3 Bin liranın peşine düşen sosyal devlet!

YORUM | Av. NURULLAH ALBAYRAK

18 Ekim 2022 tarihinde ‘insani yardım faaliyetlerine’ yönelik operasyonlar gerçekleştirildiği bilgisi sosyal medyada yer aldı. İçişleri Bakanı Soylu tarafından yapılan ilk açıklamaya göre “704 kişi hakkında soruşturma kararı verilmiş ve bu kişilerden 543’ü gözaltına alınmıştır… Operasyon 8 ay süren titiz bir çalışma sonucunda yapılmıştır… Gözaltına alınan kişilere yurtdışından yaklaşık 3 ila 6 bin lira arasında yardım yapılmıştır”. Hukuk tarihi açısından ibretlik olan bu soruşturmanın detaylarıyla ilgili de EGM tarafından daha sonra bilgi verileceği ifade edildi.

İçişleri Bakanı Soylu daha öncesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı da yapmıştı.  Önceki görevine atıfta bulunmamın nedeni meselenin hukuki değil sosyal boyutuna dikkat çekmek için zira bahse konu operasyonun herhangi bir hukuk devletinde karşılığı yoktur. 

15 Temmuz Kumpası sonrasında başlatılan cadı avında yüzbinlerce insan aileleriyle birlikte politik, idari, adli, sosyo-ekonomik ve kültürel bir çok açıdan eziyete maruz bırakılmıştır. Bununla yetinmeyen siyasi iktidar, mağdurları sosyal yaşam alanının dışına itebilmek için hem devletin imkanlarını kötüye kullanmış hem de kamuoyunu manipüle etmekten çekinmemiştir.   

Türk Dil Kurumu sözlüğünde “sosyal” kelimesinin karşılığı “toplumsal” şeklinde açıklanmıştır, dolayısıyla “sosyal” bir kavramdan bahsedildiğinde, başka bir kelimenin yanına “sosyal” sıfatı eklendiğinde bu nitelemenin toplumu ilgilendirdiği gibi bir sonuca ulaşmak mümkündür. Kelime gündelik yaşamda kullanılmakla kalmayıp bireysel ya da toplumsal açıdan beşeri davranışları inceleyen bilim dallarının da yakın ilgisine mazhar olmuştur. Kavramın en çok kullanıldığı bilim dallarından birisi de hukuktur ki bu alanın düzenlenmesinde temel köşe taşı kanunlar “sosyal” kelimesiyle yani “toplumsal” olanla epeyce ilgilidir.

Ülkemizdeki hukuk sisteminin temel sac ayaklarından birisi olan Anayasa metnine kabaca bakıldığında 32 yerde “sosyal” kelimesine atıfta bulunulduğu görülecektir. Yasa koyucu “sosyal adalet, sosyal hukuk devleti, sosyal gelişme, sosyal güvenlik, sosyal haklar, sosyal amaç, sosyal kalkınma, sosyal yardım, sosyal hak ve menfaat, sosyal düzen, sosyal kurum, sosyal kuruluş, sosyal konsey, sosyal alan, sosyal durum” vb. kelimeleri Anayasanın farklı bölümlerine yerleştirmiş, özetle “Türkiye Cumhuriyetinin sosyal bir hukuk devleti olduğu” gerçeğini hukuk sisteminin kalbine yerleştirmeye çalışmıştır. Bunu en iyi bilmesi gerekenler Çalışma ve Sosyal Güvenlik ile İçişleri Bakanlığı yapmış kişiler olmalıdır.

Anayasanın 2. maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” ibaresine yer verilmiştir. Anayasanın 60. maddesi “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilat kurar” ve 65. Maddesi ise “Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir” şeklinde düzenlenerek sosyal güvenliğin sağlanmasında, imkanlar ölçüsünde, devletin rolüne atıfta bulunulmuştur.

İçişleri Bakanı tarafından kamuoyuna duyurulan operasyon konusuna yeniden döndüğümüzde karşımıza çıkan tablo şudur: 15 Temmuz Kumpası ile birlikte hedef bir gruba yönelik cadı avı başlatılmıştır. İhraç, gözaltı, işkence, kötü muamele, hapis, adam kaçırma, infaz vb. hukuksuzluklar yetmeyince, siyasi iktidar mağdurların sosyal yaşam alanını daraltmaya yönelik tedbirlerle yoluna devam etmiştir. 

OHAL döneminde ve sonrasında KHK’lıların sosyal ve ekonomik hayatta karşılaştıkları zorluklar, insan hakları gözlemcileri tarafından “sosyal ölüm” olarak tanımlanmakta ve 58 farklı olay türünde sosyal ve ekonomik hak ihlaline maruz bırakıldıkları raporlanmıştır.

Anlaşılan o ki sosyal ölüme varan hukuksuzluklar yeterli olmamış, iktidar eş ve çocuklara bakmakla yükümlü ferdi cezaevinde olan mağdur aileye daha fazlasını yapmanın yolunu yine polisiye operasyonlarda bulmuştur. 

Devleti temsilen ortada duran iktidar, mağdur ettiği insanlara sosyal devlet prensibinin gerektirdiği haklarını vermediği yetmiyormuş gibi yakınları tarafından yapıldığı iddia edilen 3 ila 6 bin liralık yardımın peşine düşmüş, bunu da “terör operasyonu” olarak kamuoyuna duyurmuştur. 

Yaşanan bu zulüm bir kez daha göstermektedir ki iktidar tarafından açık ve aleni olarak insanlığa karşı suç işlenmektedir. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin