Aydın gafleti

YORUM | MEHMET ALİ ÖZCAN @mehmet_aliozcan

Anadolu topraklarında yaşayan insanlar (şu an benim yaptığım gibi) genelleştirmeyi sever ve büyük laflar ederek dikkatleri üzerine çekmeye çalışır. Bir de demagoji yapma becerisi varsa, künhüne vakıf olmadığı konularda öyle bir konuşur/yazar ki kendi bilgilerinizden şüphe edersiniz. Hele bu insanlar eli kalem tutan, akademik ünvanları olan birileri ise vay muhatapların haline…

Belli bir eğitim görmüş insanların başkalarını etkilemesi kolaydır. İşte bu yüzden despot devlet adamları ilk önce aydınları kendi saflarına çekmeye çalışırlar. Böylece onlar üzerinden toplumu büyüleyip kontrol altına almaları mümkün olur. Çünkü aydınlar içinde bulundukları toplumun lokomotifidir.

Kendilerini aydınlara kabul ettiremeyen zalimlerin neler yapabileceğini öğrenmek için Türkiye’nin son birkaç yılına ve Ahmet Altan, Ali Ünal, Nazlı Ilıcak, Mümtaz’er Türköne, Selahattin Demirtaş, Hidayet Karaca vb. insanların şu an bulundukları yere bakmak yeterli olur sanırım.

Aydın kategorisine girebilecek insanlar sağcı-solcu, zengin-fakir, muhafazakâr-seküler farketmeksizin her halleriyle toplumun aynasıdır. Kiminin pasaportu yokken ötekisinin çift pasaportu vardır, holdinglere danışmanlık yapan da vardır, ailesini geçindirebilmek için taksicilik yapan da… Rahatı bozulmasın diye 180 derece dönenler de vardır, doğru bildiği yoldan ayrılmayanlar da…

Kim olursa olsun insan, kendisini bir yalana kaptırırsa, aklı da, kabiliyetleri de onu bırakır veya güçlülerin ve zalimlerin bir maşası olur. O saatten sonra artık içinde yaşanılan düzeni kritik etmek bir kenara bırakılır ve mevcut düzenin devamının nasıl sağlanacağı üzerine kafa yorulur. Yani esas ve usulden uzaklaşılır, hâkim güçlerin iktidarının devamı için çalışılır. Bu insanlara bir iş verilse veya bir problemle karşılaşsalar akıllarını ve sağduyularını bir tarafa bırakıp, içinde “milli irade”, “ülkemizin geleceği”, “düşmanlarımız ve içerideki uzantıları” gibi kavramların bulunduğu cümlelerle işe koyulurlar.

Doğrusunu söylemek gerekirse, koyuldukları işin hakkını verir bu aydın bozuntuları… Zira yaptıkları, şeytanın oyuncağı olmaktan öte bir şey değildir. Tahrip, tenkit, iftira ve düşmanlığa kilitlenmiş bu zavallılar, esas itibarıyla yaptıkları şeylerle ne kendilerine ne ağababalarına ne de milletlerine hiçbir fayda sağlayamazlar. Kullandıkları terazinin ayarı bozuk olduğundan tarttıkları her şeyde yanlışlık olacaktır.

İnsanı şerefli yapan şeylerin başında din gelir. Yığınlar, hakkını vererek yaşadıkları din sayesinde cemiyet ve toplum olurken, kendi değerlerinden uzaklaşan toplumlar ise makyavelistlerin oyuncağı olurlar. Tanzimat’tan itibaren “çağdaşlaşma” diyerek aydınlarımızın eliyle Batı taklitçiliğine soyunduk ve bizi biz yapan mukaddeslerle, ortak değerlerimizi ihmal ettik. Bırakın bu konuda kafa yorup muhasebe yapmayı, az da olsa dile getirenleri elbirliğiyle “çağdışı ve yobaz” ilan ettik.

Cumhuriyetin ilk yıllarında kalkınma yolunu “her köye bir piyano” şeklinde algı çalışması yapanlar, sonraki dönemde bunu “sakal, bıyık ve başörtüsü ile mücadele” şeklinde hayata geçirmeye çalıştılar. Günümüzde ise “kuyruğu kıstırılmış bir zalime itaat etmek” İslam’a ve vatana hizmet olarak empoze edilmeye çalışılıyor. Kendi mukaddeslerinden uzak ve düşünme becerisi olmayan “aydınımsı” tiplerden başka bir şey beklenemezdi zaten.

Cumhuriyeti kuranlar, verdikleri eğitim ile devletine sadık memur statüsünde aydın yetiştirmişlerdir. Kurulmuş olan bu sistem ne yazık ki küçük farklılıklarla devam ediyor. Dolayısıyla da aydınımsı tipler için en önemli şey “sırtını devlete dayamak”tır. Bunun sosyolojik, ideolojik ve kültürel gerekçeleri mutlaka vardır ama hiçbiri aydın olmaya engel olmamalıdır.

Bilim ve düşünce üretmek için kurulan üniversitelerde, bu işi yapması gerekenler, memur statüsünde olunca iktidardakileri eleştirmelerini beklemek boş bir hayalden başka bir şey değildir. Türkiye’nin yüzünü ağartan aydınlara baktığımızda ya devlette görev almamış insanlar olduğunu veya Türkiye dışında eğitimlerini tamamladıklarını görürüz. Hangi düşünce yapısında olursa olsun şimdiye kadar iktidarda bulunanlar, öğretim üyelerini, gazetecileri ve yazarları kendi düşüncelerini topluma kabul ettirecek işçiler olarak görmüş, kalem oynatacağı alanı sınırlandırmıştır.

Böyle bir ortamda yetişenler bugün savundukları fikri, iktidarla birlikte değiştirmek zorunda kalırlar. Bilgi ve fikir üretme ihtiyacı hissetmeyen bu zavallı tembellerin kendilerine ait bir çizgileri de olmaz. Ezberledikleri birkaç cümleyi döndürüp durmak suretiyle kendilerine tahsis edilen alanda sahiplerinin dediklerini yaparlar. Her türlü itiraza da dağarcıklarında hazır bulunan ifadeleri kullanarak, yüksek sesle ve cerbeze ile cevap verirler. Yaşı müsait olanlar Türkiye’nin son 20 yılını gözden geçirse çok sayıda örnekle karşılaşacaklardır.

Aydın geçinenler, gaflet, tembellik, taklit, korku, beklenti ve aşağılık kompleksinden kurtulmadıkça millete faydaları söz konusu olamaz. Mevcut halleriyle faydadan ziyade zarara sebep olurlar/oluyorlar. Halkın ne sağlam irfanı varmış ki bunca tahrip çalışmalarına rağmen bugünlere kadar gelebilmiş. Ama son dönem itibarıyla artık ne akıl, ne irfan ne de iz’an kalmış durumda…

Takdir edersiniz ki, toplumu yönlendirecek, ona doğru yolu gösterecek, dünya ve ahiret saadetini elde etmesini sağlayacak aydınlar, rehberler böyle olmamalıdır.

Bir kere tahsil, aydın olmak için yeterli değildir. İyi bir tahsile rağmen, yaşadığı devri idrak edemeyen, içinde yaşadığı toplumu tanımayan, usul üslup bilmeyen kişilerden aydın olmaz. Karşısına çıkan problemlere çözüm üretmekten ziyade tercüme ve intihale başvuranlar aydın değil ancak ve ancak memur olabilir.

Oysa aydın; zamanın ruhunu okumalı, muhtemel sorunlar için ortaya koyduğu reçeteler uygulanabilir olmalı, başkalarının ürettiği gündemlerin içinde boğulmamalı, içinde bulunduğu toplumun problemlerine yine onun değer yargılarına göre çözümler üretmelidir.

Temennim günümüzde yaşananlardan ders çıkarmamız ve bütün bir toplum olarak kendimize gelmemizdir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin