Emin Çölaşan’dan 15 Temmuz soruları: Bu darbenin başı kıçı kim, belli değil

Sözcü Gazetesi Yazarı Emin Çölaşan, 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili iki kritik yazı kaleme aldı. 15 ve 16 Eylül tarihli yazılarında darbe girişiminin kimler tarafından yapıldığını ve sonrasında çıkarılan OHAL ve KHK’larla yapılan haksızlıkları yazdı. ‘Kafamdaki darbe soruları!’ başlıklı yazısında  iki ay geçmesine ragmen darbenin kimler tarafından yapıldığının net şekilde  ortaya konmadığını aktaran Çölaşan, ‘Bu darbenin başı kim, kıçı kim?’ diye sordu. Çölaşan’ın dikkat çektiği bazı sorular şöyle:

İKİ AY OLDU, DARBENİN BAŞI KİM BİLMİYORUZ

– Bu girişimin üzerinden iki ay geçti ama o gece ve öncesinde neler olduğunu, bu işi kimlerin yaptığını henüz bilmiyoruz.Her kesimden on binlerce insan bu iki aylık süre içerisinde açığa alındı, devletten kovuldu, gözaltına alındı veya tutuklandı… Ama işin sahibi çıkmadı! Bu komik ve acemi darbe girişimini kimler tezgahlayıp piyasaya sürmüştü?

ÜÇ BEŞ TANK, 50 GARİBAN ASKER KÖPRÜDE… TAM BİR DARBE KOMEDİSİ! NASIL DARBECİ BUNLAR?

– Sen darbe yapıyorsun ve gece saat 21.30’da Boğaz köprüsüne üç beş tankla birlikte 50 dolayında gariban asker gönderip trafiği tek yönlü olarak kesiyorsun. Akşamın o saatinde karşı yolun trafiğinde binlerce araç birikmiş, korna çalıyor! Tam bir darbe komedisi! Tanklardaki askerler daha sonra ahali tarafından yere yatırılıp enterne ediliyor.

Yani teslim alınıyor. Nasıl darbeci bunlar!

Cumhurbaşkanı Marmaris tatilinde. Darbeciler otele güya baskın düzenliyor ama odasını bulmaları mümkün olmuyor! Cumhurbaşkanı o sırada uçağına binmiş, İstanbul’a gidiyor. Dikkat ediniz, hükümetin olduğu Ankara’ya değil, İstanbul’a. Niçin?..

MEMURLARIN İŞTEN ATILMA YAZILARINI İSTİKLAL MAHKEMESİ KARARLARINA BENZETTİ

Çölaşan, 15 Temmuz sonrasında başlayan ve onbinlerce memuru bir gecede işsiz bırakan KHK’ları  ve OHAL kapsamındaki hukuksuzlukları da ağır dille eleştirdi. “Fırsat bu fırsattır deyip!..’ başlıklı 16 Eylül tarihli yazısında, memuriyetten atma ve gözaltılarda listeler hazırlandığının açık olduğunu yazdı. Kendisine gelen iki örneği anlatan  Çölaşan, bir memurun  işten atılması yazısın paylaştığı yazısında kararları isim belirtmeden İstiklal Mahkemelerinin kararlarına benzetti: “Olaya dikkat ediniz!.. Önce tebligat gönderilip suçlanıyor ve açığa alınıyorsunuz, ondan sonra sizden savunma isteniyor. (Sanığın önce idamına, tanıkların daha sonra dinlenmesine diyen mahkeme kararı gibi!)”

Cumhuriyetin kuruluşun ilk yıllarında iki ayrı dönemde kurulan İstiklal Mahkemeleri’nde önce idam kararları verilip birçok mütedeyyin idam edilmiş, savunmanın sonra alınması gerektiği şeklinde mahkeme kararları yazılmıştı.

‘ALLAH, PEYGAMBER, DİN-İSLAM DENİP HAKSIZLIK HUKUKSUZLUK YAPILIYOR’

Çölaşan, KHK mağduriyetlerini anlattığı yazısında şunları sordu: “Bu avukat savunmasını hazırlayıp idareye veriyor da, bu soyut ve havada suçlamalar sonrasında neyi savunacak! Kendisine yönelik herhangi bir somut suçlama, somut bir olay yok. Hayatı boyunca Fetullah methullah bilmemiş Cumhuriyetçi, Atatürkçü, AKP’li olmayan bir Türk hukukçusu. Ne diyecek!”

Çölaşan, Merkez Bankası’nda çalışanların da tehditle işten atıldığını yazdı. AKP’nin din istismarı yaptığını  anlatarak şunları yazdı: “Bu süreçte çok büyük haksızlık ve hukuksuzluklar sergileniyor. Allah, peygamber, din-iman, Müslümanlık laflarını bir gün olsun ağzından düşürmeyen bir iktidarın-hükümetin sergilediği bu olaylar korkunç boyutlara ulaşmış durumda. Günün birinde herkese karşı bir haksızlık-hukuksuzluk yapılabilir, eyvallah… Dava açıp hakkınızı arayabilirsiniz. Ama OHAL kararnameleri uyarınca, bu konularda başvurup hak arayacağınız bir yargı organı yok. Bu insanlık ve hukuk dışı olaylar olanca hızıyla sürüp gidiyor.”

Emin Çölaşan’ın Sözcü’deki iki yazısı şöyle:

KAFAMDAKİ DARBE SORULARI!.. (15 EYLÜL 2016)

Sevgili okuyucularım, geçtiğimiz 15 Temmuz gecesi Türkiye çok ilginç, dünyada eşi benzeri herhalde az görülen bir darbe girişimine tanık oldu.

Şimdi aradan tam iki ay geçti ama yanıtı bilinmeyen çok soru var.

O gece Ankara’da gece saat 21.00 dolayları…

Havada jetler uçuyor. Birden fazla uçak olduğu kesin ama karanlıkta sayıyı bilemiyorsunuz. Büyük ve sürekli bir gürültü…

Bir arkadaşın uyarısıyla televizyonu açtım, Boğaz köprüsünün askerler tarafından tek yönlü olarak trafiğe kapatılmış olduğunu gördüm.

Aklıma yine de darbe gelmiyordu çünkü darbelerin vazgeçilmez kuralıdır, bu iş dünyanın her yerinde sabaha karşı, yani herkes uykuda iken yapılır.

Bu girişimin üzerinden iki ay geçti ama o gece ve öncesinde neler olduğunu, bu işi kimlerin yaptığını henüz bilmiyoruz.

Her kesimden on binlerce insan bu iki aylık süre içerisinde açığa alındı, devletten kovuldu, gözaltına alındı veya tutuklandı…

Ama işin sahibi çıkmadı!

Bu komik ve acemi darbe girişimini kimler tezgahlayıp piyasaya sürmüştü?

İşin içinde FETÖ mutlaka vardı da, ötekiler kimdi?

* * *

Bu konuda sizler gibi benim de kafamda biriken yüzlerce soru işareti olduğunu itiraf edeyim.

O gün akşamüstü saatlerinde MİT Müsteşarı, Genelkurmay Başkanını ziyaret edip olayı haber veriyor. Verdiği bilgi ne kadardı?

Gece saatlerinde Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve ana karargahın bazı en üst düzey komutanları, emir subayları tarafından enterne edilip Akıncılar üssüne kelepçeli olarak götürülüyor, yere yatırılıyor. Orada neler oldu, darbeciler tarafından birkaç saat sonra nasıl ve hangi gerekçeyle serbest bırakıldılar?

Sen darbe yapıyorsun ve gece saat 21.30’da Boğaz köprüsüne üç beş tankla birlikte 50 dolayında gariban asker gönderip trafiği tek yönlü olarak kesiyorsun. Akşamın o saatinde karşı yolun trafiğinde binlerce araç birikmiş, korna çalıyor! Tam bir darbe komedisi! Tanklardaki askerler daha sonra ahali tarafından yere yatırılıp enterne ediliyor.

Yani teslim alınıyor. Nasıl darbeci bunlar!

Cumhurbaşkanı Marmaris tatilinde. Darbeciler otele güya baskın düzenliyor ama odasını bulmaları mümkün olmuyor! Cumhurbaşkanı o sırada uçağına binmiş, İstanbul’a gidiyor. Dikkat ediniz, hükümetin olduğu Ankara’ya değil, İstanbul’a. Niçin?..

* * *

Kafamda çok sorular var…

– O gece darbeciler televizyon yayınlarını engellemiyor. Dünyanın her yerinde darbelerin ilk hedefi önce televizyonları susturmak ve ertesi gün gazeteleri ele geçirmiş olmaktır. Bizimkiler sadece TRT’ye girip Yurtta Sulh Konseyi adına (o da sadece bir kez) ihtilal bildirisi okutuyor.

– Darbeciler medyaya niçin el koyamıyor? Televizyon kanallarının neredeyse tamamı zaten yandaş. Darbe karşıtı yayınlar gece saatlerinde başlayıp günlerce, halen de sürüp gidiyor.

– Yurtta Sulh Konseyi kimlerden oluşuyor?

– Hükümet kesiminde darbenin lideri olarak hava Orgeneral Akın Öztürk’ün ismi verildi. Akın Öztürk kim?.. Yüksek Askeri Şura üyesi…Olayların aslını ve içyüzünü elbette bilmiyoruz ama emrinde bir tek askeri birlik, bir tek asker bile olmayan, pasif görevde bulunan bir orgeneral darbenin lideri nasıl olabilir? – Öteki liderin ise Fetullah olduğu açıklanıyor. ABD’de yaşayan bu imamın Türkiye’de darbe yapacak güce nasıl ulaştığı ise bir başka soru işareti. Eğer bu güce sahipse onun adamlarını ve kadrolarını devlete kim yerleştirmiş?

– Darbe olayının hemen ardından devlette görevli on binlerce kişinin açığa alınma, memuriyetten kovulma ve tutuklanma süreci (FETÖ’cü oldukları gerekçesiyle) başlatıldı. Bunları devlete kimler yerleştirmişti? Madem FETÖ’cü oldukları biliniyordu, devlette yıllarca görev yapmalarına nasıl göz

yumulmuştu?

– Yoksa bu listeler (darbe girişimi beklendiği için) daha önceden mi hazırlanmıştı?

* * *

Kafamda çok sorular var. Yakın gelecekte bu soruların kamuoyunda tartışılmaya başlanması gerekir.

– O gece Meclis binası hangi nedenle bombalandı? Bina gecenin o saatlerinde boştu ama uçaklar saldırıyordu. Darbeciler bu aptalca işten ne kazandı?

– MİT ve Genelkurmay o gece darbe olacağını önceden haber almıştı. Bildiğimiz kadarıyla Cumhurbaşkanı ile Başbakana haber verilmedi. Niçin?..

– Bilip de uyarmayanlardan niçin hesap sorulmuyor?

– Bu darbenin başı kim, kıçı kim?

* * *

Bugün 15 Eylül… Darbe girişiminden bu yana tam iki ay geçti ama boşta kalan sorular o kadar çok ki!..

Benim bildiğim kadarıyla bu soruların hiçbirinin yanıtı henüz verilmedi.

Ama asıl sorular bundan sonra ortaya çıkacak.

* * *

Bu konuda ulaştığım birkaç yargıyı da burada sizlerle kısaca paylaşmak isterim:

– Bu darbeciler her kimse, yeteneksiz, niteliksiz, beceriksiz ve korkak adamlarmış. Böyle acemice darbe girişimi ancak Latin Amerika ülkelerinde ya da ilkel Afrika devletlerinde olur.

– İyi ki başarılı olmadılar. Olsalardı Türkiye’de korkunç bir iç savaş çıkacak ve kan gövdeyi götürecekti. Darbecilerle karşı olanların kıran kırana savaşı çok canlar yakacaktı.

Son bir soru:

Bu darbe girişimini kim, kimler tezgahladı? İşin içinde birileri, belki başka ülkeler ve istihbarat servisleri vardı ama onlar kimdir?..

Olayın üzerinden iki ay geçti ve ben hiçbirini çözemedim, siz belki çözersiniz!

 

Çölaşan’ın ikinci yazısı:

FIRSAT BU FIRSATTIR DEYİP!.. (16 EYLÜL 2016)

Sevgili okuyucularım, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaşanan olayların hangisini yazmalı!

Şu anda on binlerce devlet memuru işinden atılmış durumda.

Pek çoğu emeklilik hakkını bile elde etmemişti.

Bazıları açığa alındı, bazıları resmen kovuldu.

Bir bölümü ise tutuklandı.

Kesin sayıyı hiç kimse bilmiyor, bilenler açıklamıyor.

Hepsinin başına gelenin ortak paydası ise “FETÖ’cü olmak!”

Kamuda temizlik ve tasfiye harekatı darbe girişiminin hemen ardından, bir veya iki gün sonra başlatıldı ve kovulanlarla birlikte on binlerce aile mağdur edildi.

Şimşek hızıyla yapılan bu operasyonlarda hedef alınanların tamamı FETÖ’cü müydü?

Bu soruya evet demek ne yazık ki mümkün değil.

Varsayalım öyle idi. Böylesine kalabalık bir isim listesi elde hazır mıydı, birkaç gün içerisinde nasıl devreye sokulmuştu?

Bazılarını tanıyorum, bırakın FETÖ’cü metöcü olmalarını bir yana, sapına kadar Atatürkçü kamu görevlileri idi.

Ergenekon-Balyoz sürecinde de aynı olayları yaşamıştık ama bu seferki çok daha geniş kapsamlı.

* * *

İsim vermiyorum. İyi tanıdığım bir kamu avukatına kurumu tarafından gönderilen resmi yazı elimde.

Sadece ona değil, aynı kovulma yazısı on binlerce kamu görevlisine gönderilmiş durumda. Lütfen dikkatle okuyunuz:

“15 Temmuz 2016 tarihinde darbe girişiminde bulunan paralel devlet yapılanması (PDY), diğer ismi ile Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün kontrol ettiği her türlü legal (yasal) görünüm altında illegal (yasa dışı) faaliyet gösteren yapılara üyeliğiniz, mensubiyetiniz (mensup olmanız) veya iltisakınız (bağlantınız, ilişkiniz) yahut bunlarla irtibatınız olduğu değerlendirildiğinden, 21 temmuz 2016 tarihinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 137. maddesi uyarınca görevinizden uzaklaştırılmış bulunmaktasınız…

Yapılmakta olan soruşturma kapsamında görevinizden alınmanıza gerekçe gösterilen yukarıdaki suçlamalarla ilgili yazılı savunmanızı işbu yazımızın tebellüğ tarihinden itibaren en geç 10 gün içerisinde tarafımıza gönderilmesini rica ederim.”

Altında o kurumun en üst düzey yetkilisinin imzası var.

* * *

Olaya dikkat ediniz!.. Önce tebligat gönderilip suçlanıyor ve açığa alınıyorsunuz, ondan sonra sizden savunma isteniyor.

(Sanığın önce idamına, tanıkların daha sonra dinlenmesine diyen mahkeme kararı gibi!)

Bu avukat savunmasını hazırlayıp idareye veriyor da, bu soyut ve havada suçlamalar sonrasında neyi savunacak! Kendisine yönelik herhangi bir somut suçlama, somut bir olay yok.

Hayatı boyunca Fetullah methullah bilmemiş Cumhuriyetçi, Atatürkçü, AKP’li olmayan bir Türk hukukçusu. Ne diyecek!

“Böyle bir suçlama beni aşağılamak, onurumla oynamaktır” diyor.

Sonuç zaten önceden belli.

Kovuluyor.

Emeklilik hakkı yok, şimdi işsiz bekleyip duruyor.

Dava açmaya niyetlense bütün yargı yolları kapalı. Bu ortamda hangi mahkeme “Bu yapılan hukuksuzluktur. Göreve iadesine” diye karar verebilir?

* * *

Şimdi gidiyoruz Merkez Bankası’na

Günlerden cuma öğleden sonra. Bazı çalışanlara İnsan Kaynakları Müdürlüğü’nden telefon gelmeye başlıyor:

“Eğer pazartesi günü saat 17’ye kadar emeklilik dilekçesi verirseniz, idare tarafından kabul edilecektir.”

Bazıları anlamıyor, bu kısa sözlü tebligatı telefonda bir kez daha okutuyor. Peki başka?

Hepsi bu kadar, başka bir şey yok.

Mesaj alınmıştır!

O güne kadar bankanın bazı çalışanları zaten şutlanmıştır. Örnekler önlerindedir.

Emeklilik dilekçesi vermedikleri takdirde FETÖ bahanesiyle kovulacaklar ve bütün yasal hakları sıfırlanacaktır.

Günün birinde birileri çıkıp “Merkez Bankası da bu haksızlıkları yapmıştı” dediği takdirde verilecek yanıt hazırdır:

“Biz baskı yapmadık ki, kendileri dilekçe verdiler! Nah işte imzaları!..”

* * *

Sevgili okuyucularım, burada haksız yere tutuklanan binlerce kişiden söz etmiyorum.

Sadece iki somut örnekten yola çıkıp (isimlerini vermeden) kovulanların dramını kısaca gündeme getirmeye çalışıyorum.

Bu süreçte çok büyük haksızlık ve hukuksuzluklar sergileniyor.

Allah, peygamber, din-iman, Müslümanlık laflarını bir gün olsun ağzından düşürmeyen bir iktidarın-hükümetin sergilediği bu olaylar korkunç boyutlara ulaşmış durumda.

Günün birinde herkese karşı bir haksızlık-hukuksuzluk yapılabilir, eyvallah…

Dava açıp hakkınızı arayabilirsiniz.

Ama OHAL kararnameleri uyarınca, bu konularda başvurup hak arayacağınız bir yargı organı yok.

Bu insanlık ve hukuk dışı olaylar olanca hızıyla sürüp gidiyor.

* * *

Bu yöntemle tasfiye edilenler arasında elbette Fetullah-cemaat ekibinden birileri vardır.

Ama şimdi kaynatılmakta olan cadı kazanında kurunun yanında yaş da yanmakta, hiçbir günahı olmayan insanların canı yakılmaktadır.

Hükümet işin kolayını bulmuş!

Fırsat bu fırsattır deyip devlette kadro tasfiyesi yapıyor.

FETÖ’cülük bahanesiyle kendinden olmayanları çeşitli yöntemlerle açığa aldırıyor, kovuyor ve kovduruyor, boşalan kadrolara iktidarın adamları dolduruluyor.

İşin ilginç yanı, bazı bakanlar da bu hukuksuzluğun farkında. Kendilerine ulaşan feryatlara kulak tıkamaları mümkün olmuyor…

Yapılan yoğun başvurular sonrasında onlar da haksızlığa uğrayan bazıları için aracılık yapmaya, torpil olmaya soyunuyor ama çare yok!

Bir kazan kaynıyor, altındaki ateşi yakanları da eninde sonunda zor durumda bırakacağı anlaşılıyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin