Suriye’de tampon bölge ve değişen dengeler

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Geçtiğimiz yaz, 11 Temmuz’da Washington merkezli Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü (Washington Institute for Near East Policy)

‘Toward a New U.S. Policy in Syria’ (Suriye’de yeni bir ABD politikasına doğru) başlıklı bir rapor yayınlandı.

Raporda özetle Suriye’nin kuzeydoğusunda Türkiye ile ABD’nin beraber kontrol edeceği bir tampon bölge, diğer bir ifadeyle ‘no fly zone’ kurulması öneriliyordu.

Tam 400 adet düşünce kuruluşunun olduğu Washington’da hemen hemen hergün bu tür raporlar yayınlanıyor. Söz konusu raporu diğerlerinden ayıran ise imzacılarından birisinin 2008-2010 arasında ABD’nin Ankara Büyükelçisi olan James Jeffrey olmasıydı.

Jeffrey bu rapor yayınlandıktan yaklaşık bir ay sonra ABD’nin IŞİD’le mücadele Koordinatörü oldu. O gün bugündür Ankara ile Washington arasında mekik dokuyor.

Jeffrey bu göreve atanmadan önce de Ankara’nın politikalarına yakınlığı ile biliniyordu. Hatta AKP iktidarının Washington’da kurdurduğu düşünce kuruluşlarının favori panelistlerinden birisiydi.

Dün ve bugün Ankara’da Türk ve ABD’li üst düzey yetkililer arasında Suriye konulu görüşmeler yapılırken benim bu raporu hatırlatma nedenim şu; Trump’ın ansızın açıkladığı çekilme planının bir ayağı da Jeffrey’in raporunda yer alan ‘tampon bölge’ projesi.

Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, IŞİD’le Mücadele Koordinatörü James Jeffrey ve ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’dan oluşan Amerikan heyeti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı İbrahim Kalın liderliğindeki Türk heyetiyle görüştü.

Benim yazıyı yazdığım saatlerde görüşmelerin içeriğine dair açıklama yoktu. Ancak ABD tarafının Türkiye’den beklentilerinin ne olduğu az çok belli.

IRAK’TAN SONRA SURİYE’DE DE TAMPON BÖLGE

Tampon bölge projesine dair detaylara geçmeden Washington’un nabzını özetlemekte fayda var.

Başkan Trump’ın 19 Aralık’ta açıkladığı ‘çekiliyoruz’ kararı her geçen gün ‘zamanla çekileceğiz’e evriliyor. Washington’da ciddi bir krizi tetikleyen çekilme kararı sonrası Trump en yakın destekçilerinden bile tepki görünce ‘ben zaman vermedim’ dedi.

Trump ayrıca ‘IŞİD tamamen yenilmeden asker çekmeyeceklerini’ de söyledi.

Bir diğer açıklama ise ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’dan geldi. Bolton, İsrail’de yaptığı açıklamada “ABD askerleri, Suriye’nin kuzeyindeki Kürtleri korumaya yönelik bir anlaşma olmadan çekilmeyecek” dedi.

Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ise verdiği bir mülakatta ABD’nin “Türklerin Kürtleri katletmemesine” çalıştığını söyledi.

Hem Bolton hem de Pompeo’nun açıklamaları Ankara’nın tepkisini çekti. Ancak Washington’da ki realite bu; hem siyaset hem de medya ‘Kürtlerin Türklerden korunması gerektiği’ tartışılıyor.

Peki ikili görüşmelerden ne beklemek gerekir?

Görüşmelerin odak noktasını Amerikan askerlerinin çekilme süreci, çekilmenin nasıl ve hangi süratte yapılacağı, boşalan yerlere kimin yerleşeceği ve TSK’nın İŞİD ile mücadelesinin koşulları oluşturacak.

Ankara’nın ajandasında ise YPG ilk sırada.

ABD’nin Türkiye’ye ‘ne önereceği’ aslında hem girişte dikkat çektiğim raporda hem de ABD medyasında var. Hatta günler öncesinden belliydi denebilir. Trump’ın yakın destekçilerinden Güney Carolina senatörü Lindsey Graham, Trump ile yaptığı görüşme sonrası ‘Trump’ın Türkiye ile YPG arasında bir çatışma yaşanmamasını sağlamak konusunda kararlı olduğunu’ söyledi.

Graham ayrıca Trump’ın Türkiye’ye bir ‘tampon bölge’ önereceğini de açıkladı.

Graham’ın açıklamasında ki ‘tampon bölge’ önemli bir ipucu. Zira dün ve bugün Ankara’da yapılan görüşmelerde yer alan Jeffrey’in geçtiğimiz yaz yayınlanan raporunda bu bölüm geniş bir yer tutuyor. Rapora göre oluşturulacak ‘tampon bölge’ de Türk-ABD ve YPG güçleri koordineli çalışacaklar. Böylece Esad yönetiminin ve İran güçlerinin Fırat’ın doğusuna girmesi engellenecek. Bu arada şu hatırlatmayı yapmakta fayda var; ABD bir süredir YPG ile PKK’yı ayrıştıran bir politika izliyor.

Söz konusu politikasını da Ankara’ya dayatıyor.

Şu anda ‘olmaz’ gibi gözükse de yakın gelecekte Türkiye ile YPG’nin omuz omuza operasyon yaptığını görürseniz şaşırmayın. Nitekim Dışişleri Bakanı Pompeo Ortadoğu turuna çıkmadan CNBC’ye yaptığı açıklamada Erdoğan’ın Trump’a ‘Amerikan askerlerinin çekilmesinden sonra Türkiye olarak Suriye’deki Kürt güçlerinin korunmasını sağlayacaklarını söylediğini’ anlattı.

Pompeo’nun açıklamasında ki ‘Kürt güçleri’ YPG’yi işaret ediyor.

Bu demeci daha anlamlı hale getiren ise Erdoğan’ın Pazartesi gün New York Times’de çıkan yazısı oldu. Erdoğan “’Sadece Türkiye ABD’nin ve uluslararası toplumun çıkarlarını koruyabilir. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye, bu görevi yerine getirecek güce ve kararlılığa sahip tek ülkedir” diye yazdı.

ABD heyeti, Suriye’nin kuzey doğusunda uygulanacak olan ‘tampon bölge’ modelini Kuzey Irak’ta 1991 sonrası uygulanan modelle kıyaslıyor. Hatırlanacağı gibi Körfez Savaşı onrası 1991’de Irak’ın kuzeyinde uçuşa yasak bölge ilan edilmiş ve ABD önderliğindeki Çekiç Güç bugünkü siyasi yapının zeminini hazırlamıştı.

Öte yandan Wall Street Journal gazetesinin Beyaz Saray kaynaklarına dayandırarak yaptığı analizde ABD’nin planlarına dair önemli ipuçları vardı. Habere göre Jeffrey ve Dışişleri Bakanlığı’ndaki ekibi olası bir Türk-Kürt çatışmasını önlemek için Suriye’nin kuzeyinde iktidar paylaşımına dayalı renklendirilmiş bir harita hazırladı.

Özetle söylemek gerekirse ABD tarafı Türkiye’ye tampon bölge için geldi.

Bu proje hayata geçerse Kuzey Irak’ta uygulanan model ile Suriye’nin kuzeyinde otonom bir bölgenin önü açılıyor. Böylece Türk-Amerikan askerlerinin ‘yeniden yapılandırılıp dönüştürülen YPG’ ile birlikte hareket edeceği bir düzen planlanıyor.

ABD’nin planında Türkiye’nin tek taraflı operasyon düzenlemesi ve Kürtleri hedef alması yok.

TSK TAŞERON MU OLUYOR?

Türkiye ile ABD arasında süren müzakerelerin bir diğer önemli başlığı ise IŞİD ile mücadele.

Trump ‘Erdoğan’ın kendisine güvence verdiğini, IŞİD ile mücadeleyi Türkiye’nin yapacağını’ açıkladı. Ancak hem Ankara hem de Washington’dan sızan bilgiler sahadaki gerçeklerin farklı olduğunu gösteriyor.

Öncelikle şunu hatırlatmakta fayda var.

ABD uzun zamandır Suriye’de savaşacak bir ‘kara gücü’ arıyordu. YPG ile yaptığı iş birliğinin yeterli olmadığını görüyordu. Yani Erdoğan’ın 14 Aralık’ta Trump ile yaptığı görüşmede söylediği “IŞİD yenildi, çekilin kalanı biz hallederiz” önerisi tam da ABD’nin beklediği bir fırsattı.

Nitekim Trump fırsatı kaçırmadı.

Ancak geçtiğimiz günlerde Wall Street Journal’e sızan bilgilere göre Türkiye, İŞİD ile mücadele de ABD’den lojistik destek istiyor.  Bir bakıma silah ve gereçler ABD’den, asker Türkiye’den gidecek. ABD tarafı ise Ankara’nın teklifine şaşkın. Gazeteye konuşan ‘üst düzey kaynak’lar ‘Türkiye’nin isteklerini verirsek bırakın çekilmeyi, asker sayısını arttırmamız gerekiyor’ dediler.

Bu durum bir süredir Ankara kulislerinde konuşulan ‘TSK rahatsız’ kulislerini teyit ediyor.

2.Ordu Komutanı İsmail Metin Temel’in de görevden alınma nedenleri arasında IŞİD operasyonuna olan gönülsüzlüğünün yattığı sıklıkla dile getirildi. Başkentte konuşulanlara göre TSK’nın IŞİD ile mücadele için 200 km güneye inmesini ‘saçma ve tehlikeli bir fikir’ olarak gören önemli bir kesim var.

Analistlere göre TSK’nın endişeleri yersiz değil. Zira hava desteği olmadan çıkılacak bir operasyon büyük kayıplar verdirir. Türk uçaklarının uçuşuna Rusların izin verip vermeyeceği de şimdilik meçhul. ABD uçaklarından destek almadan TSK’nın operasyon yapması mümkün gözükmüyor.

Denklemin bir de Rusya-İran ve Esad boyutu var.

Sonuç itibariyle iki gündür Ankara’da süren müzakereler hem Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin seyrini hem de Suriye’nin geleceğini belirleme açısından önemli.

Çok bilinmeyenli ve değişkenli bir denklem var.

Gelinen nokta da Türkiye Suriye’nin kuzeyine ‘feth’e giderken ‘tampon’u alıp dönebilir. Tampon bölge uygulamasının sonunun nereye gideceğini de Kuzey Irak örneğinden görmek mümkün.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin