ByLock ‘resmi’ olarak çöktü: Verileri MİT değiştirmiş

HABER İNCELEME | İLKER DOĞAN

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından görevlendirilen iki bilirkişinin hazırladığı rapor, iktidarın Hizmet Hareketi’ne yönelik sözde yargılamalarda tek dayanağı olan ByLock delilini ‘resmi’ olarak çürüttü. Resmi bilirkişi raporunda, incelemesi talep edilen 113 GB’lık verinin, 26 Ekim 2016 tarihinde ‘değiştirildiği’ tespiti yer alıyor. Rapora göre söz konusu değişiklik MİT tarafından yapılmış.

ByLock verilerinin imajının alınmasına ilişkin mahkeme kararı 9 Aralık 2016! Verilerin bilirkişilere teslim tarihi ise 13 Aralık 2016! Yani mahkeme kararından ve bilirkişilere tesliminden 1,5 ay önce dijital materyal üzerinde çalışılmış. Dolayısıyla veriler orijinalliğini yitiriyor.

Skandallar bununla da sınırlı değil. Raporun aynı sayfasında veriler üzerinde aylarca süren çalışmalar neticesinde isim listeleri de oluşturulduğu açıkça itiraf ediliyor. Veriler üzerinde aylarca oynayan ekip, ‘Adliye.xl.xs’ isimli ve içinde ByLock listelerinin olduğu excel tablosu oluşturmuş ve bunu da bilirkişilere söylemişler!

AKP rejiminin Cemaat’e yönelik soruşturma ve yargılamalarda kullandığı ve ‘en önemli delil’ olarak sunulan ByLock, tamamen çökmüş durumda. Geçtiğimiz aylarda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de tutuklamaya esas ve tek delil olarak yazışma olmaksızın ByLock kullanımının gösterilmesinin AİHS’nin 5. maddesinin ihlali olduğuna hükmetmişti. Söz konusu madde ‘özgürlük ve güvenlik hakkı’nı düzenliyor.

VERİLER İKİ BİLİRKİŞİYE TESLİM EDİLİYOR

İnsan Hakları Savunucusu hukukçu Dr. Gökhan Güneş’in tamamını yayınladığı son ‘belge’ ByLock delilini resmen çöp haline getirdi. Söz konusu bilirkişi raporuna göre, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 27 Eylül 2016’da, ByLock verilerini incelemek üzere Baha Şen ve Rafet Öngöçmen’i bilirkişi olarak görevlendiriyor.

Ancak veriler, bu görevlendirmeden 2,5 ay sonra ve Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliği’nin kararından sonra bilirkişilere teslim ediliyor. ByLock verilerini geç teslim alan bilirkişiler de, bir hafta sürecek incelemeyi tam 8 ayda tamamlıyor. Rapor 12 Temmuz 2017’de teslim ediliyor.

Gökhan Güneş’in aktarımlarına göre rapordaki hususlar,  Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ByLock konusunda adeta ‘ayağına sıktığının’ ve ByLock verileriyle nasıl oynandığının itirafı niteliğinde. Güneş, “Zira raporun 25. sayfasında, incelemesi yapılan 113 GB verinin yer aldığı dosyanın 26 Ekim 2016’da değiştirildiği  belirtilmiştir.” diyor.

Bu tarih önemli…

 

VERİLER ÜZERİNDE OYNANDIĞI BİLİRKŞİ RAPORUNA GİRDİ

Veriler 26 Ekim’de değiştirilmiş… Bylock verilerinin imajının alınmasına ilişkin sonradan verilen mahkeme kararının tarihi ise 9 Aralık 2016. Yani veriler değiştirildikten sonra mahkeme ‘verilerin imajının alınması’ kararı vermiş. Verilerin bilirkişilere teslim edildiği tarih de yine ‘değiştirilme’ tarihinden 1,5 ay sonra, Aralık 2016! Bütün bu bilgiler, verilerin bilirkişilere tesliminden 1,5 ay önce dijital materyal üzerinde çalışıldığı ve verilerin orijinalliğini yitirdiği anlamına geliyor.

MAHKEME KARARI ÖNCESİNDE İMAJ ALINMIŞ

Hatırlanacağı üzere ByLock’ta ‘imaj alma’ işleminin mahkeme kararından önce olduğu daha önce ortaya çıkmıştı. Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında belirtildiği üzere, ByLock’a ilişkin dijital materyalin imajı (kopyalama) 29 Kasım 2016’da alınmış. İmaj alınmasına ilişkin mahkeme kararı ise 9 Aralık 2016 veriliyordu. CMK’ya göre hakim kararı olmadan imaj alınamaz. Alınmışsa ki öyle olmuş, o delil hukuka aykırı hale gelir ve yargılamada kullanılamaz.

BİLİRKİŞİ RAPORUNUN TAM METNİ İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKE TIKLAYIN

https://www.drgokhangunes.com/wp-content/uploads/2021/09/ANKARA-CBS-BILIRKISI-RAPORU.pdf

BYLOCK LİSTESİ OLUŞTURULMUŞ

Bilirkişi raporundaki skandallar bununla sınırlı değil. Veriler üzerinde aylarca süren çalışmalar neticesinde isim listeleri oluşturulmuş. Gökhan Güneş, “Yani, Bylock verileri üzerinde çalışanlar;  ‘Adliye.xl.xs’ isimli ve içinde Bylock listelerinin olduğu excel tablosu oluşturmuşlar, bu dosyayı şifrelemişler ve dosyada ‘isim listesi’ olduğunu bilirkişilere söylemeyi de ihmal etmemişlerdir! Bilirkişiler de bu hususları olduğu gibi rapora yazmak suretiyle, adeta Bylock verilerini ‘çöpe’ atmışlardır.” ifadelerini kullanıyor.

VERİLER MİT TARAFINDAN DEĞİŞTİRİLİYOR  

Raporun 24. sayfasında 13 Aralık 2016’da bilirkişilere teslim edilen 7,2 GB’lık disk içindeki veriler üzerinde, 12 Aralık 2016 tarihinde yani teslim edilmeden 1 gün önce akşam saat 18.00’dan sonra değişiklik yapıldığı belirtiliyor. Gökhan Güneş bununla ilgili çok önemli bir tespitte bulunuyor: “Acaba, bilirkişilere verilmeden önce bu değişikliği kim, neden yapmış ve neleri değiştirmiştir? Bu sorunun cevabını yine 24. sayfada bulmak mümkündür. Zira dijital materyalle ilgili ‘imaj notu’ kısmında; ‘MİT tarafından gönderilen’ ifadesine yer verilmiştir. Bu değişikliğin de; bilirkişilere verilinceye kadar veriler üzerinde  çalışan, ‘Adliye.xl.xs’ doyasında kullanıcı listelerinin olduğunu bilirkişilere söyleyen ve yine veriler ellerindeyken 26 Ekim 2016’da değiştiren MİT mensuplarınca yapıldığında şüphe yoktur.”

VERİLER BOZUK, KURTARMA OPRASYONU YAPILDI

Yine bilirkişiler, raporun ‘Sonuç ve Değerlendirme’ kısmında, ByLock verilerinin bozuk olduğu ve dosya içeriğindeki nesnelere erişmek için kurtarma işlemine başvurulduğu yazılıyor. Güneş, şunları söylüyor: “Bu suretle, ByLock’un hukuka aykırılığını açıkça ve bir kez daha ortaya koymuşlardır. Ayrıca, ByLock bilgileri orijinal veriler olmadığından, bugüne kadar bu veriler üzerinde çalışılarak hazırlanan MİT raporu ve yukarıdaki bilirkişi raporundaki bilgiler de bir birini tutmamaktadır. Bu husus bile ByLock verilerinin hukuksuzluğunun tek başına delilidir.”

SAVCILIK, RAPORU SIR GİBİ SAKLIYOR

“Bylock’un hukuksuz bir delil olduğunun resmi itirafı olan bu belgeyi Ankara Cumhuriyet Savcılığı başka hiçbir dosyaya sunmadığı gibi, aynı hukuksuzluğun başka bilirkişilerce tespitinden korkan mahkemeler de, tüm taleplere rağmen silahların eşitliği ve çekişmeli yargılama ilkelerine aykırı olarak, bu kutsal emanetleri kimseye inceletmemekte ve ilgililerin adil yargılanma haklarını ihlal etmektedirler. Sonuç olarak; en güçlü delil muamelesi yapılan Bylock, delil zincirinin en zayıf halkasıdır ve hukuk geldiğinde ilk çöpe atılacak deliliktir. 15 Temmuz sonrası ister sivil ister asker olsun, darbe teşebbüsünden haberi olmayanlar beraat edcek. Bu kişiler tüm haklarını ve itibarını geri alacak ve verdikleri kararlarla insanların hayatını karartanlar da hukuk önünde hesap vereceklerdir.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. 2 Terebaytlık Ergenekon yargılamaları, onlarca tanık, kesin net deliler ortada iken,

    Tek bir CD de yer alan WORD dosyasındaki onca veri, savcılığın ve tanıkların veriler GÜNCELLENLİYOR diyerek izah etmesine karşın, o dönemde var olmayan bir yazı dili ile yazılmış olmasını dosyanın sonradan oluşturulduğuna ilişkin ŞÜPHE ile ilişkilendirilmiş, o şüpheden yola çıkarak, bu şüpheli delili yok saydık, diğerlerinde de şüphe olabilir dolayısıyla tüm hepsini YOK sayalım denmiş ve 2 Terebaytlık veri, koca bir milletin gözünün koca koca Kurumlarca, Yargıtayca yok sayılmıştır.

    Kısaca, savcılıkça ve tanıkça sık sık güncellendiğine ilişkin ifade olmasına rağmen, PAT diye, yok sayılmıştır 2 Terebaytlık veri, kücücük MEGABYT lık veri dayanak gösterilerek.

    Bu bilgi aklıma gelince, Bylock yargılamalarında tespit edilen bu ESASLI bulgular karşısında yargılamalar tek bir kararla çöpe gider. Hem de gizli saklı utana sıkıla ERGENEKON da yapıldığı gibi değil, açık açık medyada durum anlatılarak, halk ikna edilip, iç yüzü anlatılarak.

    Kulun ki bir umut oğlum, derdi, bizimkisi de bir umut, hukuk değil de umut, gerçek bir hukuk olsa zaten umuda bile gerek yok. Bu yargılamalar kökten çöker.

    Ve bu yargılamalara dayanak teşkil eden;

    Bylock–iletişim hürriyeti, Anayasa 25-32,
    Gazete, dergi aboneliği–haber alma hürriyeti, Anayasa 25-32,
    İnternet sitelerinde istediğin siteden haber okumak–haber alma hürriyeti, Anayasa 25-32,
    Sendika üyeliği–Anayasa 45,
    Meb e bağlı bir özel okulda okuma, okutma hürriyeti….Anayasa 10, 42,
    Sigortalı özel bir kuruluşta çalışmak..Anayasa 49,
    Sohbetlere gitmek, dini organizasyonlar yapmak, din ve vicdan hürriyeti…Anayasa 24, Anayasa 10,
    Vakıflar kurma, yöneticiliği ve üyeliği, faaliyetleri, burs verme vb…Anayasa 33,

    gibi doğrudan 1982 ANAYASASININ ilgili maddeleriyle ilişkilendirilir. İlgili maddeye dayanak teşkil edilerek bir kanuna atfa bile gerek olmaksızın.

    Ve bütün bunların sistematik yapılması, Birleşmiş milletlerin SOYKIRIM ın 5 aşaması şeklindeki yol haritasına uygunluğu göz önüne alınarak, Anayasanın ruhuna kastetmiş ve bunu kendi halkına uygulamış bir yönetim, Soykırımcı olarak addedilir. Bu suça karışanlar, suçun maddi ve manevi unsarlarını inşa edenler,

    Türk ceza Kanununun 76. Maddesi,

    “(1) Bir planın icrası suretiyle, milli, etnik, ırki veya dini bir grubun tamamen veya kısmen yokedilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi, soykırım suçunu oluşturur: (2) Soykırım suçu failine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. ”

    gereğince yargılanıp MÜEBBET HAPİS cezası ile cezalandırılır.

    Bu suçu işleyipte yurtdışına kaçanlar ise,

    Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Aralık 1948, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kabulu.. ONAYLAYAN ülke sayısı 140,… gereğince dünyada 140 ülke gereğince yargılama için Türkiyeye talep, ya da ilgili ülke mahkemelerince yargılanması talebi ile muhatap olup oralarda da yargılanırlar.

    Taraf olmayan ülkelere kaçanlarda, bugün yaptıkları gibi, uçaklarla tek tek alıp getirilirler ve yargılanırlar burada.

    MERAMIM ŞU, eğer iş Hukuka kalırsa, Yukarı da yaptığım yargılamanın çatısı, aslında suçun tüm unsurlarının sübut etmiş mevcut şu anki durumuna çok uygundur. Geriye sadece imzaları atan, eylemlerde bulunan, kişilerin adını eklemek kalmaktadır.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin