Birleşik Krallık AB’den sert çıkışa yürüyor

HABER-YORUM | TARIK TOROS, LONDRA

İngiltere’nin Avrupa Birliği (AB) macerasının final sezonu, David Cameron’un 2015 seçimlerine giderken Brexit referandumu vaat etmesiyle başladı.

Final sezonu diyorum. Çünkü, gerek Britanya adalarındaki bağımsızlık mücadelesi… Gerekse İngiltere’nin AB süreci hayli inişli çıkışlı, hükümetler getirip götürmüş bir tarihtir.

Girersek çıkamayız.

O yüzden önceki sezonları atlayıp final sezonunu anlatacağım.

 

**

Brexit, Britanya ve exit (çıkış) kelimelerin birleşmesiyle oluştu.

Referanduma bu adın verilmesi dahi sonucu hakkında fikir veriyor.

Oylama, AB’den çıkışa ayarlıydı, kalışa değil.

 

**

Tetikleyen, Arap baharı ile tetiklenen mülteci meselesi oldu.

İngiltere’de kimi sağ hareketler, AB’deki serbest dolaşım ilkesine karşı çıkıyor, medyada kendine geniş alan buluyordu.

Muhafazakar Parti iktidarın büyük ortağıydı.

Başbakan David Cameron, söylemi aşırı sağcıların elinden almak için seçime giderken Brexit referandumunu vaat etti.

Buna pek niyeti yoktu.

AB yanlısı ortağı Liberal Demokratların buna izin vermeyeceğini hesap ediyordu.

Fakat tek başına iktidar olunca halk oylamasını yapmak zorunda kaldı.

 

**

Ben Londra’ya 10 Mart 2016’da taşındım.

Referandum 23 Haziran 2016’da yapıldı.

Sadece son 5-6 hafta tartışıldı.

Bugün ortaya çıkan risklerin hiçbiri konuşulmadı.

Büyük yalanlar söylendi.

Mesela, “AB’de kalırsak Türkler buraya akın edecek” dendi.

Ne o gün bir akın vardı, ne de şimdi.

Bilakis Türkiye, AB’den fersah fersah uzaklaştı.

**

Kampanyada İngiltere’nin AB’ye haftada 350 milyon Sterlin ödediği söylendi.

Kampanyacılara göre, bu para ulusal sağlık sistemine aktarılabilirdi.

Lakin bu da yalandı.

Doğru rakam 136 milyon Sterlin’di.

Bir de şu;

O günden bugüne, Brexit nedeniyle İngiliz ekonomisi %2 daraldı.

Bu da haftalık 400 milyon Sterlinlik kayba denk geliyor.

 

**

İngiltere 2.45 Trilyon Euro ile Almanya’dan sonra AB’de en büyük ikinci ekonomi.

2018 itibariyle ithalatının yüzde 60’ı ihracatının yüzde 55’i Avrupa ile.

Sadece Almanya, yılda 770 bin otomobil satıyor İngilizlere.

Konuşulmadı bunlar.

1975 referandumunda “AB’de kalalım” diyen o dönemin gençleri, 40 yıl sonra sonucu belirledi ve İngiltere yüzde 52 ile AB’den çıkış kararı aldı.

 

**

O arada…

Cambridge Analytica’nın 50 milyon facebook hesabını Brexit kampanyasının kullanımına verdiği bilgisini atlamayalım.

Amerika’da Trump’ı seçtiren dalga, İngiltere’yi AB’den kopartmak istemiş olabilir.

 

**

Esasen…

İngiltere’nin en büyük zorluğu AB değil, kendi içindeki parçalı yapı.

İngiltere demek de yanlış.

Doğrusu ve Türkçesi “Birleşik Krallık” (United Kingdom, UK).

4 parçadan oluşuyor:

England (İngiltere),

Scotland (İskoçya),

Wales (Galler)

ve Northern Ireland (Kuzey İrlanda).

 

**
Büyük Britanya (Great Britain, GB) ise İngiltere’nin bulunduğu büyük ada:

İngiltere, Galler ve İskoçya.

 

**

Kuzey İrlanda’nın 1.2 milyon nüfusu var, Birleşik Krallık’a bağlı.

4.8 milyon nüfuslu İrlanda Cumhuriyeti ise bağımsız bir ülke.

İrlanda, geçen yüzyılın ilk yarısına yayılan iç çatışmaların ardından B.Krallık’tan tamamen koptu, cumhuriyetini ilan etti.

K.İrlanda ise B.Krallık’ta kaldı kalmasına ama…

Siyasi ve dini temelli kamplaşma terörü tetikledi.

Büyük kavga ve mücadeleler sonunda “Hayırlı Cuma” anlaşması imzalandı, 1998.

K.İrlanda, İrlanda ve B.Krallık arasında bugüne kadar devam eden sulh temin edildi.

Hoş, İrlanda adasının bağımsızlığını savunanlar hep oldu.

Bunların çoğu İrlanda Cumhuriyeti vatandaşlığı da aldı, ekleyelim.

 

**

İrlanda, B.Krallık ile eş zamanlı “Ortak Pazar”a katıldı (AB’nin o günkü adı), 1973.

Bu yüzden arada sınır veya gümrük yok.

Ayrıca, İrlanda ile B.Krallık arasında bir geçmiş ve lisan birliği var.

Avrupa’da İngilizce konuşulan başka ülke yok.

Britanya adalarındaki halklar kendini “Irish” (İrlandalı), “Scottish” (İskoçyalı) veya “Welsh” (Gallerli) olarak tanımlıyor.

Elbette baskın nüfus “English” yani İngiliz.

Birleşik Krallık vatandaşına ise “British” deniyor.

 

**

İskoçya, Galler ve K.İrlanda’nın merkezi hükümetleri, meclisleri, bayrakları, milli takımları var. Kimi trafik kurallarından vergi düzenlemelerine kadar farklılıklar mevcut. BBC’nin TV ve radyo yayınları lokal. Yazılı basın da öyle. Galler’de ikinci dil Galce (Welsh), tabelalarda bunu görürsünüz. Ehliyet sınavında mesela, Galce testi tercih edebilirsiniz.

Foto | Daily Express

**

B.Krallık adı üzerinde monarşi ve tüm bu hükümetler Kraliçe’ye bağlı.

Birleşik Krallık bayrağı, dört bayrağın kesişim kümesi ile çizilmiş.

Londra’da Theresa May’ın başbakan olduğu merkezi hükümet ise özellikle dış politikada B.Krallık adına söz sahibi.

Krallığın bu dört parçasından her birine “country” deniyor, yani içeride bağımsız dışarıda bağımlı birer ülkeler esasen.

Haliyle, kaderlerinin söz konusu olduğu Brexit söz konusu olunca… İskoçya hükümeti de konuşuyor, Kuzey İrlanda da.. BBC sürekli dört bir yana bağlanıyor, gün boyu.

 

**

“İngiltere’nin en büyük zorluğu AB değil, kendi içindeki parçalı yapı” derken neyi kastettiğimi anladınız mı şimdi!

Theresa May için AB ile çıkış anlaşması yapmak zahmetli ama kolaydı.

Zor alan, bunu ülkesindeki halklara kabul ettirmekti.

Zaten orada takıldı.

Bir not daha: İskoçya ve K.İrlanda’da referandum sonuçları “kalalım” yönündeydi. Haklı olarak genel sonucu kabullenemiyorlar.

Birleşik Krallık AB’den çıkarken kendi bütünlüğünü kaybedecek mi?

Soru bu.

Çünkü kendi de bir birlik.

 

**

Seçmen “AB’den çıkalım” deyince David Cameron siyasi sorumluluğu alıp istifa etti. Yerine Theresa May atandı. Misyonu B.Krallık’ı salimen AB’den çıkarmaktı. Bunu da biliyordu.

İki buçuk senedir, sandıktan önce tartışılmadığı kadar Brexit tartışıldı.

Ada’da hiçbir gündem bunun önüne geçemedi.

Zaman geçtikçe işin rengi değişti.

Son derece karmaşık, çetrefil bir durum söz konusuydu.

AB bile birliğe katılmayı düzenlemiş, çıkmayı pek hesap etmemişti.

Lizbon anlaşmasının 50’nci maddesinde bu yazılmıştı ama uygulama yoktu.

Bir de şu; AB isteyenin elini kolunu sallayarak çıkmasını, kötü örnek olmasını istemiyordu. İngilizleri zorlayacaktı. Boşanma öyle kolay olmamalıydı.

 

**

Zaman daralıyordu.

29 Mart 2019, Brüksel saatiyle gece yarısı Birleşik Krallık AB’den çıkıyordu.

Bu tarih iki yıl önce belirlenmişti.

Her şey takvime göre yürüdü.

Başbakan Theresa May, AB ile 585 sayfalık çıkış anlaşmasında anlaştı.

İngiliz parlamentosunun da onayı gerekiyordu.

Aralık ortasında bunu parlamentoya getirdi, kabineden 6 istifa peş peşe geldi, May kaybedeceğini görünce 15 Ocak’a erteledi.

Fakat tarihi hezimetin önünü alamadı.

Önceki hiçbir hükümete nasip olmayan bir yenilgiydi bu.

Sadece muhalefet değil, iktidardaki Muhafazakar Parti’nin üçte biri de plana “hayır” dedi.

Aynı grup, geçen ay da May’e güvensizlik oylaması istemiş fakat parti liderliğinden (ve dolayısıyla başbakanlıktan) indirememişti.

Bir gün sonra, 16 Ocak’ta hükümet için güvenoylamasına gidildi. May’in liderliğine ve Brexit planına “hayır” diyen partiiçi muhalefet bu defa blok olarak arkasında durdu ve hükümet düşmedi. Politikanın cilveleri.

 

**

Şimdi ne olacak?

May’in AB ile anlaştığı Brexit planının reddinin ana gerekçesi “Backstop” denilen İrlanda sınırı konusuydu.

Kabaca:

Coğrafi koşullar gereği ve en önemlisi 20 yıldır sağlanan barış bozulmasın diye…

Kuzey İrlanda ile İrlanda arasına sınır kontrolü ve gümrük kurulmayacak, K.İrlanda bir tür AB serbest bölgesi gibi fonksiyon üstlenecekti.

Brexitçiler buna karşı çıktı.

Çünkü, bunun ne kadar süreceği muğlaktı. K.İrlanda ile İrlanda’yı birleştirebilirdi. Ayrıca K.İrlanda’nın “geçici” dense bile AB’de kalması, oradan Birleşik Krallık’a AB mallarının gümrüksüz girişi demekti.

Brexit demek Brexit demekti ve bu çözüm, AB’den çıkmak anlamına gelmiyordu.

**

Onca risk ve sıkıntı ortaya döküldü ama Brexit kampanyasında ortada olanlar bu defa yoktu. Hepsi tasfiye oldu, Boris Johnson gibi, Nigel Farage gibi…

“Egemenliğimizi elde edeceğiz, yasalarımızı kendimiz yapacağız, sınırlarımız kontrolümüzde olacak” diyenlerin sesi gür çıkmıyor artık.

Daily Mirror’ın mecliste Brexit planı reddedildikten sonraki manşeti gibi: Anlaşma yok, umut yok, ışık yok, güven yok!

Birleşik Krallık, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük kırılmayı, siyasal kaosu yaşıyor.

Alternatifler hayli azaldı:

-Hükümetin bu kadar kısa sürede yeni plan yapması, bu konuda AB’yi ikna etmesi, sonra bunu parlamentodan geçirmesi hiç olanaklı değil.

-Sert çıkış (hard exit) olabilir. Bu, anlaşmasız çıkış (no deal) demek. 29 Mart, Brüksel saatiyle 0.00’da Birleşik Krallık AB’den çıkar,  bir anda sınır ve gümrükler devreye girer. Dünya Ticaret Örgütü’nün kuralları ve yeni vize rejimi uygulamaya konulur. Avrupa’da 1 milyon İngiliz, Birleşik Krallık’ta 3 milyon Avrupalı var. Karmaşa aylar sürer.

-Genel seçim olasılığı düştü. Düşük ihtimal ama ikinci referandum olabilir. Bunu pek kimse istemiyor. Çünkü Brexit, “iktidar+muhalefet” adeta bir devlet politikası. Yeni referandum olursa çok büyük ihtimalle “AB’de kalalım” çıkar, anketler öyle söylüyor.

-Ana Muhalefet dahil, Norveç modeli, Kanada modeli gibi çözümler önerenler var. Türkiye ile gümrük birliği gibi. Ticaretin sürmesi için imtiyazlı ortaklık modelleri. Fakat bu ülkeler, AB’ye üye olup çıkmış değil, Birleşik Krallık bu yönüyle ayrılıyor. AB de asla sıcak bakmıyor.

-AB, yeni plan için Birleşik Krallık’a süre verebilir, 29 Mart tarihi Temmuz ayına ötelenir, bunu açıkladılar.

-Birleşik Krallık, AB’de kalma kararı verebilir. Referandum bağlayıcı değil sonuçta. Fakat bu olasılık yok denecek kadar düşük ihtimal.

 

**

Kraliçe ne düşünüyor?

İkinci Elizabeth, 6 Şubat 1952’den beri tahtta.

Churchill’e başbakanlık vermiş bir efsane.

Brexit konusunda hiç renk vermedi.

Siyasi kaos, çıkıp konuşmasını gerektirir mi, bilemiyorum.

Bu olursa (ki hiç şaşırmam) oturur tekrar yazarım.

Bir tarihe tanıklık ediyoruz, ondan yüzde yüz eminim.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Biz yıllarca girmeye uğraştık, meğer çıkmak daha zormuş! Onu anladım 🙂

    Coğrafi ve siyasi yapı olarak adalarla ilgili fikri olmayanlar için gayet açıklayıcı bir yazı olmuş. UK neresidir, England hangisidir, vs..

    Beni asıl aydınlatan kısım “Cambridge Analytica” konusu oldu, büyük resmi görmemi sağladınız.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin