Ekonomik krize rağmen bir ‘tek adam’ neden devrilmiyor?

Yorum | Erhan Başyurt

Suriye, Irak, Mısır, Libya, Kuzey Kore…‘Tek adam’ yönetiminin bir ülkeyi nasıl batırdığının canlı birer örneği…

Tek adam rejimlerinin refah getirmediği, müreffeh ülkeleri bile batağa sürüklediği, halkını fakirleştirip ülkesini perişan ettiğinin ‘parlak’ bir örneği olarak da son dönemde Venezuela öne çıkıyor.

Muhaliflerin çoğu ülkeden göç etmiş durumda. Şimdi bunlara kitlesel göçler ekleniyor. 2 milyonu aşkın Venezuelalı komşu ülkelerin kapısında kuyruk oluşturmuş durumda.

Halk ile yapılan röportajlar, çoğunun artık basit ilaçları bile bulamadığını, astım krizine giren çocuğuna sprey temin edemez hale geldiği için göçtüğünü ortaya koyuyor…

***

Ülke hiperenflasyon yaşıyor.

Yılbaşında 1 Bolivar’a alınan bir ürün, yıl sonunda 10 bin Bolivar’a yükseliyor.

DW’ye konuşan iktisatçı Pablo Rafael Gonzales çarpıcı rakamlar veriyor;

‘’1 Dolar’ın piyasadaki değeri 2,5 milyon Bolivar…

Venezüela’da resmi asgari ücret 5.5 milyon Bolivar. Yani cari kura göre 2 buçuk dolar civarında…

Etin kilosu 10 milyon Bolivar. Asgari ücretin iki katı…

Bir ekmek 1 milyon 400 bin Bolivar’ın üzerinde…’’

Hükümet dövizin yurt dışına kaçışını önlemek için aldığı tedbirler ters tepmiş durumda. Dövizler hızla eriyor, halk felaket derecesinde fakirleşiyor.

Gonzales röportajında şaşırtıcı bir detay daha veriyor:

‘’Venezüela’da neredeyse hiçbir tarım ürünü yetişmiyor. Sanayi malları üretilmiyor. Hükümet, çimento fabrikalarına el koyuyor, piyasada çimento kalmıyor. Kahve üretimini kamulaştırıyor, içecek kahve bulamıyoruz. Şeker fabrikalarını devletleştiriyor, piyasada şeker bulamıyoruz…

Venezüela’da halkın gıda ihtiyacı hükümetin dağıttığı temel gıda kutuları ile sağlanıyor. Onları temin edebilmek için de, Maduro hükümetinin çıkarttığı (karne uygulaması) ’’vatan kimliği’’ne sahip olmak gerekiyor…’’

Erdoğan ve çevresinin bel bağladığı Venezuela’da 1 kilo pirinç ya da 1 kilo et için iki üç torba para ödeniyor. Halk yüzde 20 bini aşan enflasyon yüzünden gıda alamıyor.

***

İngiliz the Times gazetesinin Caracas muhabiri, enflasyonun yüzbine yaklaştığı (IMF’ye göre, yıl sonunda 1 milyonu bulacak) Venezüela’dan ilgi çekici bir detay aktarıyor:

’’Bir tavuk beslemek, bir öğretmenden fazla kazandırıyor.’’

Zira bir kutu yumurta, bir öğretmenin aylık maaşından kat be kat yüksek…

***

Ekonomide küçülmenin yüzde 50’si 2013’te iktidara gelen Maduro döneminde gerçekleşmiş durumda.

Devletin gelirlerinin yüzde 90’ını oluşturan petrol üretimi, günlük 3 milyon varilden 1 milyon varile gerilemiş durumda.

Halkın yüzde 87’si fakirlik sınırının altında yaşıyor….

Ancak tüm bunlara rağmen ‘tek adam’ Maduro iktidarda ve yapılan son seçimleri de kazandı.

Uluslararası Florida Üniversitesi’nin Latin Amerika ve Karayipler Merkezi Direktörü Frank O. Mora, merak edilen bu sorunun cevabını Foreign Policy için kaleme almış.

Değerlendirmeleri son derece çarpıcı ve maalesef ülkemizle de benzer yanlar taşıyor.

İşte Mora’nın tespitleri;

Birincisi Maduro, demokratik olmayan tüm hükümetlerin yönetimini uyguluyor; Devletin kurumları kontrolü altında ve muhaliflere baskı yapıyor.

Süreç 1982 başarısız darbe girişiminin ardından başladı. Maduro’nun selefi Chavez, Bolivar devrim süreci adı altında tüm muhaliflerini temizledi ve devlet ve sivil kuruluşların kontrolünü eline geçirdi. Yüksek Seçim Kurulu ve yargıyı denetimi altına aldı. İktidardaki Sosyalist Birlik Partisi’nin de desteği ile Ordu’yu etkisizleştirdi ve ardından politize etti. Ordu tam olarak Chavez’e sadık bir yapı haline getirildi ve iktidarının teminatına dönüştürüldü. Ordu artık sadece petrol üretimi gibi stratejik endüstrinin değil, halka ‘karne’ karşılığı paylaştırılan gıda yardımlarının da dağıtımını kontrol ediyor. Çok sayıda emekli subay da artık iktidar sıralarında Meclis’te ve hükümet içerisinde görev yapıyor.

İktidar anayasayı askıya aldı ama ‘hukukun üstünlüğünü’ alay etmek için kullanıyor. Meclis’te çoğunluğu o dönem elinde bulunduran muhalefetin 2016’da Maduro’nun referandumunu yenileme çağrısını, Yüksek Yargı Meclis seçimlerini iptal ederek cevap verdi… Bağımsız ve eleştirel medyanın tamamı susturuldu…İktidar ‘olağanüstü hal’ uygulamasını halen endüstriyi millileştirmek ve politikanın normal işleyişini engellemek için kullanıyor.

Maduro’nun iktidarda kalabilmesinin ikinci nedeni, ilki ile ilişkili; korku kültürü ve iktidarın vatandaşları arasına ektiği güvensizlik tohumları… İktidarla direkt bağlantılı olmayan ama bazı iktidar üyeleri tarafından kurulup finanse edilen Colectivos, şiddeti toplumda kaygı ve şüpheyi artırmak için kullanıyor. Aynı zamanda Bolivar devriminin taban örgütlenmesi ve komünal konsülleri, komşu düzeyinde iktidarın gözü ve kulağı gibi faaliyet gösteriyor. Vatandaşlar, komşuları tarafından ihbar edilmek korkusuyla, kendine polislik yapıyor ve kendisini sansürlüyor. Komşunuz bir muhbir olabilir ve ‘hükümet karşıtı’ şeklinde yaftalanmak, kişinin hükümetin yoklukta dağıttığı gıda paketlerinden mahrum kalmasına neden olabilir…

Üçüncü olarak iktidar, özel sektörü de denetim altında tutuyor. 2005’te başlayan uygulamalarla, özel sektörün kaynaklara erişimi sınırlandırıldı ve ekonomik fırsatların altı oyuldu. İktidarın, kamulaştırma ve el koyma yöntemi özel sektörü kudretsiz bıraktı. İktidarın, döviz rejimine getirdiği sınırlamalarda, özel sektörün elini bağlıyor.

Sonuçta, iktidar kıtlığı tıpkı Küba’da olduğu gibi kontrolünü sürdürmek ve halkı hizada tutmak için bir araç (sopa ve havuç) olarak kullanıyor. Halk yoklukla mücadele etmek, muhalefet de dağınıklığı nedeniyle iktidara karşı mücadele edemiyor…’’

Mora, Arap Devrimleri’nde olduğu gibi bir halk isyanını ateşleyen ‘kendini yakma’ eylemi olması halinde, çok kan kaybı yaşanabileceğine dikkat çekiyor. Tüm bunlara rağmen Maduro’nun devrilmesinin, ordu destekli parti içi ‘kontrollü darbe’ ile olabileceğini ve buna dair duyumlar olduğunu vurguluyor…

***

Venezüela, ekonomik krizin ‘tek adam’ rejimlerinin devrilmesi anlamına neden gelmediğinin açık bir örneği. Daha da can yakıcı olanı, halk fakirleşip ülke perişan olmasına rağmen, ‘olağanüstü hal’ üzerinden uygulanan demokrasi dışı muhalefeti ve halkı susturma tedbirlerinin Türkiye ile benzerlik arz ediyor olması…

Umarım Türk halkı da ekonomik krizi takip eden böyle ağır bir ‘kıtlık’ ve ‘yokluk’tan beslenen baskıcı uygulamalarla ile yüz yüze kalmaz!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin