Danimarka siyasetinde cinsel taciz ‘tsunamisi’

HABER ANALİZ | HASAN CÜCÜK

Danimarka siyaseti 10 gün içinde iki büyük deprem yaşadı. Önce Radikal Parti lideri Morten Östergaard, ardından Sosyal Demokrat Partili Kopenhag Büyükşehir Belediye Başkanı Frank Jensen görevinden istifa etti. Peş peşe gelen istifaların sebebi ise, iki politikacının geçmişte karıştıkları taciz olaylarıydı. Tsunami etkisi yapan bu istifaların devamı bekleniyor.

Her şey bir kadın gazetecinin çıkıp, şefleri tarafından tacize uğradığını açıklamasıyla başladı. Devletin resmi kanalı olan Danmarks Radio’da (DR) program yapan Sofie Linde, 12 yıl önce Noel yemeğinde şefi tarafından tacize uğradığını söyledi. Linde, şefinin ilişki teklifinde bulunduğunu, kabul etmemesi halinde kariyerinin tehlikeye gireceği tehdidine maruz kaldığını iddia etti. Aradan geçen 12 yıla rağmen medya sektöründe kadın çalışanların tacize uğramaya devam ettiğini ekledi.

Sofie Linde’nin geçmişin karanlık dehlizlerine yolladığı işaret fişeği kısa sürede ABD’de başlayan #MeToo (Ben de) kampanyasını ülkeye taşıdı. Medyada çalışan tanınmış 50 kadın maruz kaldıkları cinsel tacizleri ifşa etti. İsimlerin bir çoğu Danimarka’nın tanınan ekran yüzlerinden oluşuyordu. Tacize uğrayan kadınlarla birlikte 701 isim medya sektöründe taciz ve cinsiyetçiliğin son bulması için kampanya başlatıp, imza verdi.

Kampanyaya öncülük yapan gazetecilerden Christina Brink, cinsel tacizi durdurmak için ne yapılması gerektiğinin artık tartışılması gerektiğini söyledi. Çağrıcılar amaçlarının medya kurumlarında da cinsiyetçilik olduğunun halk tarafından bilinmesi olduğunu vurguluyordu.

Medya sektöründe başlayan kadınların işyerlerinde uğradıkları taciz ve cinsiyetçi davranışı ifşası dalga dalga diğer sektörlere de yayıldı. Ancak en önemli etkiyi şüphesiz siyasette gösterdi. Danimarka siyasetinin çeşitli kademelerinde görev yapmış 322 kadın, politika yaparken erkekler tarafından tacize uğradıklarını belirten bir bildiri yayınladı.

Radikal Parti milletvekili Pernille Rod bir adım öne çıkıp, isim vermeden partisinin üst düzey bir yöneticisi tarafından tacize maruz kaldığını açıkladı. Rod, 10 yıl önce gerçekleşen olaydan parti yönetimini haberdar ettiğini ancak konunun sümenaltı edildiğini söyledi.

Rod el bombasının fitilini çekip, ortaya atmıştı. Ortada gözardı edilmesi imkansız bir durum vardı. Sadece tacizci isim değil, parti yönetimi de olayın içindeydi. Tartışmalar hız kazanınca Radikal Parti Lideri Morten Östergaard, 7 Ekim’de “O tacizci benim” diyerek öne çıktı. Partisinin güvenini kaybettiğini açıklayan Östergaard, başkanlıktan da istifa etti.

2014’ten bu yana Radikal Parti başkanlığı görevinde bulunan Östergaard, ifşaatı sonrası hastalık iznine ayrılıp, parlamento çalışmalarına katılmayacağını söyledi. Bu gelişme 44 yaşındaki politikacının, siyaset kariyerinin bittiği anlamına geliyordu.

Radikal Parti’yi sarsan taciz skandalı sadece 10 gün sonra Sosyal Demokrat Parti’ye sıçradı. Hedefteki isim Kopenhag Büyükşehir Belediye Başkanı Frank Jensen’di.

Danimarka’da 98 belediye var ancak sadece Kopenhag büyükşehir statüsünde bulunuyor. Ülkede başbakan ve meclis başkanından sonra en prestijli koltuklardan biri. Altında 7 belediye başkanının görev yaptığı Kopenhag Büyükşehir Belediyesi başkanı için uygun görülen unvan “şehrin kralı” olmuştu. Kopenhag’ın bir özelliği de, tarihi boyunca hep sosyal demokrat partili başkanlar tarafından yönetilmiş olmasıydı. Taciz iddialarının hedefindeki Frank Jensen, Kasım 2009’da seçilmiş ve 11 yıldır şehrin kralı olarak görev yapıyordu.

İddialara geçmeden önce Frank Jensen adına yakından mercek tutmak gerekiyor. 59 yaşındaki Jensen, 33 yıl önce 1987’de henüz 26 yaşındayken milletvekili seçilmişti. Partisinin bölge gençlik kolları başkanlığından meclise taşınan Jensen, 1994’de dönemin başbakanı Poul Nyrup Rasmussen tarafından araştırma bakanı olarak atandı. İki yıl sonra ise bu kez prestijli adalet bakanlığı koltuğunun sahibi oldu. Kasım 2001’e kadar 7 yıl boyunca kırmızı plakalı araca binen Jensen, 2005’te partisinin genel başkanlığı için yarıştı. Yarışı Helle Thorning-Schmidt’e kaybedince belediye başkanlığı seçimine girdi ve Kasım 2009’da Kopenhag Büyükşehir Belediye başkanı seçildi. Belediye başkanlığının yanı sıra 8 yıldır da parti başkan yardımcılığı görevinde bulunuyor. Bir anlamda partinin ağır topları arasındaydı.

Frank Jensen’in adının karıştığı ilk taciz olayı 2004’te gerçekleşmişti. Bir Noel yemeğinde sınırı aştığını belirtip, partidaşı ve kamuoyundan özür diledi. #MeToo rüzgarından sonra ortaya çıkan 7 sosyal demokrat partili kadın 1999-2017 arasında Frank Jensen tarafından çeşitli şekilde tacize uğradığını Jyllands Posten gazetesine anlattı.

Frank Jensen’e destek veren Kopenhag Büyükşehir Belediyesi Meclis üyeleri acil toplantıya çağırdıkları Jensen’den savunma istedi. Saatler süren toplantı sonunda Jensen’e destek çıktı. Frank Jensen, görevine devam ettiğini ve Kasım 2021’de yapılacak seçimlerde büyükşehir belediye başkanı adayı olduğunu açıkladı.

Toplantı dağılmış, sol partiler Jensen’e desteğini açıklamıştı ama fırtına dinmemişti. Özellikle sosyal medya yıkılıyordu. Sessizliğini koruyan Başbakan Mette Frederiksen, “İddialar çok ciddi,” dedi, “Sosyal Demokrat Parti’nin bazı sorunları olduğu bir gerçek ve bunların hemen değişmesi gerekiyor.” 

Frederiksen, Jensen’e ne destek oluyordu ne de istifasını istiyordu. Ortadan konuşuyordu ama desteğini açıklamaması manidardı. Nitekim önceki gün saat 12’de basının karşısına geçen Frank Jensen, hem belediye başkanlığı hem de parti genel başkan yardımcılığından istifa ettiğini açıklayıp, 33 yıllık siyasi kariyerine nokta koyduğunu belirtti.

“Bu, yapmak istediğim tüm siyasi çalışmaları gölgede bırakacak. Bu yüzden istifa etmeye karar verdim” diyen Jensen, “Kırdığım kadınlardan özür dilerim” ifadelerini kullandı. Belediye Meclisi’nin desteğine rağmen istifa etmesinin kendi kararı olduğunu söyledi.

Sadece 10 gün içinde Danimarka siyasetinin iki önemli figürü sahneden çekildi. Ağustos ayında gazeteci Sofie Linde’nin başlattığı işyerinde taciz ifşaatı, siyaseti fena vurdu. Başbakan Mette Frederiksen’in “Parti içinde başka taciz vakaları çıkacak mı?” sorusuna “Garanti edemem” yanıtını vermesi, partinin bundan sonra gelebilecek taciz iddialarında da kimsenin arkasında durmayacağının sinyali.

Ancak bu olaylar sadece Sosyal Demokrat Parti’yle sınırlı olmasa gerek.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Batı’nın bu yüzünü gördükçe, “dışı süs, içi pis; sureti makus, sireti menhus” sözleri geliyor aklıma.
    “Evet, Avrupa ikidir…” deyip, güzellikleri görmeye çalışmaya devam ediyorum ama sanırım bu meseleler haberde verlen bilgilerle sınırlı değil…

  2. Benim gençliğimde laboratuvarlar diabet tahlil sonuçlarını en az bir gün sonra veriyorlardı. Şimdi 5 saniyede öğrenebiliyoruz.
    Bir zaman gelecek ve genetik testler de evde kendinizin yapabileceği hale gelecek. İnsanlar, çocuklarının kendinden olup olmadığını kolaylıkla görebileceler ve işte o zaman -özellikle Batı için- işler iyice karışacak…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin