Bir hayali gerçeğe dönüştüren takım: Kızılyıldız

Kzılyıldız taraftarı

HABER | YORUM | HASAN CÜCÜK 

Avrupa arenasında kupa kazanmanın yolunun 5 büyük ligden geçtiği bir dönemi yaşıyoruz. Özellikle Şampiyonlar Ligi’ni kazanmak için Fransa gibi bir futbol ülkesinin takımı olmak bile yetmiyor. Bir zamanlar Avrupa’nın bir numaralı kupasını kazanmak bugünler kadar zor değildi. Bugün adı unutulan takımlar Avrupa’da zirveye çıkıp, kupayı müzesine taşıdı. Bu ekiplerden biri de Kızılyıldız’dı. Yugoslav ekibi 1991’de Avrupa’nın bir numaralı kupasını kazanırken, futbol dünyasına unutulmaz yıldızlar kazandırdı. 

Futbolda Yugoslav ekolünün tarih olduğu dönemdeyiz. Yugoslavya’nın dağılmasıyla ortaya çıkan devletler arasında futbolda sivrilen Hırvatlar oldu. Yugoslavya’nın bir numaralı varisi Sırbistan, eski gücünden oldukça uzak günler yaşıyor. Takvim yaprakları 1991 yılını gösterirken Kızılyıldız, bugünün Şampiyonlar Ligi olan o yılların Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazanma başarısını gösterdi. Kızılyıldız’ın bu başarısı tesadüfi değildi. Temeli 1987’de atılan bir takımın meyvesiydi 1991’de gelen başarı. 

1987’de Kızılyıldız 5 yıllık bir plan yaparken, nihai hedef olarak Avrupa’da Kupa 1’i kazanmak vardı. Yugoslavya kalitesinde bir ülkenin kulübü olarak oldukça uçuk sayılacak bir hedefleri vardı. Teknik dehâ olarak tanımlanan Ljupoko Petrovic’in farklı bir oyun anlayışı vardı. Hızlı kontra atak ve orta sahada agresif baskı Petrovic’in en bariz teknik adamlık özelliğiydi. 

Petrovic, Yugoslavya topraklarının gördüğü en kaliteli kadroyu bir araya getiren isimdi. 1990-91 sezonunda attığı 40 golle Altın Ayakkabı’nın sahibi olan Darko Panvec gibi bitirici bir forveti vardı. Sadece forvet hattıyla rakiplerine korku salan bir ekip değildi. Sahanın her yerinde birbirinden kaliteli oyuncuların varlığı, Kızılyıldız’ın en güçlü silahıydı. Takımın kaptanlığını da yapan kaleci Stevan Stojanovic kurtarışlarıyla başarıya katkı sağladığı gibi, saha içinde takımın eksiklerini bir teknik adam tavrıyla gören bir isimdi. Defansın kilit ismi Romen futbolcu Miodrag Belodedici, Steaua Bükreş ile Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazanmış, tecrübesinin yanı sıra oyun zekasıyla o yıllarda Avrupa’nın gördüğü en iyi libero olarak tanımlanıyordu. Orta saha ise muhteşemdi. Vladimir Jugovic, Sinisa Mihajlovic, Robert Prosinecki ve Dejan Savicevic gibi fevkalade yeteneklerden oluşan dörtlü ise futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi orta sahalarından birini oluşturuyordu.

1991 yılına kadar Yugoslavya topraklarında 4 kupa kazanan Kızılyıldız’ın efsane kadrosu için Avrupa’da kupa kaldırma zamanı gelmişti. Kupa yürüşünde ilk rakip İsviçre’den Grasshoppers oldu. Sahasında 1-1 berabere kaldığı maçın rövanşını 4-1 kazanarak yol kazasına fırsat vermedi. Sonraki aşamada rakip Glasgow Rangers olur. Takımın başında Türk futbolseverlerin yakından tanıdığı Graeme Souness vardır. Kızılyıldız’ı seyretmek için yardımcısı Walter Smith’i gönderen Souness’e gelen raporda iki kelime vardır: ‘İşimiz bitti.’ Smith yanılmaz. İlk maçı 3-0 kazanan Kızılyıldız, deplasmanda da 1-1 biten maç sonunda Rangers engelini aşıp, kupaya bir adım daha yaklaşır. Çeyrek finalde rakibin adı sahadan silecekleri Dinamo Dresten olur. Çeyrek finaldeki ilk maçını 3-0 kazanan Kızılyıldız, Rudolf-Harbig Stadyumu’nda oynanan rövanşta 2-1 öne geçtiğinde taraftarlar sahaya yabancı madde fırlatmaya başlayınca, maç yarıda kalmıştı. Sonucunda UEFA, Kızılyıldız’ı hükmen 3-0 galip ilan etmişti.

Yarı finalde rakibin adı Bayern Münih’tir. Peri masalı daha ilk maçta devam eder. Deplasmanda rakibini 2-1 yenen Kızılyıldız, rövanş maçında 80 bin taraftarının önünde oynamanın verdiği avantajla adını finale yazdıracağından emindir. Ancak peri masalı bir anda hüsran olmak üzeredir. Kızılyıldız 24. dakikada Mihajlovic ile gol perdesini aralamıştı; ancak Bayern Münih ikinci devre 5 dakika içinde attığı gollerle 2-1 öne geçmeyi başarmıştı. Tehlike çanları Kızılyıldız için çalıyordu. Neyse ki 90. dakikada Klaus Augenthaler’in kendi ağlarına gönderdiği gol, ev sahibine final biletini kazandırdı.

Artık 1987’de hayali kurulan kupaya uzanmak için önlerinde sadece bir 90 dakika vardır. Rakip çeyrek finalde son şampiyon Milan’ı, yarı finalde Spartak Moskova’yı 5-2’lik skorla geçen Marsilya’dır. Fransız ekibinin gücünün farkında olan Teknik Patron Petrovic, radikal bir taktik değişikliğine gider. Finale kadar her maç 2 ve üzeri gol atan bir takım, finalde defansif bir anlayışla sahaya çıkar. Marsilya’nın üzerine gitmeyen Kızılyıldız çok iyi bir savunma yapar. Kupa 1’in en sıkıcı finallerinden biri olan maçta 90 dakika ve uzatmalarda gol sesi çıkmaz. Sonucu penaltılar belirler. Kızılyıldız için penaltılar büyük avantajdır. Zira, o yıllarda Yugoslavya Ligi’nde berabere biten her maçın sonucunun penaltılarla belirlenmektedir. Manuel Amoros, Marsilya’nın ilk penaltısı kaçırdıktan sonra sıra Kızılyıldız dört penaltının tamamını ağlarla buluşturmuştu. Son noktayı ise 4 yıldır hayali kurulan kupaya giden yolda takımın en kilit isimlerinin başında gelen Pancev koymuştu: 5-3

Kızılyıldız, 1987’de planını yaptığı Avrupa’da Kupa 1 hayaline sadece 4 yıl sonra ulaşır. Takımın yıldızları bir bir Avrupa’nın devlerine gider. 1992’de ise tarihi başarının mimarlarından geriye neredeyse kimse kalmamıştır. Yugoslavya’nın dağılmasıyla Kızılyıldız için Avrupa’da kupa kaldırmak hayal ötesi olduğu gibi Şampiyonlar Ligi gruplarında mücadele etmek için bile 27 yıl bekleyecekti. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin