23 Haziran’da siyaseten de yaz gelir mi?   

Yorum | Erhan BAŞYURT

 

Her şey çok güzel olacak!

31 Mart’ta baharı, 23 Haziran’da yazı göreceğiz…

Yılmayacağız, onlar yıkılacak…

İktidar çırpındıkça batıyor, 2023’ü bile göremezler…

Bunlar, sosyal medyaya da hakim umut ve temenni cümleleri.

‘’İmamoğlu yeniden İstanbul’u kazanabilir mi?’’ sorusu, sanat camiasından iş dünyasına esen havaya bakılırsa yersiz.

Rahat kazanır. Hatta yüzde 90 yeniden kazanır.

31 Mart’ta İmamoğlu’nun kazanma şansı yüzde 49 idi.

Seçim sonucu bu nedenle iktidar kanadında şok muhalifler arasında sevinç patlamasına neden oldu.

23 Haziran’da ise, İmamoğlu’nun kazanma şansı yüzde 90.

Başka bir deyişle, Binali Yıldırım’ın kazanma şansı artık yüzde 10…

***

Nedenine gelince, iktidar İmamoğlu’nu hedef seçerek, onu tanımayanlara bile sevdirdi.

İmamoğlu’nu tanımayan tek bir seçmen bile artık yok ve haksızlığa uğratıldığını ve hakkının gasp edildiğini herkes görüyor.

Sadece mağdur olması değil, siyasi dili, dinamizmi ve kuşatıcılığı da desteğinin artmasına neden olacaktır.

Bir de sandığın matematiği var. İmamoğlu zaten 13 bin oy fazla aldı.

Seçimde yeniden aday göstermeyeceklerini açıklayan Saadet Partisi, DSP, DP ve TKP’nin aldığı 170 bin oy da büyük oranda İmamoğlu’na gidecektir, zira seçmen tabanları AKP ile mesafeli… Yani fark açılacaktır…

***

AKP’nin seçim stratejisi, öncelikle HDP tabanının sandığa gitmesini engellemek ve bağımsızlara giden oyları kendisine çevirmek olacaktır.

AKP açısından, bir diğer hesap da, sandığa gitmeyen küskün AKP’lileri sandığa götürmek olacaktır.

HDP seçmeninin de SP, DSP, DP ve TKP seçmeninin de AKP’ye oy vereceklerini beklemek hayal.

AKP, bu nedenle lider seviyesinde talimat ile HDP tabanını sandığa gitmekten alı koyacak ‘’gizli pazarlıklar’’ yapacaktır. Bu politikanın ayak sesleri gelmeye başladı bile…

AKP içindeki küskünler ve AKP içinde ‘‘iktidarın kulağını çekmek’’ yanlılarına gelince, onlar zaten AKP’nin güç sarhoşluğunu, ekonomik krizi ve hukuku terk etmesini protesto ediyorlardı.

AKP, İstanbul’da seçimi hukuksuz şekilde baskı ile tekrar ettirerek, ekonomik krizi de derinleştirdi. Yani, küskünler açısından AKP’ye destek değil, artık ‘’şiddetli bir tokat’’ zamanı…

***

Buraya kadar olan bütün değerlendirmeler, olağan şartlarda, eşit, adil ve şeffaf bir seçim için geçerlidir.

Yazının başlığında ‘’İmamoğlu’nun yeniden kazanma şansı var mı?’’ diye sorma nedenim içinde bulunduğumuz hukuksuz ve olağanüstü seçim şartları.

İki temel soru var.

Birincisi, ‘’İktidar, ilkinde kaybettiği halde hukuksuz şekilde iptal ettirdiği İstanbul seçimini, ikinci kez kaybettiğinde verir mi?’’

İkincisi, ‘’İktidar güç kullanarak ve hukuku katlettirerek iptal ettirdiği bir seçimi, yeniden kaybetmeyecek her türlü hazırlığı yapmamış olabilir mi?’’

Tek adam rejimlerinin fıtratı ve siyaset mantığı açısından her iki sorunun da cevabı belli.

İktidar, ikinci kez kaybetse de koltuğu devretmez.

İktidar, YSK’nın sandıklar kapandıktan sonra onay vereceği hilelere şimdiden başlamış durumdadır.

Ne Sandık Kurulları, ne Seçim Kurulları ne de YSK, iktidarın hukuksuz talimatlarına ve ayak oyunlarına artık direnemez.

YSK’nın İstanbul’u iptal kararı ve 100 sandık görevlisi hakkında başlatılan soruşturma artık YSK’nın bağımsız davranamayacağını ve ahlaki bile olsa direnç göstermeyeceği anlamına geliyor.

***

21 Mart 2019’da yine bu köşede yayınlanan ‘’Çirkefleştiler… Sandık protesto edilmeli mi?’’ diye sormuş ve şöyle cevap vermiştim;

‘’Muhalefet, olanca gücüyle bu seçimi kazanmaya, güçlerini birleştirmeye, sandık sonuçlarına sahip çıkmaya konsantre olmalıdır.

Seçmen de, sandığa en yüksek katılımla memnuniyetsizliğini sandığa yansıtmalı ve oylarına sahip çıkmalıdır.

İktidarın sandıkta hile yaptığı yaygın bir kanaat olsa da, bu güne kadar ispatlı değildir.

Şayet, sandık sonuçları ile oynamaya yeltenirse muhalefet hukukçular desteği ile uluslararası gözlemciler eliyle bunu ispat etmeli ve mutlaka kayıt altına almalıdır.

O zaman muhalefet kazansa da, hile ile kazandıkları gasp edilse de, Türkiye kazanacaktır.

Seçime katılınacak ve sandığa gidilecekse seçimin belirleyicisi, sandığa ne oranda sahip çıkıldığı ve sonuçların muhalefet tarafından da takip edilip YSK sonuçları ile karşılaştırılması olacaktır…

Seçimde hile tespit edilemez ve muhalefet yine de tüm bu şartlara rağmen kaybederse, Türkiye’de iktidar kadar hatta ondan daha büyük bir muhalefet sorunu yaşandığı netlik kazanacaktır.

İktidarın hile yaptığı ispat edilirse, adil, eşit ve şeffaf bir seçim yarışı garanti edilene kadar zaten bir daha sandığa gitmeye gerek kalmayacak, bu son tam katılımlı seçim olarak demokrasi tarihimizde yerini alacaktır…’’

***

Kişisel fikri duruşum yukarıdaki yazıda beyan ettiğim noktada.

31 Mart öncesi boykot anlamsızdı, İstanbul’da iptal sonrası da seçime katılmak bir o kadar faydasız görünüyor…

Siyasi açıdan, 23 Haziran seçimlerine girmek, iktidarın tüm hukuksuzluk ve hilelerini meşrulaştırmaktır.

İstanbul’u yeniden almaya heves etmektense ülkeyi kurtarmak hedef olmalıydı…

İktidar, artık sandıkla değişmeyen ve sandık sonuçlarına saygı göstermeyen, meşruiyetini yitirmiş bir konumda olacakken, muhalefet seçime girerek hukuksuz karara ve siyasi baskıyla yapılan seçim hilesine ‘’can simidi’’ atmıştır…

***

Muhalefet, kazandığı hakkın ellerinden gasp edilmesine göz yumarak, seçime girerek bundan sonra yapacağı itiraz imkanlarını yok etmiştir.

Diyelim ki, ‘Tek Adam’ rejimine uygun bir adım atılarak, İstanbul’da seçimleri kazanamadığı halde Yıldırım’ın kazandığı açıklandı YSK tarafından… Diyelim ki, imzasız ve mühürsüz oylar yine sandıklar kapandıktan sonra YSK tarafından geçerli sayıldı…

Kime itiraz edeceksiniz? YSK bağımsız değil ve karar hukuksuz ise tekrar seçime niye girdiniz?

Muhalefet, 31 Mart’ın ve sonrası gelişmelerin kendisine sunduğu fırsatı doğru okuyamamıştır.

7 Haziran 2015’te tek başına iktidar seçilemeyen AKP, 45 günlük yasal süreyi CHP’yi oyalayarak doldurmuş ve MHP’nin de uzlaşmaz tavrı ile yasal olarak erken genel seçime ülkeyi götürüp, 1 Kasım’da yeniden tek başına iktidar olmuştu.

İstanbul seçimlerinin tekrarı kararı ise, böyle bir hukuki boşluğun kullanılması, kanuna hile yapılması değildir. Aksine, hukukun ayaklar altında çiğnenmesi ve milli iradenin pas pas edilmesidir.

Muhalefet açısından ülkede adil, eşit ve şeffaf seçimlerin yapılması, YSK’nın bağımsızlığını temin için, 23 Haziran bir fırsattı.

CHP değerlendirme toplantısı sonrası yaptığı yazılı açıklamada yer alan 3 şartın en azından ikisinin, YSK üyelerinin istifasının ve ilçelerde de seçimlerin iptalinin hayata geçmesini sağlayabilirdi…

***

Gelinen noktada, madem seçime girilecektir, umarım her şeye rağmen Türkiye için faydalı bir sonuç ortaya çıkar.

Milli iradeyi ve hukuku ayaklar altına alanların, ‘evdeki hesabı’ umarım ‘çarşıya uymaz…’

Sonuç olarak, seçim adil, eşit ve şeffaf şartlarda gerçekleşirse, 10 kez tekrarlansa mevcut şartlarda İmamoğlu yeniden kazanır.

İktidar, güç ve baskı ile hukuksuz tekrar ettirdiği İstanbul seçimini, bir kez daha kaybederse ve her şeye rağmen sonucu kabul ederse, kendileri için öncekinden büyük yıkım olacaktır.

Umutsuz olmayalım tamam ama boş beklentilerle yeni hayal kırıklıkları da yaşamayalım.

23 Haziran yazı mı getirir, yoksa iki haftalık yalancı baharı mı yaşadık bekleyip göreceğiz?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin