Kemalist Cumhuriyet mi, Çoğulcu Demokrasi mi?

YORUM | MAHMUT AKPINAR

Erdoğan’ın gideceği çok açık. Artık yabancı Türkiye uzmanları da bunu alenen ifade ediyor. ABD’li Ortadoğu uzmanı Steven Cook, Erdoğan’ın Türkiye’yi idare edemeyecek kadar sağlık sorunlarına sahip olduğunu söylüyor ve sonrasına dair ihtimallerden bahsediyor. Rusya’nın en önemli gazetelerinden Pravda, Soçi’de Putin’le buluşmadan birkaç saat önce Erdoğan’ı bir daha seçilme ihtimali kalmayan, eli zayıf “zavallı” olarak tanımladı. “Dünya Lideri” hevesle gittiği BM toplantılarından yüzü yerde ve eli boş döndü. Gitmeden önce sıcak mesajlar verdiği Biden Erdoğan’ı kabul etmedi.

İç politika, dış politika, ekonomi, hukuk, anketler, sokakların nabzı… Hangi parametreye bakarsanız bakın Erdoğan için iyiye giden bir şey yok. Artık gündem belirleme üstünlüğünü muhalefete kaptırdı. Kanamayı durduramıyor. Bu durumda mutlak diktatörlük kurması lazım ama ülkenin durumu, kendi sağlığı, çevresindekilerin çözülmesi buna müsaade etmiyor. Erdoğan için ufukta fazla şans gözükmüyor. Gideceğine kanaat getirirse veya sağlığı yönetmeye el vermezse güvendiği birisine partiyi ve iktidarı emanet ederek sorgulanmamasını temine çalışır. Ama Erdoğan gölgesinde ot bitirmedi, lider yetişmesine  müsaade etmedi. Önce partiyi domine etti sonra parti üzerinden devletin tüm organlarını. Erdoğan gidince AKP’de bitecek. Zira Erdoğan geride organlarıyla bir parti de bırakmadı. Devlet bir şekilde ayağa kaldırılabilse dahi Erdoğan’dan sonra AKP’nin devam etmesi çok zor. Ya tamamen biter veya marjinalleşir.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Bana sorarsanız Erdoğan’ın bir misyonu vardı, onu tamamladı. Cumhuriyet tarihi boyunca her 10-15 yılda bir TSK odaklı yapılan topluma, kurumlara, siyasete ayar verme işini bu defa Erdoğan üzerinden yaptılar. Erdoğan-Ergenekon konsorsiyumu başta TSK olmak üzere kurumlara, topluma, devlete, demokrasiye ağır müdahale etti, dengelerini bozdu. Erdoğan şahsi hırsının, koltuğunun, otoritesinin takipçisi olmuş olabilir ama sonuçta Ergenekon’un ağzı kulaklarına varacak işler yapıldı. Beraberce ülkenin adaletini, eğitimini, ekonomisini, kaynaklarını, toplumsal barışını, huzurunu bitirdiler. Rejimin düşman ilan ettiği tüm muhalifleri bürokrasiden attılar, ezdiler, preslediler.

Erdoğan’ın misyonuna paralel enerjisi ve kredisi de bitti. Peki, eğer gitmeden önce ülkeyi ateşe verip yakmazsa Erdoğan sonrası nasıl bir yönetim kurulacak? Bundan sonra Türkiye’yi ne bekliyor?

İki ihtimal var: Ya Kemalist Cumhuriyete geri dönülecek, siyaset, toplum, din, kurumlar üzerinde Kemalizm’in eski vesayeti ve denetimi geri gelecek. Veya hukukun üstünlüğüne dayanan, çoğulcu, katılımcı bir demokrasi inşa edilecek. Parlamenter sisteme geri dönmekten bahsetmiyorum, muhtemelen o olacak. Ama devlet ve toplum üzerinde daha önce olduğu üzere Kemalizmin, katı laikçi anlayışın vesayeti baskın şekilde devam edecek mi?

Anayasada var olan, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddelerin kaldırılmasından da bahsetmiyorum. Türkiye bazı tabulara dokunabilecek, sorgulayabilecek durumda değil. Kuru bir Atatürk düşmanlığı yapılmasının yeni rövanşları tetikleyeceğini düşünüyorum. Mesele 1930’lardan kalma vesayetçi anlayışın toplum ve kurumlar üzerindeki etkisinin sürüp sürmeyeceği. Kemalizm sembolik olarak kalsa dahi hukukun üstünlüğünü, çoğulculuğu önceleyen demokratik bir yönetim  kurulabilecek mi? Yoksa rövanşist duygularla yeniden ifrat bir sekülerliğe mi savrulacak ülke?

Eğer yüz yıllık Cumhuriyet rejimini gerçek bir demokrasi ile taçlandıramazsak toplumdaki yarılmalar, ilkesiz rekabet, intikam ve nefret duyguları bir kısır döngü halinde devam edecek. Her defasında bir tarafın yıkımıyla sonuçlanan tahterevalli oyunu sürecek. Toplumu geren İslamcılara mukabil, bu defa Kemalist sekülerler meydana inecek. Kendilerince topluma, devlete biraz da onlar şekil verecek, kadrolaşmalarını, kıyımlarını, tasfiyelerini yapacaklar. Sonra onlara tepki duyan başkaları.. böyle devam edip gidecek. Ülkenin imkanları ve insan kaynakları her 10-15 yılda ağır yıkım yaşamaya devam edecek. Dolayısıyla adil işleyen bir devlet, liyakata dayalı bürokratik düzen kurulamayacak.

Şu sıralar ılımlısıyla radikaliyle Kemalistlerde, seküler kesimlerde rövanşist bir hareketlenme gözlemleniyor. Muhaliflerine hayatı dar edecek daha katı bir Kemalist rejim kurma hevesleri dikkatlerden kaçmıyor. Mustafa Kemal’in mucizeleri, kerametleri, olağanüstülükleri üzerine paylaşımlarda yükseliş var. Ama Erdoğan’ı doğuran şartların Mustafa Kemal’i yüceltmeye dayalı tek adam yüklemesi olduğunu göremiyorlar. Aslında onlar Tek Adam rejimine değil, kendilerinden olmayan tek adama karşılar.

Kemalist endoktrinasyon yıllar içinde kendini ülkenin, devletin sahibi gören, toplumun efendisi sanan kibirli bir zümre üretti. Herkesi bir kalıba sokmaya çalışan, temel insani hakları görmezden gelen bu ulusalcı, seçkinci, Kemalist zihniyet toplumda Türk, Kürt, Alevi, Sünni, laik, dindar şeklindeki derin yarılmalara sebep oldu.

Erdoğan şu sıralar çöküşü ve çözülmeyi nasıl durdurabilirim, sağlık sorunlarımı nasıl perdelerim diye uğraşıyor. Millet ittifakı ise Erdoğan sonrasına dair açıklamalarla gündemi domine ediyor. Erdoğan’ın gitmesi, tek adam rejiminin bitmesi noktasında ihtilaf yok. Peki, Erdoğan sonrası demokrasiyle, hukukla, insan haklarıyla problemli Kemalist Cumhuriyet’e mi dönülecek yoksa gerçek bir demokratik yönetim mi kurulacak?

Siyasi liderlerin buna karar vermesi ve niyetlerini paylaşmaları lazım.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Malesef Türkiye bir yobazlar ve faşistler ülkesi. Herkes kendince vatanperver ve herkese göre kendilerinden olmayan yobaz, hain ve işbirlikçi. Muhafazakarı da, siyasal islamcısı da, kemalisti de, sosyalisti de sosyal demokratı da, milliyetçisi de, milliyetçi muhafazakarı da böyle. Türkiye’de makuliyet esasına göre siyaset yapan akım ve parti yoktur. hepsi bir şekilde radikal hatta fanatik hareketlerdir. Dolayısı ile bukadar kutuplaşmış ve bu kadar bir birini sevmeyen insanların yaşadığı bir ülkede iç huzurun sağlanması oldukça zor. Uzun yıllar Afganistan’da kalmış birisi olarak söylüyorum. Türkiye’deki durumun bir tık ilerisi Afganistan. Afganistan da birbirini sevmeyen kardeşlerin ülkesi. Sünniler Şiilere, Şiiler Sünnilere hain/düşman gözü ile bakar. Taciki, Özbeki, Peştunu, Hazarası birbirini düşman görür. Dolayısı ile ne huzur gelir ne de savaş biter.

  2. Bence Kemalist Cumhuriyet.
    Önce bu kadar zulme destek olan muhafazakarların da burnu sürtülsün. Destekleriyle sebep oldukları vahşetin ne olduğunu bizzat onlar da yaşayarak görsünler.
    Sonra çoğulcu demokrasiye geçilecekse geçilir.
    Ha, geçilmese de problem değil.
    İnsan tanımadığı bir şeyin eksikliğini hissetmez.

  3. Kemalist cumhuriyeti derin kemalistler yıktı gibi görünmektedir. Kemalist cumhuriyet artık onlara hizmet etmiyordu. Onlar hep efendi olmak istiyorlar, insanları kontrol etmek istiyorlar. Eğer bir rejimde hakimiyetlerini kaybettilerse, o rejim yıkılmalıdır ve yerine efendiliklerini koruyabilecekleri yeni rejim getirilmelidir. Yani burada asıl olan laik, hukuk cumhuriyet rejimi değil, kendileridir. Yıllarca cumhuriyet gidiyor diye yaygara yapanlar, cumhuriyeti ortadan kaldırdılar. Cumhuriyet gitti, gidiyor diye yüreğimiz hoplarken, varlık mücadelesi psikolojisine girerken, tak bir anda kemalist cumhuriyet gitti.
    Kemalizmden bahsedemezler çünkü eskiyi hatırlatır. Eski de kemalizmi yani atatürkü hatırlatır. Atatürkün hedefleri sorgulanır. Batılılaşma projesi sorgulanır. Neden yönümüzün avrupa değil de iran ve rusya olduğu sorgulanır. Dikkat edilirse muhalefet avrupadan hiç bahsetmez. Halbuki avrupa değerleri atatürkün çizdiği değerlerdir. Eğer yönümüzü iran ve rusyaya çevirirsek avrupa medeniyetinin laikliğini, demokrasisini nasıl koruyacağız. İrana bakan iranlaşır. Peki niye irana döndük? Bunun cevabını veren bir lider varmı? Peki irana yaklaşmak, avrupadan uzaklaşmak neden kemalistleri rahatsız etmiyor? Siz hiç irana yaklaşan yada avrupadan kopan türkler yüzünden rahatsızlığını ifade eden bir kemalist duydunuz mu? Demek ki rejimin kurallarını belirleyen ekibin içinde kemalistlerde var. Yeni kurallar demek ki avrupanın evrensel değerlerine, hatta atatürkün değerlerine uymamaktadır. Yani oyunun kuralları değişirken, biraz içeri hapsediyorlar ki insanları, biraz kısıtlıyorlar ki kontrol sağlanabilsin. Bu şartlar normalmiş gibi benimsenmesi için avrupa değerlerinden hızla uzaklaşılmaktadır.

  4. Anneme soruyorum, bu komşu Bahçeli hastası vardı ne oldu diyorum, oğlum hala aynı diyor. Dul Havva teyze diyorum, oğlum o da aynı, tapıyor hatta diyor Erdoğana. Bu Seyfullah Amca vardı öğretmen diyorum, oğlum bu dincilerden ne çok çektik biz gelirsek şöyle böyle olacak diye söylenmeye devam ediyor diyor.

    Hadi diyorum, memur kesime bakalım, Ankaradan bir arkadaşa ulaşıyorum, nasıl iş yerlerinde ortam, diyor, aynı hepsi diyor. Tayibi tutan aman giderse başımıza iş gelir diye daha da tutarken iktidarı. öbürü iktidar değişsin bak neler neler olucak, artık sıra bizde diyormuş.

    Toplum değişmemiş, sadece sırasını bekliyor hizipler ve onun savunucuları. Toplum malesef aynı. TV de sokak röportajlarını izliyorum, konuşanlar da demokrasi hukuk vs değil, benim ideolojim gelsin modunda. Toplum bu. Bu topluma demokrasi şu şartlarda gelmez. Çünki cebini dolduran bir tarafa karşın, diğer tarafta sıra bize geçsinde 20 yıllık açığımızı kapatalım, bizim çoçuklar girsin birazda biz şenlenelim modunda. Ortada kalan büyük bir çoğunluk elbet var ama onlar durumu çakamıyor peşine takıldıkları hizipler nereye sürüklerse oraya gidiyor.

    Bir afrika atasözünün dediği gibi;

    “Afrika da her sabah bir aslan uyanır, bilir ki en yavaş koşan Ceylandan daha hızlı koşması gerekir, yoksa aç kalacağını bilir,

    Afrika da her sabah bir ceylan uyanır, bilir ki en hızlı koşan Aslandan daha hızlı koşması gerekir, yoksa öleceğini bilir,

    Aslında Afrika da aslan yahut ceylan olmanın bir önemi yok.

    Afrika da her sabah erken kalkıp koşuyor olmak önemli…”

    Memleketin makus talihi bu. Aslansanda aynı Ceylansanda aynı. Eskinin Aslanının bugün Ceylan rolü, Ceylanının da Aslan rolü yapması şaşırtmasın. Kartlar yeniden karılır, devri daim makinası yine dönmeye başlar. ERKEDÖNERGECİ yeniden çalışır.

    “…. Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez…” Rad 11

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin