Erdoğan, İsrail’le yakınlaşmakta geç kalmış olabilir

HABER ANALİZ | YÜKSEL DURGUT

Ortadoğu’da söz sahibi bir ülke olma hedefi ile yola çıkan Türkiye’nin bölgede dostu kalmazken, İsrail’in birer birer Erdoğan’ın bağları kopardığı ülkeler ile hem diplomatik hem de ticari ilişkilerini arttırması dengeleri de değiştiriyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan geçtiğimiz Cuma günü, İsrail ile daha iyi ilişkiler kurmak istediğini, ancak İsrail’in Filistinlilere yönelik politikasının “kabul edilemez” olduğunu söyledi. “En üst düzeyde sorun olmasaydı, ilişkimiz çok farklı olabilirdi” şeklinde konuşan Erdoğan iki ülkenin istihbarat paylaşmaya devam ettiğini ekledi. Peki, Erdoğan’ın İsrail ile daha iyi ilişkiler kurmak istediğine dair açıklamasının arkasında gerçekten neler var?

Öncelikle bu açıklamanın Amerika’dan gelen yaptırım kararı ile birlikte değerlendirilmesi gerekli. Erdoğan, Trump ile iyi bir ikili ilişki kurmaya ve ABD Kongresinde hem Cumhuriyetçilere hem de Demokratlara mavi boncuk dağıtmaya özen gösteren bir lider profili çizdi. Ancak seçimler bu hesapları değiştirdi. Biden yönetiminin Türkiye için Trump yönetimine göre daha sert olacağından endişelenen AKP lideri, İsrail ile diplomatik bir ilişki ile gönül alma derdinde. ABD Kongresi’nde Türkiye karşıtı seslerin bu kadar yükseldiği bir dönemde Erdoğan biliyor ki, Ortadoğu’daki en yakın müttefiki İsrail ile yakınlaşması siyasi iktidarına nefes aldıracak.

Ayrıca Erdoğan, Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi ile Doğu Akdeniz’deki enerji arayışı sebebiyle artan baskıların da bir nebze olsa azalacağını umuyor.

Komşularla sıfır sorun ile yola çıkan ancak gelinen noktada Ortadoğu’da Katar ve Libya’nın (bir bölümü) dışında dostu kalmayan Erdoğan’ın, siyasal İslam’ın bölgedeki hâmiliğini yapması, İsrail ile gerçek manada bir işbirliği yapmasını engelleyecektir. Günün sonunda İsrail, Hamas’ın Gazze dışındaki en önemli sığınağı olan Erdoğan Türkiye’sine güvenebilir mi?

Yine de Türkiye, iki yıllık bir aradan sonra Tel Aviv’e yeni bir elçi atayacak. İlişkilerin maslahatgüzarlık seviyesine düşürülmesi İsrail’in, 2018 yılında Gazze sınırında çıkan çatışmada birçok Filistinliyi öldürmesine yönelik protestoların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Büyükelçilerin geri çağrılması bir tür diplomatik protestodur ve pek rastlanan bir olay değil. Dünyada bu rutini bozan sanırım iki ülke var, Hindistan ve Pakistan. Ancak Erdoğan’ın da söylediği gibi Türkiye ve İsrail sadece ticari ilişkilere değil, istihbarat paylaşımına da bu süre zarfında devam etti.

Erdoğan, Arap ayaklanmalarını sonuna kadar destekleyen yeni bir dış politika başlatarak ABD’den zaten ayrılmıştı. Türkiye’nin yönünü Avrupa’dan Ortadoğu’ya biraz da bu politikalar sebebiyle çevirdi. Hedefi de Türkiye’yi Ortadoğu’da yıldız bir ülke yapmaktı. Bu politikanın neticesinde Türk dış politikası bir kırılma noktasında. Erdoğan, ‘siyasal İslam’ hayalleri ile hem dışta hem de içeride kaybedeceğini anladığı için politikasını ‘ılımlı İslam’ modeline çevirmeye çalışıyor.

Bunu daha önce de birçok kez denedi. Ankara, bu dönemde Türkiye’nin bölge devletleriyle tam kapsamlı diplomasiye geri dönmesinin avantajlı olacağını düşünüyor. Ama Türkiye’nin yeni İsrail Büyükelçisi Ufuk Ulutaş, bu ilişkiyi avantaja çevirecek bir donanıma sahip değil. İsrail’de zamanında öğrenci olarak vakit geçirmiş Erdoğan hayranı AKP’li ortalama bir diplomat.

KIRMIZI ÇİZGİ

Erdoğan’ın Filistin davasına sırtını dönmesi veya Türkiye’nin Hamas’a verdiği desteği terk etmesi söz konusu değil. Hamas liderlerinin Türkiye’de yaşadığına dair haberler de sıklıkla İsrail medyasında yer almaya devam edecektir. Erdoğan geçmişte Hamas ile İsrail arasında arabuluculuk yapmaya çalışmıştı ancak İsrail bu konuda bugüne kadar taviz vermedi. İsrail’in gözünde Müslüman Kardeşler’in bir kolu olan Hamas, ‘terörist bir örgüt’ olmayı sürdürüyor.

Erdoğan’ın da söylediği gibi Türkiye’nin İsrail ile arasındaki bu konu “kırmızı çizgi” olmaya devam ettikçe, ilişkinin tam anlamıyla düzelme şansı yok. Yine de Erdoğan, Türkiye’nin “ılımlı İslam” modeline dönerek yeniden şahlanacağını düşünüyor. Ama, Erdoğan ve partisinin can damarını oluşturan siyasal İslam ideolojisinden kurtulup kurtulamayacağı bir soru işareti. Cuma günü Erdoğan bu sebeple İsrail’le aradaki problemin aslında Siyonizm’den kaynaklandığını söyledi.

İsrail ile bağların güçlendirilmesi Ankara’nın tek başına planladığı bir diplomasi hamlesi değil. Ankara’da yeniden bir “rota düzeltme” projesi var. Böylece Erdoğan, hem Avrupa’ya hem de ABD’ye yönelik söylemini yumuşattı. Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri dostça devam ediyor ve Ankara, iki ülkenin çıkarlarının örtüştüğü bölgesel anlaşmaları sürdürüyor. Ama diğer taraftan Türkiye, ABD’nin tehditlerine rağmen, Rusya ile S-400 füze anlaşmasını yeniden gözden geçirmeyi düşünmüyor. Ankara, bir yandan Rusya ve Ortadoğu’daki ülkelerle iyi ilişkilerini sürdürürken diğer yandan Batı’nın bir parçası olmak istiyor.

Son dönemde ekonomik problemlerin halkı bunaltmasıyla gündeme gelen reform çıkışının bir ayağını da işte İsrail’le ilişkilerin yumuşaması oluşturuyor.

Ancak bölgedeki diğer ülkeler İsrail’le yakınlaşırken, Türkiye geç kalmış olabilir mi? Pakistan’ın İsrail’i tanıma ihtimalinden daha önce bahsetmiştik. İki ülkeden yetkililer görüşmelere başladılar bile. Bir diğer normalleşme haberi ise Endonezya’dan. Endonezya’nın İsrail ile ilişkilerini düzeltmesi durumunda ABD’nin ülkeye 1 milyar dolarlık yatırım sözü vermesi de katalizör etkisi yapacaktır. Bütün bunlar Erdoğan’ın Ortadoğu liderliği iddiasını tamamen rafa kaldırması anlamına gelecektir.

ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALAR

Türkiye’nin İsrail ile sorunu 2009’da Davos’taki ‘one minute’ çıkışına ve 2010’daki Mavi Marmara krizine kadar uzanıyor. Erdoğan Davos’ta, İsrail devlet başkanına “Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” demişti. Sonra da “Benim tepkim moderatöreydi” açıklamasında bulundu.

Seçimler öncesinde coşkulu kalabalıkları görünce Erdoğan, İsrail’e katil ve terörist demeyi seviyor. Ayrıca “Görevde olduğum müddetçe İsrail’le ilgili olumlu bir şey düşünmem mümkün değil. Ben varsam İsrail yok” açıklamasında bulunmuştu. Buna rağmen aynı Erdoğan, 2016’nın ilk aylarında, “Bizim İsrail’e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım” diyerek çelişkili açıklamalarına devam etti.

Mavi Marmara konusunda da Erdoğan önceleri olaya sahiplense ve Fethullah Gülen’in “Otoriteden izin alınmalıydı” sözlerini eleştirse de, birkaç yıl sonra “Siz böyle bir insanı yardımı götürmek için günün Başbakanına mı sordunuz?” diyerek organizasyonu yapan İHH’yı hedef almıştı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin