Rüzgâra karşı tükürmek

Yorum | Hakan Zafer

İnsanın inanç imtihanındaki şaşkınlığı yok mu?

Yönü hemen değişen sonbahar rüzgârı gibi… İleriye savurup attığı tükürüğünü biraz sonra yapıştırıverir suratına. Bitti geçti dersin, bir de bakmışsın günlerin haftaların, yılların perişan olmuş. Geçer geçmesine de ben başlardaki engellenemez cesareti anlayamıyorum.

Etrafı güzel, iyilikle haşir neşirken kötünün sinsi yönünü pek tanıyamamış, haliyle ilk buluşmaya hazırlıksız. Öğrendiklerinden rahatını kaçırmayanları gayr-i iradi seçtiği için zihni hep pembe. O pembiş zihinde, kültür ürünlerinin yoğun teşvikiyle (menkıbe, keramet, evliya, seçilmiştik, vs.) kendi iç dindarlığını oluşturmasına rağmen ilk rüzgârda savrulanımız hiç az değil.

Sanki Allah ilk kez bir insan yaratmış, yeni model deniyor, ona kurallar koymuş, tutup tutmayacağını deniyormuş gibi davranıyor insan. “Niye şöyle şöyle yapmıyor ki?” diye kendi vicdan hallerini tanrısal akıl yerine tutarak ölçüp biçiyor. Her ne kadar kendine yetmiyor gözükse de dilin gerisinde “ben olsam” demliyor. Tırnak içine aldığım bu söz başlangıçlarını, inanç değişimi süreci yaşayan kimselerle yaptığım mülakatlarda önemli sayıda kişiden duymuştum. Hem insan, bir otorite sarsarken yerine hiç olmazsa zihninde bir şey koymadan ne kadar ısrar edebilir ki…

*****

Çok önemli iki nokta var:

Birincisi, Allah, kimse uğruna kendi kurduğu intizamın ihlal edicisi olmayacağını defalarca beyan ediyor: “Allah’ın kanununda hiçbir değişiklik, sapma bulamazsın.” (Enfal 38, İsra 77, Ahzab 62, Fatır 43, Mümin 85, Fetih 23).

İkincisi, şu iki durumda Allah kuluna müdahale etmez.

  1. Kendini düzeltme adına ortaya bir irade ve gayret koymamış kişi ve toplumların yolunu zorla düzeltmez. (Rad 11)
  2. Kötülüğe meyletmediği sürece bir kişi veya toplumun iyi gidişini zorla durdurmaz. (Nisa 147, Maide 105, Enfal 53)

Kanun değiştirmeme ve müdahale etmeme, yetersizlik ve bilgisizlikten değildir. Kullarına yüklediği sorumluluğu üzerine almayarak Allah’ın, koyduğu kuralların aynı zamanda koruyucusu olmasındandır. Bu aynı zamanda kulların imtihanını bozmamak, imtihanı bozulmuş kuldan hesap sorulamayacağı yönüyle de ilahi adaletin bir tür tecellisidir.

Peki, anlaşılmayan, anlaşılmadığı için de kendi kavrayış ve duygusallıklarını terazinin diğer kefesine koyduracak kadar insanı rüzgârına karşı cesaretlendiren nedir? İmtihanın asıl sahibi insanın sorumluluklarından kaçması, daha iyi ihtimalle farkında olmamasıdır. Bu farkında olmamanın, sıcaklığı esnasında hissettirmeyen kanamaları da var üstelik. Soyutlayıp kenardan bakmıyorsanız kendi kendinize o kadar mantıklı gelirsiniz ki karşınızda duracak teolojiye aşk olsun.

İnandığımız bir gazap tanrısı değildir. Ancak dizi senaryolarının kaldırabileceği kıvamda bir suç ve adalet denklemini Allah namına kuramayız. Unutmamamız gereken, yeryüzünde adaletin sağlanması görevi insana, hem de tamamen insana ait bir görevdir. Suçsuzu suçtan ayrı tutmak da suçluyu cezalandırmak da suçu, olabildiğince engellemek de masumu kötülerden korumak da insanın görevidir.

*****

Freud’un hiç katılmadığım ama dindar görünenlerin doğrulamak adına göbek çatlattığı bir sözü var; “Hayatın anlamı var mı sorusuna ancak din cevap verebilir. Bu anlamı aramak beyhude, arayan ise hastadır.”

Aramak hastalık değil elbet ama bazen arayışın hastalık sonrasında ancak gerçekleştiğini, hasta olmayanların arama gereği duymamasını görünce düşüncem Freud’a yaklaşacak telaşından (!) kendimi alamıyorum.

“Hastalık, insanın bedenini hissetmesidir” tesellisi işe yaramazsa eğer, bu hastalığın, kulluğu, ibadeti, duayı Allah’tan razı olacak kadar yapmak gibi bir şifası olduğunu düşünüyorum. Elbette Allah’ın razı olacağını yapmak ama yaptığın kulluk seni Allah’tan razı edecek kadar.

Ya etmiyorsa?

Yolda çok tabela varsa ayağı gazdan çekmekle başlayabiliriz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Zafer bey seni takdir ediyorum.
    Kendi ifadelerine göre tehditlere rağmen gerçek kimliğinle buralarda yazı yazıyorsun ve youtubda bir şeyler vermeye çalışıyorsun. Ancak bir çok okurun ifade etmesine reğmen karışık ve anlaşılması sıkıntılı yada zor cümleler kurmaya ısrarla devam ediyorsun. İşte bu senin samimiyetini lavediyor. Zira sanat sanat içindir anlayışındakilerin içine düştüğü gibi bir kendi kendini tatmin halini yaşıyor havası oluşturuyorsun( hissedilen bu gerçeği Allah bilir.).

  2. bence yazilariniz genelde COK KARISIK..

    daha acik, net, basit.. olmali BENCE, cok mu zor ?

    zaten zihinimiz yeterince karisik

    bir de sizin FELSEFI yazilarinizi anlamaya calisiyoruz malesef

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin