Erdoğan’ın Ukrayna krizinden güçlenerek çıkma ihtimali…

YORUM | TARIK TOROS 

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali henüz sonuçlanmadı.

Kısa vadede bitmeyeceğinde tüm gözlemciler hemfikir.

Putin emellerine ulaşsa dahi kendini mahvedecek.

Bundan elbette Rusya dış politikası ve ekonomisi de etkilenecek.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

İşgal ilk ayını doldururken ağır ve telafisi epey sürecek bir yıkıma ulaştı.

Ukraynalılardaki travması ise en az iki nesil devam edecek.

Savaş bitmese de şimdiden 10 ara sonuç çıkarmaya mani değil…

***

İŞGAL ÖNCESİ DURUM: Görüldü ve görülüyor ki, Putin’in Ukrayna’ya yönelik bir şeyler yapacağı sır değildi. Biliniyordu ve uzun yıllar boyunca raporlanmıştı. Özellikle beklendi. Donbas’taki iki cumhuriyetçiği tanıması dahi Batı’yı harekete geçirmedi. Ta ki işgale kadar.

BATI MEDYASI: Ukrayna krizi, işgale kadar sıradan dış politika gelişmesiyken… İşgalle birlikte Batı medyası tüm yayın akışını yıkarak objektiflerini özellikle insani dramlara çevirdi. Ukrayna ile dayanışma gecikmeyecekti.

SIĞINMACILAR: İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, bu kadar kısa sürede görülmemiş bir sığınmacı hareketliliği oldu. Haftalarca trenler dolu gitti, boş döndü. Çoğu çocuk ve kadın potansiyel 7 milyondan fazla göçmenden bahsediliyor. Sadece Polonya’daki sığınmacı nüfusu 2 milyonu aştı.

ULUSAL DİRENİŞ: Bu Putin’in de öngöremediği bir şeydi. Devlet başkanının komutanlığında Ukraynalılar silahlandı, ülkelerini müdafaa etmeye başladı. Dış dünyadan da hatırı sayılır savaşçı ve mühimmat geldi.

ASKERİ VE İSTİHBARİ DESTEK: Ukrayna üye ülke olmamasına rağmen NATO ülkeleri işgalin öncesi ve sonrasında yoğun askeri destek verdi. Büyük devletlerin istihbarat örgütleri Rusya’ya karşı buldukları her şeyi Kiev yönetimiyle paylaştı.

ZELENSKY FAKTÖRÜ: Başta küçümsenen başkan, ilk günden itibaren yıldızlaştı. Dünya parlamentolarına canlı bağlantıyla seslendi, ayakta alkışlandı. Kremlin başta adını bile anmazken son dönemde varlığını ve otoritesini görmeye başladı. Müzakere sürecinin kilit aktörü oldu.

GÖRÜLMEMİŞ YAPTIRIMLAR: ABD ve İngiltere başta, Avrupa ülkelerinin tamamına yakını Rusya’nın varlıklarını dondurdu. Dünya markaları Rusya’dan çıkarken Rus Rublesi uluslararası piyasalarda ağır darbe yedi. Yaptırımlar bir plan dahilinde peyderpey devreye sokuluyor.

OLİGARKLAR: Kremlin bağlantılı iş insanları, işgalin ilk günüyle birlikte birdenbire yalnızlaştılar. Mülklerine ve varlıklarına el kondu, sınır dışı edildiler. Batı şu iki sorunun cevabını verebilmiş değil: Bu işlemler hukuki mi? Madem bu kişilerin şaibeli olduğunu düşünüyordunuz neden on yıllarca onlara kucak açtınız?

ENERJİSİ DÜŞMEYEN SÜREÇ: Kremlin, birkaç gün konuşulur sonra gündemden düşer diye bekliyordu belki lakin öyle olmadı. 1 ayı geçtiği halde konu halen çok sıcak ve sahaya yayılmış medya güçlerinin de katkısıyla ilgi düşmüyor.

TARTIŞMASIZ MİLAT: 24 Şubat 2022, işgalin başladığı tarih şimdiden hafızalara kazındı. Soğuk savaşın 90’ların başında değil asıl şimdi kanlı biçimde sonlandığını gördük, izliyoruz. Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak: Güvenlik, ekonomi, enerji pazarı, diplomasi, demokrasi+hukuk, insan hakları, uluslararası örgütler vs. Hemen hepsine format atılıyor.

***

Ara sonuçlar böyle.

Peki, Türkiye bu krizden güçlenerek çıkabilir mi?

Mesele Türkiye olsa bu soruya “elbette” cevabı verebilirdiniz.

Ne çare uzunca bir zamandır “Türkiye=Erdoğan” ve dünya algısı da bu.

Liderlerle verdiği görüntü, düne kadar ağır laflar ettikleriyle barış çubuğu tüttürmesi, krizde arabuluculuk ihtimali gibi konular Erdoğan’ı heyecanlandırdı.

Yerinde kim olsa böyle hissederdi.

Erdoğan, direksiyonu yüzde 51 NATO’ya kırmış bir görüntü veriyor.

Gelgelelim bunu böyle götürmesi mümkün olmayacak.

Yaptırımlar şiddetini artırdıkça ondan da katılması istenecek.

***

Unutmayın:

Erdoğan, “güçlü” olana oynamaya açık. Bu çoğumuzda olan bir içgüdü.

Bugüne kadar iki gücü birbirine kırdırıyor, birinden yüz bulamazsa öbürüne dönüyordu.

Bu durum değişecek.

Ve Erdoğan’ın ipi, baş başa kaldığı gücün elinde olacak.

İçeride demokratikleşmesi, hukuka dönmesi imkan olası değil. Bu, sonu olur.

Süreç, bugünden yarına hükmünü vermese de…

Kısa vadede Putin’le birlikte Erdoğan’ın da defterini dürecek.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Yanılıyorsunuz, erdoğan evet batıya dönecek ama bu dönüş keskin değil ufak adımlarla uzun vadede olacak. Ekonomik ve Askeri alanlardaki değişikliklerden bahsetmiyorum. Demokrasi ve hukuksal açıdan, ufak kendini pek de sıkıntıya sokmayacak adımlar atacak.
    Ukrayna savaşından şu sonucu çıkarmak gerekir ki mücadele içde başlamaz dışardan gelecek müdahalelerden medet umulursa sonuç almak mümkün değil. Önce toplum birlikte taşın altına elini sokacak demokratik ülkelerin desteğiyle de sonuca varılacak.

  2. Başlığa baktım
    Okudum.. Okudum..
    Gene mi güçlenerek çıkacak diyeceğinizi sandım, korktum..
    Hani yorumunuz neticede ama..
    Ya güçlenerek çıkma ihtimali verseniz diye korktum…

    Zihnimin düştüğü duruma bakın Allah aşkına, başında takke, ağzında bismillah olan herbir insana 2013 yılına kadar tarifsiz muhabbet gösterirdim..
    Şimdi başımızda kalacaklar diye ödüm paylıyor…

    Bütün müslümanların bir olması meğer bir ütopyay mış…

  3. Tayyipin sonunu ne getirebilir diye düşünürken ukrayna krizi patlak verdi. Süpürüp götürecek. Aslımda süpürdüğü türkiye olmayacak. Hedefinde rus hedefler var batının savaşında. Nato var ve rus s400 ler var. Natoyla iyi geçiniyorsun aynı zamanda rusla iyi geçiniyorsun. Hem onunla iyisin hem bununla. Peki o zaman içerde natocu subayları niye attın? Demek ki senin natoyla bir hesabın var. Yani natoyla alıp veremediğin var. Ben diyorsun natoya bağlı kalmak istemiyorum. Yeri geldimi rusla da iyi ilişkiler geliştirmek istiyorum. O zaman natonun tayyiple görüşmesi bir nato devleti ile görüşmesi anlamına gelmemelidir. Natoya bağımlı olmak istemeyen bağımlı bir kişiliğin bu bağımlılıktan kurtulması için natodan kopmaya çalışması sanki türkiyenin sorunlarını düzeltecek. Mesela s400 sorunkarı düzeltti mi. Bak nato eskisi gibi türkiyeye yüklenmiyor, onun ‘kendi haline bıraktı’ yeter ki bunalmasın, sinir krizleri geçirmesin diye. Bizi anla dedik natoya, biz farklıyız dedik, bizi bu kadar diğer üyeler gibi muamele etmeyin dedik, biz ortadoğu toplumuyuz dedik, adamlar baktılar türkiye bunalım yaşıyor, seslerini çıkarmadılar. Şimdiki sorun şu ki batı şu anda burnundan soluyor yani kimseyi idare edecek durumda değil. Türkiyenin görece ‘özgürlüğünü’ yani tayyipin insanları canı istediği gibi yönetmesine ses çıkarmadılar ama anladığım kadarıyla uluslaraarası ilişkilerde yada savaşta bir harita çıkartılır. Çünkü kaynaklarını ve gücünü hesaplaman gerekir. İşte türkiye burada “beni rahat bırakın, ben ortadoğuyum” demesi fayda etmeyecek. Çünkü türkiye coğrafyaya çok yakın ve diğer batılı devletler gibi muhatap ülkeler ile kuvvetli bağları var. Türkiye farkında olmadan fırsatçı bir pozisyona düşecek. Yani sizin güçlenme dediğiniz aslında fırsatçılık. Avrupa ambargo koyacak türkiye “ama ben farklıyım, ortadoğuyum” diyecek ve kendisi satacak. Yani ortadoğu kurnazlığına kafa çalışacaktır. Yoksa büyükler aralarında tepişirken o “ben özgürüm” diyerek ortalıkta dolaşacak. Halbuki türkiyede de ruslara karşı tehdit algısı olması lazım. Yani ilkokul tarih kitabını okuyan bir insan bile rusları tehdit algısına koyar. Çarlığı yeniden kurmak isteyen ve çevredeki türklerin yaşadığı topraklar dahil işgal edip duran rusyaya karşı küçük bir çocuğun saflığını yaşamaktadır. Ayı ona iyi davranıyor diye ona şeker veriyor diye ayıya yanaşıyor. Polonya tutuşmuş yanıyor. Rusları onlar durduracak peki türkiye ne yapacak? Eğer ruslara güvenmeye devam ederse türkiye bu savaşın sonunda yapayalnız kalacak. O zaman abdülhamit gibi ikili oynayamayacak. Öğrenmiş ikili oynamayı kendini zeki sanıyor. Büyük devletleri oynatan bir küçük devletin şark kurnazlığı yine. Sanki devlet aklı gitmiş bir kişinin aklını okuyoruz olup bitende. Devleti bir insanın idare ettiği o kadar belli oluyor ki. Halbuki devlet aklı olsa insan merak eder bu devleti kimler nasıl idare ediyorlar diye, kafana insan figürü gelmez.

  4. Osmanlı’nın son zamanını tekrar yaşıyoruz . Osmanlı’nın , ekonomisi ve askeri teknolojisi bizden üstün Avrupalı devletlerle siyasi dansı ; Ankara ya kadar topraklarının işgaliyle bitmişti . İş o raddeye gelmeden millet uyanırda şu padişah sevdasından vazgeçer inşallah

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin