Çin diplomasisi meyvelerini vermeye başladı

YORUM | YÜKSEL DURGUT

Suudi Arabistanlı müzakereciler Yemen’in başkenti San’a’da ülkenin Zeydi grubu Husi’ye bağlı muhataplarının taleplerinin çoğunu kabul ettiler. 8 yıl önce Riyad tarafından başlatılan bölgenin ve dünyanın en büyük insani krizlerinden birini tetikleyen çatışmanın olası barışçıl çözümüne bu şekilde zemin hazırlanmış oldu.

2011’de Arap baharı başladığında Arapların en fakir ülkesi Yemen’de Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’e karşı ekmek ve özgürlük talepleri ile gösteriler başladı. Kısa sürede bu ayaklanmalar ülkenin geneline yayıldı. Salih, tepkiler karşısında iktidarı bırakmak zorunda kaldı. Suudi Arabistan, Bahreyn’de olduğu gibi içinde Husilerin de olduğu halk hareketine asker gönderdi ancak bastıramadı.

Yemen’de nüfusun yüzde 40’ına yakınına sahip Husiler, Şii mezhebine mensup ve 1979 devriminden sonra İran’la müttefiklik ilişkilerine giren bir hareket. Dolayısıyla daha sürecin başından itibaren Yemen’de çatışan güçler arasındaki bilek güreşi, bölgede Suudi Arabistan ile İran arasında yaşanan mücadelenin bir arenası haline geldi. İran her yönüyle Husi Ensarullah Hareketini desteklerken, Suudi Arabistan son seçimlerde iktidara gelen ve meşru hükümet olarak adlandırılan güçlerin ve Sünni aşiretlerin arkasında durdu.

Birkaç gün önce Suudi Arabistan heyeti, “Yemen’de ateşkes anlaşmasını yenileme ve kalıcı siyasi çözüme kavuşma” kapsamında Çin’in ve İran’ın arabuluculuğuyla Husilerin kontrolündeki başkent San’a’da masaya oturdu. Uluslararası ve bölgesel çabaların yoğunlaştığı bu süreçte, 2 Ekim 2022’de son bulan ve 6 ay süren ateşkesin yenilenmesi için yoğun temaslar bir süredir devam ediyor. 

Bu süreçte kaçınılmaz olarak aşılması gereken birçok engel de var. 

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman sonunda gerçeği görmüş olacak ki Çin ile sıkı fıkı ilişkilerin ardından bu sonuca vardı. Husilerin ön taleplerinin çoğu, her iki tarafın temsilcileri arasında yapılan ilk duyurulan toplantıdan sonra hemen kabul edildi. Bu barış anlaşmasını Pazar günü, Riyad’ın Yemen büyükelçisi, Suudilerin altı yıl önce başına 5 milyon dolar ödül koyduğu Husi lideri Ali Karşah ile birlikte açıkladı.

Suudi tarafı, Husi’nin kontrolü altındaki kuzey Yemen’deki kamu çalışanlarının maaşlarının geri ödenmesi ve Yemenlilerin uzun süredir temel ihtiyaçlardan mahrum bırakan ambargonun hafifletilmesi için uzun süredir devam eden talepleri kabul etti. Yürürlüğe giren barış antlaşması, bir ay önce Pekin’de Suudi ve İranlı elçiler tarafından imzalanan anlaşmanın doğrudan bir sonucu gibi görünüyor.

Ortadoğu’daki jeopolitik dinamikleri değiştirebilecek potansiyel bir atılım olarak tereddütle takip eden Batı bile bunun Yemen’de bu kadar hızlı bir çözüm yaratabileceğini kabul etmemişti. Ancak birçok ülke bu konuda yanıldı. İster tek bir ülke olarak ister 1990 öncesi iki devletli çözüme dönüş olarak olsun, Yemen’in yeniden barış görüşmelerinin bir parçası olacağına inanmak güç olsa da, son zamanlarda kalıcı barış taşlarının temellerinin atıldığı da inkar edilemez. 

Bu barış sürecinin mimarı güvenilir bir aracı olarak görülen hem Tahran hem de Riyad ile samimi ilişkileri sürdüren Çin’dir. Bölgede 2011 Arap baharından bugüne süren gerilimin azaltılması adına ABD, Suudilere silah satışını durdurarak, teknik ve lojistik yardımı keserek Yemen’deki olayların bu aşamaya gelmesini engelleyebilirdi. 

Ne İngilizler ne de Amerika bu yaptırımları Suudilere karşı uygulamadı. Riyad, 2019 yılında, yakın ilişki içinde olduğu Donald Trump hâlâ iktidardayken, ABD’nin Suudi petrol sahalarına Tahran’ın sorumlu tuttuğu Husi güçlerine ait insansız hava aracı saldırısına karşılık İran’a misillemede bulunmayınca şaşırtmıştı. BAE de, Abu Dabi’deki benzer drone saldırılarına  hedef olmuştu. Bu saldırılar sonrası BAE, Yemen ihtilafından çekilerek karşılık verdi ve ardından da İran ile yıpranmış olan diplomatik ilişkilerini onarma yolunu seçti.

Suudiler de Arap dünyasının içindeki kavgayı fark etmeye başladı ve 2021’den beri Umman’ın arabulucuğunda hem İran hem de Husilerle müzakereleri sürdürüyorlar. Ancak Çin baskısı, bu barış görüşmelerini açıkça hızlandırdı ve meyvelerini vermeye başladı. Ancak bu meyvenin acı mı yoksa tatlı mı olacağını söylemek için henüz erken. 

Yemen ile süren barış görüşmelerinde rehavete kapılacak bir durum yok. Müzakerelerin nasıl sonuçlanacağı henüz netlik kazanmış değil. Savaşın yeniden daha şiddetli bir şekilde alevlenme olasılığı var. Riyad ve Tahran’daki iki sorunlu rejim arasındaki yakınlaşmanın ileride büyük bir kavga çıkarıp çıkarmayacağı konusunda bölgenin önünde duran daha büyük bir sorun da var.

Ancak, iki rejimin doğasına rağmen, aralarındaki husumetin, olası tüm perspektiflerden, Ortadoğu’nun çıkarlarına çeşitli şekillerde zarar verdiği uzun zamandır bilinen bir gerçek. Son günlerde büyükelçiliklerin yeniden açılması, karşılıklı resmi ziyaretler ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz’in davetini kabul etmesi ile ilişkiler başka bir boyut aldı. İran cumhurbaşkanının Riyad’a resmi ziyareti bugüne kadar neredeyse mümkün olmayan bir durumdu. 

Bu barış masası etrafında yapılan toplantıların meyveleri sadece Suudi Arabistan ve İran’la sınırlı kalmayacaktır. Barış görüşmeleri ileride Suriye ve Lübnan ile ilişkilerin düzeltilmesinde de fayda sağlayacaktır. 

Bu yaşanan gelişmelerin Amerika’yı ilgilendiren kısımları da var. Tabii ki, Orta Doğu’daki ABD hegemonyası sona ermiş değil. Ancak ABD, son yaşanan gelişmeler çerçevesinde geleceğin tarihçilerinin onarılamaz bir darbe olarak görebilecekleri olaylara şahit oluyor. Bunun sonucunda da kısa süre önce CIA direktörünün son zamanlarda Suudi dostları tarafından gafil avlandığını yüzlerine vurabilmek için Riyad’ı ziyaret etmesine şaşmamalı.

Bir diğer tarafta da Benjamin Netanyahu’nun yaşadığı sıkıntılar var. Hala Netanyahu, İran’a karşı Suudi-İsrail merkezli bir direnişin hayallerini kuruyor olabilir.

Çin merkezli alternatif bir dünya düzeninin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini zaman gösterecek. Sonuçları her zaman beklendiği gibi olmayacağı kesin ama yeniden iş başına geçen Çin lideri Xi Jinping için yeni düzenin dümeninde olması kendisi adına kötü bir başlangıç değil.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin