Soykırım günleri ve sivil itaatsizlik!

Yorum | Erhan Başyurt

Acı üstüne acı yürekler dağlanıyor.

Talihsiz şekilde soykırım günlerine şahitlik ediyoruz.

Bir sosyal gruba inançları ve siyasi tercihleri nedeniyle toplu cezalandırma ve kasıtlı yok etme politikası uygulanıyor.

ÖLÜMÜ GÖZE ALIP NEDEN KAÇIYORLAR?

Bir gün Meriç’te bir gün Ege’de özgürlüğe kanat açarken alabora olan botlarda çoğu bebek onlarca insanın ölüm haberini peşi peşine alıyoruz.

Neden ölümü göze alıp ülkesini terk ediyor bu insanlar?

Bu Avrupa’ya daha müreffeh bir yaşam için ekonomi amaçlı bir kaçış değil.

Göç edenlerin çoğu yüksek derecede eğitimli, mesleğinde birikim ve tecrübeye sahip, orta ve üzeri gelir grubundan insanlar.

Azımsanmayacak bir kısmı da işadamı…

Hukuksuzluktan, yargı eliyle toplu cezalandırmaya maruz kalmaktan, yok etme kastı taşıyan bir soykırımdan kaçıyorlar.

Hukuksuz şekilde haksız yere yıllarca hapiste esir tutulmaktan, keyfi KHK’lar ile işinden atılıp aç ve susuz yokluğa mahkum edilmekten, mülkü gasp edilip öz yurdunda parya muamelesi görmekten, pasaportları iptal edilip seyahat özgürlüğü elinden alınıp köle muamelesi görmekten kaçıyorlar.

Zalimin zulmünü kolaylaştırmamak, zulme teslim olup daha büyük felaketlere kapı aralamamak için kaçıyorlar.

Yaşam felsefelerinin kaynağı vahye mazhar tüm peygamberler ve yönlerini tayin etmek için örnek aldıkları yıldız misali tüm şahsiyetler, zulme teslim olmak yerine hicret edip yine de iyiliği ve güzellikleri insanlığa yaymaya çabaladıkları için kaçıyorlar.

BU BİR ‘SİVİL İTAATSİZLİK’TİR

Dikkat edin şu ana kadar talihsiz faciaya maruz kalan tüm aileler, KHK ile hukuksuz şekilde işlerinden atılmış, toplu cezalandırmaya maruz kalıp eşlerinin bile pasaportlarına hukuksuzca el konulmuş, hapis yatmış ya da haklarında hukuksuz yakalama kararı bulunan, zulme iliklerine kadar maruz kalmış, işkence ve insanlık dışı muamelelere yakından şahit olmuş ve halen yok etme odaklı kampanyanın hedefindeki isimler.

‘Ne soykırımı?’ diyenler, sıcak bir olay olduğu için Ege’de yaşanan son faciaya birazcık vicdan ve akıl penceresinden baksınlar…

KHK ile keyfi atılmış bir devlet okulu müdürü, hakkında tutuklama kararı çıkarılmış. Yıllardır işsiz, çevresince horlanmış… Eşinin pasaportu da kendisi nedeniyle keyfi şekilde iptal. Dolayısıyla küçük yavrularının da yurt dışına yasal yoldan çıkma ihtimalleri bulunmuyor.

Son çare olarak yurtdışına çıkmayı deniyorlar. Bir botla Ege’de facia yaşıyorlar. Eşini ve çocuğunu kaybediyor. Kurtarılıyor. Morg kapısından karakola alınıyor, ardından eşi ve çocuğunun yürek acısı içinde tutuklanıyor. Yaşıyor mu o artık yürüyen bir mevta mı Allah bilir…

Bir de facianın haberlerinin veriliş şekline bakın… Kaymakam dili tutulası bir açıkla yapmış: ‘’Ege’de bot alabora oldu, 3’ü bebek, 6 FETÖ’cü öldü…’’

Şimdi anladınız mı? Emzikte bebek bile olsanız, sizi ‘silahlı terör örgütü’ üyesi olarak niteliyorlar. Ve sizin anlı şanlı, yıllarca devletin her ‘terör’ açıklamasına mesafeli yaklaşan ‘muhalif sol’ medyanız bile satın alıyor bu açıklamayı… Ege’de Meriç’te sonsuzluğa kanat çırpan her biri bir melek bebek ve çocukları, havuz medyası ile aynı dilden ‘terörist’ olarak niteliyorlar…

Yetmiyor! Bursa’ya seçilmiş belediye başkanının makamına iktidar tarafından atanan ‘kayyım’, efendisine yalakalık peşinde ve geçmişinin sorgulanmasını önlemeye yönelik diyet ödeme telaşında insanlıktan çıkıp, ’terörist’ olarak nitelediği bebeklerin cansız bedenlerinin taşınması için cenaze aracı vermeyeceğini ilan ediyor…

Şimdi kendinizi o acılı müdürün yerine koyun. Kaçmak mı zor? Kalmak mı zor?

Kimsenin yargılanmaya karşı çıktığı yok, ancak siyasi talimat ve bağımlı bir yargı eliyle hukuksuz şekilde esir alınmaktan kaçıyorlar. Sadece adalet istiyorlar…

Düşünün, 700’den fazla bebek annesiyle birlikte haklarında bir yargı kararı olmadan hapiste tutuluyor.

Hamile kadınlar, Anayasamıza aykırı tutuklanıyor. Hapisten doğumhaneye, loğusa haliyle yeni doğan bebeğiyle yeniden hapse atılıyor…

Cemaat’e mensupsanız masum bebeklere bile ‘terörist’ muamelesi yapılıyor ve yok etmek kastıyla zulmediliyor…

İnsan hakları ihlallerinin böyle sistematik ve yaygın şekilde uygulandığı bir ortamda, pasaportsuz yurt dışına çıkmaya çalışmak bir suçsa, zulüden kaçmak ve insanlığa aykırı yasaklara şiddet içermeden direnmek ‘SİVİL İTAATSİZLİK’tir.

Ben bu kaçışların, hukuksuz bir karara binaen celladına başına uzatmak yerine, imkan varsa gerekli can güvenliği tedbirlerini de almak şartıyla kurtuluş yolu aramanın doğal insan haklarına daha uygun olduğunu düşünüyorum.

UMARIM HUKUKÇULAR…

Umarım hukukçular mazlumların haklarını aramalarına yardımcı olmak dışında, bir insanlık suçu olan toplu cezalandırma ve bir sosyal grubu siyasi veya dini düşüncesinden dolayı yok etme kastıyla hareket edenlerin eylemlerini bir bir derliyor ve bu insanlık suçunun dosyasını tamamlıyorlardır…

Adil yargılanma hakkı da, seyahat özgürlüğü de, çalışma hürriyeti de, suçu hukuken teyit edilene kadar her kişinin masum olduğu da, suçun şahsiliği de temel insan haklarıdır ve Türkiye’nin de altına imza attığı uluslararası sözleşmelerle kayıt altına alınmıştır.

Hassaten seyahat özgürlüğü, Hitler’in Yahudiler’i Almanya’ya hapsedip sonra yok etmeye girişmesi üzerine alınmış ve benzer soykırımı girişimlerini önlemeye yöneliktir. İktidarın pasaportlara keyfi el koyması, evrensel hukukla güvenlik altına alınmış bir hakkın ihlali ve insanlık suçudur. Umarım hukukçular ve BM’ye akredite örgütler bu insanlık suçuna bir an önce son verilmesi için BM’nin ilgili kurumları nezdinde girişimlerde bulunuyordur.

SON BİR YAKARIŞ!

’’Ecel tekdir değişmez’’ diye iman etmiş insanlarız… Kadere isyan edip başımızı örse vuracak da değiliz…. Ancak zalimin istediği gibi zulmetmesine fırsat vermek yerine, insan gibi özgürce ve hukuk güvencesi içinde yaşama imkanlarını araştırmak da en temel hakkımız ve belirli şartlarda yükümlülüğümüzdür.

Türkiye’de insan hakları ve özgürlüklerini koruyamamış olmamızın kurbanı o bebekler… Bizlerin onlara güvenli yaşama şartları tesis edememiş olmamızın ve halkın körleşen vicdanının, zalimlerin en masum kurbanı onlar…

Umarım ahları arşa ulaşan o melek bebekler bizleri affeder…

Ve sözün bittiği yerde son bir yakarış; ’İçimizdeki zalimlerin katmerlenen günahları, zulme açıktan destek verip veya örtülü meyledenlerin kusurları yüzünden bizleri de helak etme Allah’ım!’

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin