Bir mağdur hanımefendinin kaleminden baskın, gözaltı, sorgu ve mahpus günleri

İslamcı AKP iktidarının, Hizmet hareketine yönelik kitlesel kıyım operasyonları hız kesmeden devam ediyor. Haksız yere gözaltılar, işkenceler ve ‘Erdoğan’ın Cehennem Odaları’nda 7-8 yataklı yerde 40 kişi yaşamak zorunda bırakılan mazlum insanların sayısı 10 binlerle ifade ediliyor.

Erdoğan’ın Cehennem Odaları‘nda zulmedilen 17 bin kadından biri olan mağdur hanımefendinin, başından geçenleri özetlediği görüşleri, madalyonun öteki yüzünü gözler önüne seriyor.

Gözaltı, sorgu ve mahpus süreçlerinin bir de bu yönü var dedirten o satırlara TR724 yazarı Vehbi Şahin köşesinde yer verdi:

ŞER GÖRÜNEN HAYIRLAR
Zahiren baktığımızda yaşadığımız 9 günlük nezarethane ve 4,5 aylık cezaevi günleri sıkıntılı zor günler olsa da ssasında birçok şeyin farkına varmamız açısından çok istifadeli ve hikmetli günlerdi.
Birçok ayet ve hadiste anlatılan hakikatleri yakinen yaşadık.
En başta acizliğimizin farkına vardık. Rabbimizin kudretine sığındık.

GÜÇ SAHİBİ ALLAH’TIR
Cenab-ı Hakk hadiselerin diliyle adeta bize dedi ki; ”Senin de, çocuklarının da malının da sahibi benim. Ben olmasam şu olmaz bu olmaz deme. Sen olmasan da hayatı devam ettiren benim. Elinden aldığım zaman hiç bir şey yapamazsın”
Biz malesef herşeyi kendimiz yürütüyoruz zannediyoruz.
Bu süreçte hayatımızdaki bir çok önemli zannettiğimiz şeyin ne kadar önemsiz olduğunu anladık.

ANSIZIN GELEN AZRAİL
Polislerin eve ansızın gelip beni götürmesi adeta Azrail’in küçük bir temsili gibiydi. Kimse engel olamadı. Alıp götürdüler beni. Sanki bir ölüm deneyimiydi…

KABİR VE BERZAH
Nezarette kabrin ve berzahın küçük bir örneğini yaşadık. Kabre konulunca nasıl kimse sana artık ulaşamıyorsa, kimsenin yardımı olamıyorsa biz de orada öyleydik. Duygusal ve düşünsel anlamda adeta bir kabir deneyimiydi…

SORGU ENDİŞESİ
İfadelerimiz alıncaya kadar bir sürü endişeyle korktuk. Ne soracaklar, ne cevap vereceğiz diye. Kuldan bu kadar çekiniyorsak ahirette nice oluruz dedik. Tam bir sorgu deneyimiydi…

SIRAT KÖPRÜSÜ
Adliye adeta bir sırat köprüsüydü. Ya geçecektik ya da tutuklanacaktık. Müthiş bir heyacan, endişe ve ümit deneyimiydi…

DUA
Gerektiği gibi kulluk yapamadığım için Rabbim Cebr-i lütfu ile yaptırmaya başladı. Dışarıdayken bu süreçten dolayı dua etmeyi öğrendim zannediyordum. Aslında ızdırar içinde yanarak dua etmek neymiş içerde anladım.

KARDEŞLİK
Uhuvet risalesi orada hakkal yakin yaşanıyor. Farklı görgü ve kültürden gelen onlarca kişinin bir arada yaşaması hiç kolay değil aslında. Ama Allah rızası odaklı ve ahiret eksenli olunca herşey kolaylaşıyor. Herkes birbirine yardımcı olmaya çalışıyor. Kul hakkına girmemek için azami çaba sarf ediyor. ”Kendin için istediğini başkası içinde istemedikçe gerçek mü’min olamazsın.” hadis-i şerifini orada yaşadık. Tahliye olan herkes içinsevinç gözyaşı döktük. Tanımasakta tutuklanan herkes içimizi kor gibi yaktı.

CENNET UCUZ DEĞİL, CEHENNEM DAHİ LÜZUMSUZ DEĞİL
Cennet ucuz değil sözünü iliklerimize kadar hissettik. Allah yolundaki sıkıntıyı birkaç kek yapıp, sohbet için evimizi açmak zannediyorduk. Çekilmesi gereken sıkıntıların
ne olduğunu, gerçek dava çilesini şimdi öğrendik.

AİLE İLE İMTİHAN
Yakın arkadaşlarımızın, komşumuzun, kardeşimizin ya da kuzenimizin hakkımızda şikayetçi ve itirafçı olduğunu öğrenince Bedir savaşında sahabenin aile fertleri ile karşı karşıya gelmesinin nasıl bir şey olduğunu anladık.

BENZEDİK ÇOK ŞÜKÜR DAVA SAHİPLERİNE
Allah’ın izni ve lütfu ile islâmiyetin hakikatleri kıssalara ve tarih kitaplarına hapsolmaktan kurtulup hayat buluyor.

DUAM
İnşallah kazananlardan oluruz diye dua ediyorum ve Rabbim kazanma kuşağında kaybettirmesin, dışarda bunları unutturmasın diyorum. Allah bütün kardeşlerimize kurtuluş ihsan etsin…

ÂMÎN…

Vehbi Şahin’in yazısının tamamını okumak için tuklayınız

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin