Duyduğun kadar yakınsın

YORUM | GÜLŞAH ÇAVUŞOĞLU

Malum gündem sebebiyle sosyallikten uzak herkesle aramıza bir mesafe koyduğumuz günlerdeyiz. Zamanı ve hadiseleri doğru okumak lazım. Sanki önümüze konulmuş bir roman gibi. Dikkat kesilmemiz gereken şu ki aynı roman farklı dillere çevrilmedi, herkesin önündeki kendi özgün romanı! O sebeple başkalarının okuma serüveninden onların çıkardığı notlara kulak kabartsak da bizim az kenara çekilip kendi okumamızı yapmamız lazım.

Ben okumaya bir kelime aşığı olarak “mesafe”den “uzak-yakın” ilişkisinden başlıyorum. En fazla ne kadar uzak olursun bir şehre?  Peki o şehirdeki insanın kalbine de bi o kadar uzak mısındır? Bazen aynı odada oturur, aynı yatağı paylaşırsınız ama galaksiler misali uzaksınızdır birbirinizden. Aklınızdan yüreğinize giden mesafe ne kadar? Eleleler mi yoksa aklınız, seslense kalbiniz duyamayacak kadar uzakta mı? Neden gözler ona en uzak olan organi ayaklari gorur de en yakin olan organ burnu goremez? Duyuların birlikte iş görecek kadar yakın mı mesela? Gözleriniz de elleriniz kadar hissedebilir mi? Ya da tadabilir misiniz hafif tatlı, bol kaprisli, kavuşamayınca acı olan aşkın tadını yalnızca dilinizle değil kulaklarınızla da!

Uzak; duyamamaktır, dinleyememektir, yetişememektir, yarasını saramamaktır, aynı şeye gülememektir! Yakınsan; ağladığında gözyaşların sevişir, kahkahaların ahenkli bir şarkıya dönüşür. Uzaksan; ne hıçkırığını duyarsın ne de gamzesine takılır düşersin. Aynı mevsimde olamamaktır uzak olmak. Biriniz ceket, atkı, bere, eldiven giymiş; “karlı kayın ormanında” diye şarkı mırıldanırken diğeri güneş gözlükleri, kısa kollu tişörtü ve “yaz aşkım” şarkısını ıslık ıslık çalarken yürürsünüz ve işin garibi kolkolasınızdır hâlâ.

Uzak; aynı ağacın dalından meyveyi koparıp aynı tadı tadamama talihsizliğidir. Uzağı yakın eder “al benim elmamı ye!“ demek ancak ne çok yakın vardır ve ne çok uzaklardır ki yiyemezler bir elmayı beraber ısıra ısıra.

Acaba şair de ağlıyor muydu bunları derken;

“Ağlasam sesimi duyabilir misiniz mısralarımda,
Dokunabilir misiniz ellerinizle gözyaşlarıma!
Bilmezdim, kelimelerin bu kadar yetersiz,
Cümlelerinse kifayetsiz olduğunu!
Bu derde düşmeden önce!“

Çok uzaktaki biri senin derdini, düşündüklerini anladıysa birdenbire senin hissettiklerini hissettiyse kendini ona çok yakın hissedersin. Bütün mesele duymakta, “kalp temasında”, tende değil! Bir insanın bir insana karıştığı anlarda bile iki kişi birbirine çok uzak olabilir. Emin olduğum şey, kalp temasına şehvet duysak huzur yudumlardık. Bütün duyu organları arasında beyni en çok etkileyen bence duymaktır. Dokunurken bile yalnızlık yaşayabilirsin ancak duymak öyle değildir insanı aksiyona götürür. Duyunca bir şeyler elinden gelsin istersin, mahrumiyetleri duyurmak istersin, yalnızlığı paylaşmak istersin. Duyunca kardeşinizin üşüdüğünü, ceketinizi sırtınızdan çıkarıp vermek istersiniz. Yapamasanız da bunu duyan kardeşiniz o ceketi giymiş gibi olur. Yani der ki bendeniz “Yakın olduğun için duymazsın, duyduğun kadar yakın olursun“

Yakını tasvir etmek zordur. Yakınlık bir kavuşmadır, mutluluktur.  Lezzetin insanın başını döndürdüğü anlar vardır, konuşamazsın, hatta cümleyi kuramazsın. Yakının bestesini yapmak  bir sarhoşun cümlelerini kurmakta çektiği güçlük misali zordur. “Yakın” bir yastığa baş koymuş yirmi yıldır evli çiftler gibidir. Alışılmışlık kokar buram buram. “Uzak”; Leyla’dır, Mecnun’dur. Ferhat’tır, Şirin’dir. “Uzak”; efsane bir aşkın hissettirdiğini hissettirir. Uzağın acısının lezzeti seni Aşık Veysel yapar, söyletir de söyletir!

Mesafe, böyle sırlı kelimelerden biri. Uzak ya da yakın ikiye ayrılır sanırsın da aslında pek ayrılmamış olduklarını görürsün. Ne uzaklar yakın olmaya gebedir ve yakın olduklarında dünün tüm uzaklık acısı unutulup gider. Ne yakınlar uzaklara gebedir de uzak olduklarında dünün tüm yakınlık sarhoşluğu hasrete dönüşür. Duymak dedim insana mesafe aldırır. Ve sen kendini duyarsan önce kendine hoşgelirsin ; ışık hızıyla da Rabbinle, yarattıklarıyla mesafeleri kapatırsın. Mesafe almak, yakın olmak, iyi duymak ümidi ile yazılmış bir yazıdır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Duygu sömürüsü muvacehesinde yazılmış, sıktığınızda bir damla bile fikir çıkmayan bir yazı. Tefekkür yok, terkip yok, tevil yok… Maalesef yazarı, yazısının sofistizmin özelliklerini taşıdığının farkında değil.

  2. Uzak yakın önemsizdir seven kalplerde.Mesafelerin anlamı,insan anlaşılmadığında ortaya çıkar. Yakınken uzak,uzakken yakın olduğumuz demlere ne de güzel dokunmuşsunuz Gülşah Hanım Parmak uçlarınızla…

  3. Mesafelerin anlamını yitirdiği demlerde hem de insanın kalabalıklar içinde yalnızlık çektiği zamana ithafen olmuş yazınız. Çok manidar…Uzak yakın önemsiz,yazılarınız okunası işte…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin