Bir iç sesin dışa vurumu: Geber!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

IBAN açıklamalar, biz bize yeteriz türünden vatan millet edebiyatları, perişan evdeki dedenin emekli maaşından biriktirdiklerini alırken, çocuğun kumbarasının kapağını kırıp parasını cukkalarken poz verip “İşte Anadolu irfanı, imanı” diye allayıp pullamalar bir tarafta. 

Lüks, şatafat, makam, saltanatın olanca gürül gürüllüğüyle akması bir tarafta. 

Dün bir ihale açıldı. 

Erdoğan’ın ekranlara çıkıp milletten para istemesinin üzerinden bir hafta bile geçmeden…

Cumhurbaşkanlığına 14 yeni araç kiralanmak üzere açıldı ihale. Bir diğeri ise TBMM tarafından açıldı. Meclis de 27 araç için açtı ihaleyi. İlan edilen bedel 5 milyon TL. 

Bir yandan fakir fukaranın, garip gurebanın üç beş kuruşuna göz dikerken, öte yandan milyonlarca liralık makam aracı israfı yapmak vicdanlarını rahatsız etmiyor. 

Etmediğini ise Nail Noğay isimli bürokratlarının fakir insanların çığlığına refleks olarak verdiği tepkiden anlıyoruz: Geber!

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Vatandaş evde kal demesi kolay, açız dedikçe, bunun sorumlularının utanacağını filan zannetmek büyük yanılgı. 

Hepsinde gizli açık aynı hissiyat var: Geberin!

İnanın umurlarında bile olmaz, olmayacak…

Muhalif belediyelerin yardım kampanyalarına çökülmesinin sebebi de bu, maske işinden rant elde etme çırpınışlarının da anlamı bu. Kimse umurlarında değil, kendileri ve iktidarları mühim. 

Her gün binlerce insana sıcak yemek yardımı yapan ve 15 bin kişiyi doyuracak kapasitede bir organizasyon olan Odunpazarı Belediyesi Aşevi’nin parasına da bu sebeple çöktüler. 

Üzerinde “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hediyesidir” yazılı olmayan hiçbir şeye tahammülleri yok çünkü. 

Devlet kendilerinin öz malıymış gibi bir ruh halini artık içselleştirmiş durumdalar. Babalarının kesesinden bedava bir şeyler dağıtıyor gibi hava atmaktan büyük haz alıyorlar. 

Onun dışında ne kimsenin hastalanması umurlarında, ne virüs, ne de salgın… 

Bu zor zamanda bile kendileriyle ilgili algının peşinde koşuyorlar. 

Bürokratın geber demesi anlık bir boş bulunma olayı değil. Bir bilinçaltının dışa vurumu. Devletin millete bakışının çarpıcı özeti. 

Bu nedenle zannetmeyin ki hapishanelerde birileri virüs kapıp hastalanıp ölürse üzülecekler. 

Asla, Meclis’teki oturumda konuşan ve katılan iktidar vekillerini gördünüz mü?

Hepsine aynı ruh hali; hapishanelerdeki onbinlerce, yüzbinlerce masum zerre kadar umurlarında değil. 

Meriç’te boğulan çocuğa “büyüse terörist olacaktı gebersin” diyen aynı zihniyet. “Bizim yapamadığımızı deniz yapıyor oh ne hoş” diye sevinen ruhsuzlar bunlar. 

Bülent Arınç denen hayal kırıklığının, Necip Fazıl’ın Reis Bey’inden “Merhamet” içerikli klip paylaşması da aynı yüzsüzlüğün nişanesi. 

Merhamet bunların en önemli yitiği. 

Sevgi ise en büyük hırsızlıkları. 

Milletin sevgisini de merhametini de çalmayı başardılar. 

Bu sebeple gariban, “geçinemiyorum, nasıl dışarı çıkmamayım” dediğinde çözüm aramak yerine “Geber” diyorlar. Geber pis terörist!

Miting meydanlarında, “asmayıp da besleyecek miyiz, idam önüme gelse imzalarım” diyenlerin merhametten bahsedebilmesi kadar mide bulandırıcı bir şey yok sevgili okur. 

Emin olun tüm samimiyetimle söylüyorum ki, kendileri gibi düşünmeyenlerin, hapishanedekilerin, gazetecilerin, aydınların mikrop, virüs bulaşıp ölmesini gördüklerinde zerre miktar üzülmeyecekler, aksine, “Gebersinler, bizim yapacağımızı Korona yapıyor” diyecekler. 

Minicik Ahmet’i de bu yüzden ölümüne işkenceye tabi tuttular. Tedaviye cevap veremeyecek duruma gelene kadar bürokrasi, formaliteyle önünü kestiler. Babasını hapiste, annesini yurt içinde tutarak küçücük çocuğu ölüme mahkum ederken zerre kadar vicdan sızısı duymadılar. 

Görevden aldıkları bürokratın pişman olduğunu mu zannediyorsunuz. 

Soma’da işçi tekmelerken duydukları öfke ve nefret kadar nefret duyuyorlar. 

Her daim taze, her gün yenileniyor kinleri. 

Bu yüzden içlerinde hep aynı vird tekrar ediyor; gebersinler!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. “Necip millet” geri dönmemek üzere gitti. Bir avuç insan da cezaevlerinden sağ-salim çıkamazsa bu toplum hepten bitti.
    Banker Bilo filminin sonunda, hep aldatılan soruyor bu kez: ” Evet, yaptım ama hele bir sor niye yaptım.”
    Çünkü sizin ıslah olacağınız yok gibi, “Her fırsatta aynısını yine yapacaksınız.” Bu nedenle ben de zamanı gelince sormak istiyorum; hükmünüzü neye göre vereyim?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin