Biz Ramazan’a kavuştuk ama…

YORUM | AHMET KURUCAN 

Bir kez daha biz Ramazan’a kavuştuk Ramazan da bize. İki taraf var bu buluşmada: Ramazan ve biz. Bir soru soracağım taraflara. İlki ben de dahil Müslümanlara. Müslümanlar olarak bizler Ramazan’a kavuşmaktan mutlu muyuz? Oruç başta olmak üzere Ramazan’da yapacağımız ekstra ibadetlerin neşvesi ile şimdiden dolu muyuz? Dost meclislerinde yapacağımız iftarlar, camilerde kılacağımız teravihler, dinimizi daha iyi anlama, anlamlandırma ve yaşamamıza katkı sağlayacak olan sohbetler, Ramazan’a mahsus yaptığımız okuma listelerinde yerini alan kitaplar, izleyeceğimiz filmler ve diziler gerçekten şimdiden bizi heyecanlandırıyor mu? Yoksa böyle bir hazırlığımız yok mu? Hatta hazırlık bir yana Ramazan’ı hem Rabbimizle irtibattaki ilave sorumluluklar hem de sosyal hayatımızda ister istemez meydana getireceği değişiklikler itibariyle yük olarak mı görüyoruz? Gerçekten nerede duruyoruz?

Çocukluğumda hatırlarım, orta okul yıllarında iken yaz mevsiminde dükkanında çıraklık yaptığım ustam Ramazan sonunda “Mübarek Ramazan bitti, gidiyor.” diyen arkadaşlarına “Ramazan gidiyor değil mübarek on bir aylar geliyor.” diyerek cevap verirdi gülerek. İnanarak mı diyordu bunu bilmiyorum. Ramazan’da orucunu tutan namazını kılan birisiydi ama böyle söylerdi. Belki de yukarıda zikrettiğim unsurlardan dolayı inanarak söylüyordu bunu, kim bilir? Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki yakın ve uzak çevremde şimdi böyle düşünen insanların olduğunu biliyorum.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Bu buluşmanın diğer canibinde Ramazan yerini alıyor. Acaba Ramazan nerede duruyor? İsterseniz şimdi hayal dünyamıza canlılık kazandırıp Ramazan’ı aklı, şuuru, hissiyatı olan bir varlık olduğunu tahayyül edelim ve aynı soruyu ona yöneltelim: “On bir aydan beri bizden uzak yaşıyorsun. Şimdi bir aylığına yine bizimle beraber olacaksın. Geceli gündüzlü birlikte yaşayacağız bu sürede. Sofrada sahur ve iftar yaparken, camide namaz kılarken, yatakta uyurken hep seninle beraber olacağız. Mutlu musun bizimle birlikte olacak olmaya?” Ne der acaba? Şöyle diyebilir mesela: “Performansınıza bakacağım. Allah’ın size ekstra sevaplar vermek için bana yüklediği kadr ü kıymetimi bildiğinizi ya da bilmediğinizi gösterecek davranışlarınızın tümüne göre bir değerlendirmede bulunacağım.”

Hayal dünyamızda yaptığımız bu yolculuğu bir adım daha öteye taşıyıp ahirete gidelim. Mizan’da amellerimizin tartıldığı ve Rabbimizin rahmetle hükmetmesini umduğumuz ama adaletle hükmedeceğini kesinlikle bildiğimiz mahşer gününe intikal edelim. Sırada 2022 yılı Ramazan ayında yaptığımız ameller olsun. Orucumuz, teravihimiz, zekatımız, fakir fukaraya verdiğimiz sadakalarımız, iftar ve sahur sofralarında dostlarla birlikteliğimiz, hatimlerimiz, yakın çevremizdeki insanlarla bizatihi uzak çevremizdekilerle de gönül bağını, empatiyi nazara veren ilişkilerimiz. Mesela şöyle dese Allah: “Tabiat ve tarih yasalarına bağlı olarak yaratılış gayeni unutma ihtimaline binaen Ramazan’ı yaratmış ve o ayda sana özüne, ruhuna, yaratılış gayene geri dönme imkanı vermiştim ve sen bu fırsatın kadrini bildin, onu imkanı iyi değerlendirdin, mükafatın da bu. Ya da bilmedin ve değerlendirmedin mi, neden?” Gördüğünüz gibi iki şık var, bir üçüncüsü yok.

Sözü uzatmayalım. Razi’nin açıklamaları içinde Ramazan, “yaz sonunda yağıp yeryüzünü tozlardan temizleyen yağmur” anlamına gelen “er-ramza” ya da “Güneş ışınlarından taşların yanıp kızması” anlamında olan “er-ramaz” kelimesinden türetilmiştir. Buna göre yağmurun yeryüzünü kirlerinden arındırıp yıkadığı ya da kızgın taşlar üzerinde yürüyenlerin ayak tabanlarının yanması misali Ramazan yapılması gerekli olan şeyleri yapma şartıyla insanın günahları yıkar ve yakar. Bu açıdan Ramazan biz inananlar için bir arınma musluğudur. Her bir salih amele karşılık bir değil binlerce mükafat verilecek bir zaman dilimidir. Bunu bir fırsat bilip istifade etmek ise bizim irade ve ihtiyarlarımıza bırakılmıştır. Arka arkasına sıralayacağım şu iki hadis bunun en büyük delilidir.

“Ramazan ayı geldi. Bu ay, Allah’ın oruç tutmayı farz kıldığı mübarek bir aydır. Bu ayda semanın (cennetin) kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve Allah’a karşı gelen azgın şeytanlar bağlanır. Bu ay içinde öyle bir gece vardır ki, bin aydan daha hayırlıdır. Bu gecenin faziletinden mahrum kalan (bin ayın faziletinden) mahrum kalmış olur.” (Nesâî, Sıyâm, 5)

“Ramazan ayının ilk gecesi olunca, şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur, cehennem kapıları kapatılır ve hiçbiri açılmaz. Cennetin kapıları açılır ve hiçbiri kapanmaz. Sonra bir (melek) şöyle seslenir: Ey hayır dileyen, ibadet ve kulluğa gel! Ey şer isteyen günahlarından vazgeç! Allah’ın bu ayda ateşten azad ettiği nice kimseler vardır ve bu Ramazan boyunca her gece böyledir.” (Tirmizî, Savm,1)

Hasılı, Erzurumluların tabiriyle “Bahane Tanrı”sı olan Allah, biz kullarını af etmek, mağfirette bulunmak, rahmet ve merhametini üzerimize sağanak sağanak göndermek için bu zaman dilimini bize tahsis etmiştir.

Rabbim Ramazan’ı hakkıyla idrak eden, yapacağı amellerle hakkını veren, özünü ve ruhunu bulan, Ramazan’da Ramazanlaşan kullarından eylesin bizleri. Ramazan’ınız mübarek olsun.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Kanıksanmış Ramazan kültürüne bir eleştiri….

    Umarım bu sene de “davet” yorgunluğu yine ramazanın özünü etkilemez, en azından benim gibiler için.

    Universite yıllarında, keşmekeş Istanbul trafiğinde, iftardan 2 saat önce yola koyulurduk. Otobuslerın tıka basa hali bir kenara, iftar yemeğinden sonra akşam namazı ve sonrası tatlı faslı.Teravih demek geri dönüşün iyice geç vakte kalması demekti. Evde kılarız fikrinde gittiğim tum davetlerde, tum davetliler hemfikir olurdu da. Sonra evlerimize yine en az 1 saati bulurdu. Döndüğümüzde herkeste bir yorgunluk, saati kurayım da gece sahurda kılayım deyip yatma fikri yaygındı. Ama çogunlukla o günkü nöbetçinin “Hocam yarım saat kaldı” sözlerini duyarken bulur, apar topar huşusu kaçmış yatsı namazını kılarken bulurduk kendimizi. Gündüz okul, akşam sohbet istişare vb rutinler deveklemince hışımız çıkardı.

    Ertesi gün diger davet, sonraki gün diğer, diğer diğer derken aslında hep bir huzursuz halle, gereğini yapamadığım iç sesiyle Ramazanı uğurlardık.

    Son sınıfta, buna bir dur demeliyim dedim, ve baştan uyardım, “En fazla 2 davete gidicem, beni ekstra çagırmayın hiç bir yere” diye hatırım olan herkese durumu söylemiştim. Sohbeti-istişareyı kısa tutulma fıkrını de kabul ettirmiştim.

    Evet, işte o sene, benim için, hayatımın en guzel Ramazanı olmuştu. Derinleşme-okuma-cami de teravih-tesbihatlı ibadetler ve tesbih, o arınmayı hissetmiştim bu sefer.

    Diyeceğim şu ki,(tabi ki şartlara göre) Sosyalleşme, kaynaşma, davet yoğunluğu, Ramazanın özünü yakalamamıza bir engel olabilir.

    Elbette Sartlara göre demiştim, mesela, bir multeciyi, ruhsal ihtiyaç sahiplerini hergün davet etme ardından ama onun yorgunluğu nedeniyle sadece farzları ancak yerine getirme durumunu, az önceki şahsi kemalata üstün ve hatta gerekli bulurum. Evet bu bir yapılması gereken hizmettir. Bu ayrımı da yapmam gerekiyor elbette.

    Arif olan anlar.. demişler. Gözlemim, Bu istisna zamanlara değil, özünde 2016 öncesine dayanıyor. Gittikçe normalleşmeye başlayan bir yaşam var. Ricam şu, lütfen eskiyi yeniden inşa etmeyelim. Zaten kapasitemiz sınırlı, bir sınır koymayalı bilelim, Eve kapanmayı, insanlarla az kontakt kurmayı bir hedef haline getirelim bu ay.

  2. Bir ara “Ramazan Korkusunu” irdeleyebilirseniz sevinirim. Soyle ki: bazi seyler basit ve sevimli degil de agir gosterilince insanlarda korku olusur. Ramazan bu kadar cok onemli ama ben geregince degerlendiremeyecegim, degerlendiremiyorum… dusuncesi ile insanlar yapabilecegini de yapamaz hale gelebiliyor. Oysaki Ramazana cok asiri anlam yuklemek yerine onu sade, basit ve zevkli gosterilebilinirse bence daha iyi olur. Insanlar, Ramazan geldi diye daha cok sevinir. Yoksa, cogu kisi de “Eyvah Ramazan geldi” havasi olusabiliyor. Cok asiri dikkatli olmam, herseyime dikkat etmem … gerekiyor ama birgun onceki ben ile Ramazandaki ben cok farkli degil ki. 1 gun icinde cok buyuk degisiklik hayal ediyorum ama bu gercekci degil….

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin