyi anlıyorum.
        Yazar Türkiye´deki olayları dış güçlere bağlıyor ve bunun için herhangi bir delil göstermiyor. Ayrıca uluslararası güçler kavramı da muğlak.
        Peki, siz BM Güvenlik Konseyi ile MGK arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz da problemi çözüyorsunuz? Bunu yapamayanlara yardımcı olur musunuz?
        Ayrıca bahsettiğiniz para konusunda rasatladığınız bir iz var mı?

        • Olusumlarin finanzmani nereden geliyorsa onlar yönetir.
          Para kaynagi güc kaynagi.
          Kim ispat eder hangi paralarin kimlere hangi amac icin gittigine
          Savcilarmi

  6. Almanya, ABD, Rusya Türkiyeyi yeniden kurmadan etkili olurlar mi bilinmez, ama Erdoga´i ellerindeki istihbari bilgilerle bir günde yikabileceklerini hepimiz biliyoruz.

  7. AĞIR HASTA, KENDİNİ İYİLEŞTİREBİLECEK DOKTORU, ZALİMLERİN ELİNDEN KURTARIR…! mı?

    Ağır Hasta: Batı İnsanı; yüzyıllardır Materyalizmden çok ızdırap çekmiş Batı insanı kendine, çocuklarına, inançlı , geçici bir dünyada kendini anlamlandıracak bir hayat arzusunda, arayışında…

    Doktor: Hizmet İnsanları; gerçi sayıları itibari ile Dünya ölçeğinde çok bir yer kaplamıyorlar,
    Fakat Risale i Nurların Çağın anlayışına göre verdiği ilim irfanla mücehhez olduklarından,
    Tam Batının aradığı devaları onlara sunabilecek durumdalar.

    BATI DÜNYASI DA Tek Bir güç merkezinden olışmuyor. Onlarında bizim Engerek_on’ unumuz gibi DERİNLERİ var. Ve kamuoyları tarafından da sıkça eleştiriliyorlar.
    Ve gerçekten barış için çalışanları da var. Bunlarda bir çekişme içindeler…

    İŞTE, Batının bu Derin Şer güçlerinin tek amacı 28 Şubattan beri Hizmet oldu:
    -28 Şubatın Hizmete karşı yapıldığını Perinçek dahil bir çok kişi itiraf etti.
    -2000 yılında 2 müfettiş kararıyla Kamudan atma planladılar, Büyük oranı yine Hizmet insanıydı. Allahtan SEZER müsaade etmedi.
    -2004 Cemati bitirme planı, 10 yıl boyunca işletilemedi.
    -En son 15 Temmuz. Hep birden Hizmete yüklendiler, açıkça itiraf ettiler, ama bitiremediler. Görüldüğü gibi kendileri bitiyor.

    * O derece ki Dünyaya örnek olmasın diye zulüm yaparak, şiddete kaydırmaya çalıştılar, Şükür Tutmadı.

    BATININ GÖTÜNÜŞTE İSTEDİĞİ SANILAN HUKUK, DEMOKRASİ, Birer kılıf. Batılı Derinlerin tek hedefleri Türkiye’nin bşr Irak veya Suriye olması.

    —-0-
    Sosyal yapılar kolay dağılabilirler, Fakat herzaman yeniden toparlanamayabilirler.

    * Yani TR bir kez dibe vurunca Tekrar Yükselmeyebilir ve BİR SON olabilir, Allah korusun.

    • Kafanizdaki ezberleri yazmissiniz. Alti bos, yasadigimiz hayatla alakasi yok.
      Benim simdiye kadarki hayatimin neredeyse tamami bir Bati ülkesinde gecti. Inanin Bati o kadar kötü bir yer degil. Buranin devleti de TC’ye göre cok daha insani ve kaliteli. Kurallari belli, standartlari yüksek.
      TC ise psikopat alkolik bir baba gibi. Ne zaman size demir cubukla girisecegi belli olmuyor. Zaman zaman sizi seviyor gibi görünüyor, ama cogu zaman krizi tutuyor, birilerini dövmesi gerekiyor.
      Sizin ona karsi vazifeleriniz var, ama o basina buyruk…

      • İLGİ ALANI, kişilerin belirli konularda yoğunlaşmasına katkı sağlıyor.

        Mesala Abd medyasına biraz göz atarsanız; bazı meşhur yazarların, tv yorumcularının.. vb :
        “Abd toplumu İç Savaştan bu tarafa en büyük toplumsal krizle karşı karşıya…”
        aynen dedklerini seyredebilir veya okuyabilirsiniz.

        Yazmaya çalıştıklarım okuduğum gördüğüm bilgi ve gözlemlerime dayanıyor.

        * Dayanaksız, vehmi duyularla hayatımı yönlendirecek kadar aklımı kaybetmedim.
        Hayat sadece 1 defa yaşanıyor ve kısa.

        –0-
        BİR DİP demekten kastım; ülkenin bir Suriye, Irak veya Afganistan gibi olması.

        • Bahsettiğiniz yaklaşım tarzı bana da yabancı değil.
          Batı krizde, insanları bunalım içinde, inanç buhranı yaşıyor, çözüm ise bizde…
          İslami cemaatlerin anlatımı bu. Bu nedenle sizn böyle bir yaklaşımı yansıttığımızı düşündüm kafanızdaki ezberleri yazmışsınız derken.
          Ben de benzer şeylere uzun yıllar inandım. Batı´nın krizinin, nasıl battığının ip uçlarını yakalamak için uzun yıllar bu konuda çıkan ne kadar kitabı okuduğumu hatırlamıyorum.
          Sonra Türkiye´ye gittiğimde ilk kez büyük şehirlerde binaların pencerelerinin apartmanlarda dahi beşinci kata kadar nasıl hırsızlara karşı demir çubuklarla korunduğunu görünce kafamda soru işaretleri belirmeye başladı. Nasıl olurdu da böyle bir Batı´ya üstün olurdu? Allah korusun, bir yangın çıksa pencereden kaçma imkanı yok. Bizim yaşadığımız yerlerde ise böyle bir soygun, hırsızlık sorunu yoktu ve halen de yok.
          Sonraki olaylar herkesin malumu.
          Biz Batı battı batıyor derken bizzat Türkiye toplumu çöktü. Tüm insani ölçülerini kaybetti, çocuklardan, hasta kadınlardan intikam almaya başladı, aynı anda da mafya lideri dediği insanlara ümit bağlar oldu.
          Çöken bu toplumdan kaçan birçok arkadaş da kurtuluşu batmakta diye baktığımız Batılı ülkelerde buldu.
          Bence teorideki bazı bilgileri gözden geçirmekte fayda var.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin