Dipsiz göl, dipsiz kuyu

Çaykara Vadisi

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Baharda, yazda, güzde ya da soğukta, yeryüzü çiçeğe durduğunda, yağmurlarla rahmet yağdığında, sürekli değişen, başkalaşan, farklılaşan dünyayı izledi. Hiçbir yere gitmeden, binlerce yıl sabırla, sükûnetle… Kurtları izledi, kuşları, binlerce canlının susuzluğunu giderdi… Ve insanları izledi çoğunlukla küstah, kaba, hoyrat insanları. Çocuklarını gördü genç olmalarını, sonra yaşlanıp toprağa düşmelerini… Kim bilir kendi ömrüne bakıp ne kadar da çabuk ölüyorlar diye düşündü, böylesine kısa bir hayat için bu denli açgözlü olmasına hayret etti.

Tıpkı Kaçkar gibi, Erciyes gibi, Süphan dağı gibi binlerce yıl oturup yeryüzünü izledi. Zamanın çalışmaz bir saat olduğunu düşündü belki de. Gelenleri izledi, gidenleri, yolcuları, hancıları… Zamanın hiç geçmediği bir mekanda bekledi, bekledi, bekledi.

Yeryüzü çok büyüktü ve o büyük mekandan gelip geçen milyarlarca insan arasında çok azı ondan haberdar oldu. Herkes bir isim koydu ona, sayısını bile unuttu. En son dipsiz göl ismini kim takmıştı hatırlamıyordu, kimseye bir zararı yoktu; arkasından sarf edilen ‘kimseye bir faydası yoktu’ sözüne ise çok ama çok gücendi. İnsanoğlu çok nankördü bildi. Çok küçük menfaatlere herkese ihanet edebilirdi.

İnsan denen canlının yeryüzüne ‘fayda’ sözcüğüyle baktığını ve bu kelime uğruna çok tehlikeli olabileceğini cansuyu çekildikten sonra anlayabildi. Faydasız(!) bir şekilde yeryüzünde duruyor olsa da binlerce yıl kendisini yok etmek kimsenin aklına gelmemişti.

Anlaşılan son dönemin insanları bugüne kadar gelmişlerin en gözü dönmüş olanlarıydı. Küçücük bir fayda uğruna binlerce yıllık ömrüne son verdiler dipsiz gölün.

Çaykara vadisindeki fayda.

Uzungöl’de şaşırtan görüntü!

Bilen bilir Trabzon’daki Uzun Göle gitmek için Of’tan, Çaykara yönünde içerilere doğru yol almanız, dolambaçlı bir yolla Çaykara’yı da 3-4 kilometre daha geçmeniz gerekir. Tabiatın olağanüstü güzelliklerini görebileceğiniz güzel bir yolculuktur. En azından bir zamanlar öyleydi. Buraları daha önceleri de gezme fırsatım olmuştu. Ancak en son 2013 yılında gittiğimde o vadideki neredeyse bütün derelerin üzerine HES’ler inşa ediliyordu. İsviçre’nin tabiatını aratmayacak derece güzel olan bu coğrafyanın her tarafına beton dökülüyordu. Bunları gördükten sonra İstanbul’a büyük bir hayal kırıklığıyla dönmüş, Trabzonlular adına sitemimi  sevgili Fevzi Yazıcı’ya yapmıştım. ‘böylesine bir tabiat katliamına nasıl müsaade ediyor sizin hemşehriler’ demiştim. Hadi biz turistiz geliyor sonra kendi şehirlerimize dönüyoruz, buranın yerlileri bu tabiat katliamına nasıl itiraz etmiyor. Uzungöllü Fevzi Yazıcı’nın cevabı bu ülkenin fotoğrafını çeker cinstendi. ‘HES’leri inşa eden şirketler bölgede yaşayanlara elektriği size bedava verelim demişler. Bu cümleden sonra bütün itirazlar bitmiş. En küçük direnişle karşılaşmadan her yere kolayca beton döküp HES inşaatlarını yapmışlar.

Gümüşhane’deki dipsiz gölün kurutulmasından sonra yaylada yaşayanların ‘bize bir faydası yoktu’ açıklamasını okuduğumda Çaykara vadisinin hali gelmişti aklıma.

Bize faydası olmayan tabiatın yok edilmesinde beis yoktur. Ya da eğer bize faydası olacaksa her şey yok edilebilir.

Etrafınıza bir bakın hangi olaya böyle bakmıyoruz.

Elde edeceği küçük faydalar için, kendi dahil bütün canlıların yaşama alanı tabiata, paslı hançer saplamaktan imtina etmeyen bir garip yaratıktır insanoğlu. Ne geçmiş vardır onun için ne de gelecek, dünya denen şey 30 yıl önce kurulmuştur 40 yıl sonra da yıkılacaktır sanki. Bu yüzden ne geçmişe saygısı vardır, ne gelecekle ilgili kaygısı. Yaşadığı zamanda alabileceği kadar kâm alıp, ‘benden sonra tufan’ hesabı yapar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin