Zulmün istatistiği ve felakete sürüklenen Türkiye!

Yorum | Erhan Başyurt

Adalet Bakanlığı verilerine dayanarak Türkiye’de nasıl bir yargı katliamı yaşandığını gösteren korkunç rakamları siber suçlar ve insan hakları uzmanı Yaman Akdeniz açıkladı.

Prof. Akdeniz’in sosyal medyada paylaştığı grafik ve verilere göre, Türkiye’de sadece 2016-2017 yılları arasında silahlı terör örgütü üyeliği ve yöneticiliği gibi nedenlerle hakkında soruşturma veya dava açılan kişi sayısı 612 bin kişi…

TCK 314’üncü maddeden açılan dava sayısı 2015’te 7 bin 443, soruşturma sayısı ise 36 bin 425. 2016’ta 15 bin 531 dava ve 155 bin 014 soruşturma açılıyor. 2017’de 65 bin 308 dava ve 457 bin 423 soruşturma ile rekor kırılıyor…

TCK 314/2’nci maddeden açılan davalarda da dolayısıyla patlama yaşanıyor. 2015’te 14 bin 854, 2016’da 29 bin 434, 2017’de 136 bin 795 dava açılıyor.

Prof. Akdeniz, yargı kılıfında yapılan insan hakları katliamını net şekilde ortaya koyan bir karşılaştırmayı daha paylaşıyor: 11 Eylül 2001’den bu yana 17 yılda ABD’de açılan terör suçları davası toplamı 10 bin, İngiltere’de ise sadece bin 43…

Adalet Bakanlığı’nın ilgili istatiklerine dair İngilizce kapsamlı bir analizi de The Arrested Lawyers Initiative yayınlamıştı.

Rapor, insanlar hakkında 7,5 ile 22,5 arası ceza talep edilen 314’e ilişkin soruşturmaların 402 bininin 15 Temmuz sonrası açıldığına dikkat çekiliyordu.

Rapora göre, haklarında dava açılanların 22 bini kadın ve 226’sı 18 yaşın altında…

***

Bir de haklarında hukuki soruşturma olmadığı halde, kurumlar ve istihbarat raporlarına dayalı ‘terör örgütü’ suçlamasıyla işlerinden atılan veya kurumları KHK ile kapatıldığı için işsiz bırakılan 200 bini aşkın insan var.

Yine bizzat Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle haklarında soruşturma bulunan insanların eş ve çocuklarına uygulanan ‘pasaport iptali’ hukuksuzluğu söz konusu…

***

Nasıl bir hukuk katliamı ile karşı karşıya olduğumuzu hayal bile etmek zor!

Neredeyse her yüz yetişkinden ikisi ‘silahlı terör örgütü’ üyesi veya yöneticisi olmakla suçlanıyor.

Yüzbinlerce insan silahlı terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyor ama ortaya tek bir silah konmuyor Tek bir terör eylemi söz konusu değil.

Ortak özellikleri iktidar muhalifi olmaları, ileri demokrasi, insan hakları ve özgürlük talep etmeleri…

Yasal faaliyet gösteren devletin denetiminde bir bankada yasal hakları olan hesap açmaları, yasal faaliyet gösteren devletin denetimindeki bir okulda yasal olarak çocuklarını okutmaları, yasal yayınlanan devletin denetimindeki bir gazeteyi yasal yoldan satın alıp okumaları, yasal faaliyet gösteren hayır kurumlarına yasal hakları olan zekat ve sadaka vermeleri, kurban bağışlamaları, herkese açık Whatsapp gibi kriptolu bir sosyal iletişim uygulamasını google play’den indirmekten, hatta yasal haklarını kullanıp Digitürk aboneliğini iptal ettirmekten, köşe yazmaktan tweet atmaktan ‘silahlı terör örgütü üyesi veya yöneticisi’ olarak suçlanıyorlar.

Sonradan suç ilan edilemeyeceği Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi ile kayıt altına alınmış yasal eylemlerinden, tek bir silahsız eylemi bile olmayan bir sivil yapıya üyelikten, ‘silahlı terör örgütü’ üyesi olmakla yaftalanıyor ve kurban ediliyorlar.

Hamile kadınlar, yeni doğum yapmış kanamalı anneler, 80 yaşını geçmiş bakıma muhtaç yaşlı amcalar, ağır hastalar bile hücrelerde tutuluyor. 100’ü aşkın insan cezaevinde, önemli bir kısmı işkence ve kötü muamele nedeniyle ‘tabutta tahliye’ edildi. İki yılı aşkın süredir tek başına bir hücrede hakim karşısına çıkmak için ‘uzun tutukluluk’ yoluyla keyfi cezalandırılan insanlar var.

***

Ne var ki, vicdanlar körelmiş. İktidarın ve ulusalcıların yalan ve iftiralarına kanan milyonlarca insan sessiz. Önemli bir kitle ise, gerçeği görse de, bir yakınları ‘kurban’ edilse de görmezden, duymazdan gelmeyi tercih ediyor. Kimileri de, ’’bana dokunmayan yılan bin yaşasın!’’, ‘’iktidarın yardımları veya faydalandıkları nimetleri kesilmesin!’’ diyerek zulme sessiz kalmayı tercih ediyor.

***

600 bin ‘silahlı terör örgütü’ üyesi demek, bir çok ülkenin ordusundan kat be kat fazla ‘silahlı terörist’ Türkiye’de var demektir. NATO’nun en kalabalık ordusuna sahip Türkiye’de, asker kadar ‘terörist’ var demektir. Dünyanın en büyük silahlı terör örgütü Türkiye’de demektir…

Ama insanlar 15 Temmuz hain darbe girişimi ile öyle efsunlandılar ki, gerçekleri görmezden gelmeyi tercih ediyorlar.

Darbeler, hukukun askıya alındığı dönemlerdir. ’’15 Temmuz darbesini önledik’’ diyenler, 12 Eylül’ün bile mağdur sayılarını aşan kitlesel insan hakları kıyımı gerçekleştiriyor.

İktidar ve en büyük destekçisi ulusalcılar el ele, bir ‘karşı devrim’, ‘sivil darbe’ icra ediyor.

Sadece 2017’de TÜİK verilerine göre Türkiye’den 245 bin gencin ülkeyi terk etmesi, ‘beyin göçü’ gerçekleşmesi rastlantı değil.

***

İktidar ve iktidar ortağı ulusalcılar, adım adım ülkeyi faşizme ve derin bir felakete sürüklüyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin