Gaspa dur diyebilecek bir hakim yok

YORUM | NEVİN ERDEM 

Her güne yeni bir gasp haberiyle uyanıyoruz.

Hiç durmuyorlar; gece-gündüz, hafta içi-hafta sonu, bayram-seyran fark etmiyor onlar için.

Sürekli mesaideler.

Ceza hukukunda gasp suçu, hırsızlığa benzer. Hırsızlıkla temel farkı, cebir veya tehdidin kullanılmasıdır.

Matematiksel bir formülle, hırsızlık artı cebir veya tehdit, eşittir gasp.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Birçok türü var gaspın.

Bu yazıya konu olan gaspçılar, gaspın her türünde ustalar.

Mal gaspı, hak gaspı, fonksiyon gaspı…

Cumartesi sabahına uyandığımızda karşılaştığımız gasp, fonksiyon gaspıydı.

Hukuk terminolojisinde fonksiyon gaspı, yasama, yürütme ve yargı organlarından birinin, bir diğerinin yetki alanına hakkı olmaksızın müdahalede bulunması olarak tanımlanır.

Resmi Gazete’de gece yarısı yayınlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla  Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi’nin, “feshedilmesine” karar verildiği duyuruldu.

Hukuki durum çok açık!

İstanbul Sözleşmesi, uluslararası bir sözleşmedir ve TBMM’de 2011 yılında 6251 sayılı kanunla yürürlüğe girmiştir. Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca bu sözleşme kanun hükmündedir.

Hatta kanunların da üzerindedir. Zira normal kanunların Anayasaya aykırı oldukları iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulabilirken, uluslararası sözleşmelerin Anayasaya aykırılıkları iddia dahi edilememektedir.

Böyle bir sözleşmenin bağlayıcılığının kaldırılması ancak Meclis’in çıkaracağı bir başka kanun ile olabilir.

Recep Tayyip Erdoğan diyor ki, ben Sözleşme’nin kaldırılmasına karar verdim.

İyi de sen kimsin? Cumhurbaşkanı, yani yürütmenin başı.

Anayasa’nın 104. maddesi diyor ki: “Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir.” Yasama organının yani Meclis’in çıkardığı, kanunların dahi üzerinde olan bir uluslararası sözleşmenin kaldırılması nasıl Yürütme’nin yetki alanında oluyor?

Yine Anayasa’nın 104. maddesi diyor ki, Cumhurbaşkanlığı kararıyla temel haklarla ilgili bir düzenleme yapamazsınız. İstanbul Sözleşmesi, doğrudan temel haklarla ilgili bir uluslararası sözleşmedir. Yani Cumhurbaşkanlığı kararıyla düzenleyemezsiniz.

Düzenlerseniz, ki düzenlediniz, bunun adı fonksiyon gaspı olur; yoklukla maluldür. Yani böyle bir işlem “yok” sayılır. 

Ama karar Resmi Gazete’de yayınlandı.

Bu aşamada, Cumhurbaşkanı’nın yayınlanan kararının “yok” hükmünde olduğunun tespitini yapacak bir hakim gerekiyor.

Bu ülkede Cumhurbaşkanı’nın “yok” hükmündeki kararına “yok” diyecek bir hakim var mı?

Maalesef, yok!

Bu “yok”luk ortamını yıllarca uğraşarak gaspçılar oluşturdu zaten. Şimdi, normal insan bünyesine çok zararlı olan bu ortamda yetiştirdikleri ürünleri iştahla yiyorlar.

Doymuyorlar!

Cumartesi sabahına İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak, fonksiyon gaspı haberiyle uyandıranlar, pazar sabahına ağır bir hak gaspı haberi ile uyandırdılar.

Milletin vekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nu, Meclis’in içinde, sabah namazı nedeniyle abdest almak için gittiği lavaboda, ayaklarında terlik, üzerinde pijamalarıyla yaka paça gözaltına aldılar.

Anayasa’yı, ceza hukukunun en temel hükümlerini ihlal ederek mahkum ettikleri Gergerlioğlu’nun bu haksızlıklara itiraz etmesine dayanamıyorlar.

Gergerlioğlu’nun Meclis’teki protestosuna tepki, gaspçılarla suç ortaklığı yapan mafya sevicisi Bahçeli’den gelmişti. Bahçeli, Meclis baskınından bir gün önce attığı tweet’lerde, Gergerlioğlu’na “kirli şahıs” diyerek hakaret etmiş, “Gergeroğlu’nun yer yatağı ile beraber Meclis’in kapısının önüne koyulması” talimatını vermişti.

Talimat pazar sabahı yerine getirildi.

Gergerlioğlu’na yönelik gasp eylemi sadece Gergerlioğlu’nun şahsına yönelik bir hak gaspı değil, mağduru tüm millet olan bir gasptır. Her bir bireyin ifade özgürlüğü, seçme ve Meclis’te temsil edilme hakkı gasp edilen değerler arasındadır.

Gaspçılar için mağdurun kimliğinin, statüsünün, sayısının bir önemi yok. Oluşturdukları gasp ortamını sürdürmelerine tehdit olarak gördükleri herkesi ve her şeyi yok etmeye hazır bir gözü dönmüşlük içindeler.

Doymuyorlar!

Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürüldüğü gün, milyonlarca seçmenin oy verdiği HDP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne dava açılması gaspçıların geldiği noktayı göstermesi açısından önemli bir gösterge.

Ne korkuları ne vicdanları var!

Yazıp geçiyorlar; çizip geçiyorlar; yıkıp geçiyorlar.

En büyük avantajları birleşemeyen, birbirine düşen, organize olamayan kitleler.

En temel varlık nedeni bireylerin güvenliğini sağlamak olan devlet, tamamıyla gaspçıların eline geçmiş durumda.

Yazının başında belirttiğim matematiksel formülü tekrar hatırlayalım: 

Gasp eşittir: Hırsızlık artı cebir veya tehdit.

Karşımızda gözleri gaspa kilitlenmiş bir ekip, önümüzde ise üç seçenek var:

Ya bağımsız bireyler olarak ayrı ayrı temel haklarımızın mücadelesini verip teker teker gaspa maruz kalacağız. Bazen tartaklanacağız bazen tutuklanacağız. Çünkü çok güçlüler.

Ya cebir veya tehdide maruz kalmamak için temel hak ve özgürlüklerimizin çalınmasına müsaade edeceğiz. Hırsız istediğini çalıp gidecek; bize karışmayacak.

Ya da, temel insan hakları etrafında birleşerek, bu değerleri hep birlikte koruyup geliştireceğiz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin