Bylock, zulüm ve devlet

YORUM | AHMET KURUCAN

‘Devlet, bylock nedeniyle hata ettiği kişilere zulmetmiş oldu mu?’ Türkiye’de dini çevrelerin ve özellikle Risale-i Nur camiasının yakından bildiği ve takip ettiği “Sorularla İslamiyet” sitesine sorulan bir soru bu. Sorunun uzunca bir detayı da var. O detayda 11 bin kişinin bylock nedeniyle aylarca-yıllarca hapiste yattığını söyledikten sonra devletin bu konudaki ikircikli tutumu anlatılıyor. Ardından soru sahibi ihtimal önceden yapılan propagandalara inanmış, bu ikircikli tutumdan sonra da aklı selimle düşününce içine düştüğü yanlışlığın farkına varmış olacak ki vicdanını rahatlatmak adına şu soruyu soruyor: “Devletteki “u” dönüşünü fark etmeyen, ama haberlerde çıkan her şeyi doğru kabul eden biri vebal altında mıdır?” Ardından genel manada bir soru daha soruyor: “Devlet bu 11000 kişiye zulmetmiş oldu mu?”

Bu soru ve ona verilen cevap siteye 2 Ocak 2018 tarihinde konulmuş. Yani 3 yıl önce. İtiraf edeyim, ben bu cevabı birisinin referansı ile yeni gördüm ve okudum. Twitter’da paylaşma ihtiyacı hissettim. “Siz de mi Brütüs?” havasında bir paylaşımdı bu. O kadar çok geri dönüşüm aldım ki, ben de şaşırdım. İşin ilginç yanı bir çok insan da yeni görmüş, benim attığım tweet vasıtasıyla haberdar olmuş 3 yıl önceki hadiseden. Böyle olunca şu an okuduğunuz yazıyı kaleme almaya karar verdim. Neden mi? Aynı soruyu sormak için.

Eskiden üyeliğim vardı diye hatırlıyorum siteye giriş için. Site üyelik girişimi engellemiş. Yeniden üyelik alayım dedim. Üyeliğiniz etkinleştirilmedi dedi bu defa. Dolayısıyla soruyu siteye soramadım. Soruyu sormak için işte bu yazıyı kaleme aldım.

Evet, şimdi 3 yıl önce Ali Karaman adlı okuyucunun sorduğu aynı soruyu soruyorum Sorulara İslamiyet sitesinin değerli fetvacılarına. “Devlet, bylock nedeniyle hata ettiği kişilere zulüm etmiş oldu mu? Bylock konusunda devletin “u” dönüşü yaptığını gösteren delilleri fark etmeyen ama havuz medyasında çıkan her şeyi doğru kabul eden biri vebal altında mıdır?”

Bazı yazılar vardır tarihe yazılır. Ben bu yazının ve yazımda dile getirdiğim sorunun söz konusu sitenin sahiplerine ulaşıp ulaşmayacağından emin değilim. Ulaşsa da kaale alıp almayacakları konusunda bir fikrim yok. Bir dostumun tespitlerine göre “cemaate karşı yapılan orantısız zulümler konusunda “renk vermeme” politikası takip ediyorlarmış önceleri. Bu cevap ile tutumlarını değiştirmişler. İlk defa bu kadar net bir şekilde “devletçi” ya da “Erdoğancı” tutumlarını izhar etmişler.” Bu bilgileri de yeni öğrendim.

Şimdi nasıllar ve siyasi tercih konusunda nerede duruyorlar bilmiyorum. Siyasi duruşlarının hukuki kanaatlerini etkileyip etkilemeyeceği konusunda da kesin ve keskin bir kanaate sahip değilim. “Hukuku siyasetin köpeği” olarak görüp görmediklerini bilmediğim için bu cümleyi sarf ettim. İki sınıf ve iki saf var sanki. Biri, “Benim cemaatimden, partimden, ideolojimden olduğu müddetçe zalim de olsa mazlum da olsa ben onun yanında yer alırım.”; diğeri de “Zalim kim olursa olsun onun karşısında durar, mazluma kimlik sormam ve yardım ederim.” diyor. Ama bu korku cumhuriyeti Türkiye’sinde kimin safta durduğunu tahmin etmek adeta imkânsız. Zira bu süreçte gördük ki “Ülkemizde din ahlak üretmiyormuş.” Eski Diyanet İşleri Başkanları söylüyor bunu, ben değil.Turgay Yıldız’ın dediği gibi artık “at izinin it izine değil, artık it izinin it izine karıştırdığı” bir toplumla karşı karşıyayız.

Bu yüzden olsa gerek Sorularla İslamiyet sitesinin benim bu sorum karşısında nasıl bir tavır takınacağı, nasıl bir cevap vereceği konusunda bir şey demekte zorlanıyorum ama ümidimi de koruyorum. Belki 2018’den bu yana geçen 3 yıllık süreçte rejimin sadece cemaat mensuplarına değil muhalif olan hemen her gruba hatta her bir insana yönelik yapmış olduğu zulümler o cevaptaki görüşlerini değiştirmelerine, farklı bir içtihadi yaklaşımda bulunmalarına vesile olabilir diye düşünüyorum. Emin değilim, onun için belki dedim zaten.

Madem soruyu bu kadar uzattık, zaman zaman İslam fıkhı konusunda tarafıma sorulan sorulara cevap vermeye çalışan dolayısıyla aynı kulvarda kalem oynatan bir insan olarak 5 cümlelik eski cevaplarını kısaca tahlil etmek ve bir-iki hususa dikkatlerini çekmek isterim cevap veren ve verecek olan fakih ve müftülerine.

1-İnsanlar ister ferdi isterse aidiyet duyduğu grupla beraber bir siyasi tercihte bulunabilir. Bu tercihe bağlı olarak siyaseten muhalif gördüğü kişi, parti veya gruplara yönelik düşüncelerini özgürce açıklayabilirler. Yeter ki ifade hürriyetinin kapsama alanı dışına çıkan hakaretlere tevessül etmesinler. Bu zaviyeden bakınca ben mezkûr cevabı bu kapsamda değerlendirebilirim.

2-“Bir bir soru değil, iddia, hüküm diyorsunuz.” Hayır, bu kadar basit değil. Yerel mahkemelerin bylock sebebiyle verdiği mahkumiyet kararlarının üst mahkemeler tarafından bozulduğuna dair o kadar çok temyiz kararı ve hükümler var ki, bunun için kısa bir google taraması yapmanız yeterli. Hukukçu olmanıza gerek yok. Hatta havuz medyası haricindeki digital medya platformlarını okumanız kafi. Ben böyle bir tarama yaptım, 2017 de başlamış bylock kararlarının ceza daireleri tarafından bozulması. En son haberi de Odatv vermiş 15 Aralık 2020’de. Yani 2017’den bu yana bozulan o kadar çok bylock kararı var ki bu da sorunun soru olduğunu hüküm veya iddia olmadığını göstermeye yeter. Malum ‘Yargıtay’ın verdiği bozma kararları kişisel olsa bile, münferit olmaz. Aynı nitelikteki tüm dosyalara uygulanır.’ Bu bilgi de belki yazacağınız cevapta işinize yarayabilir.

3-“Devletin büyük bir felaketin bir daha başa gelmemesi için aldığı tedbirleri itibarsızlaştıran yaklaşımlar var, bunlara destek vermemek gerekir.” diyorsunuz. Büyük felaket derken 15 Temmuz askeri darbe kalkışmasını kastediyorsanız, sizinle hemfikirim. Bu kalkışmayı planlayan, destekleyen kim varsa hukuki normlar ve formlar içinde en ağır cezaya çarptırılmasını ben de istiyorum. Ama adil mahkemelerde, tarafsız yargı önünde, savunma hakkına riayet edilmesi şartıyla, masumiyet karinesini unutmadan, suç ve cezanın şahsiliği prensibini terk etmeden, kolektif cezalara gitmeden. Somut olarak söyleyecek olursam, kundaktaki bebeğiyle bir anneyi darbecilikle suçlayıp hapse atmadan. Anladınız siz ne demek istediğimi!

Siyasi ve hukuki düzlemde dile getirdiğim bu samimi düşünce ve teklifler sizi kesmediyse aşina olduğunuz dilden konuşayım: söz konusu darbe teşebbüsünün hayata geçmesinde katkısı olan herkesin Allah belasını versin. Ama darbeden haberi bile olmaya, benim gibi boğaz köprüsü tek taraflı trafiği kapatıldığında haberi olan  binlerce insanı darbeci diye suçlayanların, hapishanelere atanların, işinden gücünden eşinden çoluk-çocuğundan edenlerin, gerçeklere gözlerini kapatıp devletin iddialarına kayıtsız şartsız destekleyenlerin, susarak bile olsa zalimin arkasına yerini alanların da Allah belasını versin. Dikkatinizi çekecektir mutlaka, “Devletin büyük bir felaketin bir daha başa gelmemesi için aldığı tedbirleri itibarsızlaştıran yaklaşımlar var, bunlara destek vermemek gerekir.” diyorsunuz ya, ona karşılık söyledim bu dua cümlelerini. 20 yıldır yurt dışında yaşayan, bununla beraber darbeyi planlayan yönetici kadro içinde yer almakla suçlanıp sayısını bilmediğim kadar hakkımda dava açılan bir insan olarak ben bu duaya can u gönülden amin diyorum, masanızın başında bu satırları kaleme alan sizlerin de can u gönülden amin demesini beklerim.

4-“Yanılmaz bir Allah vardır, devlet de yanılabilir; ancak bylock konusundaki durum, önceki ve sonraki açıklamalar farklıdır ve birbirini nakzetmiyor.” Bu satırları kaleme aldığınızda böyle değildi. Üst mahkemeler bylock kararlarını bozuyordu. Haydi diyelim ki siz bilmiyordunuz ama aradan 3 yıl geçti ve artık biliyorsunuz. Buyrun, “devlet yanılabilir” sözünüzle kutsamadığınız devlet ve onun hukuk kadrosunda yer alan hakimlerin bu konuda yanılmış olabileceklerini yeni vereceğiniz cevapta söyleyebilirsiniz. Elinizde onlarca mahkeme kararı var. Hem de havuz medyası tarafından bile yayınlanmış.

5-“Gerçeği bir suç delili olan bylock kullanımını sulandırmak ve suçluları kurtarmak için yapılan bir teşebbüs söz konusu, devlet şimdi de onu bertaraf etmeye çalışıyor.” diyorsunuz.  Bylock suç delili ha! Bylock’a ne gerek vardı, bir tuzak mıydı vb. tartışmalarına hiç girmeden sorayım, bir telefon aplikasyonu nasıl suç delili olur? Siz hiç mi fıkıh kitabı okumadınız Allah aşkına! O haberleşme aplikasyonun içinde yazılan şeyler ancak suç olabilir. Kaldı ki düşünce şiddet içermediği, yakın ve açık tehlike teşkil etmediği ve eylem haline geçmediği müddetçe suç olmaz. Düşünce düşünce olarak kaldığı müddetçe ceza hukukunun değil ifade hürriyetinin kapsama alanı içine girer. Keşke bu türlü hükümleri vermeden önce “bana avukatlık cübbemi giydireceksiniz” diyen kendinden menkul özgür ağırlığa sahip bir hukukçuya danışsaydınız.

Değerli fakihler ve yöneticiler! Muhatabım öncelikli olarak bu cevabi kaleme alan kişi veya kişilerdir. Sonra bunu onaylayan site yetkililerinin tamamıdır.  Hiçbirinizi tanımıyorum. Keşke sizlerle bunları özgür bir atmosferde yüz yüze konuşabilseydik. Buna imkân yok şimdilik biliyorsunuz. Onun için buradan size dostça sesleniyorum. Büyük vebal alıyorsunuz. Benim dün attığım tweet’in altına yazılanları bir okuyun. “Ben de bylock kullanıyordum ama suç ihtiva eden bir tek paylaşımım bile olmadı” diyen insanın feryadına kulak verin. Sırf telefonunda bylock yüklü olduğu için tam 12 yıl ceza alan bir üniversite öğrencisi tanıyorum ben. “Suç kelimesinin s’sini bulamazsınız yazışmalarımda” diyor. “Varsa çıkarsınlar!” diye de meydan okuyor. Siz nerede ve nasıl bir paralel evrende yaşıyorsunuz Allah aşkına! Hayatımda hiç görmediğim, tanımadığım, konuşmadığım bir insan benimle güya telefon konuşması yaptı diye tam 4 yıl ceza aldı. “Bana dokunmayan yılan binyıl yaşasın!” zihniyeti ne dünyada ne de ukbada size bir fayda sağlamaz. Gerçeklere karşı gözünüzü lütfen kapamayın. Üstad’tan mülhem “ya deve olun ya da kuş.” Gitmediğim hacta yapmadığım bedduayı “Ahmet Kurucan Arafat’ta beddua etti” diye sürmanşet atan bir zihniyeti artık görün. Vakıa o manşet benim yazarlık hayatımda en anlamlı okuyucu mesajlarından birini almama vesile olmuştu. Şöyle diyordu okur: “Gitmediğiniz hacta yapmadığınız beddua kabul olsun inşallah!”

Bir dua ile bitireyim: “Allah’ım! Hakkı hak bilip ona uyan, batılı batıl bilip ondan kaçınan insanlar eyle bizleri. Sultanların alimi değil alimlerin sultanı olmayı nasip eyle.”

Önemli not; bu yazıyı sayfaya göndermek için e malimi açtığımda üyeliğimin onaylandığını gördüm. Bu defa 20:00’den sonra 10 dakika içinde soru aldıklarına dair bir bilgi çıktı ekranda. Aradaki 7 saatlik zaman farkıyla yaşadığım ülkede o 10 dakikayı yakalamam çok zor. Artık lütfedip buradan sorulmuş kabul etsinler. Üyeliğimi onayladıkları için de teşekkür ederim.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

6 YORUMLAR

  1. Soykırıma tabi tutacakları insanlara uygulayacakları kotuluklere destek bulabilmek icin hic bir delile dayanmadan direk infaza gecebilmek icin once kuvvetli suc suphesi diye bir uygulamaya gectiler sonra bu kuvvetli suphe meselesini kendi ithamları ile medyada yaydılar soylemlerini etkili kılabilmek icin medya bombardımanı ile ” bakın gizlice haberlesmisler vurgusunda ( Bylock ) bulundular . Boylece devlet hukuk dışına çıkartılarak mafya orgutune donustu, ele gecirdikleri mahkemeleri duzmece mahkemeye cevirdiler, dessas siyaset zalim propoganda ile iyice saskınlastırılan kamu onu onunde istedikleri zulmu mafyavari usuller ile uyguluyorlar. Uygulamaları ile kendilerini munafıklıktan acıktan zalim ilan eden bu adamlara en azından kalben bugz edecekken ( imanın en alt seviyesi ) destek veriyorlar ne uzucu, demekki cenabı allah kendi tarafının saflarını saflastırmaya karar vermis iyice arındırıyor. Sadece iyiler ve tam olanlar kalacak. Oyle bir devir yasiyoruz ki bundan kacis yok artik. HE demisti surec basladiginda, “davayı rububiyeti temsil ediyoruz saglam durun”. cenabı hak calkantıya soktu hersey ayrısacak.

    • Bu sözde dini cemaatler seçim için pkk elebasina mektup yazdırilirken, kardeşi TV ye çıkarken, o kadar yolsuzlukta, diyanetin faiz fetvasinda, silahlar gerçek terör örgütlerine giderken, hapisteki kadın ve çocuklara neden sesleri çıkmıyor? Dünya menfaatlerinin devamı için mi?

  2. Sayin Kurucan,
    devlet, devlet, devlet. Devamli devletten bahsediyorsunuz. Kim bu devlet? Hastahanede asi yapan hemşire mi devlet? Yoksa Erdogan iktidarı mi?
    Aciklik getirir misiniz lütfen.
    Saygilarimla

  3. Bogazicililere de watsupp gurubu kurdugu gerekçesiyle gözaltı ve soruşturma açıldı. rahip brunson da aynı bazdan sinyal alıyor dosyaya delil oldu. Kurt kuzuyu gözüne kestirdi mi delil de nedir. Hukuk siyasetin …dir dedi biri hatırlayın. Ama eksikmiş sadece hukuk değilmiş.

  4. Cemaatteki insanlara bylock kurun diyenler zulmetmis oldu mu? Bunu sorabilecegim bir merci varsa onu da sorsam. Devlet en en azindan iyi kotu bir muhatap, suan benim bir muhatabim yok.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin