Fly Pan Am, drink şerbet

YORUM | SEYİD NURFETHİ ERKAL

TAŞKIN – (Esneyerek uyanır) Uçak mı ne bu! Uçakta mıyız? Ben bilet almadım ama neyse. Wow güzel koltukmuş gerçekten. Bunlar ne işe yarıyor acaba. Ooo son filmler, süper yeni şarkılar, oyunlar. Her şey harika. Koltuk da yatıyor. Bu düğme ne işe yarıyor acaba?

Hostes – Buyrun ne istemiştiniz?

TAŞKIN – Ne mi istemiştim? Ben mi? Tabi ya? Ne istemiştim. Neyiniz var?

Hostes – Beyefendi koltuğunuzun önündeki menüden bakabilirsiniz? Zengin bir menümüz mevcut.

TAŞKIN – Öyleymiş gerçekten. Bana menüde ne varsa getir. Little, little into the middle. Ok. Viskimi de unutma? Uçuş uzun anlaşılan, şu koltuğu yaslayıp, son dizilerin bütün sezonlarını seyrederim.

Hostes – Buyrun sandviçiniz.

TAŞKIN – Harikasın hostes. İnanılmazsın. Sana ne kadar müteşekkirim bi bilsen!

Hostes – Rica ederim. Görevimiz.

TAŞKIN – (Kulaklığını takar dizisini seyretmeye başlar)

KAÇKIN – (Uyanır) Hangi uçaktayız. Aman ne önemi var bedava seyahat. Daha ne olsun. (Taşkın’a bakar) Sen ne yiyosun öyle. Ooo götür. Hüplet. Yarasın. Ben de bir şeyler istesem iyi olacak. Acıktım bayağı.

Hostes- Ne alırdınız. Arkadaşınızınkinden mi?

KAÇKIN – Arkadaşım filan değil. Ama fena görünmüyor yedikleri. Başka neyiniz var?

Hostes- Menümüz hemen önünüzde.

KAÇKIN – Aaa, portakallı pekin ördeği ve kırmızı şarap lütfen.

Hostes- Onlar first class ve business class yolcularımız için maalesef.

KAÇKIN – Bu ne ya. Öyle şey mi olur. Nerde eşitlik. Bir şey almıyorum ben o zaman.

Hostes- Tabi nasıl isterseniz.

KAÇKIN – Ama açım ben ya. Getir bana da şu sandviçten. Bari içine jambon filan koy da zengin görünsün.

Hostes- Tabi nasıl isterseniz.

KAÇKIN – Takmış kulaklığı salak. Millet neler götürüyor. Sen tavuklu sandviçe talim et. Bu da ancak uyusun saf mıdır nedir? (Şaşkın’a bakar)

Hostes – Buyurun efendim.

KAÇKIN – Sandviçin içinde jambonu ara ki bulasın. Sırf ekmek.

Hostes – Affedersiniz. Bir şey mi dediniz.

KAÇKIN- Business klas koltuklar diyorum güzelmiş. First klastakiler de bayağı üç oda bi salon. Biz burda aile samimiyetinde gidiyoz da onu diyodum.

Hostes- Sizin koltuklar da yaslanabiliyor efendim.

KAÇKIN – Kaykılıyo desene sen şuna. Ben şunları bi yiyeyim görüşecez. Adım Kaçkın bu yüzü unutma. İnince görüşeceğiz tamam mı?

Hostes- İyi günler efendim.

KAÇKIN – Bu hangi dizileri seyrediyor acaba. Ben şurdan bi oyun açayım. Sinirim geçer en azından (Kulaklığını takar)

ŞAŞKIN – (Uyanır) Ooo Airbus ha. Boooing olmasın da. Bunlar da ne kanat uzunluğu var ama. Bunlar da bi motor hacmi var ki sorma. Acayip. Siz ne seyrediyorsunuz beyler belgesel mi. Bunlar cahil belli. İkisi de oturmuş film seyredip, oyun oynuyor. Hep boş işler. Ben de önce bir şeyler mi yesem acaba.

Hostes- Buyrun efendim.

ŞAŞKIN – Vegan bir şeyler vardır umarım.

Hostes- Tabi efendim.

ŞAŞKIN – Gluten free olsun. Sağlıklı yaşamaya çalışıyorum da. Gym var mı bu uçakta

Hostes- Uçak efendim burası. Bildiğiniz hava taşıtı.

ŞAŞKIN – Yok yani biliyorum da uzun ve sağlıklı yaşam önemli de o açıdan.

Hostes- Tabi ben sizin vegan menünüzü getireyim.

ŞAŞKIN – Bu uçakla ilgili detaylı bilgi var mı?

Hostes- Önünüzdeki kitapçıkta mevcut.

ŞAŞKIN – Vay demek 608 koltuk kapasiteli, aerodinamiği de müthişmiş gerçekten. Bu kitapçık müthiş her şeyin cevabı var gerçekten. İnsan daha ne ister ki, di mi ya.

Hostes- Buyrun efendim yemeğiniz.

ŞAŞKIN – Bu arada ben Şaşkın teşekkür ederim. Şu uçağın belgeseli de seyredeyim bari. Bütün soruların cevabı bilimde.

AŞKIN – (Uyanır) Burası neresi. Ben nerdeyim? Uçak mı? Beni kim bindirdi bu alamete? Niye bindirdi? Nereye gidiyoruz? Bilen yok mu? Bunlar da kim? Hepsi oturmuş bi şeyler yiyip, seyrediyor. Gayet de rahat görünüyorlar. Cevapları biliyor olmalılar. (Bağırır) Beyler size diyorum.

TAŞKIN – Ne var ne oldu ne bağırıyorsun?

AŞKIN – Size diyorum. Nerden geliyoruz? Nereye gidiyoruz? Neciyiz? Bu uçağın Sahibi kim? Bizi niye bindirdi? Bizden ne istiyor olabilir?

TAŞKIN – Ne önemi var bunların. Gidiyoruz işte. Keyfimizi bozmasana sen. Şu güzel filmleri seyredelim, şu tatlı yemekleri yiyip güzel vakit geçirelim.

AŞKIN – Bu mu dur yani? Ye, iç, yat. Ne ala dünya. “Fly Pan Am, Drink Cola”.

TAŞKIN – Budur tabi başka ne olacak.

AŞKIN – Sen nasıl bir yaratıksın ya. Sen iyisi mi beni de hiç duymamış ol, o kulaklıkları tak inene kadar dizilerini seyret. Var mıymış, yok muymuş inince görürsün. Sen beyefendi birine benziyorsun, bari sen söyle kardeş. Biz bu uçağa niye bindik?  

KAÇKIN – Sen bırak onu, o saf biraz. Ancak o sefil tavuklu sandviçini yesin. Dostum biz buraya şu üst sınıflarda uçmak için mücadele etmeye geldik. Amacımız sınıflar arası mücadeleyi kazanıp, daha üst sınıflarda uçmak.

AŞKIN – Gerçekten mi? Dövüşecek miyiz yani. Üç beş saatlik yolculuk için. Diyelim, yendik. Geçtik o koltuğa yine aynı yere gitmiyor muyuz kardeş?

KAÇKIN- Burada ezik ezik tavuklu sandviçe talim mi edelim yani. Onlar Pekin ördeği yiyor haberin var mı senin.

AŞKIN – Anlaşıldı. Senin de bi şey bildiğin yok. İşin gücün kaos çıkarmak. Kardeş sen belgesel filan seyrediyosun, akıllı çocuğa benziyorsun. Hele bi anlat hele. Nerden geldik, nereye gidiyoruz, neciyiz? Var mı bi fikrin?

ŞAŞKIN – Bırak bu ikisini. Bunlar tümden cahil. İçin rahat olsun. Bütün soruların cevabı şu kitapçıkta. Belgeselde de anlatıyor. Uçağı kanat uzunluğu motor hacmini bilirsen tamamdır işin.

AŞKIN – Dalga mı geçiyorsun, adam mı seçiyorsun? Hello. Uçak diyorum, havadayız diyorum. Belli ki inecez diyorum. Pilotu var mı? Uçağın sahibi kim? Kim yaptı? Nereye iniyor? diyorum. Var mı senin o kitapçıkta, o belgeselde cevabı. Hello. Anybody out there?

ŞAŞKIN – Amma uzattın sen de ha. Ne inmesi. Biz hep burdaydık. İnmek filan yok. Vakti dolanı uçaktan atıyorlar hepsi bu. Demir, çelik vardı, her nasılsa aerodinamik öğrendiler, uçak oldu. Sonuç bu. Budur yani. Uçağın kanat uzunluğunu, motor hacmini de biliyorsan için rahat olsun, tamam mı?

AŞKIN – Bu ne ya, kabus mu, birisi cimciklese de uyansam şu kabustan. Bu işler tesadüf olabilir mi? Bu harika uçak, içindekiler, bu kadar ikram hiç Sahipsiz olabilir mi? Bu soruların mutlaka bir cevabı olmalı.

KAPTAN PİLOT- Değerli yolcularımız. Ben kaptan pilotunuz. Dünya isimli uçağımız belirlenmiş hayat rotasında uçmaya devam etmektedir. Yolculuğumuz 60 saat sürecektir. İneceğimiz yerin adı öte dünyadır. Bu uçağın ve içindekilerin Sahibi olan Zatın sizden isteği Onu tanımanız, onu bilip, onun izni dairesinde hareket etmenizdir. İnince yolcular iki gruba ayrılacaklar bu talimatları işitip, kabul edip uygulayanlar bir tarafta ödüllerini alırken, kuralları uymayıp, vaktini boşa israf edip, boşa harcayanlar cezalandırılacaklar. Seçim hakkı sizindir. Vaktimiz azalıyor. Zamanınızı güzel değerlendirin. Elçiye zeval olmaz. Benden söylemesi!

TAŞKIN – Bu ne diyor ya. Keyfine bak sen. Anı yaşa. Aldırma sen bu anonsa. Yemeye devam.

KAÇKIN – Boş sözler, afyon bunlar, inanmayın. Hepsi üst sınıfta uçanların kandırmacası. Mücadeleye devam.

ŞAŞKIN – Pilotmuş, cahil cahil konuşuyor işte. Eskinin masalları. Kim inanır? Bilimden başkası yalan.

AŞKIN – Oh be içim rahatladı. Demek, Sahipsiz ve gayesiz değilmişiz. Böyle bir uçağın da böyle mükemmel bir Kaptan pilotu olması lazımdı. Böyle harika bir uçak hiç Sahipsiz olabilir mi? Hiçbir seferin son durağı olmayabilir mi? Elbet bir sonu vardır her başlangıcı olanın.

Sizde akıllı, uslu adamlar gibi duruyorsunuz da pek garip. Sizin de bu koltukları doldurmanızın vardır elbette bi hikmeti. Ama benden söylemesi siz iyisi mi bu doğru sözlü Kaptana kulak verin. Yoksa first class da uçsanız business classa da atlasanız, bu yolculuk elbet bitecek. Sizin için sonu pek iyi olmayacak gibi.

Hostes bana şerbetimi getir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

9 YORUMLAR

  1. Boyle yazilar hizmetin entelektuel sermayesine hakarettir yapmayin etmeyin abiler. Hocaefendi disinda okunup dinlenecek insan kalmadi hakikaten. Bir milim ilerletmeyen denemeler, karalamalar. Ogretmenin Not Defterinin 5.dereceden turevi dini alegoriler. Yil olmus 2022. Surda yuzbin insaniz yok mu kafasi zehir eli adam gibi kalem tutan 10 yazar..

    • Mesela.. O 10 yazardan biri siz olabilirsiniz.. Bugünden başlayarak alın kalemi elinize, yazın bakalım, kolaymıymış.. Entellektüel sermayemiz heba olacak diye, gençliğimiz heba mı olsun.? Belli ki yazar bunun (gençlerin değerli eserlere dilinden dolayı uzak duruşlarının) derdini çekiyor.
      Ne demek istediğimi anlamak istiyorsanız lütfen yazarın önceki yazılarına bakın. “Zaman, tarih ve karanlık çağ” yazı dizisini okumanızı tavsiye ederim.. Entellektüel merakınızı gidermiş olur..

  2. Şu sitedeki köşe yazılarının yüzde doksanının altında üslupsuz eleştiriler var. Her üslupsuz eleştiride de bir veciz laf sokma çabası, imalı konuşma ve gereksiz kelime oyunları var. Üsluplu ve yapıcı eleştirene ‘Çok eleştireceğine sen yap’ denmez ama üslupsuz ve yıkıcı eleştirene denir. Yazarlar kendi çaplarında bir şeyler yazıyorlar işte. Kimi kaliteli kimi kalitesiz, kiminde fikirler daha tartışmaya açık, kimi daha güvenli alanda yazıyor. Ben de buradaki yazıların yarısından fazlasına belli oranlarda katılmıyorum ama her birinin altında hiçbir faydası olmayan bir eleştiri görmekten gına geldi. Bu şekilde eleştirince bir şeyler düzeleceğini mi sanıyorsunuz? Yıkıcılıkla adı üstünde bir şeyler sadece yıkılır. Yapıcı bir eleştiride ilk önce yazana saygı gereği teşekkür edilir, ardından yazıda pozitif taraflar varsa kısaca bahsedilir, sonra da eleştirilecek kısımlar, o eleştiriyi okuyacak kişinin anlayacağı bir açıklık ve detay ile yazılır. Yazıdaki hangi cümle(ler) ve fikir(ler) sizi eleştirmeye itti ve neden, bunlar belirtilir. Bunları belirtirken de eğer iğneleme yapacaksanız yine üslubuyla yapmalı, saldırganca ve kabaca değil. En sonda da eğer bu konuda bir fikriniz varsa, yazının ya da sitedeki genel yazı kalitesinin nasıl daha iyi olabileceği ile alakalı çözüm önerilerinde bulunulur.

  3. Sayın yazar, harika bir deneme olmuş. Risalede geçen hikayecikleri, günümüz insanının yaşamında karşılığı olacak şekilde betimlemeniz mükemmel bir fikir. Çünkü bizler bile risalelerin ne kadar değerli olduğunu bilsek bile”çöldeki iki adam” metaforları biraz sönük kalıyor. Bence risaleleri çocuklarımıza ve genç kuşaklara sevdiremeyişimizin nedeni de bu. Yani onların dünyasında karşığı yok. Hocaefendinin dediği gibi değerlerimizi yepyeni tazlarda yeniden sunmak lazım. Bu uçak benzetmesi bu anlamda çok oturmuş. Keşke sizin gibi eli kalem tutan tüm yazarlarımız risalelerdeki hakikatleri asrın anlayışına uygun şekilde yeniden yorumlasa. Bu konuda Veysel Ayhan beyin de hikaye tarzında sunduğu hakikatler sinema filmi çekilecek kadar başarılı bence. Teşekkür ederim

  4. Insanlarin firsat verilmesi gerektiği kanaatindeyim. Eleştiri olmali ama bu eleştirilerin yapici olmasi hem yazar hemde okuyucu için iyi olacaği kanastindeyim.
    Insanimiz cesaretlendrilmeli, cesaretlendirilmeli ki üretken olsun. Insan kolay kolay yazamiyor. Bu kelimeleri buraya yazmak için bile kafa yoruyorsun.

  5. Zamanın şartlarına uygun olarak yeni şeyler söylemek, yazmak gerek. Verilmiş cevapların üzerine ilaveler yapmak, yeni bakış açıları kazandırmak gerek. Payımıza düşeni kendi uzman olduğumuz alanda yapmaya başlayabiliriz.

  6. Küçük sözlerin farklı bir şekilde sunumu gayet de beğendim. Zaman değiştikçe meseleleri yaşanan çağın argümanları ile anlatmak gerekirdir diye düşünüyorum. Ayrıca 13. Söze de ayrıca bir nazire yapılmış gibi üstadın “ üç tarzda üç yol , bu üç yolun muhal oluşu ve bunlara karşılık Kuran ve Sünnetin talim ettiği yol mukayesesi oldukça güzel bir hikaye formatında anlatılmış 👍

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin