Arınç’ın mektubu!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

85 yaşındaydı Nusret amca…

5 yıldır tutukluydu ve yargılanıyordu.

Öylesine zehirli bir çağın zalimlerinin eline düşmüştü ki, Firavunlara taş çıkaracak bir nefretle muamele ve zulüm gördü.

Yaşlıydı ve hastaydı…

En önemlisi masumdu, bir melek kadar masum hem de…

Hayatı boyunca iyilikten başka şey düşünmemiş eline çakıl taşı ya da tırnak çakısı bile almamıştı.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Sıradan bir Anadolu esnafıydı, berberdi.

Zalimler onun gibi milyonların hayatını paramparça etmeye ant içmişlerdi.

Sonunda onun da kanına girdiler, vebalini aldılar, hesap ahirete kaldı…

Ruhunun ufkuna yürüyüp gitti Nusret Amca…

Başta saraydaki zalimin uşakları olmak üzere, solcular, Atatürkçüler, Kürtler, Aleviler, liberaller utanç verici bir suskunlukla 85 yaşındaki bu masum insana yapılan zulmü görmezden gelip, zalimin bıçağını bileylediler.

Ergenekoncular ise malum… Onlar bebeklerden yaşlılara kadar herkesten intikam almaya ant içmişlerdi.

Zalimlerin, şeriklerinin, yardakçılarının, arsızların, hırsızların, haysiyetsizlerin yürekleri soğumuş mudur bilmiyorum.

Bir vicdanları olmadığı için, o kısmı hiç sormayacağım.

Şöyle bir durum var sevgili dostlar.

Elbette bu süreç bitecek.

Alçaklar ve zalimler şu ya da bu şekilde defolup gidecek, tarih sahnesinden silinmeden evvel muhtemelen (Hitler’in uşakları gibi) özgür dünyaya ve masumlara şirin görünmeye çalışacaklar.

Mazlumların o zaman işi çok zor olacak.

Zulmün zirve yaptığı dönemde, bırakınız mazluma sahip çıkmayı, bırakınız en azından susmayı, zalim ile beraber zulme ortak olan ruhları iki paralıklar pişmanlık rollerine bürünecekler.

Ve zor bir duruma düşecek yine mazlumlar.

Çünkü onların lügatlerinde nefret yok, kin yok, intikam yok.

Onlara tarihte eşi benzeri az görülen bu zulmü yapanlara haklarını helal edip etmemek konusunda büyük tereddütler yaşayacaklar.

Muhtemelen kendi aralarında çok büyük tartışmalar olacak ve korkarım ki bazı masumlar o anlarda kaybetmeye başlayacaklar.

Zalimin zulmü sürecini başarıyla geçip, zulüm sonrası dönemde kaybedenlerden eylemesin Yüce Mevlam kimseyi!

Bosna’da yakın zaman önce yaşanan zulüm ve sonrasında olanlar bize biraz yol gösterebilir diye düşünmekteyim.

Sırp vahşeti tüm dünyanın gözleri önünde ve Avrupa’nın göbeğinde yaşandı.

Vahşi süreç sonrasında mazlumlar benzer bir tereddüt yaşadı.

Bu esnada rahmetli Aliya’nın muhteşem bir konuşmasına denk gelmiştim.

Şöyle diyordu:

“Affedebilirsiniz ama asla unutmayın!”

Belki bu muhteşem cümle bu devrin mazlumları için de bir yön ve ufuk verici kıstas olabilir.

Bu yazıyı niye kaleme alıyorum?

Bence yaşanan bu zalim süreçte zalimin yanında olan, hatta onun değirmenine su taşıyan bahtsızlardan biridir Bülent Arınç.

Şahsen, değişik dönemlerde Cemaat toplantılarında yaptığı konuşmaların hepsinin samimiyetsiz ve riyakarca olduğuna kanaat getirmeme sebep olan bir kaybediş insanıdır.

Bu sürecin büyük kaybedenlerindendir.

Arınç, Nusret Amca’nın ardından bir mektup yayınladı, açık bir mektup.

Şöyle başlıyordu: “Nusret Ağabeyin ardından…”

Açıkçası büyük bir öfke ve önyargı ile okumaya başladım Arınç’ın mektubunu.

Ona olan kızgınlık ve öfkem her daim diri kalıyordu adeta. Bir tür timsah pişmanlığıydı belli ki bu satırlar.

Arınç’ın profesyonel bir samimi görüntü oyuncusu olduğuna olan inancım da yine bu süreç dolayısıyla pekişti.

Gerek konuşurken, gerek yazarken aynı sentetik samimiyeti başarıyla giyiyordu üzerine.

Bunu yutacak yaşta ve deneyimsizlikte değildim şüphesiz.

Bu sebeple Arınç’ın yazısının ilk bölümü beni çok fazla etkilemedi açıkçası.

Klasik bir giriş ve sonrasında beklediğim bölüm gelmişti. 15 Temmuz vurgusu ve bunu saray anlatısına göre aktarma.

Tayyip kardeşine yaranmak olarak gördüm biraz da öfkeyle dolarak.

Bu satırlardan sonra başladı beni şaşırtan ve bambaşka şeyler düşünmeme sebep olan kısımlar.

Bir kere, genel bir prensip manzarası ortaya koyuyordu Arınç.

Bence bu önemliydi.

Hastaların, yaşlıların mahkum olsalar bile hapishanelerde çürütülmemesi gerektiğini savunuyordu.

Saraydaki ruh hastaları için çok öfkelenilecek cümlelerdi bunlar.

Şu cümle önemliydi bence:

“Bu konudaki tek muhatabım 15 Temmuz gecesi eline silah almamış, hiçbir şekilde silahlı eylemde bulunmamış, kendi hallerinde Türkiye’nin her yerinde imamı, müezzini, öğretmeni, doktoru, esnafı, emeklisiyle ‘Sen bu örgütün üyesisin.’ denerek cezaevine doldurulmuş insanlardır.”

Yaklaşık 500 bin insandan bahsettiğinin farkında mıydı bilmiyorum ama 15 Temmuz Allah’ın lütfu olarak görülüp bir soykırım uygulanmıştı bu ülkede.

Evet, Arınç tam da o dönemde zalimin hemen yanında duruyordu.

Utanç verici bir suskunlukla onu cesaretlendiriyordu.

Bu yüzdendi ona olan öfkem.

Ancak mektubun bir sonraki kısmı, beni gerçekten derin düşüncelere itti.

Şu cümleler bana çok samimi geldi:

“Nusret Ağabey hakkını helal et. Ben, senin ve senin durumunda olanlar için kamuoyunun şahit olabildiği ve olamadığı tüm mecralarda, sesimin ve gücümün yettiğince bildiğim doğruları söyledim. Ama gözler kararmıştı, köşebaşlarını tutan zebaniler kan ve intikam ateşiyle yanıyorlardı. Doğru bildiklerimi söylediğim için ben de hakaret gördüm, azarlandım, horlandım, Fetöcü olarak hedef gösterildim. Sana ve arkadaşlarına faydalı olamadığım gibi kendime de faydalı olamadım.”

Bu cümleler mazlumların Arınç’ı affetmesi için yeterli mi bilmiyorum.

Ama saray psikopatlarının öfkelerini zıplatacağından kuşku yok.

Ve şahsen kıymetli, dahası samimi buldum bu ifadeleri.

İçten geldi bana.

Benim Arınç’ı affedecek durumum da haddim de yok.

Ona olan öfkemin kolay kolay azalacağını düşünmüyorum.

Ama bir mazlum çıkıp, bu nedametten dolayı “Affediyorum ama unutmayacağım” derse anlayışla karşılarım.

Belki bana kızacaksınız ama samimi hislerim bunlar!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

20 YORUMLAR

  1. Birebir aynı hislere kapıldım, o mektubu okurken. Şimdi bu yazı, okurken rüyada -ya da kabusta mı demeliyim Nedim abi?- olmadığımın kanıtı oldu benim açımdan. Rahmetli Aliya Izzetbegoviç’in ‘Affedebilirsiniz ama asla unutmayın’ sözünü ‘Unut-a-mayabilirsiniz ama mümkünse affedin’ şeklinde değiştirsek bize daha çok yakışan bir şey mi olur acaba? Bilemedim.

  2. Bülent Arınç’tan kendini affettirmek ve samimiyetini göstermek için bir yazı kaleme alsanız başta iyi tanıdığı Yusuf Pekmezci olmak üzere hasta yaşlı ve kadın tutuklular için bir adım atsa basından bir çağrı yapsa

  3. Emre Uslu seneler önce demişti…
    Mehmet Baransu’da aynisini demişti…
    Bu yapılanlar az gelmiş demek ki…
    Elbette ki affedin…
    Üstüne istedikleri her ne varsa, onu da verin..

  4. Savaşta çok zalim liderler bile “bana kadına dokundu dedirtmem” duyarlılığı olduğunu düşünürsek, şimdiki lider ve peşinden giden müslüman, tarikat, cemaatlerin ve sözde muhaliflerin kadınlara, yaşlılara, çocuklara, hastalara dokunduğunu düşünürsek alçaklıkta ne kadar ileri oldukları anlaşılabilir. Bu alçaklığı sessizce izleyen ‘insanların’ sefilliği de ortadadır. Şu anki düşmanın karakteri yoktur. Yıkım onlara birşey yapıyormuş gibi görünerek karakter sahibi olduklarını düşündürmektedir. Bu karaktersizliği karakter sanıp destekleyenlerin de karakteri yoktur. Bülent arınçın iki günde karakter kazanması olanaksızdır. Sadece vicdanlarda doğru kabul edilecek cümlelerin hangisi olduğunu iyi biliyor. Eğer tayyip muhalefette olsaydı ona bile hala inanabilirdik. Çünkü doğruyu ve yanlışı çok iyi biliyorlar. Sadece bu doğruya inanmıyorlar. Çıkarlarına iman ediyorlar. İnanıyormuş gibi yapın ama bence inanmayın onlara. Ayrıca haktan ötürü öyle konuşmuyor arınç. Arkadaşlık ilişkisi yani şahsi bir konu olduğu için konuşuyor. Yani kendi şahsını ilgilendirdiği için. Buda kendi şahsının önemli olmasından kaynaklanmaktadır.

    • Teşekkürler. Duygularımıza tercüman olmuşsun. İzzetli birine yakışan madem çaresizsin istifa edersin! Sözünü dinletemediğin tarafa mesafeli olursun! Nusret amcaya faydası olmayanın (olamayan değil) vicdan yoksunu ikiyüzlü, müfsit olduğu açık ve net.

  5. “Zalim Allah’ın kılıcıdır, onunla önce intikam alır, sonra da ondan intikam alınır.”

    Bu ayet tecelli eder insallah. Kalbimden hep amin diyorum bu teyyo tayfasini dusunup.

    Eli yukselttiler zulmde, bu da olmaz ne dendiyse yaptilar. 15 Temmuzda Koprude kafasi kesilen sehit Mehmetcikler, bu zulmun zirvesi degil standardiydi.

    Zulmun elini yukselttikttikleri bu donemde artik oyunun kurali yok. Kendileri bozdular bu kantari.

    Rabbimden duam, bunlara acima, merhamet nedir bilmeyen bir Zalimi musallat etmesi. Amin

  6. Sizinle aynı duygularla yaklaştım mektuba, hatta aktifhaberde görmesem kesinlikle okumazdım, hatta ve hatta yarısına kodar zor sabrettim ama sonra beni aldı sürükledi… uzun lafa gerek yok, her türlü iyiliğin arkasındayız ve her türlü kötülüğün karşısındayız amasız fakatsız… bu güzel yorumunuz için teşekkür ederim

  7. Yine, Rahmetli Aliya Izzetbegoviç’den :” Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”
    İnsan ruhunu iki şey karartır: susulacak yerde konuşmak ve konuşulacak yerde susmak. Sadi Şirazi.

  8. INSALLAH yayinlanir.
    Bu yazida turkleri es gecip kurdler, aleviler, ataturkculer onlar bunlar sunlar sesizliklen suclaniyo isimleri verilerek.
    Suan turklerin dine ve ulkeye verdikleri zarari gormeyip halen diger milletleri ve gorusleri suclamak necip millete mesup olmaktanmi kaylanlaniliyor. Ya arkadas turkiyede turkler disinda baska problem yok. ALLAH tan korkun

  9. Sayin Hazar,
    Maalesef ben sizinle ayni hisleri ve düsünceleri paylasamiyorum. Yazi hem Saraya hem de Hizmet grubuna yaranmak, yarin ortam degistiginde ben de bir seyler yaptim manasinda özetlenebilcek bir yazidir. Sizinde dediginiz gibi timsah gözyaslaridr. Saraya bu yazi icinde gikini cikarmayan biri sanki Adli Tip Kurumu hastalarin yasllarin raporlarini onasa cezaevinden cikacaklar gibi bir anlam tasimaktadir. Halbuki Adli Tip Kurumu tarafindan dahi raporlari onanan onlarca insan birakilmamaktadirlar. Burda sadece düsman hedefin saptirilmasi vardir. Ezcümle; gecmiste oldugu gibi samimi gibi gözüken ancak sadece “gelecege yatirim” icin bir yazi olarak algiliyorum. Saygilarimla

  10. Sayın Yazar’ı bu soğukkanlı yazısından dolayı tebrik ediyorum. Türkiye siyasetinde “vatan haini”, “düşman” ilan edilen kitlelerin bu yaftadan kurtulmaları kolay olmuyor. Bunlar yıllar süren bir süreç içerisinde aşama aşama gerçekleşiyor. Bunun için her halükarda bir kamuoyu oluşması gerekiyor. Bu durumu dikkate aldığımızda Arınç ve benzeri kişilerin dile getirdikleri cümleler ve bunun kamuoyu ile paylaşılması büyük önem taşıyor.
    Mantıklı olarak düşündüğümüzde darbeye karışan kişiler dışında herkesin masum olduğu kesin ve ısrarla bu “masumiyetin vurgulanması” büyük önem taşıyor. Sonraki aşamada da siyaset kurumunun devreye girmesi gerekiyor.
    Unutmayalım ki bu süreç siyasi bir süreçtir ve çözümü de yine “siyaset kurumu” üretecektir. Onun için bu tür açıklamaları “hakkını helal etme” konusuna dönüştürmeden şahsen çok önemli buluyorum. “hak helal etme” ise tamamen şahısların tercihidir. Önemli olan ilk şey, mağduriyet ve mazlumiyetlerin sona erdirilmesidir, hapishanedeki masumların tahliyesi, KHK’ların kaldırılarak insanların işlerine iadesidir.
    Bunlar elbette benim şahsi görüşlerimdir.
    Saygılar

  11. YA ANLADIM DA PEKİİİİİ BU ZÜLÜMLERİ KİM YAPIYOR…

    Nusret amca nın suçlu,
    Darbeci
    Terörist olduğuna bu ülkede inanan var mı Allah aşkına?

    Nusret amca terörist ise hepimiz demek ki farkında olmadan terörist olabiliriz…

    Hasbelkader Bank Asyaya bende para yatırsaydım terörist mi olacaktım?

    Arınç ın dahi laf geçiremediği ve bütün köşebaşlarını zapteden bu zalimler kimler?

    Bunlar nasıl zalimler ki, vefat eden Nusret amca, ölmeyi bekleyen pekmezci ye gözlerini kırpmadan zülmediyorlar?

    Yüz yıldır evet tam yüz yıldır Kürtlere karşı zülüm de BİLENEN bu halk, katıksız zalimleşti…
    Kürtler zalimlere az geliyor, daha daha istediklerinden en zararsızlarına/hizmet hareketi mensublarına/Nusret amcaya da dadandılar…

    Mesele bundan ibaretdir.

    Mesele hak hukuk meselesidir.

  12. Cok tutarsiz bir yazi. Yazinin bas tarafinda timsah gozyaslarina kanmamak gerektigi vurgulanmis. Son taraflarinda ise Arincin sozlerine inandigini soylemis. Bu kafayla daha cok kanarsiniz siz.
    Ayrica insan Kurtler ve Alevileri isin icine katmaktan biraz haya eder. Simdiye kadar onlara yapilanlarin ne kadarina ses cikardiniz da simdi onlara laf ediyorsun. Ama milliyetcilik, irkcilik bir kere kafaya girdi mi, o kanserden kurtulus imkansiz gibi birsey. Bu vesile ile onu gormus olduk. Farkinda degilsiniz belki ama aci gercek su: bircok yonuyle ne AKP den, ne de MHP den hicbir farkiniz yok malesef.

    • Yazara haksızlık yapıyorsunuz. Yazı neden tutarsız olsun? Bülent Arınç´ın tavrı insanlarda farklı tepkileri uyandırıyor. İnsanın duygusal tarafı “onunki timsah gözyaşı” diyor. Aklı ise, “O da farklı etkiler altında. Yapılanlardan vicdanı sızlamış olabilir. Onun konumunda biri daha güçlü tepki koymalıydı. Ama gücü bu kadarına yetmiş. Herkes bir Ahmet Altan olamıyor” diyor.
      Kürtler, Aleviler ve milliyetçilik, ırkçılık konusuna gelince… Hizmet hareketinde milliyetçilik vardı, kabul. Ne kadar kaldı, emin değilim. Ama burada yazarı milliyetçilik ve ırkçılık ile suçlamak çok yersiz. Hizmet hareketi içindekiler Kürtler ve Aleviler konusunda geçmişte yeterince empati yapmamış, yapamamış olabilir. Sonuçta onlar da belli bir geçmişin, geleneğin etkisi altında idi.
      Ama şimdi sürekli bunları öne sürmenin zamanı mı? Hizmet hareketi yerle bir edildi, şimdi Aleviler ve Kürtlere anlayış tavan mı yaptı? Yoksa hizmet hareketi gidince toplumda ortak zemin arayan insanlar yok mu oldu?

      • Ilk paragraf benim yorumum. Yazinin baslangici ile sonunun tutarli olmadigini dusunuyorum.
        Yorumumun, ikinci paragrafinda ise yazara haksizlik yaptigimi dusunmuyorum. Bu soz Ona ait “Başta saraydaki zalimin uşakları olmak üzere, solcular, Atatürkçüler, Kürtler, Aleviler, liberaller utanç verici bir suskunlukla 85 yaşındaki bu masum insana yapılan zulmü görmezden gelip, zalimin bıçağını bileylediler.” Bir insanda birazcik haya olsa bu cumleyi kurmaktan utanirdi. Milliyetcilik/irkcilik gozleri kor etmis anlasilan.Bu sozu Kurtlere yapilan haksizliklara karsi duran birisi soylerse, sitemi bir nebze anlasilabilir.Ama kimse kusura bakmasin,onlara yapilanlara sessiz kalanin boyle sitem etmesinin hicbir anlami yok. Bu sadece bir hayasizliktir.

  13. Böyle iki yalan lafa kanarsanız, aldatılmaya müstehaksınız demektir. Bu işin tepesinde olan kişiler, gerçekte neler olduğunu çok iyi biliyor. Gerçekten samimiyeti olan insan, 15 Temmuz’da olan gerçekleri çıkarıp masaya vurur ve bir anda olayların akışı değişir. Bu insanların mahiyetini anlamanız gerekiyordu. Bazı dersler çıkarılması gerekiyordu. Mesela yıllarca “batı düşmanlığı, hain ameriga” vs gibi düşünceler kol gezerken yanınızdaki adamın hatalarını görmezden gelip en mühim sırlarınızı paylaştınız. Ve fakat Allah sevdiğiniz dostların eliyle tokatlar indirirken, her gün hakaret ettiğiniz batı dünyasına sığınmaya mecbur etti. Siz daha yapmazlar derken, anlamanız için bir daha, bir daha, bir daha tokatlar indirdikçe siz hala “ama canım onlar müslüman, şunu da yapmaz ya” dediniz. Hac turu yapan firmalarınızın yetkilerini iptal etmeden önce “o işi hac görevi, öyle şey yapmazlar diyordunuz”. Halen daha anlamadığınız belli ki Arınç’ın “helallik isteme” lafına kanıyorsunuz. Bugün birkaç güzel laf söyleseler gidip gene bu adamlara oy verecek kıvamdasınız. Demek ki anlamanız zor. Durmak yok, zulme devam. Bu süreç neden bitmiyor diyordum. Böyle anlayışsızlık oldukça bu iş devam edecektir. Gıybet topluca yapılınca herkesten tek tek helallik gerekirmiş. Hergün hakkında saydırıp durduğunuz batı dünyasında, insanların tek renk olmadığını, nice adil, merhametli insanlar olduğunu yaşayarak gördünüz. Daha da görecekleriniz var, “görmeniz gerekiyor” ve gösterilecek tek tek.

  14. Yazi Cok guzel. Dikkatimi cekti Nedim bey ilk başlarda “Kürtler” demişsiniz utanç verici bir suskunlukla karşıladılar.. Kürtler ifadesi çok genelleyici, koskoca bir etnik grup…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin