Erdoğan’ın adayları ve vaatleri bize ne söylüyor?

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

14 Mayıs seçimleri için artık son düzlükteyiz.

Cumhurbaşkanlığı adaylarının belirlenmesi ve milletvekilliği listelerinin kesinleşmesiyle artık kampanya aşamasına geçilmiş oldu.

Bugün itibariyle adaylar, söylemler, vaatler ve yol haritaları belli. Geride kalan süre içinde nefesini-enerjisini doğru kullanan avantajlı hale gelecek.

Bu aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Salı günü açıkladığı seçim manifestosuna daha yakından bakmakta fayda var. Sonuçta tarihi bir yol ayrımındayız ve bu seçimlerde sadece Cumhurbaşkanı ya da milletvekilleri değil Türkiye’nin geleceği de belirlenecek.

Açıkçası bunca yıldır siyaseti izleyen bir gazeteci olarak bugüne kadar ki en sönük en zayıf seçim beyannamesi ve milletvekili adaylık listesi ile karşı karşıya olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim.

İsterseniz buyurun sağlamasını yapalım.

YSK’ya verilen 600 kişilik listede duyduğunuz zaman ‘evet, işte bu’ diyeceğiniz bir isim var mıydı?

Erdoğan’ı en kritik seçime taşıyacak isim çeyrek asırdır Ankara’yı yiyip bitiren Gökçek ailesinin haşarı oğlanı Osman Gökçek ya da en soldan en sağa uçan Hulki Cevizoğlu mu veya Hizbullah’ın devamı olarak boy gösteren Zekeriya Yapıcıoğlu mu sizde heyecan uyandırıyor?

Seçim slogan ve vaatlere gelince.

Yine heyecansız bir slogan ve daha çok üçüncü sınıf diktatörlüklerde gördüğümüz türden bir marş ile çıktılar. Oysa merhum Erol Olçok’un yönettiği kampanyalarda kullanılan seçim şarkıları muhalif isimlerin bile diline pelesenk olurdu.

Vaatler ise şaşırtıcı derece de düşük profilliydi.

Sonuçta Türk siyaseti ‘o ne veriyorsa iki katını veriyorum’ diyen adayları gördü. Eh devletin tamamı Erdoğan’ın elindeyken elini korkak alıştırmayıp bol keseden vaat edebilirdi.

Ancak onu da yapmadı.

Onun yerine rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun kamuda mülakatı kaldırma gibi vaatlerine sarıldı. Sadece o değil, Kılıçdaroğlu’nun aile sigortası gibi projelerini de vadetti.

Uzun konuşmasında bol bol ‘hizmet siyaseti’ vurgusu yaptı.

Yollar, köprüler, TOKİ evleri ve hastanelerden bahsetti. Bol bol rakam verdi ama bu söylediklerinin artık oy getirmesi zor. Çünkü yaşanan büyük çöküşün ardında bu siyaset yatıyor.

Fanatik AKP kitlesi dışındaki herkes biliyor ki bu hizmet siyaseti hizmet götürmek için değil daha fazla rant ve vurgun içindi.

Erdoğan son dönem giderek dozunu arttırdığı dinci ve milliyetçi söylemi yine tekrar etti. Hamaset zirvelere çıktı.

Ancak halkın büyük bir kısmı bu söyleme artık doydu. Kemal Kılıçdaroğlu ve muhalefet bloğunun stratejik hamleleriyle Erdoğan hamaset siyasetinde artık eskisi kadar yol alamıyor.

Geriye bir tek damadın dronları ve yandaş işadamlarının gözdesi savunma sanayii kaldı. Malum olduğu üzere inşaat ve alt yapıdan eskisi kadar büyük rant elde edemeyen AKP elitleri ve onların çocukları hep birlikte savunma sanayiine yöneldiler.

Çünkü orada büyük para var ve dahası her türlü illegaliteyi ‘vatan-millet-Sakarya hamasetinin’ ardına saklamak mümkün.

Üstelik en büyük savunma sanayi yatırımının başında da damat var.

Yani yine aile işleri.

Erdoğan ekonomide, hukuk ve insani gelişmişlikte dibe vurunca çareyi tank-top-gemide buldu.

Öyle ki önümüzdeki seçimin amiral gemisi bu projeler olacak. Erdoğan seçim kampanyasını hamaset üzerine kuracak.

Sanırsınız ki yüksek teknoloji silahlar üretiyoruz, bölgemizde oyun kuruyoruz ya da savunma sanayiinde artık dışa bağımlı değil.

Keşke öyle olsaydı.

Ancak kazın ayağı öyle değil. Mesela önceki gün büyük şov yaptıkları TCG Anadolu bir uçak gemisi değil.

Dahası orada büyük bir beceriksizlik ve ihanet var.

Çünkü bu gemi Türkiye’nin de üretici ortağı olduğu F-35 savaş uçağı ile anlamlı hale gelecekti. Dikey kalkış yapabilen uçaklarla kullanılacak bir platform TCG Anadolu. Fakat Erdoğan’ın kişisel ikbal kaygıları nedeniyle milyarlarca dolara alınan ve hiç kullanılmayan S-400’ler nedeniyle F-35 projesinden çıkartıldık.

Eh “o kadar gemi yaptık bari damadın dronlarını kullanalım” dediler.

Fırtına topları ile şov yapıyorlar ancak orada da skandal üstüne skandal yaşandı. Birincisi o projenin Erdoğan ile ilgisi yok.

1995’te temelleri atıldı, 1997’de 30 km menzilli versiyonu, 2000 yılında 40 km menzilli versiyonu üretildi ve 2002’de seri üretime geçildi. Fırtına projesinde AKP yok ama Arifiye Tank Palet Fabrikasının iç edilmesinde Erdoğan ve ailesi var.

Çok övünülen TOGG yerli ve milli değil, ATAK helikopterlerinin ve Altay tanklarının motorları ithal.

Damadın dronlarında bir çok parça ithal.

Listeyi uzatmak mümkün. Yani Erdoğan’ın ölüm kalım olarak gördüğü seçimi üzerine bina ettiği projeler de iddia edildiği gibi yerli ve milli değil.

Ancak geride kalan 30 küsür gün boyunca bu hikayeleri dinleyeceğiz. Hamasetin, goygoyun her türlüsüne şahit olacağız.

Peki bu projeler seçim kazandırır mı?

Açıkçası en fanatik AKP’liler bile bu soruya kolaylıkla ‘evet’ diyemiyor. Çünkü ekonomi fena çarpıyor. Yolsuzluklar AKP’li seçmenleri bile bıktırdı. Depremde yaşanan rezalet ortada.

Milyonlarca insan ülkeden kaçabilmenin yollarını arıyor.

İşte bu noktada milyon dolarlık soru karşımıza çıkıyor. Erdoğan neye güveniyor, ne planlıyor?

Bir başka ifadeyle şapkadan nasıl bir tavşan çıkaracak?

Bu adaylarla, bu vaatlerle ipi göğüslemesi mümkün değil. Daha önceki seçimlerde Erdoğan kampanyayı tek başına sürükleyebiliyordu ancak bu kez durum farklı.

Saha gerçekleri Erdoğan’ı bile çaresiz bırakıyor.

Peki Erdoğan bu seçimi nasıl alacak? Seçimi alabilmek için ne tür atraksiyonlar yapacak ?

Yaşanmış tecrübelere bakarak şunu söylemek mümkün; Erdoğan’ın şapkadan çıkaracağı taşvan daha çok acı,  daha çok göz yaşı ve daha büyük felaketler getirecek.

Bir başka ifadeyle zayıf bir Erdoğan, heyecansız adaylar ve albenisi olmayan seçim manifestosu akıllara kötü şeyler getiriyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin