ByLock şapkasından yeni tavşanlar… [Sefer Can]

Hizmet Hareketine yönelik ve artık cadı avı nitelemesini çok aşan soruşturmalar, yama üstüne yama ile bile ayakta duramıyor. Aidatını devletin topladığı sendikaya üyelik, kanunlara uygun ve izinle açılmış bankada hesap açmak, ancak Meclis’te kanun çıkarılarak kurulabilen üniversitede çalışmak, Digitürk aboneliği iptali gibi uzayıp giden bir suç listesi var. Kanunun suç saymadığı bir şeyi tutuklama ve mahkumiyet gerekçesi yapmayı hukuk kılıfına uydurmakta zorlanıyorlar. Bunları örgüt üyeliğine delil yapacaklar, o zamanda karşılarına hukuk önünde eşitlik ilkesi çıkıyor. Okul taksidini Bankasya’ya yatıran garibana cezaevi yolları, 5 milyon dolar yalı kredisi alan Nagehan Alçı’ya tebessüm. Adil Öksüz’ü karakolda ziyaret eden Başbakanlık bürokratı Ali İhsan Sarıkoca bile bazılarını hapiste tutan tarihte yüklü meblağ yatırmış. Ama o borçlarını ödemek ve kardeşine göndermek için yapmış. Hadi ayıklayın bakalım pirincin taşını…

AKP lideri Tayyip Erdoğan’ın kitlesel kıyım için bir aparata ihtiyacı vardı, onu ByLock ile buldu. Sendika ve banka gibi kayıt altında değil ekleme ve çıkarmaya müsait. Muğlak ve gizli olması ihtiyaca göre yeniden tanımlanmasını da sağlıyor. Programı indirmemiş olanlara ‘Bylocklu telefondan aranmışsın ya da mesaj atmış’ diyorsun sonsuz ufuklar açılıyor önünde. Erdoğan bu fırsatı tepe tepe kullanıyor. Fakat Bylock kanuna aykırı delilin tipik örneği. Hangi şartlarda elde edilip kayıt altına alındığı bile bilinmeyen bir dosya var ortada. Yandaş gazetelerin ürettiği efsaneler hukuksuzluğu büyütmekten başka işe yaramıyor. “MİT, şirketin Litvanya’daki bilgisayarlarını gece baskınıyla kaptı geldi” ya da “kahraman MİT hackerları kopyaladı” üstureleri hukuk önünde delil olmayacağının ispatı. Bilgi Teknolojileri Kurumu ve cep telefonu operatörlerinden bilgi almak da kurtarmıyor. Önden mahkeme kararı almadan geçmişe doğru iletişim tespit raporları ancak istihbarat fantezisi yapmanıza yeter. Hukuk bunları red eder.

Göze alınan bütün hukuksuzluklara rağmen mızrak çuvala sığmıyor. Durmadan güncelleme yapıyorlar. En hakikinin hakikisi ByLock listeleri bir kaç ay sonra çöpe gidiyor. 7 Nisan’da ‘ByLock’a hatasız sorgu güncellemesi’ diye haber yaptılar. “ByLock listelerinde adı bulunanların soruşturma sürecindeki itirazları ve KOM Daire Başkanlığı’nın veri tabanında yaptığı sorgulamalarda hatalar çıkması üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve MİT harekete geçti. MİT, ByLock’u kullananların isim listelerinin yer aldığı veritabanını güncelleyerek daha hassas sorgulama yapılabilmesi için yeni bir ekran oluşturdu ve hataları giderdi.” diye yazdılar. Bu haber dahi tek başına hukuksuzluğun ve mağduriyetin itirafıydı. Şecaat arzederken sirkat söylemek böyle bir şeydi. Zira ‘hatasız ekran’ müjdesi aslında aylardır süren mağduriyetin ifşasıydı. “MİT’ten gelen listelerde ismi olduğu halde, itiraz üzerine yapılan ikinci güncel incelemede ByLock kullandığı tespit edilemeyen bazı kişiler olduğunu belirlendi. Özellikle bir GSM operatöründen gelen isimlerde, güncel incelemeyle örtüşmeyen sonuçlar tespit edildi.”

Binlerce insan hukuksuz yere içeride

Aynı kişi hakkında her seferinde farklı cevap alan mahkemeler bunalmış durumda. Cep telefonuna dair bilirkişi raporu getirmek bile yetmiyor, yargıçlar ‘anayasanın üstünde olan MİT listeleri’ni baz alıyor. Sulh Ceza Hakimi ‘ben tutuklayayım, başım yanmasın. Kovuşturma aşamasında heyet salıverir,’ diyor. Mahkeme cesaret edemeyip temyize havale ediyor. Binlerce insan hukuksuz yere içeride.

Dün yandaş gazeteler yine müjde verdi: Bylock’ta yeni kriter gelmiş! Daha önce kırmızı, turuncu ve mavi kategorilere göre yapılan değerlendirme bırakılıyormuş. Şüphelilerin programı telefon ya da tablete indirip en az 3 kez kullanmış olmaları yeterli sayılacakmış. Bu, suçsa bir keresi de üç keresi de aynıdır. Üçe kadar adam öldürmek, banka soymak serbest mi?

Bylock şapkasından çıkan yeni tavşanlardan biri de güya içeriklerin yayınlanması. Muhalif görünümlü avukatlar eliyle bu dökümanlar sosyal medyada yayılıyor. Cemaatin açık kaynaklardaki yayınlarından kes yapıştır metinler üretiliyor. Söz konusu tarihte, 24 saat yayın yapan Irmak TV ve Cihan Radyo’da zaten seyredilen sohbetler niye gizli kanaldan bir daha yazılsın ki? Üstüne biraz da ‘makrube’ (onlar öyle yazmış-maklube demek istiyorlar herhalde) muhabbeti… alsana cemaat yazışması!

Unutmadan bir de CryptNote çıkardılar. Vatan Gazetesi manşet yaptı diğerleri daha küçük gördü. Ben yoruldum ona da Evrensel Gazetesi cevap versin: “Masaüstü bilgisayarlar ile Android telefon ve tabletlerde kullanılabilen CryptNote’un Android uygulaması son olarak 23 Eylül 2012’de güncellenmiş. Uygulamayı Google Play’den indirenlerin sayısı bugüne kadar 100 ila 500 arasında. Öte yandan uygulama iOS cihazlarda kullanılamıyor. Mesajlaşma yapamıyor. Kısacası, “FETÖ” üyeleri ByLock yerine yeni bir haberleşme uygulaması kullanacaklarsa bunun CryptNote olması mümkün değil.”

Böyle böyle telefon kullanmayı suç haline getirecekler. Evrensel bile inanmamış ama bunlar gözü yaşlı patronun gazetecileri..

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Millete öyle bir kumpas kurdular ki bir yıldır zulümlerini arttırarak sürdürebiliyorlar. Bylock neymiş? Bir silah markası mı? Molotof kokteyli mi? Hangi beyinsiz, kanunen suç sayılmayan bir telefon programının, “telefona yüklenmesini” suç sayabilir! Hadi diyelim ki, TBMM bu konuda bir kanun çıkardı ve suç saydı. Böylesi bir “fiil” ancak kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren “suç” niteliği taşır. Zaten konuyu saptıranlar da bu noktada, “bylock kullanmak başlıbaşına bir suç değil ama f..ü olmanızın delili” diyerek konuyu saptırıyorlar. F…cülük suç mu? Bunun parametreleri ne? Yahu insaf yani! Onlarca kitabı, yüzlerce makalesi, binlerce vaaz ve sohbet kaseti olan ve bugüne kadar bunların içinde bir tek cümleyle dine, hukuka, örfe aykırılık tespit edilemeyen, on yıldan uzun bir süredir ABD’de mecburi ikamete zorlanmış, yaşı seksene yaklaşmış, günde ondan çok ilaç almak zorunda olan, 17/25 Aralık kepazeliği ortaya çıkıncaya kadar, kamuoyu önünde sahte duygu sömürüleriyle dönmesi için açıkça yalvarılan birinin, 246 şehidin katili olan bir darbenin, sorumlusu, planlayıcısı, destekçisi olduğunu iddia etmek saçmalığı, hukuksuzluğu ve hatta ahlaksızlığını daha ne kadar sürdürecekler? Farzı muhal bu pir-i fani, kimseye sezdirmeden CIA, MOSSAT, KGB-MDV’nin emriyle orduya yerleştirdiği hainlerle bu darbeyi tezgahladı; böylesi bir “iddia” milletin parasıyla kurulan, kolej, üniversite ve bütün eğitim kurumlarının kapatılmasının, öğretmen ve akademisyenlerinin işten atılmasının, hatta bununla da yetinilmeyerek çalışma haklarının ellerinden alınmasının, medyanın susturulmasının, gazeteci ve yazarlarının, yazıları nedeniyle hapsedilerek müebbetle yargılanmasının, binlerce işadamının malvarlığına çökülmesinin nedeni olabilir mi? Bu saçmalıkları payanda yaparak millete zulmedenlerle beraber yüreyenlerin, bunların karşılarına çıkıp gerçekleri haykırma vakti hala gelmedi mi? Uyanmaları için 17 binden çok kadın, 35 binden çok erkeğin daha ne kadar süre zindanlarda süründürülmesi gerekecek? Ne kadar çocuğun, anne ve babanın gözyaşına ihtiyaç var? Allah, bu zalimlerle beraber hareket eden, destekleyen kim varsa, hidayetini murat ediyorsa en kısa zamanda hidayet etsin yoksa yine O’na (C.C) havale ediyoruz…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin