AKP lideri, Reis-i Cumhur Erdoğan, Almanya’da 24 Eylül’de yapılacak seçimlere müdahale sayılabilecek sözler sarf etti. Erdoğan, Almanya’daki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına “Hristiyan Demokratlar (CDU), Sosyal Demokratlar (SPD) ve Yeşiller, Türkiye düşmanı. Türkiye’ye karşı düşmanlık yapmayan siyasî partileri destekleyin” çağrısında bulunması krizin tuzu biberi oldu.
Almanya’da Sosyal Demokrat Partili (SPD) Başbakan adayı Martin Schulz Erdoğan’a, Twitter hesabından şu sözlerle cevap verdi: “Erdoğan ölçüyü iyice kaçırdı. Özgür ve demokratik Türkiye için savaşanlara daha çok destek olacağız.” Alman Dışişleri Bakanı Gabriel ise tepkisini, “Bu, ülkemizin egemenliğine yönelik eşi benzeri görülmemiş bir saldırıdır.” sözleriyle dile getirdi.
ANALİZ | SEMİH ARDIÇ
Federal Almanya Başbakanı Angela Merkel ve koalisyon ortağı Martin Schulz, Türkiye’yi demokrasi ve hukuk zeminine rücu ettirmek maksadıyla uyguladıkları malî müeyyidelerin Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan tarafından sulandırılmasından endişe ediyordu. Korktukları gibi oldu.
Baskı ve zulüm üzerine inşa etmeye çalıştığı tek adamlıktan vazgeçmeyen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri Erdoğan, Almanya’nın ‘temel ve hürriyetleri iade et’ taleplerine cevap vermekten imtina etti, zamana oynadı ve köşeye sıkıştığını anladığı anda nevi şahsına münhasır tarz-i siyasetine sarıldı. Nedir o tarz? Kinaye yaparak, imada bulunarak, boyundan büyük sözler sarf etmek, ona buna haddini bildirmeye kalkmaktır…
ALMANYA’DAKİ SEÇİME MÜDAHALE KABUL EDİLEBİLİR Mİ?
İşte o tarzıyla Erdoğan yine bir Cuma namazını müteakip cami merdivenlerinde arz-ı endam eyledi. Bu sefer Almanya’da yapılacak seçimlerde gurbetçilerin nasıl oy vermesi icap ettiğini söyleyecek kadar haddi aştı. 50 senedir Almanya’da ikamet eden, çalışan, eğitim-öğretim gören Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bu topraklara ne kadar intibak ettiği münhasır bir makalenin mevzuudur. Şimdiki bahis Erdoğan’ın bu sosyolojiyi istismar etme teşebbüsüdür.
Erdoğan’ın, “Hristiyan Demokratlar (CDU), Sosyal Demokratlar (SPD) ve Yeşiller, Türkiye’nin düşmanı. Türk kökenli seçmenler Türkiye’ye karşı düşmanlık yapmayan siyasî partileri desteklesin” çağrısında bulunmasının izah edilecek tarafı yok. CDU, SPD ya da Yeşiller’i düşman olarak ilan ettiğine göre elinde sağlam deliller olmalı.
CASUS İMAMLARIN İFTİRALARI İLE OLMAZ O İŞLER
Almanya’nın Türkiye düşmanlığını ispat etmek için MİT’in fişleri ve casus imamların iftiralarından ibaret içi boş dosyalardan daha fazlası lazım. Böyle bir iddia ancak hukuk ve diplomasi vasıtası ile tespit edilebilir. Siyasîlerin geride durmasını icap ettirecek hassas safahatın ardından tespit edilen hususlar olursa şayet onlar da yine nezaket ve içişlerini hürmet çerçevesinde müzakere edilmelidir.
Erdoğan’ın böyle bir derdi yok. Aleyhine haber yapan gazeteci Alman, Fransız, İsveçli ya da Türk olmuş fark etmiyor. 200’den fazla gazetecinin hapiste olmasının yegâne müsebbibi en basit tenkide bile tahammül gösteremeyen Erdoğan’dır. Onun kürsüdeki sözlerini talimat kabul eden savcılar, hâkimler, polis ve jandarma teşkilatları göze girmek için insan tutuklama avına çıkıyor adeta.
ERDOĞAN, GURBETÇİLERİ ZOR DURUMDA BIRAKIYOR
AKP lideri, Almanya’daki gurbetçileri ikide bir sopa gibi kullanmaktan vazgeçmeli. Almanya’da artık ‘Türkiye’ ve ‘Türk’ kelimeleri ile emlakçıya müracaat ettiğinizde ev kiralamak bile zorlaştı. ‘Erdoğanist’ kavramı medyanın en fazla atıf yaptığı kavram haline geldi.
Erdoğan’ın ‘Nazi artığı’ hakaretine ve 680 Alman şirketin Türkiye’de fişlenmesine duyulan öfke dinmemişken gurbetçi seçmenlerin iradesini hiçe saymakla nereye varılabilir. Kaldı ki Erdoğan, gurbetçilerden Almanya’da en büyük üç siyasî harekete oy vermemelerini isteyerek neyi murad etmektedir.
Merkel’e verme. Schulz olmaz. Yeşiller zaten düşman! O halde reyi kime verecekler? Erdoğan’a yakın işadamı Remzi Aru’ya mı versinler? Aru’nun Köln şehrinde kurduğu, hem ismi hem de logosu sağcı parti AfD’nin logosuna benzediği için ismi Köln Mahkemesi tarafından yasaklan Alman Demokratlar Birliği’ne (Allianz Deutscher Demokraten/ADD) mi destek olmalılar?
ÇİFTE VATANDAŞLIK HAKKI TAMAMEN YANABİLİR
Bir devletin sinir uçları ile daha ne kadar oynayabilir ki Erdoğan? Gurbetçilerin çifte vatandaşlık hakkı bu manasız ve boş çıkışlar yüzünden yanabilir. Zaten o kapı çoktan kapandı. Daha evvel kendisinden vatandaşlık alıp T.C. vatandaşlığından çıkmayanların önüne ‘ya burası ya Türkiye’ tercihi konulursa ne olacak? Avusturya’nın 16 Nisan 2017 Referandumunu müteakip benzer bir adım atacağını duyan çifte vatandaşlar, T.C. pasaportunu iptal ettirmek Türk büyükelçiliği önünde kuyruğa girmişti.
Hissiyatın muhakemenin, iktisadî ve içtimaî hakikatlerin önüne geçmesi kimseye fayda sağlamaz. Hele hele devlet idaresindekilerin ağzından çıkanı kulaklarının duyması şart. Erdoğan’ın sözleri en hafif tabirle “Aklından zoru mu var?” mukabelesine müstahaktır. Aynı sözleri Merkel, Türkiye’de vatandaşlık hakkı almış Almanlar için seçim arifesinde sarf etse Erdoğan’ın cevabı ne olurdu?
TÜRKİYE’Yİ CÜMLE ÂLEME RÜSVA ETTİNİZ
Biraz hassasiyet biraz basiret. Bin küsur odalı Saray’da akl-ı selim sahibi birileri kalmadı mı? Bu yol yol değil. Türkiye’yi de insanını da rezil rüsva ediyorsunuz. Erdoğan’ın merdivenlerden indiği esnada Alman mevkidaşını demokratik tavır içinde kalmaya davet etmesi tam evlere şenlik!
Almanya’da tweet attığı için hapse giren tek kişi yok. Medya olabildiğince hür. Siyasetçi hududunu biliyor, vatandaş da haklarının sonuna kadar takipçisi. Türk şirketleri diğerleri gibi serbest piyasa şartlarında rekabet ediyor, para kazanıyor. Her şeye rağmen Almanya’nın ikamet izni verdiği Türkiye vatandaşlarını bu kavganın uzağında tutma gayreti takdire şayan.
ALMANLAR TUZAĞIN FARKINDA
Erdoğan bunun farkında ve son talihsiz beyanları ile güya Almanlar’ı öfkelendirip hata yapmalarını sağlamak istiyor. Almanlar bu tuzağa düşmeyecek kadar hazırlıklı ve temkinli. Müeyyidelerden geri adım atmayacaklarını, Erdoğan’ın boş sözlerine karınlarının tok olduğunu Sosyal Demokrat Partili (SPD) Başbakan adayı Martin Schulz gayet berrak bir şekilde ifade etti: “Erdoğan ölçüyü iyice kaçırdı. Özgür ve demokratik Türkiye için savaşanlara daha çok destek olacağız.”
Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ise tepkisini, “Bu, ülkemizin egemenliğine yönelik eşi benzeri görülmemiş bir saldırıdır” sözleriyle dile getirdi. Gabriel de Erdoğan’ın Almanya’daki insanları birbirine karşı kışkırtmak istediğinin altını çizdi ve ilave etti: “Almanya’da hangi milliyetten olursa olsun insanlar Erdoğan’ın Türkiye’de yok etmek istediği şeyleri buluyor: Özgürlük, hukuk devleti ve demokrasi.” Ehl-i insaf herkes bu sözlerin altına imza atacaktır.
GURBETÇİLER ‘BABA’ TAVRINDAN RAHATSIZ
Gurbetçiler de Schulz ve Gabriel’in sözlerine destek verdi. Almanya Türk Toplumu Başkanı Gökay Sofuoğlu, Erdoğan’a şu çağrıda bulundu: “Demokrasi ile ilgili konularda derse ihtiyacımız yok. Erdoğan’ın Almanya’daki Türkler üzerinde sahip olmak istediği ‘baba’ tutumu artık sona ermeli.”
Almanya Kürt Toplumu Genel Sekreteri Cahit Başar ise Erdoğan’ın tutumunu, “Benzeri olmayan bir utanmazlık.” diye nitelendirdi. Başar, “Türk hükümetinin etkisi altında bulunan DiTiB ya da UETD gibi örgütler, Cumhurbaşkanı’nın çağrısını uygulamaya koymaya çalışacaktır.” ifadelerini kullandı.
Dün tr724.com okurları ile paylaştığım ‘Seçimden sonra Almanya’nın tepkisi daha büyük olacak’ (https://www.tr724.com/secimden-sonra-almanyanin-tepkisi-daha-buyuk-olacak/)
kanaatimi muhafaza ediyorum. Erdoğan’ın son tahrikine rağmen Almanya, günü birlik ağız dalaşına girmemeye ihtimam gösterecek.
PARAYI VERİRKEN İYİ, ‘DEMOKRASİ’ DEYİNCE FENA!
Zira Erdoğan’ın baskıcı rejimine karşı başlattığı müeyyidelere gölge düşmesini istemiyorlar. Parayı verdiğinde AB iyi, ‘demokrasi’ deyince fena öyle mi? Yok öyle çifte standart. O destekler Ankara’yı Kopenhag Kriterleri’ne yaklaştırmak için tahsis edildi.
Hem AB’nin hibesini, kredisini ve itibarını kullanacaksın hem de kuvvetler ayrılığını, medyayı ve serbest piyasayı şeklî bir hüviyete büründüreceksin. Berlin buna artık tahammül göstermeyecek.
25 EYLÜL SABAHINDA SÜRPRİZ YOK
Erdoğan’ın maksatlı sözlerine rağmen tuzağa düşen, iradesini ipotek ettiren gurbetçiler olursa 16 Nisan’dan beri şartların çok değiştiğini onların kulağına birilerinin fısıldamasında fayda var. 24 Eylül’de çok büyük bir sürpriz beklenmediğine ve 25 Eylül’de hükûmeti Merkel ve Schulz’un kurma ihtimali yüksek olduğuna göre Erdoğan ve taraftarları için asıl zor günler o tarihten sonra başlayacak.
Erdoğan seçmen kozunu da bu şekilde heder ettiğine göre sıra kedilere gelmiş olabilir. Türkiye’de olduğu gibi seçim gecesi trafoya giren kedilerle Merkel’in, Schulz’un siyasî kariyerlerine nokta koyabilir.
Erdoğan’a da birileri Almanya’da elektrik kesintisinin hayli uzak ihtimal olduğunu söylese de bu taraflara göndereceği kedileri boşuna tehlikeye atmasa!
Erdoğan’ın bu kadar pervasızca açıklama yapması, Erdoğan için işlerin yolunda gitmediğinin göstergesidir. Demek ki Almanlar doğru yoldalar.
Zamanında Yahudi soykırımını yapan Almanların, Türkiye’deki “soykırım”dan kaçan insanlara sahip çıkması da tarihin başka bir cilvesi herhalde.