Üniversite açmak

YORUM | Doç. Dr. MAHMUT AKPINAR

AKP şimdilerde 20 yeni üniversite açmak için uğraşıyormuş. Pek çoğu başarılı ve kurumsallaşmış eski üniversiteleri bölecekler. Böylece yeni rektörler, yeni makamlar, müteahhitler için yeni binalar, ihaleler çıkacak. Daha çok AKP’liye istihdam oluşacak. Ama kimsenin yayınlarla ilgilendiği, üniversitelerin kalitesine odaklandığı, nasıl öğrenci yetiştirildiğine ve müfredatın hayatta bir karşılığının olup olmadığına baktığı yok. Eskiden ilk 500 içinde Türk üniversitelerinden birkaç tane son sıralarda olurdu. Son yıllarda o da olmuyor.

15 Temmuz sonrası çıkarılan KHK’larla 7317 akademisyen görevinden atıldı, bazıları hapislere dolduruldu. Görevinden alınan akademisyenlere akademik dergilerde bağımsız yayın yapma imkanı dahi verilmiyor. Sırf KHK’lı diye yayını reddedilen akademisyenler var. Tweet atmaktan, bir siyasetçiye ‘hakaret’ etmekten binlerce insanın tutuklandığı bir ülkede, özellikle sosyal bilimlerde akademisyen olmak çok zordur. Bağımsız, tarafsız yayın yapma imkanı yoktur. Bu akademisyenlerin eleştirel düşünmesi ve yayın yapması imkan dışıdır.  Gerek atılan akademisyenler, gerekse ülkede oluşan ağır baskı-korku nedeniyle akademik yayınlarda 15 Temmuz sonrası müthiş bir düşüş yaşandı. Zaten iyi olmayan yayın grafiği iyice kötüleşti. Freedom for academia’nın Web sitesinde yayımlanan araştırmaya göre akademik tasfiye sonrası akademik yayınlarda yüzde 30’a yakın düşüş olduğu tespit edildi.

http://www.freedomforacademia.org/tr/raporlar/

AKP zihniyeti eğitime, bilime Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar zarar verdi. Sanki yeterince yokmuş gibi Fen Liselerini, Anadolu Liselerini dahi İHL’lere çevirdi. Eskiden bir miktar kalitesi olan İHL’leri ise partiye militan, seçmen yetiştiren propaganda merkezleri yaptı.

Nitelikli akademisyenleri hapse attı, işinden etti, yurt dışına çıkmak zorunda bıraktı. Mülakatlarla partizanların çocuklarını akademisyen kadrolarına doldurdu. Tek marifeti Erdoğan’a biat etmek olan insanlara üniversitelerde unvanlar verdi. TV’lerde yorum yapan nevzuhur akademisyenler türedi. AKP önce koltuk, unvan veriyor sonra da bu insanları ‘akademisyen’ diye kendi namına konuşturuyor. Güya ‘bilim adamlarının’ görüşlerini almış oluyor. Her alanı bitirdiği gibi akademiyi de bitirdi. Cehalete güzelleme yapan, “eğitim seviyesi arttıkça ihanet artıyor” diyen bir zihniyetten başka bir şey de beklenmezdi zaten.

Şu sıralar “üniversite açıyoruz” diye propaganda yapan AKP benim üniversitemin de olduğu 17 özel üniversiteyi bir KHK ile kapattı. Bu üniversitelerin yaklaşık 60 bin öğrencisini mağdur etti. Pek çoğu Avrupa-ABD doktoralı, nitelikli binlerce hocayı ya hapse koydu veya ülkeden ayrılmak zorunda bıraktı.

Bizim rektörümüz bir diş hekimiydi, hala hapiste. Pek çok akademisyen arkadaşım eften püften sebeplerle tutuklu veya mahkumiyetler aldı. Bu üniversiteler yeniydi ama ümit vadediyordu. Turgut Özal Üniversitesi 2010 yılında açıldığında 300 civarında öğrencisi vardı. Kapatıldığı 2016 yılında ise 6500 öğrenciye ulaşmış, dünyanın her yerinden en nitelikli hocaları, akademisyenleri bünyesinde toplamıştı. Ayrıca uluslararası bir üniversite olmuştu. 70 ayrı ülkeden her renkten, dilden ve dinden öğrencisi vardı. 15 Temmuz sonrası üniversitede çalışan yabancı uyruklu hocalara dahi eziyet ettiler. Oturumları iptal edildi. Yabancı uyruklu bir arkadaşımız o tarihte ülkesindeydi. Evini, eşyalarını toplayıp ayrılmak için bile Türkiye’ye sokulmadı, kapıdan geri çevirdiler. Israrcı olursa tutuklanmakla tehdit edildi.

Turgut Özal Üniversitesi akademik çalışmaları yanında sosyal faaliyetleriyle, sporda sağladığı başarılarla kısa sürede kendine yer edinmişti. Türkiye üniversiteler arası basketbol yarışmasında üçüncü olmayı başarmıştı. Tıp fakültesi, hukuk fakültesi ilk yüzden öğrenciler alıyordu. Son dönemlerde Üniversitede yapılan akademik, sosyal, sanatsal faaliyetlere yetişemiyorduk. Her gün yararlı, verimli pek çok program oluyordu.

AKP Turgut Özal üniversitesi gibi devlete hiçbir yükü olmayan, tamamen piyasa rekabetine ve akademik niteliğe dayalı çalışan ve ayakta kalan 17 üniversiteyi bir KHK ile kapattı. Hocaların pek çoğu özel eşyalarını dahi alamadılar. Zira üniversitenin kapısına polis dikip hocaların, personelin içeriye girmesine bile fırsat vermediler. Kimliğini, cüzdanını odasında unutup alamayan arkadaşlarımız oldu. Eşyaların pek çoğunun yağmalandığını, kalanların ise devlet üniversitelerine aktarıldığını biliyoruz. Benim de ders kitaplarım, yayınlarım, elimde başkaca numunesi olmayan telif eserlerim orada kaldı. Kendi kitabımı geçenlerde elinde olan bir arkadaştan rica edip edinebildim. Kitaplarımızın, yayınlarımızın, özel eşyalarımızın ne olduğu, başına ne geldiği konusunda hiçbir fikrimiz yok.

Eğer Moğol baskını gibi bir felaket yaşansaydı Türkiye’de, aydınlar tedbir alabilir, eserlerini, kitaplarını koruyabilirdi. Ancak bir gecede geldiği ve kural, kaide ahlak tanımadığı, bilime ve esere saygı duymadığı için Moğol işgalinden daha yıkıcı oldu AKP baskınları. İpek Üniversitesinin başına gelenler ise tam bir yağma hikayesi. İpek ailesinin tamamen kendi kişisel servetiyle yaptığı üniversiteye çöktüler, hocaları işten attılar, başına bir yandaşı rektör atadılar. Adını değiştirip sanki kendi açtıkları bir üniversiteymiş gibi bunu bir de halka pazarladılar.

Ali Bulaç’ın dediği gibi AKP bu coğrafyanın başına Çanakkale savaşından sonra gelmiş en büyük felaket oldu. Ülkenin en nitelikli ve özgürlükçü ortamına sahip Boğaziçi Üniversitesi akademik özgürlüğü korumaya çalışan, zorbalığa direnen son kurumlardan birisiydi. Oraya da polislerle girip gençleri coplarla tutukladılar. Ülkede bağımsız bilim ve araştırma yapılan üniversite-kurum istemiyorlar. Yandaş olmayan pek çok Think Tank kurumunu kapattılar. Bir grup akademisyenle beraber kurduğumuz HESA (Hukuk, Etik ve Siyaset Araştırmaları Merkezi) de yağmalanan, çökülen akademik kurumlardan birisi. Oradaki kitaplarımızdan, eşyalarımızdan da haber alamıyoruz. Türkiye’nin bildiği çok değerli bir akademisyen ve sosyolog olan Prof. İbrahim Cerrah, HESA başkanıydı. İki defa Fulbrigt bursu kazanmış, onlarca kitabı yüzlerce uluslararası makalesi bulunan bu kıymetli bilim insanı hala hapiste tutuluyor.

Mevcut iktidar son dönemde düşünce özgürlüğüne sahip bir üniversite, kurum, gazete, yapı bırakmadı. O nedenle bağımsız ve özgür düşüncenin sembolü, eleştirel aklın merkezi olan üniversitelerle AKP arasında bir ilişki kurulamaz. AKP’nin açmaya çalıştığı şeyler üniversite olmaz, olsa olsa üniversite binaları olur. Tıpkı cezaevi binası açmakla övündükleri gibi, bilimden uzak, düşünceden, akademik üretimden bigane üniversite binaları açabilirler. Bunlarla oy toplamaya çalışırlar, yandaşlarına iş ve istihdam oluştururlar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Ya arkadaş
    AKP ye bu kadar kıymet vermenizin sebebi nedir?
    Sürekli onu yazıp duruyorsunuz.
    Düşün adamların yakasından ki onlarda düşsün bizim yakamızdan.
    Vasatın iktidarın da kaliteye yer olmaz zaten.
    O yüzden imkan oldukça be kadar az kalite emaresi olan kurum varsa canına okuyacaklar.
    Tr de üniversite hep ünitersite oldu.
    Çok az istisnaları olmak üzere hizmet üniversiteleri de dahil olmak üzere ciddi bir vasatlık içinde idi.
    Uluslararası lık iddiası ise zaten tamamen bir alt yapı işi cemaat için.
    O kadar kaliteli öğrenciyi cemaat üniversiteleri çok kaliteli olduğu için değil bir çeşit tatlı set yönlendir me metodu ile alıyorlardı. Ve yüzdelik dilimde şişmiş puanların sahibi üniversiteler oluyordu.
    Gerçekler çok şişirmeye zorlarsanız patlar elinizde
    Selam

  2. Cok guzel bir yazi olmus
    Rektor Hoca cok nezih bir insandi.
    Yenilikci ve genc hocalara Universite icerisindeki istihbaratcilara ve camia icindeki kati elitlere ragmen sahip cikti. Maalesef simdi bedel odettiriliyor.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin