Dokunan yanıyor!

Yorum | Levent Kenez

Almanya dünya şampiyonu olsaydı ya da turnuvadan bu kadar erken elenmeseydi Mesut Özil tartışma konusu olacak mıydı? Tabii ki hayır. 15 Mayıs tarihindeki fotoğraf çekiminden sonra Merkel’in sözcüsüne sorulan soru ile olay Almanya’da gündem olmuş karşılıklı açıklamalarla konu kapanmıştı ki Almanya turnuvada rezil olunca günah keçisi ilan edilenlerin başında Mesut Özil geldi. Kötü oyunu ile değil çektirdiği fotoğraf yüzünden. Daha elendiklerinin dakikasında Mesut için bel altı vuruşlar başladı. Sebebin sadece Erdoğan’ın imajı olduğunu düşünmek saflık olur.

Sporcuların ve sanatçıların PR malzemesi olarak kullanılması Türkiye’ye özgü değil. Ama bu PR çalışmalarına dahil olup olmak da ülkelerin demokratik seviyeleri ile ilgili. Geçen sene NBA şampiyonu olan Golden State’ın yıldız oyuncusu Stephen Curry, şampiyon takımın adet olduğu üzere Beyaz Saray’ı ziyaret programına Trump’ı protesto için katılmayacağını söyleyince bütün takıma davet iptal olmuştu. Kimse de çok büyük sorun yapmamıştı. Hatta Curry iptal üzerine Trump’ın Amerikan halkının çoğunluğuna saygı göstermediğini, herkesin elinden geldiğince ona karşı bir duruş sergilemesi gerektiğine inandığını söylemişti.

Türkiye’de bu tür PR çalışmalarına ki, en rezaletine yakın zamanda Afrin ziyaretinde tanık olmuştuk,  koşa koşa gidecek yalaka çok sanatçı ve sporcu olduğu için insan sıkıntısı çekilmiyor.

Özil’in ve yanında fotoğrafa dahil olanların en büyük hatası bir seçim kampanyasına alet olduklarını tam olarak idrak edememeleri. İngiltere’ye gelmiş Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının bu ülkede oynayan oyunculara davetini geri çevirmek kolay değil. Erdoğan’a bakışları muhalif olmak zorunda değil. Kendileriyle görüştükten sonra Başbakan May ile görüşecek ardından Saray’da Kraliçe tarafından ağırlanacak bir liderden bahsediyoruz. Yine de menajerlerinin bu istismara karşı uyanık olması gerekirdi.

Yaşanan olayda Mesut’a yapılan haksızlığın yanı sıra olayın kendisinin anlattığı başka bir şey var. Erdoğan dünya kamuoyunda artık baskıcı, hukuk tanımayan ve diktatör bir lider. Devlet başkanlarının ya da politikacıların görüşmesine biraz kredi var. Çünkü hepsi deli alıcı Türkiye’ye bir şey satıyor, Türkiye’de bir işini hallediyor. O sebeple, dünya lideri olmak o kadar cazip bir şey değil Erdoğan’la sık sık konuşmak zorunda kalıyorsunuz tarzı demeç veren Macron’un Élysée Sarayı’nda Erdoğan’ı törenle karşılamamış olmasına şaşırmamak lazım. Ama kamuoylarında çokça eleştirilen bu görüntüler sivil olarak kabul edeceğimiz kişiler tarafından verildiği zaman tepki büyük oluyor. Almanya’daki gibi ırkçı hüviyete bürünmüş olmasından dolayı işin seyri değişmiş olsa da genel olarak Batı ülkelerinde Erdoğan’la yan yana poz verenlerin yaşayacağı akıbet üç aşağı bunlar olacak. Düşünsenize Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ile fotoğraf çekilmek prestij kaybı için yeter sebep. Dünya lideri, saygın lider derken nerelere gelindi.

Devlet yine PR için paraları döküp yabancı işinsanlarını, sanatçıları ve sporcuları  Erdoğan ile bir araya getirmeye çalışacak. Bundan sonra Erdoğan ile fotoğraf meselesi fiyatta anlaşma meselesi.

Erdoğan dünyadan izole bir lider olmaya doğru hızla gidiyor. Yemin törenine katılan davetliler listesi tek başına bunu ispat etmeye yeterli. İçlerinde bir tane demokratik ülke olmadığı gibi saygın hiçbir lider de törene katılmadı. Mecburiyet yüzünden gelen KKTC Cumhurbaşkanı ki onun da Erdoğan ile sorunlar yaşadığını bilmeyen yok ve gelmesinden sonra gelen tepkiler üzerine Türkiye’nin AB’ye girmesi imkansız açıklaması yapan Bulgaristan cumhurbaşkanı istisna. Ki al Bulgaristan’ı vur KKTC’ye.

İstihbarat oyunları ile ülkelerinde insan kaçıran, bürokratlarına rüşvet vererek ülkelerinde kriz çıkartan Erdoğan,  Türkiye’ye benzer az gelişmişlikteki ülkelerde dahi sorun olmaya başladı.

Erdoğan’ın Avrupa’daki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını haber elemanı, istihbarat aparatı olarak kullanmaya başlaması ile birlikte Türklerin yoğun olarak yaşadığı Avrupa ülkeleri kendilerince hukuki tedbirler alıyor. Maddi tehditlerle bulunuyor.

Yakında dumanı görüldüğü üzere,  Türkiye Cumhuriyeti temsilciliklerinin, kurumların ve çalışanlarının ajan ve istihbarat elemanı olarak konumlanması ülkenin prestijine bir darbe daha vuracak. Sadece devlet kurumlarını değil camilerden derneklere, şirketlerden vakıflara kadar TC vatandaşlarınının olduğu her yeri  ataşe atıyorlar.

Erdoğan Kravatlı El Beşir’den şimdilik seyahat edebilen El Beşir’e terfi etti. Ancak Mesut Özil’e AKP’lilerin orantısız ve saçma destekleri Özil’e yapılan haksızlığı görmemize engel olmamalı. Erdoğan’ın PR faaliyetine katılmış olmasının bedeli bu değil.

Madem 17-25 milat deyip duruyorlar 17-25’ten sonra Erdoğan’la beraber fotoğraf veren, yan yana duran bütün yalaka ve çıkarcıların gün geldiğinde arşivlerin silinmesi için nasıl çaba içerisinde olacaklarını siz tahmin edin. Ama onlar her devrin insanı olarak yine bir yolunu bulup yine fotoğraflarda baş köşede olursa da şaşırmayın.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin