Erdoğan Moskova treninden atlayabilir mi?

YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN

Türkiye İdlib’deki gözlem noktalarını terk etmeme kararı aldı. Rusya ile görüşmelerden sonuç alınamayınca Erdoğan Türkiye’nin kendi başının çaresine bakacağını ancak İdlib’den çekilmenin söz konusu olmadığını söylemişti. Bilindiği üzere Ankara 15 Temmuz’dan bu yana Rusya güdümünde bir Suriye politikası takip etmekteydi. Astana Süreci çerçevesinde Kremlin Ankara’ya ne yapıp ne yapamayacağını dikte ediyordu. Türkiye ABD başkanı Trump’ın Fırat’ın doğusundan ABD askeri varlığını çekme kararı sonrasında ABD karşıtı tutumunu yumuşattı. ABD’nin bu hamlesi her ne kadar Suriye Kürtlerini Putin ve Esad’ın kucağına itti ve böylece Kürtlerin bağımsızlık, olmadı otonomi türü yaklaşımları ister istemez sönülmendi. Böylelikle Rusya ve Suriye merkezi hükümeti Amerika’nın boşalttığı yerlere girdiler. Geriye kontrol edemedikleri bir tek İdlib kaldı.

İdlib’de cihatçı teröristlerin tüm artıkları Türkiye’nin koruması altında kalmış vaziyette. Güneyden Moskova ve Şam devamlı hava ve karadan alanı daraltıyor. Alan daraldıkça, sıkışan sivil halk İdlib’den kuzeye, Türkiye topraklarına doğru ilerliyor. Türkiye ve dolayısıyla Avrupa yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalacak gibi görünüyor. Türkiye bu bölgede askeri varlığı sayesinde Esad güçlerinin nüfuz edemediği bir bölgeyi kendi güneyinde koruyarak a- hem bu mülteci akımına engel olmayı, b- hem de kontrolündeki cihatçıları burada korumayı amaçlıyor. ABD ve NATO ülkeleri, mülteci akımının önlenmesini önemli bir çıkar olarak algılıyor. Bu bağlamda ABD defalarca Ankara’ya destek beyan etti. Dahası, ABD Türkiye’nin Rusya’nın yörüngesinden ayrılmasına seviniyor. ABD ve Türkiye çıkarlarının örtüştüğü yeni bir safhaya geçmek istiyor. Bu, stratejik bakımdan Washington için çok önemli. Erdoğan yönetimi, bu arada içeride acaba bir kırılganlık mı yaşıyor? Suriye meselesinin iç politikadaki izdüşümü budur.

Benim bu sorunun yanıtı ile alakalı iki senaryom var. Birincisi Rejim’in Moskova üzerinde baskı kurarak pazarlık gücünü arttırmak istemesi; ikincisiyse Avrasyacılar ve Erdoğan arasında içeride güç mücadelesinin başlamış olabileceği. Her iki senaryo da incelenmeli.

Senaryo 1:

Erdoğan ve Avrasyacılar kontrollü bir gerilimle, Moskova’dan daha fazla taviz kopartabilmek için ABD’ye ve NATO’ya yöneliyor gibi yapıyor olabilir. Burada amaç, Rusya’nın Türkiye’yi çantada keklik olarak görmesine engel olmak, özellikle Esad’a baskı yaparak, Türkiye kontrolündeki bölgelerin bir süreliğine daha Türk askeri varlığı ile beraber kontrolünün Ankara tarafından sağlanmaya devam edilmesini sağlamak olabilir.

Senaryo 2:

Erdoğan gerçekten Avrasyacılarla güç mücadelesine başlamış olabilir. Bu durumda arkasını sağlama almak için ABD ve NATO ile anlaşarak Avrasyacıları tasfiye etmeye çalışabilir. Avrasyacıların hamisi Rusya ile bir çatışma çıkartarak Avrasyacıların Türkiye’deki meşruiyetlerini bitirmek, sonra da onları enterne ederek tasfiye etmeyi planlıyor olabilir.

Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına ilişkin baskı Erdoğan’dan geldi. Ama Kavala gibi liberal Batı yanlılarının özellikle Avrasyacı-Ergenekoncu yapılarca sevilmediği, fişlemelerinin çok daha önceleri Ergenekon’ca yapıldığı biliniyor. Dolayısıyla Kavala’nın serbest bırakılması yönündeki beraat kararının ardından Erdoğan’ın demeçleri, ardından HSYK’nın Kavala’ya beraat kararın veren yargıçlar hakkında soruşturma kararı alması, Erdoğan ile Avrasyacılar arasında bir çatışma olasılığını zayıflatan emareler. Fakat bu, eğer Avrasyacıları ve Ergenekoncuları aynı grup olarak tahayyül edersek böyle. Elbette bu iki hizip, diğer cuntalarla beraber TSK’da 15 Temmuz sonrasında beraber çalışıyor görünüyordu. Fakat belki de Avrasyacıların radikal Rusya-Çin yönelimini destekleyen düşünceleri, Ergenekoncu ve ulusalcı diğer hiziplerce tasvip edilmiyor olabilir. Bu durumda belki TSK’da bir grup Avrasyacılara karşı Erdoğan’a destek veriyordur varsayımıyla bu olanları açıklamayı deneyebiliriz. Eğer bu gerçekleşiyorsa, bu durumda Erdoğan ve TSK’daki Avrasyacı karşıtı bir cunta, ABD-NATO yardımıyla Avrasyacıları tasfiye ederek, Rusya yönelimli güvenlik politikalarını sonlandırmayı deneyebilir.

Tüm bu senaryolarda esas önerme, TSK içinde kıpırdanma olduğu, TSK’nın yeknesak bir yapıda olmadığıdır. Dahası, bu senaryolarda önemli bir sorun karşımıza çıkar. O da, içerideki NATO’cu ekibin ne olacağı meselesidir. 15 Temmuz 2016 sonrası tasfiye edilen Batıcı askeri kanat, eğer Rusya yörüngesi kırılırsa ve yeniden Batı yönelimli bir dış ve güvenlik politikasına dönülürse, er ya da geç rehabilite olacak ve dışarı çıkacaktır. Bu senaryo, Erdoğan bakımından en az arzu edilecek opsiyon olur. Çünkü askerler bir şekilde uzlaşsa da, Erdoğan’ın 15 Temmuz’daki rolü nedeniyle içerideki general ve amirallerle orta ve alt kademe kadro, Erdoğan’lı bir yola girmez. Bu, orta vakitte Erdoğan’ın yerine yeni bir lider gelebileceği ihtimalini kuvvetlendirir. Erdoğan sanırım bunun farkındadır. Belki de TSK’da o vakte kadar durumu kontrol altına alabileceğini hayal ediyordur. Çünkü sonuçta bu dediklerimin olması durumda bile en azından bir-iki yıllık bir zaman kazanmış olur. Bu kısa bir süre değil. Bu sürede SADAT ve polis-bekçi güçleriyle, kendi riyasetini sağlama almaya yönelebilir. Bu senaryoların hepsi de rejim bakımından risklidir.

  O halde neden basitçe Rusya’nın dediğini yapmıyorlar ve aynı koalisyona devam etmiyorlar? Bunun nedenleri var. Birincisi, yukarıda bahsettiğim bir buçuk milyona yakın mültecinin yaratacağı ağır sorunlar. Bu sorunlar çok büyük kalibrede bir ekonomik krizi tetikleyebilir. Bu kriz Erdoğan ve şürekâsını çok kısa bir sürede süpürebilir. Ani bir enflasyon sıçraması vb. durum, Erdoğan’ın alamayacağı bir risk! İkinci olarak, Erdoğan Avrasyacı cuntanın Türkiye siyasetinde çok etkin olmasından tedirgin oluyor. Onları tasfiye etmenin kendi siyasi kariyeri bakımından kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Suriye’deki konstellasyonun kendisine Batı’ya yönelerek Rusya treninden atlamak için iyi bir bahane sağlayacağının farkında. Üçüncüsü, İdlib’den çekilmek, Esad’la anlaşmak demek, hatta Esad’a yenilmek anlamına geleceğinden, bu hezimeti tabanına nasıl izah edeceği konusunda endişeleniyor. Sonuçta büyük olasılıkla rejim içi bir hesaplaşma nedeniyle, Rusya-ABD arasında jeopolitik önemde bir taraf değişikliğine gidilecek gibi görünüyor.

Tüm bunlar çok yalpalayan ve alışık olmadığımız kadar hızlı gelişen olaylar, dahası basit nedenlere dayanan değişimler olarak değerlendirilebilir. Bu değerlendirmeler haklıdır! Fakat unutulmaması gereken, Erdoğan’ın da diğer iç güçlerin de kararlarında Türkiye’nin çıkarları hiçbir rol oynamıyor. Tüm aktörler kendi kısa dönem menfaatlerine odaklanmış görünüyor.

Bu senaryoların büyük risklerle dolu olduğunu söylemeye gerek var mıdır? Mesela Rus ve Türk askerleri karşı karşıya gelse ve bir çatışma, bölgesel bir savaşa sıçrasa, bunun karşısında NATO devreye girme konusunda tereddüt etse, Ankara bunun bedelini nasıl öder? Evet, Türkiye kâğıt üzerinde bir NATO üyesidir. Ama son yıllarda gelişim gösteren güvenlik politikası dinamikleri, ortada. ABD’nin Rusya’yı karşısına alacağını sanmıyorum. Ukrayna ve Gürcistan örneklerinde, Rusya ABD’nin zafiyetini gördü. Ankara bu nedenle NATO ve ABD’den destek bekliyor. NATO’yu bilgilendirerek, son yıllarda çok ihmal ettiği müttefiklerini anımsamış görünüyor. NATO’nun uçuşa yasak bölge konusunda kendisine destek olmasını talep ediyor. Kanımca buna NATO olumlu yanıt veremez. Eğer verirse, bu sadece mülteci akımını engellemeye yönelik bir hamle olur. NATO’da artık kimse Erdoğan’ın Türkiye’sine güvenmiyor çünkü.

Bu yazıda eldeki veriler ışığında Suriye’de Ankara’nın neler yapabileceğine, bu durumun iç politikadaki yansımalarına ışık tutmaya çalıştım. Türkiye her halükarda bir kumar masasında ve büyük risk altında! İlerleyen günlerde meydana gelecek gelişmelere göre bu analizlere devam edeceğim.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. “Erdoğan’ın da diğer iç güçlerin de kararlarında Türkiye’nin çıkarları hiçbir rol oynamıyor.”
    Evet, bu malesef doğru. Herkes az-çok farkında bunun…
    Türkiye için şimdiden oturup ağlansa, yeri… Belki bir faydası olur. Yoksa sonra. . .

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin