Aslan sosyal demokratların aç İslamcı ile imtihanı – bir Anadolu komedyası

YORUM |  Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN

Fahrettin Altun ve karısının aldığı tam dörder adet maaş meselesi tepki çekti doğal olarak. İyi, güzel de, doğal olmayan bir şey var. Altun’lara tepki gösterenlerin büyük çoğunluğu, 17 Aralık yolsuzluk skandalının “paralelcilerin sivil darbe girişimi” diskurunu kabullenmiş gibi yapıyor! Hayırdır? İran’a uygulanan yaptırımları delerken aradan komisyon alan bakanlar, bakan oğulları, hatta işin en tepelere kadar uzandığını gösteren tapeler falan dikkatinizden mi kaçtı?

Fahrettin Altun ve karısı dört maaş almasın tamam da, kardeşim değil Türkiye tarihinin, dünyanın en büyük yolsuzluk skandalı patlamış ve siz onu bir güzel örtbas etmişsiniz şerefsizce, şimdi aklınıza etik değerler mi geldi? Ezkaza Fahrettin ve sevgili zevcesini görevden alsalar demek ki her şey harika olacak memlekette, öyle mi? İşin kötüsü ne biliyor musunuz? Siz geri zekâlı değilsiniz! Yani bu çarpık mantığınız, bu irrasyonel tutumunuz, bu gülünç davranışınız, basit bir düşünme yetisi probleminden kaynaklanmıyor! Size şahsiyetsiz ve arsız, rezil ve ahlaksız, alçak ve oportünist demeyeceğim. Bırakayım bunları size başkaları söylesin. Ama ben diyeceğim ki, siz işini bilen, fırsatçı, kötü niyetli ve çifte standartlısınız.

Fahrettin Altun dört değil on dört maaş alsa, bir Zarrab faciasının milyonda biri kadar zarar veremez vergi mükelleflerine. Yok, devlet demiyorum. Devletlerin parası olmaz. Biliyorum, bu yabancısı olduğunuz bir kavram. Bizde parayı devlet verir! Daha doğrusu herkes buna inanır. Fakat doğrusu, her kuruşun sizin, benim, diğerlerinin vergileriyle finanse ettiğidir. Devlet denilen şey bir organizasyondur. İçinde insan olan her kurum gibi, iyi veya kötü yönetilebilir. İyi ve kötü konusunda karar verebilmek zordur. Bunun için etik değerlere ve hukuka ihtiyaç duyarız. Sadede geleyim, tamam: Kamunun parası vergilerdir. Bu parayı Fahrettin Altun’lara çarçur etmek, onlara dörder veya on dörder maaş vermek devede kulak bir usulsüzlüktür yalnızca! Sonuçta teknik olarak Altun ve eşi gibi devlete yamanan parazitlere verilen fazladan akça kılıfına uydurulur. Onlara bir şeycik olmaz. Asıl üçkâğıt, siyasilerin yaptıklarıdır. Devletin ihalesinden yüzde alan, partilerine bağımlı işadamları ve medyacılar yaratarak onları kurdukları çarkın dönmeye devam etmesi için kullanan, yani iktidarlarını yeniden üreten siyasetçiler sınıfı, sizin görüp de görmezden geldikleriniz hani! Onları kast ediyorum.

Muhalefetin 17 Aralık’tan sonra gösterdiği ilk refleksler neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösteriyor. Fahrettin’i falan geç, İslamcıların ağa babalarının devlete nasıl çöreklendikleri, memleketin dış ve güvenlik politikasından bile “yağ çıkartmaya” çalıştıkları, kendi şahsi menfaatlerini çoluk çocuğumuzun geleceğine önceledikleri… Yahu, daha anlaşılır yazayım mı: ülkeyi nasıl kendilerine kar devşirmek için sattıkları! Bunu görmedi mi yani muhalefet? Bunu bilmiyor mu CHP’si, MHP’si falan yani? Güldürmeyin beni! Bu tilkilerin tümü olayların farkında! Mahalle değimiyle “salağa yatmalarının” nedeni, aradan Cemaat’i çıkartmak, böylece en azılı 28 Şubatçı kafanın bile yapamadığı kadar ileri giderek, insanları sosyal soykırıma uğratmak! CHP ve tabanı, kısmen HDP, tümüyle MHP, yaşanan sürecin farkındadır. Erdoğan’ın ve çevresinin kapana kıstığını gördüler. Mümkün olduğunca bu süreci kendi lehlerine kullanmak derdindeler. Arada tabanlarının ahlaki beklentilerine veya etik eleştirilerine malzeme sağlamak için, ortaya bir-iki Fahrettin Altun vakası atıp, tabanlarının biriken gazını alıyorlar. Saray da bunların damarına basarak konuya yayın yasağı getiriyor. Bunun üzerine daha da saçmalayarak, “vay mahkemeler siyasileşti”, “vay bu yargı nasıl yargı” türü gülünç yorumlar yapıyorlar. Algı sorunu? Zayıf zekâ? Güldürmeyin lütfen. Mahkemelerin mahkeme olmadığını biliyorlar. Yargının siyasetin kontrolünde olması bunların alışık olmadıkları bir şey değil zaten. Türk tarihinde bağımsız mahkeme mevhumu yoktur. Güçler ayrılığı falan bunların kuramsal evrenlerinde – kafası çalışanlarınca bile – hiç hazzetmedikleri bir şeydir. Bu tür şeylere “İngiliz” değerleri diyen ekolden geliyorlar. İstiklal Mahkemeleri, linçler, öncesinde İttihatçı A takımlarının yaptığı Ermeni soykırımı… Bu tarihi reddedemeyen, eleştiremeyen, geçmişiyle zerre hesaplaşamayan bir geleneğin, bugünkü zulmü yadırgadığını mı sandınız yoksa siz? Yani “yargı siyasetin köpeğidir!” söylemi sadece bir meczubun ağzından kaçırdığı uçuk ve abartılı bir söylem değil! Dolayısıyla Fahrettin ve karısının maaşları konusunda mahkemece yayın yasağı getirilmesi, çıkan yaygaranın derinine giderseniz, asla samimi değildir. Dedim ya, tabanın biriken gazını alıyorlar. Türk siyasetinin klasiğidir gaz almak. Değer bakımından inanmadığın bir şeye inanıyormuş gibi yapıp, bir iki günah keçisi üzerinden topluma “bak biz çok etiğiz” mesajı vermekten öte bir şey değildir bu.

Mesele büyük yolsuzlukları gündeme getirmek! 17 Aralık uluslararası ve ulusal ölçekte mega bir yolsuzluk skandalıdır. Patladığı her ülkede iktidarı indirecek kalibrede olan bu yolsuzluğun üzerini alelacele örtbas eden Erdoğan ve tayfası, karşılığında askeri-bürokratik birtakım çevrelere iktidarı paylaşma şansı sundu. 17 Aralık ve 15 Temmuz’un kesişme alanı vardır. Bunu zaman ortaya çıkartacak.

Devlet işlerinde “bal tutanın parmağını yalaması” İslamcılara has bir zafiyet değil elbette! Bunun köklü bir geleneği vardır memlekette. “Selam verdik, rüşvet değildir diye almadılar” türü bir “birikimden” söz ediyoruz! Devletin organize bir suç örgütü ile inanılmaz büyük benzerlikleri vardır. Onlardan ayrıldığı nokta, adalettir. Kanunların sınırladığı iktidar, işin esas püf noktasıdır. Her ceberut iktidarın ihtiraslı siyasetçileri, güçlerinin hukukça sınırlanmadığı bir iktidarı hayal eder. Bağımsız mahkemeler, onların dayandığı anayasal rejim, yasalar ve teamüller, karşılıklı kontrol, denetim ve şeffaflık gibi özellikler, bu zihniyetin baş düşmanıdır.

İlk defa Türkiye tarihinde bu alanda iktidarın bu denli geniş bir serbestisi hâkimdir. Fahrettin Altun’u, karısını falan bırakın da, bana 17 Aralık sonrası Erdoğan’ın “paralelciler bana sivil darbe yaptı” komedisini muhalefet neden benimsedi, bunu izah edin! CHP perspektifinden bakınca batağa saplanmış, tüyü bitmemiş yetimin parasını yiyen İslamcı imajı gibi kaçırılmayacak gol fırsatından neden yararlanmak istemedi aslan sosyal demokratlar”? Oysa yolsuzluklar, yolsuzluklar, yolsuzluklar… Eş, dost, akraba ihya etmeler… Ulufe dağıtır gibi kadro çıkartmalar… Yandaş firmalardan yüzde alarak devlet ihalelerini peşkeş çekmeler… Fıldır-fıldır gözlerle devletten çifte, üç hatta dört maaş kapmacalar… Bunların üzerine gidilse ve ısrarcı olunsa bugünkü iktidar sahipleri yerinde durabilir miydi? CHP ve diğer tatlı su muhalefeti iktidarın “paralel devlet” ve “FETÖ” ağzını kabullendi! Oysa Kemalist jargonla beraber “Osmanlı’da da Türkiye’de de çok yolsuzluk, rüşvet, kara para, çalma-çırpma gördü bu millet kardeşim de, sizin gibisi hiç gelmedi bu memlekete!” diyebilirlerdi. Üzerine “Siz neymişsiniz, sizde ne “cevher” varmış meğer! İranlı bir zibidi üçkâğıtçının önüne yatan bakanlar, milletin anasına edepsizce en ağır küfürleri saydırarak rezilce gülen şarlatan müteahhitler, dinlenme korkusuyla fısıldayarak paraları sıfırladın mı diye oğluna soran, oğlunun açıktan paraları zula etmek için çevirdiği dolapları anlatması üzerine ona dikkatli olmasını söyleyen babalar… Çok mu açtınız siz? Karnınız mı yoksa gözünüz mü doymadı?” türü bir klasik Kemalist-sol muhalif duygu seline oynayabilirlerdi. Öyle sessizce, hafif ve ılıktan, çaktırmadan ve sümenaltı ederek konuyu unutturdular, derken bakıvermişsin Erdoğan ağzıyla konuşuyorlar! Gülmeyin, olay budur gerçekten.

Neyse, iyi ki Fahrettin ve karısı var! Dört maaş almışlar canım, az mı? Hem de üzerine yayın yasağı koymuşlar! Bence de bu olayın üzerine gitmeli! Türkiye nereye gidiyor ayol! Bu, aslan sosyal demokratların aç İslamcılarla imtihanıdır esasen. Hâlihazırda sahnelenen bir yerli komedyadır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Sorunuz si: …bana 17 Aralık sonrası Erdoğan’ın “paralelciler bana sivil darbe yaptı” komedisini muhalefet neden benimsedi,”

    Cematten biri olarak soyluyor,m cunu 17-25 den onceki 4-5 yil boyunca, Ergenekon balyoz operasyonalri, KCK operasyonalri, ve AKP nin her icraatina Zaman-STV den full destek vermek ile (Today Zaman istisna), o kesimleri hep korkutup kusturmussunuz..

    Ergenekon diye birsey vardi ama elenen generaller, alttaki albaylar yerine hemen bizimkiler yetissin diye operasyonu genisletip, bir de iyice ses getirsin diye ETO-Ergenekon Teror Orgutu diye adlandirince (sizin favori kelimenizle ETO diskuru ile), o kesimde muthis bir suphe uyandirdiniz

    17-25 belgelerini DOgan medya ya verip yayinlatsaydi cemaat hukumet duserdi..

  2. Her yazınızdan sonra temsili elinizi öpüyorum hocam; Allah her devlete, iktidara, partiye, cemaate, guruba sizin gibi ( sadece NŞA yada NKA da değil ) her durumda hakkın ve haklının yanında olan ve bunu gür bir sesle herdaim ilan eden aydınlar nasip etsin.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin