Anne katilleri

Elmas Eren ana

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Canından ümit keseli bir hayli zaman olmuştu da bari cesedini verin diye yıllarca yalvardı: Bir mezarı olsun orada ziyaret edeyim, çiçekle donatayım, duamı edeyim, nerede yattığını bileyim, bari cesedini verin.

Darbeciler tarafından gözaltına alındıktan sonra bir daha göremediği oğlu Hayrettin Eren’den haber alabilmek için karakol karakol, hapishane hapishane dolaşmıştı Elmas Eren. Tıpkı Berfo Ana gibi bütün kapıları aşındırdı, her gördüğüne oğlunu sordu, aralarında dönemin başbakanı Recep T. Erdoğan’ın da bulunduğu ulaşabildiği her yetkiliye derdini anlattı. Diğer cumartesi anneleriyle birlikte Beyoğlu’nda oturup bekledi, bekledi, bekledi. Hiç vazgeçmeden, hiç ümidini yitirmeden tam 39 yıl…

Ama başaramadı..

Elmas Eren’de yıllardır beklediği oğluna, oğlunun cesedine ulaşamadan bu dünyadan göçtü. Tıpkı Berfo Ana gibi, Fatma Ana (Morsümbül) gibi yarım kalan hesabı kapatamadan göçüp gitti.

12 Eylül 1980 darbesinden sonra devletin bekası için 650 bin kişi gözaltına alınmış, 230 bin kişi yargılanmış, 52 bin kişi hüküm giymiş, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarılmıştı. Bu gözaltı ve tutuklular arasında 144 kişi kuşkulu bir şekilde hayatını kaybetmiş, 16 kişi kaçarken vurulmuş, 43 ölüme intihar süsü verilmiş, 171 kişi işkenceyle öldürülmüş, 39 bin kitap da yakılarak yok edilmişti. Her şey devletin bekası için yapılmış, devlet dönemsel kan ihtiyacını yine evlat kanı içerek karşılamıştı.

Elmas-Eren ve oğlu Hayrettin eren

Bir karakolda canıyla birlikte cesedi de ortadan kaldırılmış Hayrettin Eren’in işkenceyle öldürülmüş 171 kişi içinde olduğunu sanmıyorum.

Bunlar başka bir kategori, bir mezarı bile olmayanlar bunlar, anaların canını en çok da bu yakıyordu sanırım.

İstatistiğe bile giremeyenlerdi bunlar.

Şu kadar öldürülmüş, bu kadar hapsedilmiş diye kolayca söylediğimiz, başkası için sadece bir istatistik olan şeyin, her biri tek tek can yakan birer cehennemdi oysa. Bir yıl, iki yıl, üç yıl, on yıl, kırk yıl kapanmamış ve hiçbir zaman kapanmayacak bir yara, kocaman bir boşluktu.

Elmas Eren’de içindeki yarayı hiç kapatamadan, kalbinde açılan ucu bucağı olmayan boşluğu dolduramadan bir mazlum olarak bu dünyadan göçüp gitti. Her zalimin hesap vereceği büyük mahkemede göreceği hesabı bekliyor artık.

Cenaze törenine  HDP, CHP’den milletvekilleri, belediye başkanları katıldı. Ama AKP’den hiç kimse yoktu. Oğlu 12 Eylül rejimi tarafından kaybedilmiş bir annenin cenazesiyle hiç ilgilenmeyen AKP dolaylı olarak o cinayeti, o cinayetin mantığını da sahiplendiğini söylüyordu bize. 12 Eylül’deki katil devlet anlayışını böylesine içselleştirmesi ve kendini onun devamı gibi görüp ona göre davranması da AKP’nin geldiği yeri gösteriyor.

Devletin sopasını kullananların urbası değişiyor bazen faşist oluyor, bazen dinci, bazen Kemalist bazen solcu ama devlet hiç değişmiyor, yine öldürüyor, ortadan kaldırıyor, zulmediyor, katlediyor.

Başka ülkeler devletin bu tür cinayetleriyle yüzleşip bu azgın anlayışı hukuk ile hizaya getirirken, Türkiye devleti urba değiştirip kan içen yöntemlerinden vazgeçmemede istikrar gösteriyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Şu kadar öldürülmüş, bu kadar hapsedilmiş diye kolayca söylediğimiz, başkası için sadece bir istatistik olan şeyin, her biri tek tek can yakan birer cehennemdi babası, kardeşi, hele oğlu hele kızı helede annesi için. Bir yıl, iki yıl, üç yıl, on yıl, kırk yıl kapanmamış ve hiçbir zaman kapanmayacak bir yara, kocaman bir boşluktu.
            Devletin sopasını kullananların urbası değişiyor bazen faşist oluyor, bazen dinci, bazen Kemalist bazen solcu ama gücü eline geçirenlerin adaletsizliği hiç değişmiyor, yine öldürüyor, ortadan kaldırıyor, zulmediyor, katlediyor.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin