Bir intihar eylemcisi olarak Melih Gökçek

YORUM | BÜLENT KORUCU

Kuralsız ve ilkesiz ortamda siyasi analiz yapmanın anlamsız ve sonuçsuz  bir uğraş olduğunu bilecek kadar kötü tecrübem var. O yüzden bu başlığın altında siyasi analiz okumayı bekleyenler yanıldığını birazdan farkedecek. Takip ettiğim ve tanıdığım kadarıyla adı geçenlerin mevcut ve muhtemel tepkilerini kayıtlara geçirmekle yetineceğim.

Siyaset arenasında -eskilerin tabiriyle- yaprak kımıldamıyor. Onun için Ankara eski Belediye Başkanı Melih Gökçek’in odağında yer aldığı anlık esintilere fırtına muamelesi çekiliyor. Gökçek ve muhatapları nehrin karşı yakasından birbirine laf atıp peşrev çeken pehlivanlar gibi. İki taraf da sonuç alıcı hamlelerden kaçınıyor. Bu tavrı bir Soğuk Savaş terimi ile izah edebiliriz: Dehşet Dengesi. İronik biçimce yeni bir dünya savaşının önündeki engel, NATO ve Sovyet bloklarının elindeki nükleer silahlardı. Birbirini, hatta dünyayı yok etme gücü barışın teminatıydı! Cumhurbaşkanı Erdoğan vekalet verdikleri üzerinden yoklama ve taciz atışları yapıyor; Gökçek de bunlara aynı oranda ve elindeki bombaları hatırlatarak cevap veriyor.

Halefi yeni başkan Mustafa Tuna’nın katıldığı bir programda hafriyat gelirinin aylık 30 bin TL iken, belediyeye devrolduktan sonra ortalama 15 milyon TL’ye yükseldiğini açıklaması ilk salvoydu. Gökçek, sosyal medya üzerinden ‘Mustafa Tuna bana hırsız demiş…’ diye başlayan uzun bir cevap verdi. “Yazdıklarım sadece nefs-i müdafaa. İnan partime zarar vermeyeceğime inansam, seni insan yüzüne çıkamaz hale getiririm” cümlesiyle noktayı koydu. Tuna geri adım atar gibi yaptı ama atı alan Üsküdar’ı geçti.

Yeni kapışma sahası Gökçek’in MHP’den adaylık ihtimali. MHP kaynakları, Gökçek’in Ankara’dan aday yapılabileceğini sızdırdı. MHP lideri Devlet Bahçeli bırakın yalanlamayı üstüne ‘Onur duyarız’ minvalinde açıklama yaptı. Karşılıklı jestler devam ederken, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, bu konudaki soruya “Melih Gökçek’in görevden alınması iş olsun diye istenmedi” cevabını verdi. Bu sözlere Gökçek’ten sert ve Tuna’ya benzer bir cevap geldi. Gökçek, “Davama zarar vermemek için susmaya devam ediyorum. Hadi yiğitsen devam et. Sabrımı taşırma. Vallahi tozunu atarım” diyerek tehditlerini tekrar etti.

Son dakikada kerhen aday yapıldığı süreçlerle de birleştirdiğimde Gökçek gözümün önünde şöyle beliriyor: üzerine bomba düzeneği sarmış, pimi eline almış bir intihar bombacısı. Ve belli aralıklarla aynı cümleyi tekrarlıyor; “belki ben ölürüm ama sizin de tozunuzu atarım.”

Dehşet dengesinin farkında olan Erdoğan, kontrollü gerginliği tercih ediyor. Tartışmalardan sonra Gökçek’i arayarak ‘beraber geldik, beraber gideriz’ dediği rivayet ediliyor. Erdoğan’ın yegane korkusu Gökçek’in bireysel hırsları değil. Sırtını dayadığı derin yapının yeni ortak bulmasından endişe ediyor. Prof. Dr. Mehmet Efe Çaman’ın sondan önceki iki yazısını tekrar okumakta fayda var. http://www.tr724.com/derin-yapi-kendi-guc-alanini-mi-test-ediyor-derin-devlet-2/ . Erdoğan etkisiz eleman ya da basit bir maşa değil ancak ağırlıklı olarak ortaklarının ajandası hüküm sürüyor. Ve onlar aralarda asıl patronu hatırlatmaya çalışıyor. Danıştay’ın Türklük andı herhalde böyle bir adım. Erdoğan, ne olduğunu anlamak için birkaç gün bekledi ve ona göre tepki verdi. Şimdi her zamanki gibi kontra atakla üste çıkmaya çalışıyor. Hem tabanına öcünün dirilme ihtimalini gösterip konsolide ediyor, hem de mahkeme kararlarının pek de matah bir şey olmayacağını gösteriyor.

Gökçek, her kritik dönemeçte derin devlete kendini beğendirmeye uğraştı. AKP kurulurken ve kapatma davası sırasındaki yoğun temaslarını en iyi Erdoğan biliyor. Asıl endişesi mavi boncuğun Gökçek’e geçmesi. Ama dere geçilirken at değiştirilmesi mümkün görünmüyor. Uyarı atışlarını, koalisyonun gerçekten bittiğini sanma riski var. MHP’li Cemal Enginyurt’un asfalta bıraktığı fren izi hepimize ders olmalı.

Benim asıl merak ettiğim konu şu; Erdoğan acaba derin yapıyla dehşet dengesini kurabildi mi, kendini emniyete alacak yığınağı yapabildi mi? Onların elleri her açıdan güçlü, tek başına 17-25 Aralık yolsuzluk dosyaları bile yeter. Sadece cemaat değil, organik solcular, Kürtler ve gerçek liberallerin tasfiye edilmesinin normal sonucu Erdoğan’ın alternatifsiz kalışı. Kendi tabanında fazla karşılığı kalmayan, hatta ileri gidildi algısı oluşan ‘FETÖ’ sakızına dönüşü de bu yüzden. ‘Beni hâlâ kullanabilirsiniz, son kullanma tarihim gelmedi!’ mesajı veriyor bence.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin