Erdoğan’ın ilacı IKEA tipi anayasa!

YORUM | BÜLENT KORUCU

Sezar’ın hakkı Sezar’a; Erdoğan bu defa haklı arkadaşlar… Bu anayasa bir darbe anayasası ve içinde pek çok vesayetçi düzenleme var. Çağdaş demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayan maddeleri barındırıyor. Darbe sonrasında yazıldığı için serbest tartışma ve müzakere imkanlarından yoksun bir metin olarak çıktı.

Meclis’in “…Bakanlar Kurulunu ve Bakanları denetlemek…” gibi bir görev ve yetkisinin olmaması düşünülebilir mi? Denetlenmeyen bir yürütme organı olabilir mi? Ama 87. Maddede sayılan yetkiler arasında bunlar yok.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Cumhurbaşkanı’nın istemediği kanunu çıkarmak neredeyse imkansız. 89. Maddeye göre veto edilen kanunun aynen kabulünün, ancak Meclis “…üye tamsayısının salt çoğunluğu ile…” mümkün olabileceği öngörülüyor. Karar yeter sayısından üzerinde nitelikli bir çoğunluk demek bu. Parlamento üzerinde Cumhurbaşkanı’nın hegemonyası anlamına gelir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa’daki vesayet izlerinden şikayet ediyor. Olağanüstü durumlarda toplantı kararını kendi başına veremeyen ve cumhurbaşkanının çağrısını beklemek zorunda olan bir Meclis’e sahibiz; inanmayan 93. Maddeye baksın.

Yasama organının yetkisinin önemli bir bölümünü cumhurbaşkanına devreden darbe kalıntısı ve vesayet izlerini de unutmayalım. Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle parlamento bypass ediliyor.

Parlamentoların en önemli yetkisi bütçe yapmak ve bu yolla yürütmeyi denetlemektir. Bilhassa kuvvetlerin sert ayrımını öngören başkanlık sistemlerinde yasama organı bu yetkiyi en etkin şekilde kullanır. Biz de ise bütçe kabul edilmezse bir önceki yılın bütçesi üzerinden değerleme yapılarak yola devam ediliyor. Bütçe bile yapamayan bir TBMM…

“Anayasa’nın ruhuna dercedilen darbe ve vesayet izini silmek mümkün olmuyor” diyen Erdoğan haksız mı? Bir dakika ya… Bunlar zaten 16 Nisan 2017’de Tayyip Erdoğan ve ortağı Devlet Bahçeli tarafından getirilen maddelermiş. ‘Allah’ın lütfu’ 15 Temmuz’un kazanımları. Erdoğan bunları kastediyor olamaz. O zaman darbe anayasalarıyla hayatımıza giren vesayet kurumlarını kapatacak demektir. Mesela YÖK, 12 Eylül darbecilerinin akademiye giydirdiği bir deli gömleği; bırakın özgür üniversiteyi, kımıldamaya bile izin vermez bir yapı. Galiba bu da olmaz, zira 2016’da YÖK Kanunu değiştirilerek seçimler iptal edildi; cumhurbaşkanı keyfine göre rektör atıyor. Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu’yu atayabilme lüksünü bırakmak istemez.

O halde şapkadan nasıl bir tavşan çıkacak? Tek önceliği Erdoğan’ı yeniden seçtirmek olan bir anayasa arayışı sır değil. Ancak işi 15 Temmuz’dan sonraki değişiklikler kadar kolay olmayacak. Muhalefet, parlamenter sisteme dönüşü şart koşuyor. Onların ağzına bir parmak bal çalmadan masaya çekmesi zor. Öbür yandan ortağı Bahçeli’yi ürkütmemesi lazım ki fazlasıyla ürkmüş durumda. Hem üzerine kuma gelecek diye korkuyor hem de sistem değişirse siyaset dışı kalacağını biliyor. “Yeni Anayasa acil ihtiyaç” dedi ama kırmızı çizgisini bir daha çizdi: “Parlamenter sistemin tozu ve tortularıyla Türkiye’nin ufkunun perdelenmesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni en azından zaafa uğratma riski taşımaktadır.”

Buyur buradan yak…

Erdoğan yeni anayasa talebini açıkladığı konuşmasında “İlgili tüm bakanlıklarımız, kurumlar, sivil toplum kuruluşları ile görüşmeler yapıldı. Ortaya konulan tespit ve teklifler çerçevesinde her kesimin ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak taslaklar ortaya çıktı” dedi. Doğal olarak herkes birbirine baktı; kim bu ilgili kurumlar ve sivil toplum kuruluşları diye? Sivil toplum temsilcisi olarak Bilal ve Sümeyye desek kurumları ailede kim temsil ediyor?

Aslında Erdoğan’ın ilacı belli… En iyisi ‘tak-çıkar’ modüler bir anayasa. İKEA mobilyaları gibi. Salon büyükse köşe takımı, yeni eve taşındığında karşılıklı koltuk.

67. Maddede “Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak şekilde düzenlenir” deniyor. Bunu “Tayyip Erdoğan’ı seçecek şekilde düzenlenir” şeklinde yazıp çıkalım. Ne diye Erdoğan üç beş yılda bir anayasa değiştirmek kaygısına düşüyor; bir sürü insanı ikna etmek zorunda kalıyor? Gerçi o, itibardan ve iktidardan tasarrufa karşı olduğu için düşünmez ama ben söyleyeyim. Bir sürü de masraf çıkıyor. Ayçiçek yağını PTT’nin sattığı bir ortamda referandum filan ne uğraşacağız.

Burhan Kuzu hayatta olsa hemen bir ‘Zihni Sinir Procesi’ üretirdi. Gerçi Mehmet Uçum da onu aratmaz. Hazır İrfan Fidan da Anayasa Mahkemesi’ne kayyım atandı. Hallediverin gaari…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin