18 Mart 1915’de Çanakkale’de ne oldu?

YORUM | Dr. YÜKSEL NİZAMOĞLU

18 Mart 1915 İtilaf devletleri donanmasının Çanakkale Boğazı’na büyük bir taarruza kalkıştığı ve yaşadığı hezimet sonrasında geri çekildiği tarihtir.

Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na sonradan girmiş ve müttefiki Almanya ve Avusturya-Macaristan ile birlikte bir görev dağılımı yaparak mücadeleye girişmişti. Osmanlı ordusu önce Kafkas Cephesinde Ruslara karşı savaştı, 1915 Ocak’ında ise İngilizlerin Hindistan yolunu kesmek için Birinci Kanal Harekâtı’nı yaptı. Fakat iki harekât da başarısızlıkla sonuçlandı.

İtilaf Devletlerinin Taarruz Kararı

Ruslar, Osmanlı ordusunun bu başarısızlıklarına rağmen İngilizlerden bir an önce Boğazlara yapılacak bir saldırıyla Osmanlı tehdidinin ortadan kaldırılmasını istediler. Rusya böylece ihtiyaç duyduğu yardıma da kavuşacaktı.

İngilizler önce Boğazlar üzerine yapılacak harekâtın nasıl olması gerektiğini tartıştılar. Dönemin Bahriye Nazırı Churchill Boğazlar üzerine donanma ile yapılacak bir harekât planlıyor, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Fisher ise böyle bir harekâtın ancak kara kuvvetleriyle birlikte yapıldığı taktirde başarılı olabileceğini savunuyordu. Sonunda Churchill’in tezi İngiliz kabinesi tarafından kabul edilerek deniz harekâtına karar verildi.

İngilizler Boğazları geçip İstanbul’u alarak Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakmayı, savaşın daha geniş bir alana yayılmasını önlemeyi, “cihad” ilânının etkilerini ortadan kaldırmayı, Rusya ile doğrudan bağlantı kurarak silah ve cephane sevkini kolaylaştırmayı, İtalya, Romanya, Yunanistan ve Bulgaristan’ın kendi yanlarında savaşa iştirak etmelerini, Süveyş üzerindeki tehdidin sona erdirilmesini amaçlamışlardı. Hedeflerin çeşitliliği, harekâtın ehemmiyetini de ortaya koyuyordu.

Boğazın Tahkimatı

Osmanlı Devleti daha iki yıl önce Balkan Harbinde çok onur kırıcı bir hezimet yaşamış ve Rumeli topraklarını kaybetmişti. İttihatçılar bir taraftan Alman Askerî Heyeti’nin de desteğiyle orduyu yeniden organize ederken diğer taraftan da silah ve cephane eksiklerini gidermeye çalıştılar.

Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesiyle Boğazlar önemli bir tehdit alanına dönüştü. Osmanlı Genelkurmayı da Boğazları ve Gelibolu yarımadasını savunmak amacıyla tedbirler aldı. Esat Paşa’nın (Bülkat) başında bulunduğu 3. Kolordu bölgeyi savunmak üzere görevlendirildiği gibi Albay Cevat Bey (Paşa-Çobanlı) Müstahkem Mevki Komutanı olarak Boğaz’ın savunmasını üstlendi. Boğazlar Genel Komutanlığı’na getirilen Alman Amiral Usedom da Cevat Paşa’yla birlikte bir savunma planı hazırladı.

Cevat Paşa

Plana göre Boğazdaki giriş istihkâmlarının güçlendirilmesi düşüncesi benimsenerek Gelibolu Yarımadasında Seddülbahir ve Ertuğrul, Anadolu tarafında da Kumkale ve Orhaniye tabyalarına top takviyesi yapıldı. Amaç istihkâmların düşman donanmasının girişini geciktirmesi ve engellemesiydi.

Diğer yandan mayın hatları beşten on bire çıkarıldı. Ancak mayın sayısı yetersiz olduğundan açık serseri mayınlarla kapatılacaktı. Mayınların döşenmesinde Almanya’da mayın gemisi olarak imal edilen ve 1913’de donanmaya katılan Nusret (Nusrat) mayın gemisinin dokuz, on ve on birinci hatları tamamlaması önemli bir aşama oldu.

Bazı yayınlarda Nusret’in 17/18 Mart gecesi mayın dökme işlemini tamamladığı belirtilse de Osmanlı resmi kaynaklarına göre bu işlem 7/8 Mart gecesi tamamlanmış ve özellikle on birinci hat İtilaf donanmasının mağlubiyetine zemin hazırlamıştır. Bu süreçte Türk ve Alman subaylarının uyumlu bir şekilde çalışması tahkimatın bir nebze de olsa iyileştirilmesini sağladı.

İstanbul’da bir taraftan da “Çanakkale’nin geçilmesi” ihtimali hesaplanıyor ve böyle bir durumda Padişahın Konya’ya, hükümetin de Eskişehir’e taşınması planlanıyordu.

18 Mart 1915 

İtilaf donanmasının Çanakkale’ye yönelik ilk taarruzu Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesiyle 3 Kasım 1914’de gerçekleşmişti. İtilaf devletleri daha sonra hazırlıklarını tamamlayarak 15 Şubat’ta taarruza karar verdiler. Ancak hava muhalefeti nedeniyle taarruzu 19 Şubat’ta yaptılar. 25 Şubat’ta başlayan harekâtta da Ertuğrul, Kumkale, Seddülbahir ve Orhaniye tabyalarını ateşe tuttular.

Sonraki günlerde de devam eden gösteriş harekâtlarında Boğaz girişindeki Türk tabyaları ağır hasar almış, Seddülbahir ve Kumkale’deki toplar kullanılamaz hale gelmiş, kışlalar tamamen yanmıştı. Bu durum asıl harekât için de ümit verici bir durum oluşturdu. Hatta Rusya Boğaz’ın geçileceğine olan inançla İstanbul’un işgali için kuvvet göndermeyi bile teklif etti.

18 Mart’a kadar geçen sürede 17/18 Mart gecesi dahil olmak üzere İngilizler Boğazdaki mayınları temizlemeye çalıştılar. Ancak mayın bulamayınca bölgede mayın olmadığı sonucuna ulaştılar.

“Yenilmez Armada” İngiliz donanması Fransızların da desteğini almış ve zafere olan inançları en üst seviyeye çıkmıştı. Churchill “Çanakkale’ye Queen Elizabeth’i bile gönderdik. Bu dretnot sadece İngiltere’nin değil bütün dünyanın en korkunç zırhlısıdır…” diyor, Amiral Carden de Londra’ya gönderdiği telgrafta “hava güzel gittiği taktirde on beş günde İstanbul’da olunacağını” yazıyordu. Buna karşılık komuta kademesinde karadan takviye olmadan Boğaz’ın geçilemeyeceği düşüncesi devam etmiş ve bu yönde raporlar da hazırlanmıştır.

İtilaf donanması büyük taarruzun tarihini 18 Mart Perşembe (Rumî takvimle 5 Mart) olarak belirlemişti. Plan doğrultusunda donanma 8.00’de harekete geçmiş ve 10.00’da Boğaz’a ulaşmıştır. Türk tarafından bir Alman keşif uçağı da donanmanın gelmekte olduğunu bildirmişti.

İngiliz ve Fransız gemilerinden oluşan on altı gemilik filo saat 10.30’da Agamemnon ve Queen Elizabeth dâhil olmak üzere Boğaza girerek 11.05’de belirlenen noktalara ateşe başladılar ve tabyalara zarar vermeyi başardılar.

Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Bey harekât başladığı sırada Esat Paşa’nın yanında Maydos’ta bulunmaktaysa da taarruzun önemini tahmin ederek hemen görevinin başına geçti.

Osmanlı topçusu ilk ateşlere menzillerinin yetersizliği nedeniyle cevap verememiş ancak gemilerin daha yakın mesafeye ilerlemesiyle karşı ateş başlamıştır. Osmanlı topçularının ateşiyle birlikte gemilerden duman yükselmiş ve Agamemnon isabet almıştı. Buna rağmen ilerlemeye devam eden “Yenilmez Armada” 13.45 sularında Türk bataryalarını susturmayı başardı. Bu manzara Türk komuta kademesi ve askerini büyük bir üzüntüye sevk etmişti. Bu durum İtilaf donanmasının kısa zamanda İstanbul’da olacağının habercisi gibi gözüküyordu.

Fakat hiç beklenmeyen bir şey olmuş “sükût ettiği” tahmin edilen tabyalar birdenbire İngiliz ve Fransız gemilerinin üzerine ateş yağdırmaya başlamıştı. Bu sırada mayına çarpan Fransızların Bouvet gemisi batmaya başlamış, birkaç dakika sonra da İnflexible ve Irresistible mayınlara çarptığı gibi yardıma gönderilen Océan da önce Rumeli Mecidiye Bataryası’nda görevli Seyit Onbaşı’nın yerleştirdiği top mermisiyle isabet almış sonra da mayına çarpmıştı.

17.45 itibarıyla müttefik donanması geri çekilmeye başladı. İngilizler 18 Mart günüyle ilgili olarak Océan’ın bir mayına çarpması sonrasında mürettebatının alınarak geminin terk edildiğini, ertesi gün ne Océan’dan ne de İrresistible’den eser olmadığını yazacaklardır. Bouvet de ilave edildiğinde müttefiklerin üç gemisi Boğazın sularına gömülmüştü. Gün boyu Osmanlı topçusunun attığı mermi miktarı ancak 1.938 olmuş, buna karşılık müttefikler sadece Dardanos bölgesine 4.000’den fazla mermi atmışlardı.

18 Mart harekâtı İtilaf devletleri tarafından tam bir felaketle sonuçlanmıştı. Müttefiklerin üç gemisi batmış, İngiliz Inflexible, Fransız Suffren ve Gaulois zırhlıları görev yapamayacak şekilde ağır hasara uğramıştı. Diğer gemilerin de tamire ihtiyacı vardı. Bu kayıplara karşılık İtilaf devletleri hiçbir şey elde edememişlerdi.

Müttefiklerin insan kaybı da çoktu. Bouvet’in batmasıyla altı yüz kişi boğulmuş, diğer gemilerdeki ölü, yaralı ve kayıp sayısıyla birlikte zayiat bini bulmuştu. Buna karşılık Türk tarafının kaybı 58 şehit, 74 yaralı olmuştu. 176 toptan da sadece sekizi yara almış ve dördü kullanılamaz hale gelmişti.

Çanakkale Geçilmediyse

18 Mart’ın en büyük kahramanlarının başında Cevat Paşa gelmektedir. Nitekim Esat Paşa bunu şöyle ifade edecektir: “Düşman donanmasına Çanakkale Boğazı’na yaklaşmak ve Boğaz’ı zorlayıp İstanbul’a gelmek fırsatını vermeyenlerin birincisi Cevat Paşa, ikincisi ben, kesin sonucu sağlayan da Anafartalar kumandanı Mustafa Kemal Paşa’dır.”

Cevat Paşa, Müstahkem Mevki komutanı olarak aldığı tedbirlerle deniz muharebelerinin kazanılmasında önemli bir rol oynamıştır. Boğaz’ı savunmak amacıyla dört savunma bölgesi oluşturmuş, düşman donanmasının manevra yapacağı ve demirleyeceği Erenköy Koyu’na 7-8 Mart’ta mayın döşeterek ve batarya takviyesi yaptırarak tarihî bir görev yapmıştır.

Ayrıca 18 Mart’taki deniz saldırısı sırasında Maydos’ta Esat Paşa’nın yanında olan Cevat Paşa harekâtın önemini fark ederek görev yerine gelmiş ve komutayı devralmıştır. Paşa, müttefik donanması geri çekilirken de “Gittiler… Geçemediler… Geçemeyecekler…” sözünü söyleyerek zafere olan inancını ifade etmiştir.

18 Mart zaferinin diğer kahramanı Selâhattin Âdil Bey’dir. Selâhattin Âdil hem deniz hem de kara muharebelerinde görev yapan az sayıda komutandan birisidir. Cevat Paşa’nın yanında kurmay başkanlığı görevine getirilen Selahaddin Âdil, 18 Mart günü Cevat Paşa gelinceye kadar ona vekâlet etmiş ve zaferde önemli bir rol oynamıştır.

Selahattin Âdil hatıratında zaferi subay ve askerin fedakârlığına bağlamaktadır. Ona göre asker gün boyu görev başından ayrılmayarak vazifesini yapmış, yaşlı askerler su taşıyarak yardımcı olmuşlar, ezan okuyarak da askerin maneviyatını yükseltmeye çalışmışlardır.

Alman komutan Usedom da tahkimatın modernizasyonu için Almanya’dan getirttiği top ve mayınlarla tahkimatın iyileştirilmesinde etkili olmuş ayrıca gizli top bataryaları ve mayın hatları kurdurarak zafere çok önemli katkılar yapmıştır.

Elbette zaferin diğer mimarları 7/8 Mart gecesi son mayınları döşeyen Nusret mayın gemisi ve onun kaptanı Kıdemli Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey’dir. Ayrıca Seyit Onbaşı ve onun gibi nice isimsiz kahraman büyük bir özveriyle görevlerini yapmışlar ve birkaç günde İstanbul’a ulaşmayı planlayan İtilaf donanmasına bu fırsatı vermeyerek zaferin kazanılmasında önemli bir rol oynamışlardır.

Kaynaklar

Çanakkale Muharebelerinin İdaresi Komutanlar ve Stratejiler, (Editör: L. Erdemir, K. Solak), Çanakkale Valiliği Yayınları, Çanakkale, 2015; F. Atabey, Çanakkale Savaşlarının Deniz Cephesi, AÜ SBE Doktora Tezi, Ankara, 2010; Y. Semiz, “18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Savaşı: Sebepleri, Gelişimi, Sonuçları”, SUTAD, S. 14, 2003; Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri I, II; DAGM Yayınları, Ankara, 2005, 100’ncü Yılında Çanakkale Zaferi Sempozyumu, SAREN, İstanbul, 2015.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin