‘367 krizinden sonra Erdoğan, Gül’ün adaylıktan çekilmesini istedi’

HABER İNCELEME | İLKER DOĞAN 

Zaman Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, 367 krizi sonrasında yaşanan sürece ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Abdullah Gül’ü adaylıktan vazgeçirmek için gazetecilere haber gönderdiğini anlatan Dumanlı, “Başbakanlıktan Yalçın Akdoğan ve Akif Beki’nin de olduğu bir grup, benim de aralarında bulunduğum genel yayın yönetmenlerine “Başbakan’ın selamı var. Manşet atın, yazın çizin, Abdullah bey adaylıktan çekilsin” dediler. Hayatımda ilk kez böyle bir şey duymuştum. Ben bunun doğru olmadığını söyledim ve böyle bir yazı yazmadım. Ancak yazanlar oldu,” ifadelerini kullandı.

ERTUĞRUL ÖZKÖK: GÜL, ÇEKİLMELİ

Ekrem Dumanlı, teklifin 7 Ağustos’taki gazeteci Aslı Aydıntaşbaş’ın düğününde geldiğini söylüyor. Hürriyet Gazetesi’nin o dönemki Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, 8 Ağustos tarihli gazetenin sürmanşetinde “Abdullah Gül’e sessiz dilekçe” başlıklı bir yazı yayınlamıştı. Özkök, şöyle diyordu o yazıda: “İçimden bir ses diyor ki, tanıdığım Abdullah Bey, fazlasıyla hak ettiği bu koltuğu, kendi arzusu ile reddetmelidir. Ülkesi kendisinden bu zarif jesti, bu şövalyeliği beklemektedir,” diyordu.

GÜL’DEN BEKİ’YE: NE OLUYOR?

Söz konusu yazıdan bir gün sonra bir haber daha düşmüştü internet sitelerine. “Cumhurbaşkanlığı adaylığı netlik kazanmayan Gül, bu konuda basında çıkan haberler için Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki’ye, ‘Çıkan yazılar rezalet, neden müdahale etmiyorsun?’ sözleriyle tepki gösterdi,” deniliyordu. Başdanışmanı Ahmet Sever de söz konusu dönemde Erdoğan’a yakın bazı işadamlarının Gül’ün çekilmesi için baskı yaptığını açıklamıştı.

Zaman Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın, ‘Çıkış Yolu’ programında yaptığı açıklamalar 2007 yılında yaşanan 367 krizini yeniden tartışmaya açtı. Gazeteci Cumali Önal’ın, AKP’deki istifaları hatırlatarak parti içindeki hizipleri sorması üzerine Dumanlı, çok önemli açıklamalarda bulundu. AKP’nin içerisinde bir çok hizip bulunduğunu anlattığı sırada 367 krizi ve sonrasında yaşananlara değinen Dumanlı’nın açıklamalarına göre kamuoyu önünde Abdullah Gül’den ‘kardeşim’ diye bahseden Recep Erdoğan, kapı arkasında ise ‘İngilizlerin adamı, ajan’ olmakla suçluyordu. Dumanlı’nın açıklamasından satır başları şöyle:

ESKİ İSİMLERİN ÜZERİNDEN TANK GİBİ GEÇTİLER

“Şu anda AK Parti’de hangi hizipler var deseniz; partinin kuruluş aşamasından beri gelen eski AK Partililer var. Onların bir kısmı Davutoğlu’nun yayında, kimi Abdullah Gül’ün yanında, kimi Ali Babacan’ın yanında. Bunların üzerinden tank gibi geçtiler. En sonunda bazılarını da maaşa bağladılar. 3-5 maaşlı insanlar haline getirdiler. Ancak tasfiye edilenlere bakın; Bülent Arınç başta olmak üzere Abdullah Gül…”



İNGİLİZLERİN ADAMI, AJAN!

“Öteden beri Abdullah Gül’e karşı içeriden bir hizip vardı. Abdullah Gül, İngiltere Kraliçesi’nin daveti üzerine İngiltere’ye gittiğinde ben ve orada bulunanlar çok sağlam bir kaynaktan duydum. Yıllar sonra… Televizyonda haberler veriyor, Kraliçe Gül’ü karşılamış, ağırlıyor. Ve Tayyip Erdoğan, herkesin duyacağı şekilde, ‘Ben demedim mi, bu adam İngilizlerin ajanıdır, İngilizlerin adamıdır’ diyor. Bunu duyan kişi bana anlatıyor; ‘Yahu bu değil miydi Meclis’te ‘Bizim adayımız Abdullah Gül kardeşimdir’ diyen! Kamuoyu önünde Abdullah Gül kardeşim diyeceksin, öbür tarafta ajan olmakla suçlayacaksın.”

YAZIN, MANŞET ATIN; GÜL ADAYLIKTAN ÇEKİLSİN!

“Başka bir şey daha söyleyeyim; gazeteci Aslı Aydıntaşbaş’ın düğününde (7 Ağustos 2007). Hepimiz oradayız. Davet edilmişiz, gittik. Ertuğrul Özkök, Sabah’ın, Milliyetin yöneticileri hepsi orada. O zaman Erdoğan başbakan. Düğün dağılmak üzere paldır küldür Başbakanlıktan bir ekip geldi. Yalçın Akdoğan, Akif Beki vs. ‘Düğünden sonra bir görüşelim’ dediler. Bir kenara çekildik. .Hatırlarsanız, 367 krizi olmuş, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı dondurulmuş, yeniden seçime gidilmiş ve yeniden aday gösterilmesi lazım. Fakat AKP içinde bir hizip, Abdullah bey çekilsin diye çalışıyor. Adam da çekilmiyor. ‘Hayırdır’ dedik. ‘Efendim Başbakan’ın selamı var. Abdullah beyin yeniden aday olmasından çok rahatsız. Yazın, çizin manşet atın Abdullah beyi vazgeçirin. Bir memleket mesele bu’ dediler.”

PARTİ İÇİ MESELEYE BİZİ KARIŞTIRMAYIN

“Ben hayatımda ilk kez böyle bir şeyle karşılaştım. Tabi Ertuğrul beyler buna hemen atladı. ‘Çekil’ diye yazılar yazdılar. Ben daha sonra Akif Beki ve Yalçın Akdoğan’ı bir kenara çekip, ‘Kardeşim bakın bu tavrınız doğru değil. Gidin kendiniz söyleyin. Bu sizin kendi iç meseleniz, bizi ne ilgilendirir. Partinin meselesi.”

ÖZKÖK’DEN GÜL’E MEKTUP: VAZGEÇ!

Ertuğrul Özkök söz konusu tarihte Hürriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeniydi. Ve gerçekten de bir gün sonra, 8 Ağustos’ta ‘Abdullah Gül’e sessiz dilekçe’ başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazı, gazetenin sürmanşetinden verilmişti. Ve şöyle diyordu Özkök: “Gül, cumhurbaşkanı olamaz mı? Kesinlikle olabilir. Bu görevi iyi yapamaz mı? Kesinlikle yapabilir. Bu mevkii hak etmedi mi? Kesinlikle hak etti.. Yine de içimden bir ses diyor ki, tanıdığım Abdullah Bey, fazlasıyla hak ettiği bu koltuğu, kendi arzusu ile reddetmelidir. Ülkesi kendisinden bu zarif jesti, bu şövalyeliği beklemektedir.”

DANIŞMANI AHMET SEVER: GÜL’E BASKI YAPILMASI İÇİN GAZETELER ZİYARET EDİLDİ

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı ve Köşk dönemini kapsayan 12 yıl boyunca başdanışmanlığını yapan Ahmet Sever, “Abdullah Gül ile 12 yıl” adlı kitabında 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yaşananları da kaleme alıyor. Sever’in söyledikleri Ekrem Dumanlı’nın açıklamalarıyla birebir örtüşüyor. O dönem Gül’ün adaylığı nedeniyle çıkan gerilimin AKP’ye de sıçradığını belirten Ahmet Sever, Erdoğan’a en yakın iş adamlarından Ethem Sancak ve merhum Hasan Doğan’ın ‘Gül’ün adaylığına karşı yayın yapılması için Doğan Medya Grubu’nu ziyaret ettiğini’ belirtiyordu. Sever, vazgeçirmek için bazı siyasetçilerin de baskı yaptığını ancak Gül’ün tamamını reddettiğini yazıyordu kitabında. 

367 krizinde neler yaşandı?

10 Cumhurbaşkanı seçilen Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi 16 Mayıs 2007’de doluyordu. Anayasa’nın 102. maddesine göre cumhurbaşkanı seçilebilmek için, ilk iki turda nitelikli çoğunluk (367 oy), sonraki iki turda ise salt çoğunluk (276 oy) aranıyordu. Eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, 26 Aralık 2006’da Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazısında, 367’nin sadece karar yeter sayısı değil, aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğu görüşünü ortaya attı. AKP’nin adayı Abdullah Gül olarak açıklandı. İki partili mecliste ilk tur oylama 27 Nisan 2007’de yapıldı. CHP oylamaya katılmadı. Toplam 357 oy kullanılırken, Abdullah Gül 352 oy aldı. Oylamanın hemen ardından CHP ‘367 iddiasıyla’ seçimi Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. Aynı günün akşamı Genelkurmay Başkanlığı internet sitesine, daha sonra “e-muhtıra” olarak anılacak bir basın açıklaması konuldu. AYM 1 Mayıs’ta verdiği kararla, cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında Meclis Genel Kurulu’nda en az 367 milletvekilinin bulunması gerektiğine hükmetti ve Meclis’teki birinci tur oylamayı iptal etti. AKP erken seçim kararı aldı ve 27 Haziran 2007 seçim tarihi olarak belirlendi. Meclis artık 3 partiliydi. MHP seçimden sonra AKP’ye destek verdi. İlk turda 341, ikinci turda 337 oy alan Gül, 448 milletvekilinin katıldığı seçimin üçüncü turunda 339 oyla 11’inci Cumhurbaşkanı seçildi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Eğer Sayın Dumanlı bu meseleyi 20 yıldır söylüyor ve sadece ben ilk olarak okuyorsam ya da haberde linki verilen 48 dakikalık videoda 20 yıldır neden anlatmadığını anlatıyorsa aşağıdaki yorumu okumayın…

    İyi de neden şimdi?
    Sayın Dumanlı, bu çok önemli meseleyi neden şimdi anlatıyor?

    Aradan 20 yıldan uzun bir zaman geçmiş ve bir gazeteci,
    hem de günlük yüzbinlerce traja sahip gazetede yazan bir gazeteci,
    hem de bir Genel Yayın Yönetmeni neden bunları söylemek için 20 yıl bekler?

    Bunu isimlerini andığı adamlardan başka kendi arkadaşlarından bilenler de var mı acaba?
    Kimseye söylemediyse o ayrı soruları gerektirir ama söylediyse onlar kendisine “bunları 20 yıl sakla, ne zaman ki uber yaparken ABD’li müşterlerine anlatırsın” tavsiyesinde mi bulunmuşlar?

    Acaba, Sayın Dumanlı ya da Başkalarının bu ve benzeri şekilde hala seslendirmedikleri birşeyler var mı?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin