En kötü geride mi kaldı? [Haber-Analiz: Semih Ardıç]

Ekonomide moral veren tek haber olmadığı halde hükümet sözcüleri ibretlik beyanlarda bulunuyor. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, başka bir gezegenden haberler verme bahsinde açık ara önde gidiyor. Referanduma günler kala, “Müjde, trafik sigortasında fahiş fiyatları indiriyoruz” diyerek 21 milyon taşıt sahibine bir nevi rüşvet teklif eden Şimşek hızını alamadı.

Yükseğe çıkıldıkça artan basıncın tesiri ile kısmî şuur kaybı yaşamadıysa Uludağ Zirvesi’nde kendini aştı ve, “Dışarıdan sanki olağanüstü bir hâl varmış, sanki Türkiye her gün çok ciddi sorunlar yaşıyormuş gibi bir algı oluşmuş durumda.” diyebildi. Şaka yapmadı. Türkiye’de OHAL yokmuş, her şey gayet olağan seyrinde cereyan ediyormuş…

Altında kendi imzası da bulunan keyfî kararnamelerle 115 bin insanın kamudan ihraç edildiğini, 200’e yakın gazetecinin hapse atıldığını, adil yargılanmanın olmazsa olmazlarından müdafaa hakkını icra eden avukatların bile tevkif edildiğini bilmese Şimşek’in bu cümlelerinin manası olabilirdi. Amma velakin Türkiye’de muhalif her faninin bütün hak ve hürriyetleri OHAL paletleri altında eziliyor.

ŞİMŞEK YABANCI MEDYAYI TAKİP ETMİYOR MU?

Tek sesli medyadan Türkiye’de demokrasinin nasıl göstermelik hale getirildiğine dâir haberler yapmasını beklemiyoruz. Artık öyle bir beklentimiz kalmadı. Neyse ki dünya küçük. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 15 Temmuz 2016 Darbe Tiyatrosu’nu Hizmet Hareketi’ne yıkma teşebbüsündeki tenakuzlar birer birer ortaya çıkıyor. Alman istihbarat teşkilatı BND ‘darbeyi cemaatin yaptığına dair delil olmadığını’ ilan eden ilk resmi makam oldu. ABD ve İngiltere’den benzer raporlar geldi.

Hal böyle iken Şimşek’in sözleri insanı hayrete düşürüyor. Türkiye, OHAL bahanesi ile baskıcı ve otoriter bir rejime dönüştürülürken Şimşek gibi C2 seviyesinde İngilizce bilen biri batıda yazılıp çizilenlerden bîhaber olamaz. Öyleyse nasıl bir savrulmadır bu? İnanmadığı bir mevzuda böylesine iddialı sözler sarf ederek kendi itibarını ayaklar altına aldığının farkında değil mi?

EN KÖTÜ GERİDE KALDIYSA BUNLAR NE?

Şimdi de “Ekonomide en kötü geride kaldı” diyor. Referandumdan ‘hayır’ çıkabileceğine dâir anketler ağır bastıkça krizdeki ekonomiye makyaj yapma vazifesi Şimşek’e tevdi edilmiş olabilir.

Daha bugün açıklanan birkaç veriye baksaydı en azından ‘en kötü geride kaldı’ beyanı ile kendini bağlamazdı.

Merkez Bankası (TCMB) bankalardaki mevduatı haftalık ilan ediyor. En son veri calib-i dikkat.

Faizin Saray’ı kızdırmayacak biçimde yüzde 8’den yüzde 11,75’e çıkarılması ile bir nebze sükûnet bulan dolar cephesinde manzara hiç de zannedildiği gibi değil. Doların düşmesi kalıcı bir meyil olarak kabul görülmüyor. Elinde TL bulunduran gerilemeyi dolar satın alma fırsatı olarak değerlendiriyor. Alın size ispatı: Yerli yatırımcı geçen hafta döviz mevduatlarını 3,71 milyar dolar artırarak 151,4 milyar dolara taşıdı.

YERLİLER ÜÇ AYDA 5,9 MİLYAR DOLAR TOPLADI

Ayrıntılar daha da çarpıcı. Dolar hesapları son 10 haftanın bir haftası hariç arttı. İki hafta evvel artış hızı 36,7 milyon dolardı. 3,71 milyar dolarlık artış ise bunun 100 katından fazla. 31 Aralık 2016’dan Mart 2017 ortasına kadar toplam 5,9 milyar dolar alındı. Borç ödemesi olanlar hariç tutulursa kimse döviz bozdurmuyor, bilakis mütemadiyen dolar topluyor. Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘elinde döviz bulunduranla terörist arasında fark yok’ sözlerine rağmen yatırımcıda, tasarruf sahiplerinde dolarizasyon son sürat devam ediyor.

Enflasyon kontrolden çıkmışsa, Türkiye’ye matuf risk mütalaası her gün tırmanıyorsa parası olanın kendisini teminat altına almasına şaşırmamak lazım. Dolar ’emniyetli liman’ diye kabul ediliyor ve bankalardaki dolar tutarı haftadan haftaya katlanıyor. Dolar bozduranlara bedava çorba ikram edenlerin kulakları çınlasın!

SANAYİDE MORALLER BOZUK

Türk Lirası, yüksek işsizlik ve yüksek enflasyon kıskacında mum gibi eriyor. Yüksek faiz bile artık yatırımcıyı cezbetmiyor. Büyüme umut vaat etmiyor. Cuma günü son senelerin en düşük büyüme rakamına hazır olun.

TCMB, imalat sanayinde kapasite kullanımını açıkladı. Mart ayında şubata nazaran 0,5 puan azalarak yüzde 74,9 seviyesine geriledi. İstikrarlı bir toparlanma yok. Bir ileri iki geri bocalıyor sanayi. Moraller bozuk. Beklentiler menfi. Belirsizlik had safhada. Mevcudu muhafaza etme telaşında sanayici.

İhracatta son üç senenin gerileyen rakamları esas alınarak gelen artış hakiki artış sayılmaz. İhracat kurdaki bu kadar artışa rağmen 2010 seviyelerine geriledi. Bu kadar geri gittik. Hükûmet 2010’da belli başlıklarda 2023 için nokta hedefler açıklamıştı. İhracat için de 500 milyar dolar hedefi tespit etmişti. O hesaba göre 2016 sonunda ihracatta 300 milyar dolar aşılacaktı. Tahakkuk eden resmî rakam ise 142,5 milyar dolar. Hedefin yarısı bile değil. Aradaki fark Türkiye’nin ileri değil geri gittiğini teyit ediyor.

İSTANBUL TURİST KAYBINDA AVRUPA BİRİNCİSİ. NİYE?

piyasa kötü

İhracatı müteakip en fazla döviz kazandığımız turizm tek kelime ile çöktü. Geçen sene 33 milyar dolardan 22 milyar dolara geriledi turizm gelirleri. 2017 hiç iyi başlamadı. Almanya, Hollanda ve Avusturya ile referandum uğruna çıkarılan sun’i kriz, turizm sektöründe bomba tesiri yaptı.

Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) konaklama fiyatları düştüğü halde İstanbul’un Avrupa’da en fazla turist kaybına maruz kalan şehir olduğuna dikkat çekti. İki aylık fiyat düşüşü yüzde 30’a yaklaştı. Mamafih krize indirim de çare olmadı. Veri ve analiz şirketi STR Global’in TÜROB için hazırladığı Şubat 2017 Performans Raporu’na göre Türkiye’nin Şubat 2017 otel dolulukları, 2016 senesinin aynı ayına göre yüzde 1,7 artışla yüzde 50,5 olarak gerçekleşti. Yani oteller yarı kapasite ile ayakta kalmaya çalışıyor.

Türkiye genelinde hafif de olsa doluluk artışı meydana gelirken, İstanbul düşmeye devam etti. İstanbul’un Şubat 2016’da yüzde 47,6 olan doluluk oranı, Şubat 2017’de yüzde 0,7 düşüşle yüzde 47,2. İstanbul’da geçen sene 87,1 Euro olan oda fiyatı yüzde 19,3 düşüşle 70,3 Euro’ya geriledi. Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirler ise (RevPAR) yüzde 19,9 gerilemeyle 33,2 Euro olarak ölçüldü. Şubat 2016’da bu rakam 41,4 Euro seviyesindeydi.

5 SENE EVVEL ODA FİYATI 200 EURO İDİ, ŞİMDİ 68,1 EURO

İlk 2 aylık dönemde ise İstanbul’da doluluklar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4 gerileyerek yüzde 46,4 olarak gerçekleşti. 3 yıl öncesine kadar 5 yıldızlı otellerde ortalama fiyatın 200 Euro’ya yaklaştığı İstanbul’da ortalama günlük satılan oda bedeli iki aylık dönemde yüzde 25 gerileyerek 68,1 Euro, odabaşı elde edilen gelir ise yüzde 28,5 gerilemeyle 31,5 Euro’ya düştü.

İstanbul bu düşüş oranı ile Avrupa destinasyonları arasında Şubat 2017’de en büyük düşüşü yaşayan destinasyon oldu. İstanbul aynı zamanda, Şubat 2017’de Average Daily Rate (ADR) olarak adlandırılan ortalama günlük satılan oda bedelindeki yüzde 25,3 ve odabaşı elde edilen gelirlerde yüzde 28,3’lük düşüş ile en büyük gelir kaybı yaşayan Avrupa destinasyonu oldu.

TÜROB Başkanı Timur Bayındır, 2017’nin de kayıp sene olacağını belirterek, hükûmeti ikaz ediyor: “Fiyatlar bu kadar düşerken konaklamada fazla kapasite sorunu da sektörü olumsuz etkiliyor. Özellikle İstanbul turizmi için vakit geçirmeksizin tedbir almak lazım.”

Dolar hesapları artıyor, kapasite kullanımı sanayi ve turizmde geriliyor. Dolar biraz gevşemiş bayram mı ilan edelim? Hukuk devletinin ortadan kalkması ve fiilî başkanlığın kilitlediği devlet mekanizması gibi onlarca belirsizlik ortada dururken ekonominin toparlanacağına kimseyi ikna edemezsiniz?

Doların bu kadar kıymetli hale gelmesinin sebepleri ortadan kalkmadan kalıcı bir düzelme beklemiyorum.

Zira, “Ekonomide en kötü geride kaldı” diyebilmek için ya yalancı ya da Mehmet Şimşek olmak lazım.

piyasa mehmet şimşek

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin