Fıkıh ve güncel sorunlarımız

YORUM | AHMET KURUCAN

(Gelecek Projeksiyonu Serisi 43)

Serinin en önemli alanlarından biri olan güncel sorunlarımız ve fıkıh konusunda iki giriş yazısı yazmış, üç yazıda da cemaatle namaza sonradan yetişme, boşanma ve Ramazan hilali konularını örnek olarak sunup izahlarda bulunmuştum. Güncel verili sorunlarımız bunlardan ibaret değil tabii ki. Örnek olarak bunları seçmiştim ve özellikle Ramazan hilali meselesini Ramazan’a denk gelmesi itibariyle ele almıştım.

Başka neler bizim verili sorunlarımız? Bana soracak olursanız iman, ibadet ve ahlaki ilgilendiren özel ve genel, subjektif ve objektif, evrensel ve yerel her türlü emir, yasak, kural, kaide, prensip ve değerlerin dışında kalan her şey. Bu tasnife göre dışında kalan şey ne? Sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik, askeri, hukuki vb. hayatın tüm alanını kuşatan her şey. Bir başka ifadeyle değişen, dönüşen, gelişen ya da gerileyen hayat şartlarına uygun bir şekilde yeniden ele alınması gereken her türlü kural. Ama bu demek değildir ki 14 asırdan beri tuğla tuğla örülerek bugünlere gelmiş koskoca bir ilmi mirası reddedelim! Hayır, böyle bir şeyi hiç kimse söyleyemez. Ben de söylemiyorum. Söylemeye çalıştığım şey, bir zamanların reel hayat şartları içinde fıkıh adı altında sorunlara çözüm adına üretilmiş bilgiler eğer bugünkü hayat şartları içinde sorunlara çözüm olmuyorsa hatta sorunun kendisi oluyorsa bunlar yenilenmek zorundadır. İslami terminoloji içinde tecdid, ihya ve ıslah tam da buna tekabül eder. Fıkıh terminolojisinde bunun adı içtihattır.

Bu konuda yoğun çalışmalar yapmış ilim adamlarının tespitlerine göre İslam’ın erken dönemlerinde -ki ilk beş asrı kapsar- sözünü ettiğimiz yenilenme ve güncelleme yapılmış, hayata taşınmış, fıkıh hayatı bir adım geriden takip ederek hiçbir zaman boşluğa fırsat verilmemiştir. Çünkü hayat boşluk kaldırmaz. Yetkin kişiler tarafından yapılan bu çalışmalar Osmanlı aydınlarının ifadeleri ile toplumu “dinli hayat, hayatlı din” dediğimiz ufka taşımıştır. Fakat ne yazık ki günümüz de dahil olmak üzere bu konuda düşünce cevvaliyeti ve üretim zenginliği zamanla zemin kaybetmiş, taklit başlı başına bir model olarak benimsenmiştir. Taklid edilen hükümler de zamanla hayatın gerçeklerine çarpmış ve istisnai hükümlerle, hile-i şer’iyyelerle, haşiye ve şerhlerle sorunlarımıza çözüm arar hale gelmişizdir. Görüş bildiren alimleri de mezhepte müçtehit, meselede müçtehit, sahib-i tercih veya temyiz gibi sınıflandırmalara konu edinmişizdir.

Nedir mesela hayatın gerçeklerine çarpan ve mutlaka çözüm gereken meselelerimiz? Hangisini sayayım? Kadınların konumu deyip üç misal vereyim; kız ve erkek çocukları arasında gösterilen ayrımcılık, kadınlara karşı şiddet ve töre cinayetleri. Dini değerlerimize göre kız erkek çocuk arasında ayrımcılık yapmayı destekleyecek bir beyan var mı? Ya şiddet? Töre cinayetleri? Evet, Müslümanların tarihsel uygulamaları içinde var ama bunların kaynağı ve kökeni dini mi yoksa kültürel mi? Ataerkil kültürün unsuru olan uygulamaların devamını arzu eden insanlar dini değerlerle mesela Nisa suresi 34. ayet ile bunları meşrulaştırıyor ve böylece dini değerleri suistimal ediyor olamazlar mı? Hiç bu gözlükle tarihe baktık mı?

Bakın sizlere hayatın içinden bir misal. Geçenlerde üniversite mezunu bir gencimiz ile konuşuyorum. Şimdilerde kendisini Müslüman olarak tanımlamakla beraber ibadetleri başta dini yaşantısı ile kendisi arasına mesafe koymuş birisi. Bunu da başta anne babası ve çevresi ile paylaşmaktan çekinmeyen, onun ifadesiyle “hypocrisy” yani iki yüzlü, riyakarca, münafıkça tutum takınmayan, “ben ne isem oyum” diyen bir gencimiz bu. “Benim kırılma noktam hırsızın elinin kesilmesi, Kur’an’da yer alması ve çevremde bana rehberlik yapan insanların bu hüküm  günümüzde de uygulanacak diye savunması oldu. O ana kadar kendilerine güvendiğim için ne dedilerse yaptığım ve söylemlerini hiç sorgulamadığım o insanların bu düşünceleri beni hem onlardan hem de dinden soğuttu. Olur mu böyle bir şey? O günkü aklımla getirdiğim argümanları sunarak tartışmaya çalıştım kendileri ile ama verdikleri cevaplar beni tatmin etmedi. Hatta onları da tatmin etmemiş olacak ki bu konunun kapısını bir daha hiç açılmamak üzere kapattılar.”

Yıllar önce de Dallas’da bir konferans esnasında Nisa 34 ayette yer alan kocanın karısına fiziki şiddet uygulaması soruldu bana. Bir anne kızına ait soruyu aktardı bana. İhtimal kızı da o salondaydı. Sorunun sorulması gayet doğal. 14 asırdan beri de hem Müslümanların kendi aralarında hem de Müslüman olmayanlarla tartıştığı bir konu bu. Ama sorunun şekli çok ilginçti “Bu ayeti nasıl anlamalıyız?” demiyordu Amerika’da doğup büyüyen kızımız, “Eğer Kur’an’da böyle bir ayet varsa ben o Kur’an’a inanmıyorum” diyordu.

Hatırlayanlar olacaktır, 43. yazısını okuduğunuz Gelecek Projeksiyonu serisine zaten bunun için başlamıştık. Yeni neslin dine karşı mesafe koyması veya başka dinleri ya da inancın daha açık renklerini tercih etmelerinin nedenleri üzerinde duracağız demiş ve 9 ana neden sıralamıştık. Şu an okuduğunuz fıkıh ve güncellenmemiş dine ait bilgiler -dikkatinizi çekerim dini bilgiler demiyorum- bunlardan sadece bir tanesi.

Bu çerçevede güncel sorunlarımızın hepsini burada tek tek ele alamam. Birkaç misal ve o misallerin bizleri götürdüğü yere işaret ettim. O cevap ve çözüm bekleyen sorulara gelince belki de her biri için müstakil kitaplar, makaleler kaleme alınması ve konuşmalar yapılması lazım. Şahsen ben gücümün yettiğince bu konuda çalışmalar yapmaya çalışıyor ve bunları gerek makale gerek kitap gerek youtube kanalında paylaşmaya çalışıyorum. Nitekim bu köşede 3-5 yazılık müstakil bazı sorunları önceki yıllarda kaleme aldım ve inşallah yeri geldiğinde almaya da devam edeceğim. Dolayısıyla bu ana başlığı burada sonlandırıp gelecek yazımda bir sonraki başlığa geçeceğim.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Hocam, yazdığınız konuyla direk alakalı değil ama abdest konusunda gayri müslim ülkelerde zorlanıyoruz. Özellikle ayak yıkamada. İnsanların ellerini yıkadığı yerlerde ayak yıkamak çok garip ve sağlığa uygun değil. Bir de dini yanlış temsil söz konusu. Hanefi meszhebi olarak çoraba veya ayakkabıya mesh yapabilir miyiz?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin