Çürümeye devam!

Yorum | Naci Karadağ

“Gerçek şu ki Allah, bir topluluğun durumunu o topluluk kendi içindekini değiştirmedikçe değiştirmez.” (Ra’d – 11)

Armando Lannucci’nin yönettiği 2017 yapımı muazzam bir hiciv filmi var: Stalin’in Ölümü.

Filmin hemen başında, zalim diktatörün ölümüyle ne yapacağını şaşıran Rus bürokrasisi anlatılır.

Stalin büyük bir kriz geçirir ve yere serilir. Ancak korku o kadar büyüktür ki, saatlerce kimse bırakınız dokunmayı odasına bile giremez. Nihayet toplanan Rus Polit Bürosu, belki bir şeyler yapılabilir diye Moskova’nın en önemli doktorlarını çağırmak isterler.

Ancak iletişim bakanı şöyle der:

“Moskova’da doktor mu kaldı ki? Yarısını öldürdük, diğer yarısını sürgüne yolladık. Eldekiler içinse doktor bile diyemeyiz!”

Geçtiğimiz gün Hürriyet’te yayınlanan bir manşet haber ülkenin nasıl bir Stalin ülkesine döndüğünün kanıtı gibiydi.

KHK’larla kendinden olmayana hayat hakkı tanımayan hükümet hukuk, eğitim ve sağlık gibi pek çok alanı aslında öldürmüştü. Ancak kimse bunu itiraf edebilecek cesarette değildi.

Hürriyet ise manşetinde hastanelerde ameliyat yapacak cerrah kalmadığını itiraf ediyordu.

TÜBİTAK’ın başına yandaş diye hayvanat bahçesinden müdür atayan bir iktidarın ülkeyi getirdiği kaçınılmaz sondu aslında bu.

İşte tam da bu zamanda bir süre muhalif takıldıktan sonra başına olmadık işler gelen ve doğal olarak iktidarın dümen suyuna girmek zorunda kalan Gezici Araştırma şirketinin açıkladığı son araştırma bu ülkeyi daha iyi okumak için şahane veriler barındırıyor.

Hatırlarsanız bu şirketin anketörleri gözaltına alınarak ciddi bir gözdağı verilmiş ve istenilen amaca da ulaşılmıştı.

Nitekim bu araştırma şirketi bir hafta önce yaptığı seçim yoklamasında AKP’nin kendi merkezinde bile olmayan bir oranda iktidarın başarısını ilan etmişti. Hatta Murat Gezici, bu konuda katıldığı bir radyo programında böylesi bir ima karşısında oldukça öfkelenmişti. (BKZ)

Kendisine muhalif olan her şeyi dümdüz ederek ya da satın alarak bir şekilde ülkeyi dizayn eden bir iktidarın şüphesiz araştırma şirketlerini istisna tutması mümkün değil. Nitekim pek çok yandaş araştırma şirketi gün aşırı ekranda boy gösterip Erdoğan ve AKP güzellemesi yapmaya devam ediyor.

Konumuz bu değil…

Kendine “çağcıl” bir rakip bulamayınca CHP ve İnönü’ye saran Erdoğan’ın mevcut olan her kötülüğü muhalefete, gerçeklerle ilgisi olmasa bile her olumlu hizmeti kendisine bağlaması artık bilinen bir şey.

Mesela AKP kurulmadan 40 yıl önce açılan bir üniversite için “Bizim iktidarımız açtı” diye rahatlıkla konuşabiliyor ve alkış da alıyor kalabalıklardan.

Genetiği bozulmuş bir toplum üretmeyi başaran AKP iktidarı, Tanzim uygulamasında oluşan kuyruklardan bile olumlu geri dönüş alabileceğine inanıyor. CHP kuyrukları yokluktanmış, kendilerininki ise varlık kuyruğuymuş!

Nitekim, bu kuyruklara giren vatandaşların tepkilerine bakılırsa, haksız da sayılmazlar.

Sosyal medyada kimi zaman elindeki elektrik, su faturasını gösterip, “AKP’ye oy veren ellerim kırılsın” diyen vatandaşların pişmanlık görüntüleri yer alıyor.

Çoğu kişi bu durumu “Aha da toplum aydınlanma sürecine girdi, aklı başına geliyor” gibi yanlış yorumlarla alkışlıyor.

Bu çok büyük bir yanılgıdır aslında.

Kimsenin aydınlandığı filan yok.

Evet bir pişmanlık var tabii ama telafi edilmeyecek bir pişmanlık değil bu. Bunu en iyi de Tayyip Erdoğan biliyor.

İktidarın seçim öncesi yaptığı her uygulama da bunun göstergesi. Dolayısıyla o pişman olan vatandaşlara eskiden 80 liralık kıyak yaptığı için oy alabiliyordu.

Şimdi bu eşiği 10 liranın bile altına düşürdü.

Salatalığı 8 yerine 4 liraya satınca takdir görebiliyor artık!

Kimsenin “Peki maliyet belli iken bu zarar kimin cebinden çıkıyor?” sorusunu soracak hali de yok nasılsa!

İşte burada devreye Gezici Araştırma şirketi giriyor ve “Bu ülkede en çok kime güveniyorsunuz?” diye soruyor.

En çok güvenilen siyasetçi, Türk siyasi tarihinin en eli kanlı, siyasi çizgisi en çok zikzaklı olan ismi: Süleyman Soylu… Hulusi Akar üçüncü sırada!

Darbe gecesi tiyatronun bir parçası olan Hande Fırat en güvenilen 10 kişiden biri.
Keza Ahmet Hakan isimli yazar da yine güven listesinde başlarda.

Daha fenası ise şu:

Listeye bakıldığında bir kısmı iktidarın devşirdiği, diğer kısmı ise doğrudan Ergenekon’un görevli personeli… (BKZ)

Ali Türkşen isimli darbeci ve işkencesi bir emekli askere güveniyor toplum!

Doğu Perinçek, en güvenilen siyasetçi listesinde 8.ci iyi mi?

Sözcü gazetesi göğsünü gere gere halkımız bize güveniyor diye Uğur Dündar’ın, Yılmaz Özdil’in, Deniz Zeyrek’in filan ismini koyuyor.

Millet Soner Yalçın’a güveniyormuş…

İsmail Küçükkaya isimli şahıs bir ülkede en çok güvenilen isimler listesinde tepeye oynuyorsa, o ülkenin sadece medyasında değil, artık sosyal dokusunda sorun var demektir.

Seda Sayan’a güvenen bir toplumdan bahsediyoruz…

Son olarak şunu ifade etmek isterim.

Bu ülkenin, eğitimi, ekonomisi, siyaseti, sporu ne ise toplumu da odur.

Bu ülkenin hakimi, hekimi, hakemi ne ise toplumu da odur.

İş bu sebeple, kim neye güvenirse güvensin bu ülkenin geleceğine olan güven endeksi her geçen gün düşmeye devam eder.

Çünkü layık olduğumuz şekilde yönetiliyoruz!

Süleyman Soylu’ya güvenen toplum, onun tarafından yönetilmeye ilahinaye devam edecektir!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin