Gare Operasyonu ne değildir?

HABER-ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN

Toplam 16 şehit verdiğimiz Gare Operasyonu’nun ‘ne olduğu’na dair çok şey söylenebilir ama ‘ne olmadığı’ konusu net; bu bir rehine kurtarma operasyonu değildi!

Herşeyden önce ‘kurtarılması gereken’ 13 kişinin hepsinin hayatını kaybetmesi nedeniyle skandaldır, fiyaskodur.

Bu sonuca varmak için asker olmaya gerek de yok.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Kaldı ki iki gündür bizzat operasyon bölgesinde çalışmış-çatışmış bu tip operasyonların planlamasında bulunmuş eski askerlerle konuşuyorum; hepsinin ortak fikri de bu yönde.

Yapılan bir rehine kurtarma operasyonu değildi.

Hatta muhataplarımdan birinin anlatımlarıyla “Bu operasyon rehine operasyonu nasıl yapılmazın örneği olarak askeri okullarda okutulmalı”.

‘MÜJDE’ DEDİLER KARA PAZAR’A DÖNÜŞTÜ!

İktidar cephesi ilk andan itibaren yaşanan skandalı ‘hedeflendiği gibi sonuçlanmayan bir kurtarma operasyonu’ olarak tanımlıyor.

Hem siyasi söylem hem medya planlaması bu çerçevede yürüdü.

Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “kaçırılan vatandaşlarımızla ilgili istihbaratı teyit ve gerekli müdahale” diye yaptığı açıklama da bu kapsamda değerlendirilmeli.

Tabi kimse Akar’a “Rehine kurtarma operasyonu ise neden şimdi yaptınız, 41 uçakla, tanker uçaklarıyla ve helikopterlerle adeta davul zurna eşliğinde rehine kurtarma operasyonu mu yapılır?” diye sor (a) madı.

Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 Şubat Çarşamba gününü işaret ederek duyurmayı vaad ettiği ‘müjde’yi de unutmamak lazım. Erdoğan rejimi operasyon -az bir ihtimal olsa bile-başarılı olsa ‘rehineleri kurtardık’ diye rant devşirecek, başarısız olursa da şehitler üzerinden hamaset devşirecekti.

Rejimin siyasi getirisi planlanmış bir operasyona hazırlık yaptığı görülebiliyor.

Özetle yapılan operasyonun askeri amaçlarla yapılmadığı, rehine kurtarmanın esas hedef olmadığı hem operasyonun yapılma şeklinden hem de Akar-Güler ikilisinin açıklamalarından görülebiliyor.

SİYASİ HIRS VE ERKEN SEÇİM HESABI

Gelelim diğer seçeneğe yani operasyonun siyasi hedeflerine.

Bu nokta, yani operasyonun siyasi hedefleri askeri hedefler kadar muğlak değil. Çünkü sonuçları ortada.

Öncelikle şu soruya cevap bulmamız gerekiyor; Neden şimdi?

PKK’nın kaçırdığı asker-polis ve istihbaratçılar yeni bir konu değil.

Beş ile yedi yıllık bir geçmişi var. Hatta rehinelerin yakınları TBMM başta olmak üzere bu konuyu ne zaman gündeme getirseler AKP kulak tıkadı.

Erdoğan medyasında haber bile olamadılar.

PKK rehineleri yıllardır elinde tutuyor ve pazarlık fırsatı gözetiyordu. Öldürüleceklerine dair herhangi bir emare de yoktu. Yani apar topar 41 uçakla operasyon yapılmasını gerektiren bir durum yoktu.

Akar ve Güler ikilisinin basın toplantısında gösterdiği krokilere göre istihbari noktada çok bir sıkıntı olmadığı da belli. Hatta ayrıntılı haritalama yapılarak , bunlar medyaya gösterilerek örgüte sızdırılmış haber elemanlarının hayatı dahi tehlikeye atılmış denebilir.

O zaman ‘kitabın ortasından’ soruya geliyoruz; bu operasyonu planlayanların siyasi hedefleri neydi?

Cevabı bulmak için Erdoğan başta olmak üzere AKP kurmaylarının açıklamalarına, Havuz Medyası’nın yayın politikalarına bakmak fikir verebilir.

Nitekim oraya baktığımızda da gördüğümüz tablo şu;

Erdoğan çok mutlu. Acı ama gerçek bu. Hatta insanı şok eden bir rahatlığı söz konusu.

16 şehit verilmiş, ülkenin dört bir yanında şehit cenazeleri kaldırılırken Erdoğan partisinin -salgına rağmen- kongrelerinde kahkaha atabiliyor. Dahası kürsüde, elinde telefon ve bir şehit annesini arıyor.

Kameralar kayıtta.

İnsanın kanını donduran görüntüler yaşanıyor. Erdoğan devşirdiği siyasi rantın dibini kazırken acılı anne konuşamıyor bile!

Gerek MHP lideri Devlet Bahçeli gerek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun gerekse de İletişim  Başkanı Fahrettin Altun’un açıklamaları gösteriyor ki ‘siyasi hedef’ HDP olarak belirlenmiş. Nitekim takip eden bir günde ülke genelinde yaklaşık 900 HDP’li gözaltına alındı.

Fahrettin Altun’un paylaştığı videoda Selahattin Demirtaş’ın ‘hedef’lenmesi de tesadüf değildi.

Artık HDP daha da marjinalleştirilecek, Demirtaş’ın özgürlüğünü ağzına almak bile mümkün olmayacak. Dahası HDP’nin içinde olduğu ittifaklar da artık daha kırılgan hale gelecek.

Erdoğan’ın ittifak ve muhalefeti parçalama taktikleri sonuç verdiği anda erken seçim için düğmeye basılacak.

Bu arada şunu da hatırlatalım; iktidar merkezli propaganda çalışmalarında PKK liderliğinin değil de siyasi rehine olarak cezaevinde tutulan Selahattin Demirtaş’ın hedef yapılması da bakmasını görenler için bir anlam ifade ediyor.

Erdoğan ve AKP adına Gare Operasyonu’nun bir diğer siyasi kazanımı daAB ve ABD’ye karşı olacak.

Özellikle ABD ile bir türlü istediği frekansı yakalayamayan Erdoğan şehitlerden ABD’yi sorumlu tutarak takip edeceği politikanın da ipuçlarını vermis oldu.

Erdoğan Biden yönetiminin Suriye ve Kürt politikasına karşı, verilen 16 şehidi istismar aracı olarak kullanacak.

AB ve ABD yönetimlerinin bu olaydan hareketle Kürt politikalarını değiştirmelerini beklememek lazım ama yaşanan kötü olaylar Erdoğan’ın müzakere masasında daha çok gürültü çıkarmasını sağlayacak.

Çarşamba günü yapılacak ve önemli kararların çıkmasının beklendiği NATO toplantısını da unutmamak gerek. Yani ‘rehine operasyonu’nun askeri açıdan değil ama siyaseten ‘güçlü gerekçeleri’ var.

EKİP ÇATIŞMALARI MI?

16 şehitle sonuçlanan Gare Operasyonu’nun gözlerden kaçan bir diğer boyutu da Ankara’da yaşanmakta olan ekip savaşları.

Malum olduğu üzere geçen hafta boyunca ‘Fetöcü general’ tartışması yaşadık. O olayda Hulusi Akar sürekli olarak “takipsizlik aldı, gelen istihbarat temizdi” diyerek emniyet ve özellikle MİT’i işaret etti.

Gare Operasyonu’nda da benzeri bir tablo yaşandı.

Hulusi Akar hem bizzat kendisi açıklama yaptı hem de normalde esamesi okunmayan Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’e açıklama yaptırdı.

Akar’ın hem yaptığı hem yaptırdığı açıklamada ‘istihbarat’ vurgusu çok dikkat çekiciydi. Yani “MİT’in bana verdiği istihbarata göre hareket ettik” demiş oldu.

Yani hem ‘fetöcü general’ hem de Gare Operasyonu’nda Hakan Fidan’ı işaret etmesi gözlerden kaçmamalı. Bir başka ifadeyle Ankara merkezli ‘ekip-ekol çatışmaları’ artık daha belirgin hale geldi.

Önümüzdeki süreçte Akar, ki ‘fetöcü General’ olayında kendisine ateş edenlerin kimler olduğunu gördüğünü tahmin etmek zor değil, yeni hamleler yapabilir. Tabi Fidan ve Ümit Dündar üzerinden Akar’ın ipini çekmek isteyen Ergenekon müzahiri çevrelerin yeni hamlesi de kaçınılmaz.

Yani Gare Operasyonu’nda Ankara’yı esir alan ‘ekip-ekol çatışmaları’nın etkisinin olma ihtimalini de yabana atmamak gerek.


Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin