‘Derin devlet imamı’ Veli Küçük, ‘Hürriyet imamı’ Ertuğrul Özkök ile birlikte… [Adem Yavuz Arslan]

“Ergenekon sabahına uyandığımızda ‘yavuz hırsızlık’ yapanlar, Hrant Dink öldürüldüğünde de aynı şeyi yaptılar ve bize odaklanmamız için bir nokta işaret ettiler. Bizden istedikleri sadece oraya odaklanmamız, baktıkça hipnoz olmamız ve ayan beyan ortada olanı görmememizdi.”

Bu satırları Ocak 2011’de piyasaya çıkan ‘Bi Ermeni Var: Hrant Dink Operasyonunun Şifreleri’ kitabımın arka kapağına yazmıştım.

Dikkat çekmek istediğim konu şuydu: Dink’in öldürülmesine dair çok somut veriler olmasına rağmen ‘emniyette ağırlığı, medyada lobisi olan bir grubun usta manevraları’ sayesinde kamuoyu ‘ihmal’ tartışmasına saplanıp kalmıştı.

Oysa ki ‘cinayetin aktörlerine dair’ somut deliller vardı.

Cinayetin üzerinden yıllar geçmesine rağmen ‘yavuz hırsızlar’ esas aktörleri ustaca gözden kaçırdılar.

Şimdi ise yeni bir aşamaya geçtik.

dink spot1Dink cinayeti, her geçen gün daha büyük soru işaretleri doğuran 15 Temmuz darbe girişimine dair iddianameye girdi.

Savcı Can Tuncay’ın iddiasına göre Dink Cinayeti, ‘Cemaat’in ilk silahlı eylemi’. (Aslında savcının her satırı ayrı bir yazı konusu. Zira savcı Tuncay, Ergenekon ve Balyoz davalarını kati ifadelerle ‘kumpas davalar’ olarak tanımlamış. Havuz medyasında çıkan akla ziyan iddiaları ve yandaşlıkta ‘Aktrolleri’ geçen bir gazetecinin yazdıklarını referans almış.)

Gerek yazdığım kitapta gerekse de yazılarımda Dink Cinayeti’ne dair çok sayıda bilgi, belge ve fotoğraf paylaştım.

İsim ve tarihler vererek cinayetteki Jandarma ve MGK faktörünü detaylarıyla anlattım. Meslektaşım Bayram Kaya da kitaplarında çok önemli detaylar ortaya koydu. (Bu arada tuhaflıklardan birisi de şu; ‘Havuz’cuların cinayeti Cemaat’e mal etmek için kullandıkları ‘jandarma detaylarını’ ortaya çıkartanlar da onların ‘Cemaatçi’ dediği gazeteciler.)

SAVCININ İDDİASINI DOĞRU KABUL EDERSEK…

Bugüne kadar Dink Cinayeti’ne dair çok somut veriler ve bilgiler ortaya koydum ama bu kez farklı bir şey yapıp savcı ve AKP sözcülerinin mantığıyla hareket edeceğim.

dink spot2Yani onların dediği gibi ‘Dink Cinayetini Cemaat’in silahlı eylemi’ varsayacağım.

Bakalım ortaya nasıl bir tablo çıkacak?

‘Bi Ermeni Var’ da yayınladığım (Tabi ki gizli belge yayınlamaktan yargılandığım) MGK belgelerine göre daha AKP’nin iktidara geldiği günlerde Ankara’da pişirilen bir ‘misyonerlik senaryosu’ var.

Çok sayıda gizli yazışmaya konu olan “Din değiştiren binlerce Türk genci!” ve “Parsel parsel satılan vatan toprakları!” söz konusu.

Bu tarihler önemli çünkü Rahip Santaro, Hrant Dink ve Malatya Zirve Cinayet’lerine giden sürecin başlama vuruşu bu dönemin MGK toplantılarında yapıldı.

Eğer savcının mantığından hareket edersek o evraklarda (17 Kasım 2003) imzası olan dönemin MGK Genel Sekreteri Org. Şükrü Sarıışık’ın, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün ve MGK üyelerinin ve tabi ki dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in de ‘Cemaatin adamı’ olması gerekir.

Daha 2002’de Agos’u mercek altına alan Genelkurmay Psikolojik Dairesi personelinin de ‘Cemaatçi’ olması gerekir.

Zira 2002 tarihli ‘Agos yazışmaları’ var.

Misyonerlik balonunun şişirilmesinde rol alan ve Genelkurmay’da ‘misyonerlik semineri’ veren Sevgi Erenerol da,

6 Şubat 2004’te Agos’ta çıkan haberi 15 gün sonra manşetine taşıyarak konuyu Türkiye gündemine getiren Hürriyet ve gazetenin o zamanki yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök de,

Agos’un Sabiha Gökçen ile ilgili 1915 sonrası evlat edinilmiş bir Ermeni olduğuna dair haberi sonrası harekete geçen ve çok sert bir açıklama yayınlayan Genelkurmay Başkanlığı da,

Dink ile ilgili ilk şikâyet dilekçesini veren Mehmet Soykan isimli vatandaş da, bu şikâyeti hemen işleme koyup 301’den dava açan Şişli Cumhuriyet Savcısı da,

Dink aleyhine şikayet kampanyası organize eden Büyük Hukukçular Derneği ve mahkemeye gidip ‘hain ‘ diye bağıran Kemal Kerinçsiz’ler de,

Adı JİTEM ve Susurluk ile özdeşleşen, Dink’in afişe edilmesi sürecinde adliyede boy gösteren Veli Küçük de,

Dink’in ‘Türklüğe hakaret ettiğine’ karar veren Yargıtay 9.Dairesi üyeleri de,

‘Hrant’ın Hırlayışı’ diye yazılar kaleme alan ve günlerce Dink’i manşetlerden düşürmeyen gazeteler de,

Hatta Aralık 2006’daki duruşmada mahkeme önüne gelip “Hrant Dink. Taşnak, Hınçak ve Asala seninle gurur duyuyor” pankartı açan ‘Ülkücü-İşçi Partili’ protestocular da ‘Cemaatçi’ sayılmalı.

Çünkü bu saydıklarım Dink Cinayeti’ne uzanan yolun kilometre taşlarıydı.

MİT’Çİ ÖZEL YILMAZ’I DA CEMAATÇİ KABUL ETMEMİZ LAZIM

dink spot4Devam edelim:

Dink Cinayeti’nin en kritik anlarından birisi 24 Şubat 2004’tü.

Dönemin Vali Yardımcısı Ergun Göngör, Dink’i makamına çağırmış ve ‘ulusünce’ uyarmıştı. Yanında MİT’çi Özel Yılmaz vardı.

Dönemin MİT İstanbul Bölge Başkan Yardımcısı olan ve Bedrettin Dalan’a ‘kaç uyarısı’ yaptığı iddiaları da basına yansıyan Özel Yılmaz’a ise o talimatın dönemin MİT Müsteşarından geldiği ortaya çıkmıştı. (Özel Yılmaz sonradan İzmir Bölge Başkanlığı’na atanarak ‘terfi’ etti…)

Savcının mantığından hareket edersek, yani Dink Cinayeti Cemaat’in bir organizasyonu ise dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un, dönemin İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu’nun, dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler’in de Cemaat’in Dink Cinayeti’nde görevli elemanları olması gerekir.

ALİ ÖZ JANDARMA İMAMI OLMALI!

Atlayarak devam edelim;

Karadeniz bölgesinde 2004-2007 yılları arasında çok sayıda provokasyon yaşandı. Özellikle de Trabzon’da.

Milliyetçiliği ve tez canlılığı ile bilinen Karadeniz insanının ‘kanının kaynaması’ için özel çaba sarf edildiği açıktı. (Bi Ermeni Var’da kronolojisi var. Meraklısı bakabilir)

‘Tetikçiyi besleyen atmosfer’in oluşturulması için Karadeniz medyasında defalarca misyonerlik üzerine manşetler atan tüm gazetecilerin de bu mantıkla Cemaatçi olması gerekir.

Özellikle de her gün misyonerlik hakkında konferans veren, elindeki medya ile 7/24 “Gülen Cemaati’nin Türk gençlerini Hıristiyanlaştırdığını” anlatan Haydar Baş ve Cemaati’nin de ‘gizli Cemaatçi’ olması gerekir.

Zira hem Dink Cinayeti’ hem Rahip Santaro hem de Malatya Zirve Cinayet’lerinin failleri ifadelerinde medyadaki ‘misyonerlik ve satılan vatan toprakları haberlerinden etkilendiklerini’ anlatmışlardı.

Gelelim Trabzon Jandarması’na…

Savcının mantığından hareket edersek cinayet ihbarını alan ve sümenaltı eden dönemin Jandarma Alay Komutanı Ali Öz’ün (Bi Ermeni Var’da ilk kez gün yüzüne çıkan bir fotoğraf vardı. Dink’i tehdit eden Veli Küçük, net bilgi almasına rağmen olayın üzerini kapatan Ali Öz’ü makamında ziyaret etmiş ve hatıra fotoğrafı çektirmişti) emrinde ve Pelitli gibi küçük bir beldede 5 istihbarat elemanı çalıştıran Yüzbaşı Metin Yıldız da,

Dönemin başbakanı Erdoğan’ın 16 Haziran 2004’te ki Trabzon seferine bomba ihbarı yapan, daha sonra McDonald’sı bombalayan, kilisede papaz döven ve Dink Cinayeti için silah ve tetikçi bulan Yasin Hayal de (Yasin Hayal’in suç kaydını GBT’ye işlemeyen jandarma görevlisi de),

İstihbarat elemanlarından Dink cinayetine dair tüm istihbaratı almasına rağmen gereğini yapmayan, hatta Yasin Hayal’e silah temin etmesi için para veren jandarma istihbaratçıları Okan Şimşek ve Veysel Şahin de,

En kritik isimlerden biri olan Coşkun İğci de,

Cinayetteki ‘esas abi’ Erhan Tuncel de,

Soruşturmayı yürüten ve Jandarma ile Erhan Tuncel etrafında şekillenen ilişkileri ‘normal’ olarak kayda geçen Jandarma müfettişi Albay İsa Öztürk de,

Tetikçi Ogün Samast İstanbul’a gittiğinde nasıl bir tesadüfse (ifadesinde tesadüfen orada olduğunu, mahkûm götürdüğünü söylemişti) orada olan ve cinayetten sonra adını değiştiren jandarma asayiş başçavuşu Satılmış Şahin de,

‘Cemaatçi’ olmak zorunda.

Tetikçi Ogün Samast ise tartışmasız ‘tetikçi imamı!’ sayılmalı.

ENGİN DİNÇ HARİÇ HEPSİ CEMAATÇİYMİŞ !

Kafanız karışmış olabilir ama biraz sabredin.

Madem savcının mantık yürütmesinden hareket ediyoruz Dink Cinayeti’nin en kritik ayağına gelelim: Emniyet.

Dink Cinayeti’nin hazırlığının yapıldığı dönemde Trabzon Emniyeti İstihbarat Daire Başkanı olan Engin Dinç hariç herkes Cemaatçi sayılıyor.

Emniyet muhbiri ve cinayetin kilit ismi Erhan Tuncel ile kendi makamında görüşen, sırtını sıvazlayan Engin Dinç kısa zamana kadar emniyet istihbaratın başındaydı.

Mahkemeye ‘tanık’ olarak bile gelmesi olay oldu.

Altında çalışan personeli Muhittin Zenit tutuklu. Amir pozisyonundaki Ramazan Akyürek de.

Dinç dışındaki herkes sanık.

‘Dink’in öldürüleceğine dair’ meşhur rapora rağmen gereğini yapmayan dönemin İstanbul İstihbarat Müdürü Ahmet İlhan Güler de Cemaatçi sayılmalı çünkü “Cemaat’in en önemli silahlı eylemine, somut istihbarata rağmen gereğini yapıp Dink’e koruma çıkarmayarak katkı sağlamış (!)” oldu.

HANEFİ AVCI DA ‘CEMAATÇİ’ SAYILIR

Aynı mantıktan hareket edince dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve “Dink cinayeti Ogün ve Yasin’den ibaret, ardında başka bir şey yok” diyen Hanefi Avcı da Cemaat’in adamı oluyor.

Dönemin İstanbul terör müdürü Selim Kutkan’ı da (bu isme dair kulislerde çok çarpıcı bilgiler vardı) ‘Cemaatçi polisler’ listesine almak lazım çünkü Ogün Samast’a dair en net görüntülerin olduğu iddia edilen Akbank kamera kayıtlarının onun döneminde ‘kaybolduğu’ iddia edilmişti.

Cinayeti soruşturan ve organizatörlere dair hiçbir şey bulamayıp, MİT’e tek soru dahi sormayan, Jandarma ile ilgili şüpheleri göz ardı eden Başbakanlık Teftiş Kurulu müfettişlerinin de Cemaatçi olması gerekir.

Aradan geçen bunca zamana rağmen soruşturmada ilgili yerlere bakmayan, ‘ihmal tartışması’ etrafında dönüp duran savcılar-hâkimler de tümden Cemaatçi olmalı ki cinayetteki asıl faillere bakmadılar.

Liste böyle uzayıp gidiyor. Kaldı ki herkesi de yazmadım.

Fakat özü şu: Dink Cinayeti, Ankara’da MGK’ya kadar uzanan, İstanbul ve Trabzon’da pişirilen bir ‘milli mutabakat cinayeti’ydi.

Sırf siyasi niyetlerle ayan beyan ortada olan zincirin halkalarını görmezden gelip işi Erdoğan’ın direktifi doğrultusunda ‘Cemaat’in ilk silahlı eylemi’ olarak tanımlarsanız saydığım tüm bu isimlerin Cemaatçi ve ‘Cemaatin gelecek planlarını hayata geçirmeye programlanmış kişiler’ olduğunu varsaymanız gerekir ki böyle bir denklem olasılık hesabı olarak imkânsıza eşittir.

Agos’un 11 Aralık 2014’te yazdığı gibi;

“Hrant Dink cinayeti, iktidar tarafından, Cemaat’e karşı kullanılabilecek bir silah olarak görülüyor. Memleketin en büyük adalet sınavlarından birinin araçsallaştırıldığı çirkin bir plan bu.”

dink spot3

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin