15 Temmuz sonrası tutuklanan ve yazdığı yazılardan dolayı müebbetle yargılanan gazeteci Nazlı Ilıcak’ın oğlu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ilgili açıklama yaparak, “Sayın Cumhurbaşkanımıza bir kere daha hayran kaldım. Niye mi? Annemin hapiste olmasına rağmen beni kabul etti, derdimi dinledi, vakit ayırdı. Annemin yaptıkları yüzünden beni cezalandırmadı” dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisini ile görüştüğünü söyleyen Ilıcak şunları söyledi:
“Sayın Cumhurbaşkanımız ile Cuma günü görüşme fırsatım oldu. Öncelikle şunu belirteyim; sağlığı, formu, keyfi yerindeydi. Düşmanları çatlasın Hayatımda temposu bu kadar yüksek birini tanımadım. Yorulmadan, dinlenmeden hem memleketi hem uluslararası hadiseleri yönetiyor. Bu arada benim gibi yüzlerce insanın kişisel meseleleri de cabası. Yine de herşeye, herkese yetişiyor maaşallah.
“Annemin yaptıklarından dolayı beni cezalandırmadı”
Allah nazardan saklasın. Sayın Cumhurbaşkanımıza bir kere daha hayran kaldım. Niye mi? Annemin hapiste olmasına rağmen beni kabul etti, derdimi dinledi, vakit ayırdı. Annemin yaptıkları yüzünden beni cezalandırmadı. Ona olan öfkesini benden çıkarmadı. Aksine bana her zamanki sıcaklığı ile yaklaştı. Kendisine de arz ettiğim üzere bu dönemde en yakınlarım bile benden vebalıymışım gibi kaçarken, Sayın Cumhurbaşkanım adaletini gösterdi. Hiçbir menfaatim olmadan kendisini hep sevdim, daima sevmeye devam edeceğim. O liderimiz olmadan önce de, bugün de, yarın da hep gönlümde olacak. Görüşmeye vesile olan Sevgili Mustafa Kamacı, Sayın Hasan Doğan ve Mustafa Varank’a teşekkür ediyorum. Allah Reisimizi başımızdan eksik etmesin.”
Ne denir ki böyle bir durumda: “Aferin Mehmet Ali, hayırlı evlatmışsın”. Cumhurbaşkanına da aferin, Annesini müebbetle yargılamasına karşın, oğlunun kendisini “hiçbir menfaati ve beklentisi olmadan” bütün kalbiyle sevdiğini ve hep seveceğini anlamış. E ne derler: “kalp kalbe karşıymış”. Tabii merak etmiyor değilim, Mehmet Ali bey “annemin yaptıklarına rağmen” derken, “müebbetle yargılanmasını gerektirecek neler yaptığını düşünüyor”, Annesini, yazdıkları nedeniyle müebbetle yargılayanlara gönül koymuyor mu acaba? Annesine böyle davranan adamların, beşyüzden çok ana kuzusunu, binlerce anayı, 17 binden çok kadını, 35 binden çok erkegi “darbeci ya da darbecilerle iltisaklı diyerek içeri atmasını, 120 binden çok kamu görevlisini işsiz bırakıp sokağa atmasını görmesini bekleyemem. Bence tr724 yazarı Veysel Ayhan bey, “15 Temmuz Zeka Testi”ne girmesini beklemeden uygun bir çıkartma göndersin kendilerine; teste girmelerine gerek kalmadı…
Ismet adapazarlı kardeşim. Stockolm sendromu dedikleri bu olsa gerek. Işte milletimizin kumaşı bu. Mefaatperestlik, enaniyet, cehalet. Birlestir= milletimiz. Nedenebilirki başka.. Allah ıslah etsin. Akıl fikir versin.